Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Stamboul’un sandığı açıldı

Stamboul’un sandığı açıldı

Stamboul’un sandığı açıldı17 Şubat 2022 - 08:02
Osmanlı’da Fransızca yayın yapan gazetelerin en uzun soluklularından olan Stamboul’un 1875-1964 arasındaki bütün sayıları BNF Gallica tarafından dijital erişime açıldı. Gazete özellikle o yıllara ait kültür sanat haberleriyle dikkat çekiyor.

Seray Şahinler

 

Sanat ve basın tarihinde saklı kalmış bir sayfanın daha kapısı aralandı. 1875-1964 arasında I. Dünya Savaşı sırasındaki üç yıllık kesinti hariç önce Osmanlı, akabinde Türkiye’de 89 yıl boyunca düzenli olarak yayımlanan Stamboul gazetesi, Fransız Ulusal Kütüphanesi’nin dijital kaynaklar erişim portalı BNF Gallica tarafından erişime açıldı. Stamboul siyasi bir gazete olmasına rağmen kültürel ve sanatsal konulara belirgin bir şekilde yer ayırması nedeniyle önemli. Aynı zamanda Fransızca yayınlar içinde en uzun soluklusu kabul ediliyor. Gazete üzerine araştırma yapan Yıldız Teknik Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi, Sanat Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Seza Sinanlar Uslu ile Stamboul’un serüvenini ve önemini konuştuk.

 

Stamboul ile yolunuz nasıl kesişti?

 

Stamboul gazetesinden ilk olarak 2005-2006’da Paris’te, burslu bir doktora öğrencisi olarak araştırma yapmak üzere bulunduğum zamanda haberim oldu. Osmanlıca gazetelerin yanı sıra İstanbul’da yayımlanmış La Turquie, Le Moniteur Oriental, Journal de Constantinople gibi gazeteler olduğunu bilmeme rağmen Stamboul’u hiç duymamıştım. 1970’lerin sonunda Korkmaz Alemdar’ın doktora tezi olarak incelediği bu gazeteyi Sanat Tarihi alanında kaynak olarak kullanan -öyle sanıyorum ki- ilk araştırmacı oldum.

 

1875-1964 arasındaki süreçte nelere rastlıyoruz gazetede, neler öne çıkıyor?

 

19. yüzyılın kültür ve sanat yaşamını takip edebilmek, resim sanatı özelinde yaşananlara dair bilgi edinebilmek amacıyla incelemeye başladığım çalışma beni gün gün yaşanan olaylar, kişiler ve mekânlar üzerinden doğrudan 19. yüzyıla ve o dönemin Pera’sına götürdü. Gazetenin özellikle ikinci ve üçüncü sayfalarındaki sergi haberleri, sergi değerlendirmeleri, konser programları, tiyatro temsil haberleri, konferans duyuruları ya da gösteri yorumlarının yanı sıra “Arkası yarın” köşesinde tefrika edilen edebi eserleri, yeni açılan restoranları, kapanan otelleri takip edebiliyordum. Dünya fuarları, dünya operaları gibi uluslararası ilgi çekici konuları da görmek mümkündü tabii... Ne var ki böylesine zengin içeriğe rağmen gazete neredeyse elli yıl boyunca fotoğraf veya gravür kullanılmadan basılmıştı. Başlarda buna hayıflansam da gazete yazarlarının bu olumsuzluğu gidermek amacıyla olsa gerek, görsel yanı önemli konuları umulmadık detaylar içeren tasvirlerle aktarmaları benim için daha ilgi çekici oldu. Özellikle resim sergilerini anlatan yazılar sayesinde birçok eserin ne zaman, nerede sergilendiğini tespit edebildiğimi söylemeliyim.

 

Gazetenin başyazarı Régis Delbeuf'a da değinmek isterim... "O olmasa sergiler ve eleştiri yazıları çok eksik kalırdı! diyorsunuz." Delbeuf nasıl biriydi, döneminin nabzını nasıl tutmuş, nasıl yazılar kaleme almış?

 

Régis Delbeuf, 1854’te Pireneler’in yakınında Tarn’da dünyaya gelmiş bir Fransız. Öğretmenlik yaparken gazeteciliğe merak duyan Delbeuf, türlü maceralar ve hatta biraz da polisiye olaylar sonrasında 1890’larda İstanbul’a gelip yerleşmiş ve 12 Kasım 1911’de burada vefat etmiş. Bir yıl sonraysa oğlu naaşını Tarn’a nakletmiş. Le Figaro gazetesi için muhabirlik yapmak için geldiği payitahtta belki kısa bir süre kalacağını düşünmüştü, kim bilir. Stamboul’daki ilk yazıları ağırlıklı olarak resim konusundaydı. “Grésy” imzasıyla kaleme aldığı bu yazılarındaki dili sanatı ne kadar çok önemsediğini samimi biçimde ortaya koyuyor. Onu sadece bir yazar ya da gazeteci olarak tanımlamak yeterli değil. Delbeuf öncelikle dönemin Pera’sında plastik sanatların gelişmesi, yayılması için de uğraş veren bir sanatsever. Fakat aynı zamanda Phebus’te çektirdiği fotoğraftaki gibi de kendini buralı hisseden biri. Nitekim Osmanlı ressamlarından bahsederken sıkça “bizim sanatçılarımız” tabirini kullandığını görüyoruz. Pera’nın o canlı ortamında Delbeuf çok kişinin dostu. Mesela Sanayi-i Nefise Mektebi’nin mimarlık hocası Alexandre Vallauri ile oldukça yakınlar, tıpkı levanten Adolphe Thalasso ile olduğu gibi. Birlikte çalışıyorlar örneğin Osmanlı resim tarihinde “Salon Sergileri” olarak bilinen ve oldukça önemli olan 25-30 sanatçının 300 kadar eserinin sergilendiği bu büyük sergilerin düzenlenmesinde Vallauri ile birlikte Delbeuf mekânın bulunması, sergi yönetmeliğinin hazırlanması, eserlerin asılması ve kataloğun hazırlanmasında da rol alıyor.

 

Stamboul'un Fransa'daki yansımaları nasıldı?

 

Gazetenin erişime açılmış olması ne ifade ediyor sizce? Stamboul gazetesi 1910’dan sonra Paris’te iki ayrı bayide günlük olarak satışa sunuluyor. Dolayısıyla gazete Paris’teki okurlara yönelik olarak özellikle ilk sayfasında Avrupa ve daha çok da Fransa odaklı siyasi haberlere yer vermeye başlıyor. Peki kimler tarafından okunuyordu derseniz, İstanbul’la bağlantısı olan ancak Paris’te yaşayan Adolphe Thalasso gibi entelektüellerin yanı sıra o yıllarda Paris’te eğitimlerine devam eden Osmanlı talebelerinin de gazeteyi takip etmiş olduklarını var sayabiliriz. Stamboul’un Paris’e iletilmesi sayesinde bugün Fransız Ulusal Kütüphanesi’nde Stamboul, 1934’ten sonraki adıyla İstanbul gazetesini bulabiliyoruz. Şimdiyse biraz da pandeminin hızlandırıcı etkisiyle Bnf’in görsel veri arşivi Gallica üzerinden uzaktan erişime açılan gazetenin 1950’ye kadarki sayılarına ulaşabiliyoruz. Bu bence olağanüstü bir imkân. Benzer şekilde Salt, İBB Atatürk Kitaplığı, Milli Kütüphane ve Türk Tarih Kurumu, İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler kütüphaneleri gibi kurumlar da son zamanlarda arşivlerini uzaktan erişime açtılar. Bu sayede biz araştırmacılar vakitten ve nakitten tasarruf ederek araştırmalarımızı geliştirebileceğiz diye düşünüyorum.

Etiketler: Stamboul