Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Sinema iklim krizine karşı

Sinema iklim krizine karşı

Sinema iklim krizine karşı22 Mayıs 2021 - 11:05
SALT’ın iklim değişikliği temalı belgesellerden oluşan “Bu son şansımız mı?” programı hakkında konuşan Meriç Öner, “Amaç iklim krizinin açmazına odaklanarak hareket etme imkânını korkuyla tıkayan bir tutumu desteklemek değil. Her ölçekteki davranışın değerini ve dönüşüme katkısını vurgulamak” diyor

Nil Kural

 

SALT’ın iklim değişikliği temalı 10 belgesel filmden oluşan “Bu son şansımız mı?” gösterim programı bu yıl yedinci kez düzenleniyor. Filmler saltonline.org’dan Türkiye’nin her yerinden ücretsiz izlenebiliyor. Her hafta bir filmin gösterime açıldığı ve 4 Temmuz’a kadar devam edecek programı, SALT Araştırma ve Programlar Direktörü Meriç Öner ile konuştuk.

 

Bu programın ortaya çıkışı nasıl oldu?

 

SALT, bir araştırma ve kültür kurumu olarak yaşadığımız çevreyi çok çeşitli biçimlerde inceliyor ve toplumla birlikte konuşmaya, değerlendirmeye açıyor; bulunduğumuz coğrafyanın dokusunu geçmişten bugüne tarihsel geçmişiyle görünür kılıyor. Bunları yaparken, güncel sorumluluklarını sürekli sorgulayarak adeta kendini görevlendiriyor. Birleşmiş Milletler tarafından ilki Paris’te gerçekleştirilen İklim Değişikliği Taraflar Konferansı (COP21) dünya çapında iklime dair aciliyet bilincini yükseltmeye yönelik kritik adımlardan biriydi.

 

“Bu son şansımız mı?”, yedi yıldır devam ediyor. Seçilen filmlerdeki alarm dozu sizce artıyor mu, iklim krizinin derinleşmesiyle?

 

Her şeyden önce bugün alarm dozunun artmasındaki etkenlere bakmak gerek. Aktivizm, bilim, sanat gibi birbirinden farklı ortamlarda iklimle ilgili aciliyetin çok yönlü seslendirilmesi bunun başında geliyor. Hâlihazırda dünyada iklim krizi kabaca iki türlü temsil ediliyor. Birinde mevcudu ve geçmişi suçlayarak, diğerinde ise yeniye ve geleceğe ilham vererek sesini duyurma niyeti var. Sanatın başka türlü düşünme ve davranmanın yolunu açma, farklı alışkanlıklar tesis edecek öneriler sunma potansiyeli var. Belgesel filmler için de bu geçerli. “Bu son şansımız mı?” seçkisinde mücadeleyi ve umudu somutlaştıran yapımlara yer vermeyi önemsiyoruz. Amaç iklim krizinin açmazına odaklanarak hareket etme imkânını korkuyla tıkayan bir tutumu desteklemek değil. Her ölçekteki davranışın değerini ve dönüşüme katkısını vurgulamak.

 

Bu yılki program hakkında ne söylemek istersiniz?

 

Bu yılki programın en büyük özelliği tüm filmlerin çevrimiçinde herkesin erişimine açık olması. SALT’ın kurucusu Garanti BBVA ile projeyi ortaklaştırırken seçili filmlerin ilk defa Türkiye geneline sunulabilmesini önemsedik. Canlı-cansız dünya üzerinde bir arada var olmanın yollarını araştıran on belgesel filme yer verdik. Her zaman olduğu gibi geniş bir coğrafyayı taramak niyetiyle Güney Afrika, Norveç, Fransa, Kanada, Bolivya ve Balkanlar’dan son beş yıl içerisinde tamamlanmış güncel yapımları izleyiciye sunduk.

 

Filmlerin değişik coğrafyalardan olması, sorunların dünyanın ortak gündeminde olduğuna mı işaret ediyor sizce?

 

Değişik coğrafyaların yaklaşımları nasıl değişiyor? Farklı coğrafyalara özgü olarak değişen temel şey halihazırda yönetim düzeyindeki tavırlar. Gözden kaçmaması gereken bir kritik nokta var. Ülkelerin gelişmişlik düzeylerine göre görünürde çevreye olan yaklaşımları, işleyişte dünyadaki toplam etkileriyle düz orantılı değil. Örneğin, bazı ülkelerin ürettikleri plastik çöpü başka ülkelere gönderdiğini biliyoruz. 1967’de NASA tarafından çekilen ilk renkli fotoğraf çok çarpıcı bir biçimde tek bir dünya üzerinde yaşandığı algısını yaratmıştır. Uzak diyara gönderilen plastik çöp, bu algıdan da bir o kadar uzak, öyle değil mi? Farklı coğrafyalardan seçili filmler hem konuyu ortaklaştırmaya, hem de çevreyle olan sorunlu ilişkinin asıl altında yatan ve sömürgecilik tarihine kadar uzanan kanıksanmış ayrımcı tavrı görünür kılmaya yarıyor.

 

Programın 10 hafta sürecek olması, konuyu uzun süre gündemde tutmak için aldığınız bir karar mı?

 

Gözleminiz çok doğru. Uzun süre gündem yaratmanın yanı sıra geniş erişim imkânı sağlamak amacımız var. Programın fiziksel hali, aynı salonda, aynı meraka sahip birçok kişinin bir arada art arda film izlediği bir nevi festival deneyimi sunuyordu. Kapalı mekânlardaki kalabalıklara olan güvenimiz yerine gelince bu ortamı yine kuracağız kuşkusuz. Öte yandan mekânın sınırlayıcılığından bir kere kurtulunca, çok daha fazla kişiye filmlere erişim sağlamak imkânından vazgeçilemez. 

 

10. yaşını kutlayan Salt’ın yedi yıldır devam eden bu kalıcı projesi, sizce nasıl bir birikim yarattı?

 

SALT’ta on yıllık süreçte döneme veya temaya dayalı çok sayıda film seçkisine, uzun soluklu programa yer verdik. Ayrıca, !F’ten Documentarist’e, İstanbul’dan önemli festival programlarına ev sahipliği yaptık. “Bu son şansımız mı?” konusu ve doğallıkla içeriğinde taze yapımları barındırması sebebiyle kendine has bir seçki.

 

“Farkındalık yaratacağına inanıyoruz”

 

Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Işıl Akdemir Evlioğlu: Sorumlu bankacılık anlayışıyla topluma fayda sağlayan, bilgi, sanat ve kültür üretimini destekleyen bir kurum olarak hayata geçirdiğimiz SALT’ın ‘Bu son şansımız mı?” programının destekçisi olmaktan mutluluk duyuyoruz. Dünyamıza ve geleceğimize iyi bakmayı amaçlayarak bugüne kadar sürdürülebilirlik konusunda ülkemizde ve uluslararası düzeyde pek çok ilki gerçekleştirdik. 10 haftalık bir film ve konuşmalar serisinden oluşan bu programın da en büyük küresel krizlerden olan iklim değişikliği hakkında kamuoyunda farkındalık yaratacağına inanıyoruz.