Yeni dünyaya davetlisiniz
08 Kasım 2022 - 09:11Ozan Türkkan yeni sergisi ‘arura’da yüzyıllardır incelenen iki milyondan fazla canlı formunun yapay zekâ tarafından büyütülmüş hâlini deneyimletiyor. Hayat bir süreç ve biz yalnız değiliz.
SERAY ŞAHİNLER- Karanlık bir ortam, taramayı çağrıştıran sesler, dijital ekranların yarattığı yüzünüze çarpan mavi ışıklar. Sanki bir okyanusa dalmış gibisiniz. Ve karşınıza bir anda iki milyondan fazla canlının formundan bir seçki çıkıyor. Her biri etrafınızda ve varoluşlarıyla dünyanın milyonlarca yıllık döngüsünü dokuyor. Yeni medya sanatçısı Ozan Türkkan, ArtOn’da açılan yeni sergisi “arura”da böyle bir atmosfere davet ediyor izleyici.
Viyana’da yaşayan Türkkan’ın solo sergisi “arura”nın temelinde biyoçeşitlilik var. Sanatçı bu konu üzerinde uzun yıllardır çalışıyor. ‘arura’ bir yönüyle de literatüre katkı sağlayan kapsamlı bir araştırma. Türkkan’ın 15 yılı aşkın süredir devam eden araştırmalarından hareketle sunduğu yeni medya pratiklerinin odak noktası, doğadaki yaşam formları; kendini yeniden var etmenin, büyümenin, ölümün, çoğalmanın, yaşamın, bitişin ve tekrarın döngüsel süreçleri. Hayat bir süreç ve biz milyonlarca yıldır yalnız değiliz.
“Her şeyin temeli su”
İşin temelinde biyoçeşitlilik atfı olsa da “arura” hayattan, evrimden, sanattan, antroposenden, mitolojiden güçlü referanslara sahip. ‘arura’ eski Sümer kültüründe toprak ve yaşam formlarını barındıran “kutsal toprak ana” için kullanılan bir kelime. Bu bağ, serginin felsefesini ve zeminini güçlendiriyor. Üretim sürecinde, Biyoçeşitlilik Mirası Kütüphanesi’nde yüzyıllardır incelenen iki milyondan fazla canlı formu yeniden analiz edilmiş, yaklaşık 10 bin çizim ve imaj taranmış ve bu canlı formların geometrileri, iki binin üzerinde kodlama ve yapay zekâ aracı kullanılarak yeniden oluşturulmuş. Bu süreçteki ilham kaynağı su ve suyla inşa edilen yaşamın döngüsü. Şu sıralar yapay zekânın gündeminde olan ‘geçiş formları’, evrim teorisi içinde biyolojide kullanılan bir kavram. Örneğin 25 milyon yıl önce suda yaşayan bir canlı ile şimdi karada yaşayan bir canlının ara formlarını açıklamak için kullanılıyor. Türkkan da bu formları, formların geçişkenliğini deneyimletiyor izleyiciye. Ve doğadaki canlıların sahip olduğu fraktal yapıyı analiz ediyor.
Ozan Türkkan ‘arura’da canlının, hayatın, evrenin suyla olan ilişkisindeki belirleyiciliği etrafında geziniyor diyebiliriz. Sanatçı ‘arura’yı şöyle anlatıyor: “Her şeyin merkezinde su var. Canlıların suyla ilişkisi çok büyük. Su elementi yok olmuyor. Güneşin doğuşundan batışına kadar olan süreyi düşündüğümüzde zaman bizim algı boyutumuzdan oluşuyor sadece. Suyla bağımız hep var. Kadim yıllardaki evreni su olarak algılama anlayışı aslında bu. Gökyüzü ve yeryüzündeki suyun birleşimini, sürekli devingen hâlde olmasını betimleyen işler var sergide. Ana fikir olarak şunu söyleyebiliriz: Hepimiz sudan çıktık; canlıların yaratılması ve yeniden her şeyin suya dönmesini yaşıyoruz. Bu sonsuz bir döngü. Bizim dualite algımızdan kaynaklı başlangıç ve sonun bir yanılgı olması hâli. Araştırmanın merkez noktası bu. Ama sergi gibi değil bir deneyimleme olarak düşünüyorum ‘arura’yı. Canlıları büyük boyutlarıyla deneyimletmek istedim. Duvardaki canlı formları da formdan forma geçiyor. Taşlaşmış bir fosil düşünün, mutasyona geçirmiş ama bu mutasyon bir geçiş formu olarak kalmış. Bunu biri dokümante etmiş. Ben de kendi yorumumu ekledim.” Sergi, 27 Kasım’a kadar açık.