Mavilerden mazi beğendiren sergi
08 Ekim 2024 - 04:10Küratör Károly Aliotti’nin İstanbul Tepebaşı’ndaki Galerist’te yer alan “Distilled From Scattered Blue” (Saçılmış Maviden Damıtılan) adlı sergisi, yaklaşık 200 yıllık sanat tarihini felsefe, edebiyat ve çağdaş sanatla kesiştiren 40’a yakın yerli ve yabancı ismi buluşturuyor. 2 Kasım’a dek izlenen sergi Aliotti’nin temas kurduğu onlarca sanatçı, koleksiyoner, yayıncı ve galericiyle olan ‘kültürel diplomasi’sinin de verimli bir meyvesi olarak kayıtlardaki yerini takdirle alıyor.
EVRİM ALTUĞ
evrimaltug@gmail.com
İstanbul Tepebaşı’ndaki Galerist’te 2 Kasım’a dek yer alan, Károly Aliotti küratörlüğündeki “Distilled From Scattered Blue”(Saçılmış Maviden Damıtılan) isimli tematik, kolektif sergi, sanat tarihinin 36 özgün imzasını buluşturuyor. Sergide 36 sanatçıya ait yaklaşık 50 esere yer veriliyor. Sergiye Galerist tarafından sunulan Türkçe ve İngilizce bir künye listesi ile yol haritasının yanı sıra tasarımını Okay Karadayılar’ın yaptığı, metnini Aliotti’nin yazdığı, ‘cyanotype’ tekniği ile ‘pozlanan’ şömizi ile değerlenen, yine Türkçe ve İngilizce bir yayın refakat ediyor. Etkinlik ayrıca, küratör Aliotti’nin 2017’de yine aynı galeride Nilüfer Şaşmazer ile düzenledikleri “Dark Deep Darkness” sergisinin de hafızasına selâm duruyor.
Fotoğraf: Zeynep Fırat
Aliotti’nin QNB Finansbank Private Banking ana sponsorluğunda düzenlediği sergi, küratörün ulusal ve ulus aşırı ‘kültürel diplomasi’ maharetiyle temasa geçtiği onlarca koleksiyoner, galerici, sanatçı ve sanat eleştirmeninin desteğiyle, melankolik, mahcup ama ne istediğini, söylediğini inkâr etmez bir ‘bienal’ deminde tecrübe ediliyor. (Öyle ki, izleyiciye, ‘Yahu, acaba Aliotti İstanbul Bienali küratörü olsa, kente ve bizlere neler yaşatırdı?’ diye sordurmayı bile başarıyor.)
Bir bakıma, izleyene ‘mavilerden mazi beğendiren’ bu narin sergi eşliğinde sunulan ‘yol haritası’ ile hiçbiri yapıtlara dahil edilmemiş, böylece serginin görsel akıntısına arka çıkılmış eser ve sanatçı künyelerini, galeride Alice’in ‘Harikalar Diyarı’na benzer bir güzerâhla unutturan Aliotti, bu yolculukta açılışı Erman Özbaşaran’ın 2024 tarihli tuval üzeri akrilik ve yağlı boya yapıtı “Muvazene 58”i ile yapıyor. Adını, şair, yazar, oyun yazarı ve Londra Üniversitesi’nden akademisyen Lavinia Greenlaw’un şiiri “From Scattered Blue”dan alan sergi – seyahat, Özbaşaran’ın soyut dışavurumcu gündoğumu / gün batımı düğümüne eşlik eden şu Greenlaw dörtlüğü ile izleyiciyi karşılıyor: “Gökyüzü de başka şey / Gün batımından kalanları yakalar ya pus / sodyum turuncusu, granit pembesi / saçılmış maviden damıtılan.”
İzleyiciden empati bekleyen sergi
Károly Aliotti, Galerist’e çoğunlukla göz hizasında çağırdığı yapıtların her biriyle mümkün olan en yoğun empati için gerek kelâmı gerek eser nizamı ile büyük uğraş veriyor. Bu empatiyi izleyiciden de bekliyor.
Küratör, sergide Masao Yamamoto’nun gümüş jelatin baskı fotoğraf çalışmasını, Joan Miró’nun bronz soyutlaması “Gecede biri” ile kesiştirerek, bu eserlerin kendilerine ait güzellikleri sayesinde adeta, ziyaretçileri ‘gördüklerine inanmaları’ ve inandıklarını görmeleri arasında mucize kabilinden samimi bir tercihe sevk ediyor. Bu ilk üç yapıt, serginin akustik deminin de tabirine büyük katkı sağlıyor. Yamamoto’nun minyatür, gri ay yıldızlı naif gökyüzüne erişmeye hasret ellerine heykeliyle karşılık veren Miró, sergide aynı ay ve yıldıza erişmeyi başaran bir siluet ile adeta serginin kendi içindeki düşünü, kendisi ve izleyici adına bir vizyon misali tanımlıyor.
Joan Miró, “Gecede biri”, 1971-1972
Hemen koridora girdiğinizde sizi Mübin Orhon (1959), Defne Tesal (2020), Dora Maar (tarih belirtilmemiş) ve Nermin Er (2024) ile Hera Büyüktaşcıyan (2019) imzalı kâğıt ve seramik işler karşılıyor. Bu eserler, serginin izleyiciye teklif ettiği kişiselliğin kültürel önerileri olarak, kendilerine aitlikleri ve güzellikleriyle, sergiyi başka bir seviyeye yolcu ediyor.
Dora Maar, “İsimsiz No.89”, Tarihsiz, Galerie Alexis Pentcheff’in izniyle, Fotoğraf: Zeynep Fırat
Hera Büyüktaşcıyan, “The Sky in My Palm”, 2018, Sanatçının ve Green Art Gallery Dubai’nin izniyle, Fotoğraf: Zeynep Fırat
Basit ve zor, az ve fazla arasında...
Basit ve zor, az ve fazla, yoğun ve yalın, sade ve ihtişamlı arasında, istenildiğinde nasıl olup da durulduğu üzerine birbirinden özgün, özgür bu görsel önermeler, küratörün sergi kitabında da büyük titizlikle araştırdığı psikolojik ve duyusal atmosferin ilk birkaç yudumu olarak arkanızda kalıyor. Bunlardan, Erman Özbaşaran’ın “Muvazene 57” ile soyutun ‘derviş’ fırçası Mübin Orhon’a uzattığı çırak edepli göz ve iz gözlerden kaçmazken, Nermin Er’in üç boyutla çizmeye baş koyduğu resim-heykelleri ile Dora Maar’ın kâğıt üzerine yağdırdığı mavi ile ürettiği soyut manzara tam da bu narin görsel tınının birbiriyle dertleşen başlıca örneklerinden sayılabiliyor.
Nermin Er, “Sızıntı”, 2024, Sanatçının ve Galeri Nev İstanbul’un izniyle
Fotoğraf: Zeynep Fırat
Zaman ve mekân karşısında, yapıtların nasıl olup da birbirleriyle samimiyetle, sahiden irtibat kurabildiğini, sayısı bin adet basılan bir defter-kitabın yoldaşlığı ile araştırarak delillendiren sergide yine bu yönüyle Max Ernst’in 1958 tarihli parşömen kâğıdı üzerine renkli (elbet mavi) taş baskı işi “Ormanda Gündoğumu”na, Albert Bitran’ın bir sene sonra tuval üzeri yağlıboya ile ürettiği “Üç Güneş”i karşılık veriyor.
Max Ernst, “Ormanda Gündoğumu”, 1958, Fotoğraf: Zeynep Fırat
Küratör Károly Aliotti, sergiyle aynı isimli, koleksiyon kıymetindeki özenli kitap-yapıtında ördüğü yoğun kavramsal metni, görsellerle kucaklaştırdığı edebî, estetik ve sanat tarihsel referanslarla da bütünlüyor. Bu yönüyle kitapta Gaston Bachelard, F. Scott Fitzgerald, Terry Nyungen, Louise Glück, Etel Adnan, Rebecca Solnit, Virginia Woolf veya Marguerite Yourcenar ile Simone Weil veya Wassily Kandisky ya da Maggie Nelson gibi imzalara ait yorum ve alıntılar da resmigeçit yaparak, okuyucu- izleyiciyi besliyor.
Aynı anda hem patolojik hem platonik ve hem de eserlerin birbirlerinden ürettiği çokluklar ile pragmatik olabilen sergiye geri dönecek olursak başta ifade ettiğimiz o melankoliyi besleyen, Léon Spilliaert’ın kâğıt üzerine tükenmez kalem, mürekkep ve suluboya ‘görsel mücevheri’ “Yalnız Ağaç”ı, ardından şahit olunan 1998 tarihli Semiha Berksoy otoportresi “Ariadne auf Naxos” hep bu psikolojik iklime can katıyor.
Semiha Berksoy, “Ariadne Auf Naxos”, 1998, Sanatçı varisinin ve Galerist’in izniyle
Aliotti, sergisinde kimi işlerin ürettiği etkiyi de sergi ve izleyici lehine sümen altı etmeden adeta sergi içinde tek yapıtlık sergiler açıyor. Bu örnekler arasında, Clare Twomey’nin 2024’te ürettiği mavi seramik tozu ve şeffaf reçine ile ortaya konulmuş “Görünmez Vazo” ya da Sarkis’in 2018 tarihli “Mavi Kalp” isimli neon düzenlemesine dikkat çektiğimizde kastettiğimiz daha iyi anlaşılabiliyor.
Bu arada sergide, eserleri ile Çağla Köseoğulları’nın yine Mübin Orhon ile kurduğu duru iletişimi, serginin derinliğine Aliotti sayesindeki bir aradalıklarıyla emek veren Şahin Kaygun, Erol Akyavaş veya Basim Magdy ile Candeğer Furtun, Ahmet Doğu İpek ve Nermin Kura gibi imzaların baş başalıkları da gösteriyor.
Şahin Kaygun, “İsimsiz”, 1980’ler, Sanatçı varisinin ve Galerist’in izniyle
Fotoğraf: Zeynep Fırat
Galerist’te pazar günleri hariç 11.00 ve 19.00 saatleri arasında izlenebilen “Distilled From Scattered Blue” isimli bu sergi mekânın dışında bırakılmış tüm yorgun renkler, sesler ve kimseler için fani bir ölümsüzlük çeşmesi gibi akıyor.
Mavi gibi, yerden göğe kadar kendinden ve kendine sırlı bir rengin peşine düşen kimseleri bize hatırlatan sergide yine, Abdülmecid Efendi’nin köpüklü, mavi dumanlı “Natürmort”u, bu dumanların yükseldiği “Kaf Dağı” serisi ile Murat Akagündüz’ün hafıza ve hatırayı soruşturduğu tuvallerini bilhassa atlamamak gerekiyor.
Abdülmecid Efendi, Natürmort, Yapı Kredi Bankası Koleksiyonu
Heykel sanatında, yine maviye vurgun Elif Uras, Kate MccGwire, Yaşam Şaşmazer, Nermin Kura, Candeğer Furtun ve Hera Büyüktaşcıyan gibi sanatçıların, olanca özgünlükleriyle resmigeçit yaptığı serginin sürprizleri tabii ki bununla da kalmıyor. Sergi, desenleriyle Gustav Klimt, Nermin Er yüzeye gerek kavramsal gerek soyut müdahaleleriyle Lara Ögel, Fatoş İrwen, William Kenteridge, Katrien de Blauwer ve Anıl Saldıran’la gittikçe esrarlı, yetkin bir rüya teklifi haline geliyor.
Katrien de Blauwer, “Neden Kırmızıdan korkuyorum, Maviyi seviyorum, Sarıdan nefret ediyorum (41)”, 2022, Sanatçının ve Galerie Les Filles du Calvaire’nin izniyle, Fotoğraf: Zeynep Fırat
Anıl Saldıran, “İsimsiz”, 2023-2024, Sanatçının ve Galeri Nev’in izniyle, Fotoğraf: Zeynep Fırat
Mavinin mânâ şarabı
Serginin güzergâhında öyle bir zaman geliyor ki insana mavinin manâ şarabını gözleriyle yudumlatmayı başaran bu deneyime acizane katkıda bulunmak için yapmanız gereken tek şeyin, gözü açık görmeyi başardığınız bu rüyaya davet edebileceğiniz başka ziyaretçiler olabileceği sonradan anlaşılıyor.
Zaten galiba Aliotti biraz da bu felsefi sorunun hırsıyla, bize bu güzelliğin faniliğini yaşatıyor: “Aynısını, aynı hisle, aynı niyetle, aynı anda, ama kaç kişi birden görebilir?”
En iyisi sözü küratörün kendisine bırakıp (başlamak adına) bitirelim: “Ama hadi madem; farz edelim ki bu maviden bir parça yakalamayı başardık; gökyüzünden bir parçayı, havayı tutmayı… Ya da suyu, bir avuç denizi... Bu neye tekabül eder? Buharlaşmaya mı? Yoksa tam tersi, katılaşmaya, kemikleşmeye mi? Zamanı durdurmuş mu oluruz? O avucumuzda tuttuğumuz, tam olarak ne ki? Bir parça, evet, ama neyin parçası? Geçmişin? Hafızanın? Hatıranın? Peki en nihayetinde, tüm bunlar hikâye mi?”
Bilgi: https://www.galerist.com.tr/tr/exhibitions/151-distilled-from-scattered-blue/