Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » ‘Sonrası iyilik güzellik’

‘Sonrası iyilik güzellik’

‘Sonrası iyilik güzellik’06 Kasım 2022 - 12:11
“Edebiyat Müzesine Önsöz” sergisi yazar ve şairlerin kişisel arşiviyle yazılan bir “roman.” Bu edebiyat evinde yazarlarla sohbete davetlisiniz.
Seray Şahinler - Cevdet Kudret’in daktilosu, Turgut Uyar’ın duvar saati, Orhan Veli’nin imzalı kitabı, Sevim Burak’ın portresi, Edip Cansever’in mektupları… Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ile Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Araştırmaları ve Uygulama Merkezi projesi tarafından düzenlenen “Edebiyat Müzesine Önsöz” sergisi Türk edebiyatının ‘salonuna’ davet ediyor sizi. Behçet Necatigil, Cevdet Kudret, Edip Cansever, Sevim Burak, Tomris Uyar, Turgut Uyar’ın evrak, kitap ve kişisel eşyalarından yola çıkarak hazırlanan sergi, Tophane-i Amire Kültür Sanat Merkezi’nde ziyarete açıldı.
 
Yazarların sesini duyun
 
Sergi, bir yazar nasıl yetişmiş, neden yazmış ve neler yaşamış sorularının peşinden gidiyor. Ve bu soruların yanıtını bizzat yazarlar veriyor. Serginin temelini üniversiteye bağışlanan arşivler oluştursa da bu ‘bir dönemin’ edebiyat yolculuğu. Peki neler var bu yolculukta?
 
“Yazarlar Anlatıyor” köşesine konuk oluyoruz önce. Abdülhak Şinasi Hisar, Attila İlhan, İlhan Berk, Cevdet Kudret, Bilge Karasu gibi isimlerin hayatlarını ve kitaplarını anlattıkları bu köşede yazarlarla yapılan mülakatların video ve ses kayıtları var. Yani bir yönüyle ‘serginin sesi’ burası. Hepsi çok etkileyici, çok duygusal. Abdülhak Şinasi Hisar örneğin… Kitaplarının yeniden basılması vesileyle ‘Hisar evreni’ne girdiğimiz şu günlerde yazarın vefatından altı ay önce Erdal Öz ve Muazzez Menemencioğlu tarafından yapılan; tesadüftür ki ölümünden bir gün sonra yayımlanan söyleşisini dinliyoruz. Hisar’ın külliyatını okuyanlar onun uzun cümlelerini, betimlemelerini, tasvirlerini bilir. Belli ki o yıllarda da edebiyat dünyasında böyle bir gündem olmuş. Yazdıklarını neden üç sayfaya varan uzun cümlelerle anlattığı sorusuna bakın Hisar ne yanıt veriyor: “İnsiyaki birtakım şeyler. Bir muharririn yazı yazarken birtakım hevesleri, arzuları vardır. Beğendiği başka muharrirler yahut okuduğu şeyler vardır. Onların tesiri altında bir şey yapmak ister. Yazarken birtakım arzular bizi tatmin edecek şekiller alır. Değil mi? Zaten haddizatında biraz uzun bir izah lazım gelen bir meseledir o.”
 
Hisar’ın röportajı
 
İstanbul dışını hiç konu edinmediği ve aristokrat olduğu yönündeki eleştiriler hakkında ne düşündüğü sorusuna ise “İnsan hayatını yaşar olduğu gibi. Yalnız İstanbul’da kalsın diye bir hevesim yok. İmkân oldukça yazabilirsem hatıralarım da var. Seyahat hatıralarım, Paris hatıralarım var. Adamakıllı yazılmamış. Aristokrat ne demektir? Anlamıyorum ki…” yanıtını veriyor yazar. Yazdıkları arasında favori kitabının “Boğaziçi Mehtapları” olduğunu yine bu söyleşiden öğreniyoruz. Bu köşede ilk gençlik yıllarındaki Orhan Pamuk’a da rastlıyoruz. Pamuk, Doğan Hızlan ile yaptığı söyleşide “Nasıl yazıyorsunuz” soruna her şeyin zihnindeki görüntülerle başladığını belirtiyor.
Edebiyatçıların romanları, öyküleri ve şiirleri kadar mektupları da külliyatında önemli bir yere sahiptir. Bir yazarı daha yakından tanımanın, müktesebatını özümsemenin yoludur mektuplar. Ve artık çok iyi biliyoruz ki ‘edebiyatçı mektubu’ çoğu zaman kişiye özel değildir. Sergide de “Mektuplar” için özel bir bölüm hazırlanmış. ‘Kamuya açılan bu özel odalar’ edebiyat tarihinin yazar mektuplarına çok şey borçlu olduğunun bir kanıtı. Sevim Burak’tan Edip Cansever’e kadar pek çok ismin kaleminden süzülenleri okumak mümkün. 
 
‘Yazarlık beratı’ imzalar
 
Son yıllarda sahafların ve koleksiyonerlerin katkısıyla ilk baskı ve imzalı kitaplar, edebiyatseverler tarafından ilgiyle takip ediliyor. Bir yazarın veya şairin el yazısını görmek, imzasını sayfanın hangi köşesine nasıl attığı, imzaladığı kişiye hitabeti okur için ‘büyük resmin en güzel renklerinden’. “Yazarlık beratı” olan ve yazarlar arasında bir mesajlaşma uzamına dönüşen “İmzalı Kitaplar” köşesi de sergiye lezzet katıyor. Burada Nurullah Ataç, Salah Birsel, Erhan Bener gibi isimlerin Sevim Burak’a imzaladığı kitapları görmek mümkün. Bu köşede ayrıca Orhan Veli, Ece Ayhan, Yaşar Kemal, İlhan Berk, Murathan Mungan, Cemal Süreya ve Mustafa Kutlu’nun imzalı kitapları yer alıyor.
 
Ve elbette serginin temelini oluşturan “Yazarın Mutfağı”… Yazarın masasında notlar, taslaklar, müsveddeler birikir. Bu malzemeler bazen yazar eliyle ‘yok edilir’ bazıları ölümden sonra çıkar sandıklardan. Bazı yazarlar da masasında hep saklı tutar yazdıklarını. Sergide işte bu yazı masalarına, daktilolara, kalemlere rastlayacaksınız. Behçet Necatigil’in daktilosu, kütüphanesi, Tomris Uyar’ın masası, Turgut Uyar’ın saati, daktilosu, kitapları; Cevdet Kudret’in kalemi onların yazın dünyasına bir adım daha yaklaştıracak sizi. “Edebiyat Müzesine Önsöz” sergisi, uzun yıllardır gündemde olan müzenin ‘giriş bileti’ aslında. Sonrası ise Edip Cansever’in sergide yer alan şiiri gibi: “Sonrası iyilik güzellik”
 
‘Şairin Sesinden’ şiirler
 
Sergide o çok sevdiğimiz şiirleri, şairlerinin kendi sesinden dinleyebilirsiniz. “Şairin Sesinden” kimler mi sesleniyor? Cahit Sıtkı “Yaş 35”, Edip Cansever “Masa da Masaymış Ha”, İsmet Özel “Münacaat”, Behçet Necatigil “Sevgilerde”, Orhan Veli “Anlatamıyorum” şiirlerinin kaydı şairlerle çok özel bir buluşmaya vesile oluyor. Yazarın hayatına bütünlüklü bir çevçeve çizmek adına romanları sinemaya uyarlanan isimlerin filmleri de dijital ekranlara yansıtılmış.
Etiketler: müze  edebiyat  roman