'İçindeki tarihi nefes gibi çekebilirsiniz'
22 Haziran 2015 - 10:06Çek Magdalena Kozena, yarın 2'nci defa sahneye çıkacağı Aya İrini için 'Tarihi adeta nefes olarak çekebilirsiniz' diyor
SELAY SARI
Günümüzün en tanınmış mezzo-sopranolarından Çek sanatçı Magdalena Kozena, 43. İstanbul Müzik Festivali’nde yarın Aya İrini Müzesi’nde vereceği konserde köklerine dönecek. Kariyerine Barok dönemi çalışmalarıyla başlayan, sonrasında Debussy’nin ‘Pelleas et Melisande’ operasının baş kadın karakteri Melisande’dan Bizet’nin ‘Carmen’ine kadar geniş bir repertuar kazanan Kozena, klasik müzik dünyasının sayılı kadın şeflerinden Emmanuelle Haim’in kurduğu Le Concert d’Astree Orkestrası ile Fransız Barok döneminden eserler seslendirecek. Kozena ile Barok dönemle ilişkisini, Haim ile çalışmanın farklarını ve operanın güçlü kadınlarını konuştuk.
Kariyerinize Barok aryalar ve operalarla başladınız. Bu dönem artık sizin için güvenli bir sığınak mı yoksa bir deneme alanı mı?
Barok repertuarla yola çıktığım için bu alanda artık uzman olduğumu söyleyebilirim. Ancak tek alanda uzmanlaşmayı doğru bulan biri değilim, o bakımdan modern müziğe yönlendim daha sonra. Evet, Barok benim için biraz yıllardır inşa ettiğim evim gibi. Özgürce süslemeye de açık bir alan.
Ancak kariyerinizin başladığı ‘90’larda o kadar da popüler değildi bu dönem. Nasıl karar verdiniz?
Bu bir karar değildi gerçekte. Konservatuarda şan eğitimi alırken 16 yaşımda bir lavta sanatçısı ile tanıştım, birlikte müzik yapmak istedi, küçük bir grup kurduk. O sırada Çekoslovakya’da dönem müziği araştırmaları daha bebeklik aşamasındaydı. Komünist bir ülke olduğumuzdan çok seyahat etmiyorduk, dinleyecek plaklarımız da pek yoktu. O bakımdan Batı’da keşfedilmiş olan birçok şeyden habersiz, kendi tarzımı yaratmak durumunda kaldım.
Emmanuelle Haim ile çalışmaya nasıl başladınız?
Haim’i kayıtlarından tanımıştım, uzun zamandır birlikte çalışmak istiyorduk. Onun müziğini çok seviyorum çünkü hayat ve duygu dolu. Aynı zamanda özellikle Fransız Barok’u konusunda guruluk seviyesinde bilgili. Bir de müziğe getirdiği dişi bir tutku var.
Bu ‘dişi tutku’yu tanımlayabilir misiniz?
Kadın bir sanatçı olarak, eğer bir erkeği canlandırmıyorsanız (ki mezzolar için birçok erkek rolü var), her zaman için ihtiraslı bir kadını canlandırırsınız ve bu bir erkeği seslendirmekten çok farklıdır. Bu durumu anlayan birinin dümende olması iyi bence.
İki sene önce de Aya İrini’de konser vermiştiniz. Nasıl buldunuz?
Hayran kaldım. Öncelikle mükemmel bir akustiği var. Ayrıca içindeki tarihi adeta nefes olarak çekebiliyorsunuz.
'Carmen için öven de oldu yeren de'
Her mezzonun hayali olan Carmen’i canlandırdınız. Bazı ağır eleştiriler aldınız bununla ilgili, görünüm ve ses olarak role uygun olmadığınızla ilgili. Ne düşündünüz?
Carmen her mezzonun hayali çünkü çok güçlü bir karakter. Aslında benim gibi bir mezzonun da onu canlandırabileceğini göstermek istedim, çünkü rolün büyük sesli, frapan görünümlü sanatçılar tarafından canlandırılması gerektiği anlayışını saçma buluyorum. Bu opera Paris’teki Opera Comique’in küçük bir salonu için yazılmış. Ayrıca Carmen’in bölümleri kabare gibi, bilinen tarzla opera gibi değil. Bayağı eleştiri aldım, ama beni Carmen’i için tebrik edenler de oldu. Aslında Barok operada, Yunan mitolojisinden gelmiş oldukça güçlü kadınlar var. ‘Ulisse’nin Penelope’si, Fedra, Medea… Sonraki dönemlere göre daha güçlü bir kadın imgesi var sanki Barok dönemde. Bu benim Bel Canto döneme bulaşmamamda temel etken diyebilirim. Barok döneminde çok daha güçlü kadın karakterler var gerçekten. Rossini’de bu yok mesela.
Etiketler: Magdalena Kozena Aya İrini İstanbul Müzik Festivali Barok Pelleas et Melisande Selay Sarı