Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Edebiyat » ‘Ölmekten korkmuyorum’

‘Ölmekten korkmuyorum’

‘Ölmekten korkmuyorum’20 Nisan 2014 - 11:04
Marquez’in kitaplarının pek çoğu bir ölümle başlar. Kimisine göre ölümden korkan ‘Gabo’, ‘Ben ölümden korkmuyorum, sadece ölüme karşı bir kızgınlık hissediyorum’ der
GÜLDEN ÖKTEM
 
"İnsanın yaşadığı değildir hayat, aslolan hatırladığı ve anlatmak için nasıl hatırladığıdır." Gabriel Garcia Marquez'in ilk baskısı 2002 yılında yapılan 'Anlatmak İçin Yaşamak' (Vivir para contarla) isimli otobiyografik kitabı bu cümleyle açılır. İspanyolca yazan en usta kalemlerin başında gelen ve 20. YY. edebiyatını derinden etkileyen Gabriel Garcia Marquez, 1927 yılında Kolombiya Aracataca'da bir telgraf operatörünün oğlu olarak dünyaya gelir.
 
Gabo (ayakta ortada), kardeşleri ve kuzenleri ile.
 
Çocukluğunun büyük bir kısmını albay dedesi ve büyükannesi ile birlikte geçirir. Onlarla yaşadığı süre boyunca, büyükannesinden ve dedesinden dinlediği hikayelerin hayal dünyasını şekillendirdiğini ise verdiği bir söyleşide şöyle anlatır: "Büyükannem hayatını, geceleri gördüğü rüyalarla şekillendiriyordu. Onun gerçekliğinin sihirli, batıl ve olağandışı yansımaları bana ilham oldu." Doğal karşılanan bu olağandışı durumların yanı sıra yazar olarak kişiliğini etkileyen isim ise dedesidir. Kendi deyişiyle "Papalelo"su Gabriel Garcia Marquez'in tarih ve gerçekçilik damarlarını zenginleştirir.
 
'Yüzyıllık Yalnızlık'ın 1967'deki ilk baskısının kapağı.
Üniversitede ilk öykü
 
Dedesinin "Gabo" diye seslendiği yazar, ilk öyküsünü Hukuk Fakültesi'nin ilk yılında kaleme alır. Marquez, üniversiteye yeni başladığında Kolombiya gazetesi El Espectador'un baş eleştirmeni ve edebiyat editörü Eduardo Zalamea Borda köşesinde genç kuşak Kolombiyalı yazarları yeteneksiz bulduğunu yazar. Zalamea Borda'nın bu eleştirisinin karşısında henüz 19 yaşında olan Gabo, 'Üçüncü Teslimiyet' isimli bir öykü yazar. Öyküsünü gönderdikten bir hafta sonra yazı, El Espectador'un pazar ekinde Zalamea Borda'nın, “Kolombiya edebiyatının yeni dahisine selam” anonsu ile yayımlanır.
 
Gabo, 23 yaşına geldiğinde Hukuk Fakültesi'nden ayrılıp gazetecilik yapmaya karar verir. El Espectador gazetesindeyken 28 Şubat 1955'te Antiller denizinde batan Kolombiya Deniz Kuvvetleri'ne bağlı bir gemiden kurtulan genç denizci Luis Alejandro Velasco ile yaptığı 14 günlük nehir söyleşi oldukça ses getirir. Kolombiya hükümetinin fırtına nedeniyle battığını iddia ettiği ama aslında taşıdığı kaçak malın ağırlığı ile batan gemiyle ilgili çıkan bu nehir söyleşiden Kolombiya hükümeti rahatsız olur ve gazete Marquez'i dış haberler muhabiri olarak Cenevre'ye 'Dört Büyükler Konferansı'nı izlemeye gönderir. Daha sonra nehir söyleşisi 'Bir Kayıp Denizci' ismiyle yayımlayacak olan Marquez, 1957 yılına kadar Avrupa'da kalır. 1960 yılında Küba Devrimi'ni gözlemlemek üzer Havana'ya gider ve Che Guevara ile dostluk kurar. Gazetenin artık ülkesine dönmesi için gönderdiği parayla Paris'e gider ve orada tam zamanlı olarak yazmaya karar verir. Bir otelin çatı katında 'Kötü Saatte' isimini vereceği kitabını yazmaya koyulur. Ancak kitaptaki yan olayları başlı başına bir konu olur ve 1957 yılının Ocak ayında 'Albaya Mektup Yok' isimli novellası ortaya çıkar. Aynı yılın mart ayında Baranquilla'ya döner ve ömür boyu can yoldaşı olacak Mercedes Barcha ile evlenir.
 
Marquez, eşi Mercedes Barcha ile (1968).
 
Evlendikten kısa bir süre sonra, adını tüm dünyaya duyuracak romanı 'Yüzyıllık Yalnızlık' üzerine çalışmaya başlar. 'Bir Söz Büyücüsü: Garcia Marquez' isimli kitapta "'Yüzyıllık Yalnızlık’ı yazarken öyle mutluydum ki. Rüyalarımda edebiyatı icat ediyordum," der. 1970 yılında 'Sevgiden Öte Sürekli Ölüm, 1973'te 'Mavi Köpeğin Gözleri', 1975'te 'Başkan Babamızın Sonbaharı', 1978'de 'İyi Kalpli Erendira ile İnsafsız Büyükannesinin İnanılmaz ve Acıklı Öyküsü', 1981'de 'Kırmızı Pazartesi' isimli kitapları peş peşe yayımlanır. Belki de gazetecilikten gelen bir refleksle her sabah yazı masasına oturur ve yazmaya koyulur. Yazmayı "Sıkıntılı bir iş" olarak tarif eder: "Sahip olduğum deneyimle yeni bir romanı hiçbir sıkıntı çekmeden oturup yazabilirim fakat insanlar onu yazarken kalbimi vermediğimi anlar." 
 
Marquez (soldan beşinci), Nobel ödül törenine hazırlanırken çekilen bu fotoğrafta grande toilette kalabalığın içinde içliğiyle dikkat çekiyor.
Nobel ödülü
 
 
1982 yılında Nobel komitesi, "Fantastik ve gerçek olayları hayal dünyasında harmanlayıp romanlarında ve kısa hikayelerinde, bir kıtanın çatışmalarını ve hayatını yansıttığı" için Gabriel Garcia Marquez'i Nobel Edebiyat Ödülü'nde değer görür. Nobel konuşmasının başlığı ise "Latin Amerika'nın Yalnızlığı"dır.
 
1985 yılında 'Kolera Günlerinde Aşk' isimli kitabı yazar. "Vebalara karşı her zaman bir ilgim vardı," diyen Marquez 1989'da 'Labirentindeki General', 1992'de 'On İki Gezici Öykü', 1994'te 'Aşk ve Öbür Cinler' isimli kitapları yayımlar.
 
1999 yılında kanser teşhisi koyulan Gabo, arkadaşlarıyla daha az görüşür, telefonunu fişten çeker, yapacağı bütün seyahatleri ve programlarını iptal eder ve yazmak için adeta kendini eve kilitler. Bir taraftan gazete ve dergilere yazılar kaleme alırken bir taraftan da "son romanı" unvanını taşıyacak olan 'Benim Hüzünlü Orospularım'ı kaleme alır ve roman 2004 yılında yayımlanır. Bu kitaptan bir yıl sonra Marquez'e Alzheimer teşhisi konur ve kardeşi yazmayı bıraktığını duyurur.
 
Romanlarının büyük bölümü, Karayip Denizi kıyısında ya da kıyıya yakın yerlerde bulunan hayali ya da belirsiz kasabalarda ve köylerde geçen Marquez'in kitaplarının pek çoğu bir ölümle başlar. Kimisine göre ölümden korkan Gabo, "Ben ölümden korkmuyorum, sadece ölüme karşı bir kızgınlık hissediyorum," der ve ekler: "Ölümle ilgili problem şu: Sonsuza kadar sürüyor." 
 
Kolombiya'da yas ilan edildi
 
Kolombiya devlet başkanı Juan Manuel Santos, Marquez'in ölümü nedeniyle üç günlük yas ilan etti. Resmi dairelerde bayrakların yarıya indirilmesi talimatını veren Santos, "Kolombiya en çok sevilen ve saygı duyulan evladını yitirdi," dedi.
 
"Kolombiya'da toprağa verilsin"
 
Marquez'in kızkardeşi Aida, yazarın Kolombiya'da toprağa verilmesini istedi. Aida, "Anne-babamızı kaybettikten sonra bizlere ağabeylik yaptı. Bizden hiçbir şeyi esirgemedi. Büyük bir yüreğe sahip, mütevazı ve saygılı bir kişiydi," dedi. 
 
Marquez'in ölümü nedeniyle 21 Nisan'da, Meksika'da bulunan Güzel Sanatlar Sarayı'nda bir devlet töreni düzenlenecek. Meksika Devlet Başkanı Enrique Pena Nieto, Twitter hesabından geçtiği mesajda, "Kolombiya'da doğdu, ancak on yıllarca Meksika'yı vatanı olarak kabul etti. Hayatımızı zenginleştirdi," ifadesine yer verdi. Yazar, 1960'lı yıllardan bu yana ömrünün büyük kısmını Meksika'da geçirmişti.
 
Llosa, Marquez'in gözünü morartmadan önceki mutlu günlerinde.

Llosa'nın mesajı

 
Peru'nun Nobel Edebiyat Ödüllü yazarı Mario Vargas Llosa, "Büyük bir yazar öldü. Romanları yaşamaya, dünyanın dört bir yanından yeni okurlar kazanmaya devam edecek," dedi. Uzun yıllar dost olan iki yazarın daha sonra arası açılmış, Llosa ile Marquez arasındaki gerginlik, 1976'da Meksiko'da bir film gösterimi sırasında yumruklaşmaya kadar varmıştı. Ayrılıkta, farklı siyasi bakış açıları etkili oldu. Márquez Küba lideri Fidel Castro'nun yakın dostları arasında yer alırken devrim karşıtı Llosa yazarı, PEN'in 1986 yılında yapılan kongresinde, "Castro'nun yalakası" olmakla suçlamıştı.