Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » ‘Sanatçı yaşam hayalini sunmalı’

‘Sanatçı yaşam hayalini sunmalı’

‘Sanatçı yaşam hayalini sunmalı’10 Temmuz 2022 - 09:07
Sanatta tersine göçün örneklerinden biri Gökçe Çelikel. Yıllar sonra Bodrum’a döndü ve bir hayalini gerçekleştirdi. Zaten ürettiği işlerde de hayallerini takip eden biri o. Çelikel’e göre sanatçı yaşadığı çağın duyarlılığını yansıtıp ütopik bir yaşam hayalini izleyiciye hissettirebilmeli.

Efnan Atmaca

 

Gökçe Çelikel yılladır Paris’te yaşayan, üreten bir sanatçı. Özellikle kendini çizdiği otoportreleriyle dikkat çeken bir isim. Pek çok alanda ‘beyin göçü’ yaşayan ülkemizin belki de sanatta tersine göçü gerçekleştiren örneklerden. Çelikel, Bodrum Konacık’ta kendine bir ‘sanat vaha’sı yaratıyor. Bodrum’da sanayi ile iş merkezlerinin olduğu bir bölge burası ve potansiyeli açısından bir dönüşüme hazır. Atelier Gökçe Çelikel gibi pek çok sanat mekânı yerini almaya başladı bile. Geçen haftalarda Bodrum Açık Atölye Günleri’ne katılıp ziyaretçilerine bu vahayı açan Çelikel ile bu tersine göçün nedenlerini ve elbette ‘ikon’ resimlerini konuştuk. 

 

Uzun yıllar Paris’te yaşadıktan sonra Bodrum’a gelme kararını nasıl aldınız?

 

Uzun zamandan beri Türkiye’de daha çok vakit geçirmek ve bir atölye kurmak hayalim vardı. Paris-Bodrum-İstanbul üçgeninde bir sanatçı olarak yaşayıp, etkileşimde olmak ve üretmek çok heves edip, hayal ettiğim ama tam olarak gerçekleştiremediğim bir yaşam şekliydi. Pandemi ile herkes hayatlarını değiştiren birtakım radikal kararlar aldı. Benim için de bu süreç, hayalimi gerçekleştirmek için adım atmama sebep oldu. 

 

Bu ay içinde açılacak serginizden de söz edebilir misiniz?Konsepti ne olacak?

 

Atölyemin açılışını en geriye dönük işlerimden, “Desen”lerimden yola çıkarak kurguladım. Sergi bir sanat öğrencisinin aldığı eğitimin temeli olan desen etrafında kurulu. Sanatçı adayının dünyasında görülebilecek natürmort, portre, nu gibi her şeyi, bitmek bilmeyen bir açlıkla, sevgiyle gözlemleme ve kâğıda aktarma sürecini anlatıyor. 

 

Andy Warhol yansımalarından beslenen post-pop bir ruhla, kendinizi bir ikon olarak sunduğunuz resimler yapıyorsunuz. Bir anlamda kadınsı kimliğinizi keşfetmek için kendi imajınızın sınırlarını kullanıyorsunuz...

 

Kendi portrelerimi ilk Paris Beaux-Arts’daki öğrenciliğim son senelerinde yapmaya başladım, o zaman hâlâ dijital dünyaya geçiş yapmamıştık ama yapmak üzereydik. Filmleri tab ettirerek, onlarca pozdan birinin bile istediğimiz sonucu veremediği kazalar yasadığımız dönemlerdi, yeni dünya düzenine geçiş dönemini içten içe hissediyordum. O günlerde Christopher Lasch’in “Narsizm Kültürü” kitabı elime geçti ve görsel olarak anlatmaya çalıştığım sosyolojik fenomenin açılımını o kitapta buldum. Aslında selfie’ler daha yoktu ama yakın zamanda geleceğine dair ipuçları ortadaydı. Kadın imgesinin görsel olarak bir pazarlama aracı olarak tarih boyunca erkek egemenliğinde kullanılmasına karşı kendi portrelerimi hem bir ressam, hem de bir model olarak resmetmek fikri bana çok keyifli geldi. Aslında birinci derece ciddiyeti barındırmayan hicivli işler, bir anda kadın imgesine yüklenen manaların tarihi ağırlığından dolayı izleyiciyi de ikilemde bırakan bir duruma dönüştü. Sıradan bir kadın niye bu kadar devasa tuvaller üstünde bir ikon olarak resmedilmişti! 

 

Kendi kimliğinizin sınırlarını zorlarken hemcinslerinizin toplumsal dayatmalara hapsolduğunu düşünüyor musunuz?

 

Sanatın buradaki kilit rolü nedir? Artık feminizmin de birçok kolu var, kadınlar özgürlüklerini elde etmek adına çok daha cesur ve hatta daha sert tutumları da benimsiyorlar. Örneğin kadın rapçiler erkek meslektaşlarının kadınları aşağılayıcı dilini dönüştürüp kullanıyor. O silahı zekice tersine çeviriyorlar. Kadınlar çalıştıkları ortamda kendilerine uygulanan şiddet veya taciz olaylarına sessiz kalmaktansa bunu deşifre etmeyi ve kolektif bir bilinçle örgütlenmeye yöneliyorlar. Sanatın rolü herkes için farklı belki ama bu bağlamda sanatçı, yaşadığı çağın duyarlılığını yansıtıp ütopik bir yaşam hayalini izleyiciye hissettirebilmeli. 

 

Sanayi ve iş bölgesine ilgi

Atölyeniz Bodrum’un sanayi diyebileceğimiz bir bölgesinde. Bu bölgeyi neden seçtiniz?

 

Atölyemin bulunduğu yer hem sanayi bölgesini kapsıyor hem de bir iş merkezi olarak oradan kısmen ayrılıyor. Atölye arayışına başladığımda tesadüfen gördüğüm bir ilanla, mekâna bakmaya gittiğimde ilk önce boyutları ilgimi çekti ve sunduğu potansiyel hemen gözümde canlandı. Sanat atölyesi, sergileme mekânı ve sanatçı rezidansına dönüşebilecek olması beni bu bölgeye yönlendirdi. Benim hissettiklerimi başka sanatçılar da hissetmiş olacak ki, hâlihazırda birkaç sanat atölyesinin buraya kurulmuş olduğunu sevinerek gördüm.

 

Burasıyla ilgili planlarınız neler?

 

Paris’ten sanatçı dostlarınızı da davet edecek misiniz? Paris’te büyük beğeni ile izlediğim sanatçılar ve küratörlerle iş birliklerim olacak. Sanatçı olarak gözüme ve kalbime dokunan sanatçıların işlerinden bir seçki yapıp temalı sergiler hazırlamak hayalim var.

 

 

Etiketler: Gökçe Çelikel