Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » 'Yazmak bana çok cesaret verdi'

'Yazmak bana çok cesaret verdi'

'Yazmak bana çok cesaret verdi'21 Mart 2021 - 06:03
Baba Zula ile yaptığı çalışmalardan tanınan Melike Şahin, ilk solo albümü "Merhem'i" Milliyet Sanat'ın Mart sayısına anlattı.

Özgür Yılgür 

 

Baba Zula ile birlikte çalışan Melike Şahin, yoluna solo çalışmalarıyla devam ediyor. İlk solo albümü “Merhem”i dinleyiciye sunan Şahin ile albüm ile ilgili detayları, müzikal yolculuğunu ve pandemi döneminde müzik yapma motivasyonu üzerine konuştuk.

 

İlk solo albümünüz “Merhem”de şarkı- lar nasıl bir beste ve kayıt süreci sonucunda ortaya çıktı?

 

Albüm yapma kararını 2020 karantinamızın başla-rında aldım. Bir iki ay içerisinde akışını, temasını tasarladım ve repertuvar şekillendi. “Merhem”deki şarkıların bazıları bayağı eski, bazılarıysa yeni yazıldı. Ancak hepsinin sözlerinde irili ufaklı güncellemeler yaptım. Mesela “Samatya’da İlk Rakı”yı mastering’den geri almak zorunda kaldık, çünkü yeni bir verse eklemek istedim son anda.Vokalleri yeniden kaydettik.Genelde temiz bir şekilde aktı süreç. Çalıştığım tüm aranjör ve prodüktörlerin ortaya çıkardığı işe hayranım. Sabi Saltiel, Uri Brauner Kinrot, Emre Malikler, Can Güngör, Elif Dikeç, Dijf Sanders, her birine alkış ve sevgilerimi yollamak isterim.

 

“Merhem”de kendi bestelerinizin yanı sıra Can Güngör ve Mabel Matiz’le yaptığınız şarkılar da bulunuyor. Onların yapmak istedi- ğiniz müziğe nasıl katkıları oldu?

 

Mabel’in Türkiye pop müzik arşivine özgün katkılarını hayranlıkla takip ediyorum. Bana “Nasır”ın demo’sunu yolladığında inanılmaz derecede heyecanlanmıştım. Nakaratı yoktu şarkının, onu da beraber yazdık. Sabi Saltiel’in şahane düzenlemesiyle gözümüzün nuru bir şarkı çıktı ortaya. Umarım bir gün sahnede de beraber söyleriz bu şarkıyı, öyle bir hayalim var. Onunla beraber üretmek hem keyif, hem onur... Can Güngör’ün yeri apayrı... Henüz şarkı yazmaya başladığım ilk zamanlar ben Can’a gider şarkıyı söylerdim, güftesi kafamda olurdu o dönem. O çerçevesini çıkarır ve tavsiyeleriyle kafamı açardı, hala da açar. Bu albümde sadece “Öpmem Lazım” değil, Uri’nin düzenlediği “Samatya’da İlk Rakı” ve “Uykumun Boynunu Bükme” şarkılarında da emeği çoktur. Ciddi ciddi albüm yapma kararını beş yıl önce, aklım bir karış havadayken almıştım. Müziğimin ve şarkıcılığımın henüz yeşermekte olduğu bir dönemdi. Sağ olsun beni o yoldan çevirdi de, sayesinde her şarkısından ayrı gururlandığım bir ilk albüm hazırlamış oldum.

 

“Merhem”, arabesk, alaturka, pop ve elektronik gibi farklı türlerin kullanıldığı bir sound’a sahip. Böyle bir sound oluşturma fikrinin kaynağında neler yatıyor?

 

Albümü tasarlarken yola çıktığım ilk yer janr kombinasyonları değildi. Kimliğimi ve yazdığım şarkının hissini nasıl en akışkan şekliyle ortaya çıkarırız, önce orayı netleştirmek daha iyi geliyor.Tüm şarkılarım için süreç aynı aslında. Sonra da şarkı aranjör / prodüktör eşleşmelerini yapıyorum. Bu albümde altı farklı müzisyenin düzenlemelerini dinleyeceksiniz, ama tüm parçalar sihirli bir şekilde birbirine bağlı. Her biri farklı müzik janrlarından izler taşıyor. Ben “Akdeniz arabesk” diyorum bu deneyimin bütününe.

 

Bir röportajınızda “Uzun süre kendi şarkılarımı paylaşacak cesareti bulamadım,” diyorsunuz. İlk solo albümünüzü hazırlarken sizi cesaretlendiren şeyler neler oldu?

 

Çok eski bir röportaj muhtemelen. Artık öyle bir kaygıya sahip değilim çok şükür. Albüm işi delilikmiş, başlarken bu kadar yorulacağımı tahmin etmemiştim.Tatlı bir yorgunluk olmakla beraber, yazarak kazıyorsun kazıyorsun ve bir sürü yeni fikir çıkıyor. Korkutan tarafları olsa da yazmak bana çok cesaret verdi. Yani işimin kendisi, ilk albümümün prodüktörlüğünü üstlenmiş ve üretimin içinde oluşum yüreklendirdi beni.

 

Altı yıl boyunca Baba Zula ile sahne aldınız. Onlarla çalışmanın müziğinizde nasıl etkileri oldu? Baba Zula dönemindeki Melike ile sonrasındaki Melike arasında nasıl farklılıklar var?

 

Her röportajımda söylediğim gibi, Baba Zula profesyonel meslek hayatıma başladığım ve işimi öğrendiğim okulum. O altı senede öğrendiklerimle solo kariyerime bir adım önde başlamış oldum aslında. Dünyanın pek çok şehrinde sahneye çıktım, eşsiz bir deneyimdi bu. Türkiye’de sektörün nasıl işlemekte olduğuna dair de fikrim oldu. Bu dağarcığın üzerine bir de kendi sanatımı ortaya koyduğum, kendi dinleyici kitlemi inşa ettiğim bir üç yıl eklendi. Şimdiki Melike hâliyle çok daha cesur ve çok daha kendinde...

 

Röportajın devamı Milliyet Sanat Mart sayısında...