Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » ‘Sınırlar’ çizilebilir mi?

‘Sınırlar’ çizilebilir mi?

‘Sınırlar’ çizilebilir mi?11 Aralık 2022 - 12:12
Politik doğruculuk, güç, ayrıcalık ve iletişimsizlik gibi kavramları merkezinde barındıran “Sınırlar” oyunu sahnede ışıkların yanıp söndüğü her an zihninizi biraz daha bulandırıyor.
Seyhan Akıncı - Dünyanın en büyük İngilizce sözlüğü olan Oxford Languages, bu yıl ilk defa Yılın Sözcüğü’nü halk oylaması ile belirledi. Yarışı yüzde 93 oy oranıyla “Goblin mode” kazandı. Aday üç sözcükten biri de #IstandWith idi... Malum hepimiz sosyal medya üzerinden birileri ile dayanışıyoruz ve pek azımız o hashtag’in gerçeği yansıtıp yansıtmadığını düşünüyoruz. Yönetmen Kayhan Berkin’in “Sınırlar” adıyla Davit Mamet’in yazdığı “Olenna”dan uyarladığı oyun tam da bunu düşünmemizi istiyor ve bunu yaparken izleyiciyi sınırlarda dolaştırıyor.
 
Ecem Uzun’la Kenan Ece’yi sahnede buluşturan “Sınırlar” bir üniversite hocası ile öğrencisi arasındaki diyaloglar ve tarafların bu iletişime yükledikleri anlamlarla şekilleniyor. Can, üniversitede profesörlüğe atanmayı beklemektedir. Ecrin ise Can’ın dersinde başarısız olmuştur ve bu başarısızlığın nedenlerini anlamaya çalışır. Pek çok şeyi anlamakta güçlük çeken Ecrin, hocasının üniversitedeki odasına gider. Genç, yakışıklı, başarılı ve bütün bu vasıflarının özgüveniyle ağzından çıkanı kulağının pek işitmediği bir hoca vardır karşımızda. Basamakları yukarı doğru çıkarken pek çoğumuz nasılızdır bilirsiniz... Terfi almak üzere olan Can, standartlarını biraz daha yukarı taşımak için vakit kaybetmez. Daha büyük, bahçeli bir ev. Araplardan uzakta, çocuğu için daha azına razı olmasını düşünemeyiz elbette(!) bir özel okul hazırlıklarına başlanmıştır bile.
 
Mansplaining’in sınırlarında
 
Ecrin ise taşradan şehre gelmiş, üniversitenin hayatını değiştirmesini hayal eden genç bir kadındır. Korona ve Zoom ile bölünen gerçekliği sonrası çok daha öfkeli ve hırslıdır. Hangimiz görünmez olmaya katlanabilir ki! Üstelik tam karşımızda biri daha fazlası için avuçlarını ovuşturup yılgın bir hoşgörüyle bizi teselli etmeye çalışırken... Işıklar kararıp oyuncular sahneye yeniden geldiğinde roller bir parça değişmiştir. Ecrin, bir şeyleri doğru ya da yanlış anlamış ve Can hakkında cinsel taciz şikâyet dilekçesini atama komisyonuna iletmiştir. Bahçeli büyük ev, özel okul, terfi artık çok daha uzaktır. Acaba Ecrin, Can’ın dersinden hiçbir şey anlamadığını anlatmaya çalışırken Can, mansplaining’i (Bir kadına bir şeyi küçümseyici, aşırı kendine güvenen ve genellikle yanlış veya aşırı basitleştirilmiş bir şekilde yorumlamak veya açıklamak) usul usul işletmiş midir yoksa Ecrin’in kendi yorumu mudur? Seyircinin zihni, Can’ın dilekçeyi geri çekmesi konusunda ikna etmek üzere Ecrin’i tekrar odasına çağırdığı görüşmesinde artık daha bulanıktır... Oyunun tanıtım broşüründe tam da bu söylenir: “Kafanızın karışmasına hazır olun.”
 
Yıkım bir hashtag uzağımızda
 
Işıklar bir kez daha kararır ve ardından Ecrin ile Can yeniden Can’ın üniversitede boşaltmak zorunda kalacağı odasında görüşme hâlindedir. Can, yıllar içinde inşa ettiği her şeyin yıkılışını seyretmenin sınırındadır.
 
Ecrin, ona tüm bunları kaybetmemesi için bir şartla gelir. Ama o da ne? Can, çoktan bir hastag’in öznesi olmuştur bile... Oğluna gururla bırakacağı en büyük mirası ders kitabını müfredattan çıkarma şartı dahi artık filmi geri sarmaya yetmeyecektir.