Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Tasarımda doğaya dönüş başrolde

Tasarımda doğaya dönüş başrolde

Tasarımda doğaya dönüş başrolde09 Haziran 2022 - 09:06

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

 

 

Milano’da yılın en güzel zamanı moda haftası değil, hiç şüphesiz tasarım haftası.

Tasarım, mobilya ve dekorasyonla ilgilenenler Salone del Mobile Fuarı ve Tasarım Haftası için bu hafta Milano’da.

Tasarım Haftası, 12 Haziran’a kadar devam edecek.

Hatırlayacaksınız, daha önce “Supersalone” başlığıyla gerçekleşen 58. edisyonun küratörlüğünü Milano’nun “Bosco Verticale” adlı kulesindeki gibi dikey ormanlarıyla tanınan Milanolu mimar Stefano Boeri üstlenmişti.

Bu durumda kaçınılmazdı, fuarın ana fikri sürdürülebilirlikti.

Tam 200 ağacın arasından geçerek fuar alanına girildi, bu aslında Londra Tasarım Haftası’nda Somerset House’da Es Devlin’in kurduğu mini ormanı da hatırlatıyordu.

Fuarın girişinde yer alan ağaçlar, fuar sonrası Milano’nun farklı semtlerine dikilecek diye planlandı.

Markalar ise tasarımlarını tamamen geri dönüşüm malzemelerden oluşan pavyonlarda sergiledi.

Bu yıl ise 60’ıncı yaşını kutlayan, tam 2 bin katılımcının olduğu Salone del Mobile’de mimar Mario Cucinella tarafından tasarlanan, ev yaşamının geleceğini anlatan, 15 bin metrekarelik bir alana kurulan enstalasyon fuara damga vuruyor: “Design with Nature / Doğayla Tasarlamak”.

 

 

Bu yıl da fuarda en çok dikkat çeken şey doğanın değerini bilmek ve tabii sürdürülebilirlik.

Fuarın tamamını gezmek hiçbir zaman mümkün olmuyor, alan çok büyük olduğu için.

Eskiden fuar alanından ilham alınırdı, son yıllarda ise sadece alış-satış yapanlar fuarda.

Artık markalar da işlerini şehre yayılan sergilerle duyurmayı tercih ediyor.

Ürünleri stantlarda olduğu gibi sergilemek yerine, bir konsept, bir hikâye yaratıyorlar.

 

 

Sergilerden daha etkileyici mekân

 

Fuarın, Nilufar ve Pirelli Hangar’ın yanı sıra mutlaka görülmesi gerekenlerin başında ise Villa Necchi Campiglio geliyor.

Mimar Piero Portaluppi’nin 1930’larda yaptığı, Tilda Swinton’ın başrolünde olduğu “I am Love” filminin çekildiği müthiş ev.

Tilda Swinton çekim için neden bu evi seçtiklerini anlatırken “Biraz saray, biraz müze, biraz hapishane” olmasından etkilendiklerini söylemiş.

Evet, evde saray ve müze havası var ama hapishane olamayacak kadar huzur verici.

Evin sahiplerinin çocuğu yok.

Ailenin son ferdi de hayatını kaybedince ev devlete kalıyor.

Müzeye dönüştürülüyor ve olduğu gibi korunuyor.

Hatta o kadar iyi korunuyor ki gardıroplardaki kıyafet ve aksesuarlardan çalışanların üniformalarına kadar her şeyi evde görebiliyorsunuz.

Biraz vintage düşkünüyseniz 1930’lardan kalan çanta, şapka ve kıyafetler karşısında uzun zaman geçirmek isteyeceğiniz kesin.

Evde kullanılan malzemeler de dikkat çekici.

Parkeler ve mermerler bile özel.

Banyolardaki küvetler ve yuvarlak camlardan görünen manzara etkileyici.

Evin en güzel yanlarından biri de hâlâ çok sık kullanılıyor olması.

Gerçekten de birçok sergi düzenleniyor Villa Necchi Campiglio’da.

Ama sergilerin çoğu zaman Villa Necchi Campiglio kadar etkileyici olduğunu söyleyemeyeceğim.