Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Külliyatlı bir geçmişi yarına taşımak

Külliyatlı bir geçmişi yarına taşımak

Külliyatlı bir geçmişi yarına taşımak19 Haziran 2024 - 03:06
Zamanında İstanbul Fatih’te metruk bırakılan Bulgur Palas, İBB Kültür ve İBB Miras ekipleri tarafından incelikle hazırlanan restorasyon çalışması neticesiyle depreme de dayanıklı hale getirilerek, geçmişinin bütün ihtişamıyla yarına bırakılan bir değer olarak kamuya kazandırılan bir kültür mekânına dönüştü.
MELİKE BAYIK
melike.bayik@gmail.com
 
Bulgur Palas, açılış sergisini Magnum Photos’un 77. yılına özel hazırlanan “Magnum İstanbul’da” sergisi ile gerçekleştirdi. Paris, Londra ve New York merkezli bir fotoğraf ajansı olarak 1947 yılında Robert Capa, Henri Cartier-Bresson, George Rodger ve David Seymour tarafından kurulan Magnum Photos, sergide 70’ten fazla sanatçının 20. YY’ın ikinci yarısından günümüze bir bakış sunduğu tarihi ve kültürel değerdeki fotoğrafları ile kurgulandı. Magnum Photos’un birbirinden değerli ustalarının objektifinden külliyatlı bir tarihin dünyaya açılan bir penceresi olarak izlenen fotoğraflar Bulgur Palas’ın İstanbul’un yedinci tepesinden açılan pencereleri ile de yeni bir bakışta buluşuyor.
 
 
BÜYÜK BRİTANYA. İngiltere. Londra. 1951. Sylvia Andrews, otobüs bilet kontrolörü. © Fondation Henri Cartier-Bresson/Magnum Photos
 
 
Rochester’ın Crescent bölgesinde bir aile. Rochester, NY. ABD 2012
© Paolo Pellegrin/Magnum Photos
 
“Magnum İstanbul’da” sergisi, 77. yılında dünyanın en ikonik fotoğraflarından bazılarını da izleyiciye sunduğu 200’den fazla yapıt ile çok değerli isimleri İstanbul’a taşıdı. Sergide; Jonas Bendiksen, Henri Cartier-Bresson, Cornell ve Robert Capa, Ara Güler, David Seymour, Olivia Arthur, Raymond Depardon, Bieke Depoorter, Elliott Erwitt, Stuart Franklin, Leonard Freed, Eve Arnold, Paul Fusco, Cristina Garcia Rodero, Burt Glinn, Jim Goldberg, Marilyn Silverstone, Sergio Larrain, Susan Meiselas, Wayne Miller, Marc Riboud, Alessandra Sanguinetti, Chris Steele-Perkins, Dennis Stock ve Alex Webb gibi tarihi kareleri yakalayan değerli fotoğrafçıların da aralarında bulunduğu 70 sanatçının çalışmaları yer alıyor. Emin Özmen’in de daha kapsamlı bir seçki ile aralarında bulunduğu Magnum İstanbul’da sergisi dünyayı fotoğrafçılarından gözünden Bulgur Palas’tan bir kuş gözü gibi sunuyor. Bulgur Palas’ın ilk sergisi “Magnum İstanbul’da” değerli ustaların önemli fotoğraflarını sergilerken hayat, tarih, kültür, savaş ve buluşmalar eşliğinde gündelik ve önemli olayları halka sunuyor.
 
 
RUSYA. Altay Bölgesi. 2000. Düşen bir uzay aracından hurda toplayan köylüler, etrafları binlerce beyaz kelebekle çevrili. Çevreciler zehirli roket yakıtı nedeniyle bölgenin geleceğinden endişe ediyor. © Jonas Bendiksen/Magnum Photos
 
Bulgur Palas'ın katmanlı mimari dokusu ve tarih kokan duvarları arasında sergilenen Magnum Photos’un özel seçkisi, sadece bir sergi değil, aynı zamanda insanlığın kolektif hafızasına dokunan derin bir deneyimi de aktarıyor. Serginin bulunduğu mekânın tarihi önemi, Magnum fotoğrafçılarının objektifinden yansıyan anlamları ile daha da güçlü bir bağa dönüşüyor. Bu serginin değeri, sadece mimarinin, tarihin, kadim İstanbul’un gücüyle değil, aynı zamanda içerdiği her karede gizlenen insanlığın evrensel hikayesiyle de fragmental hikayelerin bütünleştiği bir anlatıyı gözler önüne seriyor. 
 
 
ABD. San Ysidro, Kaliforniya. 1979. Amerika Birleşik Devletleri sınırını geçmeye çalışırken tutuklanan Meksikalılar. © Alex Webb/Magnum Photos
 
Toplumdan yansıyan ayna
 
İstanbul'un kalbinde, tarihi ve kültürel zenginliğiyle bilinen Bulgur Palas'ta gerçekleşen sergide yer alan eserler, Robert Capa'dan Ara Güler’e uzanan etkileyici Magnum fotoğrafçılarının gözünden dünyanın çeşitli coğrafyalarında yaşanan dramatik olayları, insan hikayelerini ve kültürel zenginlikleri izleyiciye sunuyor. Cesur ve insanı sarsan savaş alanı görüntüleri, savaşın yıkıcı etkileri, zamansızlığın ve insan doğasının karmaşıklığı, gelenekler ve kültürler arasındaki bilinmez yaşam öyküleri, bazen renk cümbüşü bazen sessiz portreler, insanlığın yaşama tutunuşu, dayanıklılığı, sebat etme gücü ve hayatın güzellikler arasında eklektik bir bütünsellik ile izleniyor. Her bir kare geçmiş ve anıların gücü değil aynı zamanda insanlığın derinine tutulan bir ışık, toplumdan yansıyan bir ayna olarak da karşımıza çıkıyor. 
 
 
TÜRKİYE. 1955. Galata rıhtımında vedalaşma. © Ara Güler/Magnum Photos
 
Türkiye’den bir Magnum fotoğrafçısı olan Emin Özmen’in yaşamın ikonik anlarına odaklanan 30 parçalık özel seçkisi ise Bulgur Palas’ın çatı katına yakın olan, gökyüzü ile sessizce buluşan dar koridorlarında izleniyor. 2017 yılında Magnum Photos’a katılan ve savaş muhabirliği alanında The Bayeux Calvados Halk ödülü ve iki defa World Press Photo (Dünya Basın Fotoğrafları) ödülü sahibi Türkiyeli fotoğrafçı Emin Özmen’in fotoğrafları İstanbul’u belgeleyen, kendi kültürünü açığa çıkaran bir sanatçı olarak sergide yer alıyor. Dünyanın seçkin ustalarının evrensel kareleri ile İstanbul’a kendi İstanbul’undan bakıyor. Karelerinde görülen dingin ya da dinamik anlar İstanbul’un çalkantılı ve eklektik ruhunu da ele veren bir yapı ile yedi tepeli kentin bir tepesinden yine bu kentin hafızasına ışık tutuyor. 
 
 
TÜRKİYE. İstanbul. 2022. Bir grup genç boğazın serin sularında yüzerken mola veriyor.
© Emin Özmen / Magnum Photos
 
İnsanlık tarihine dair bir anıt
 
Magnum İstanbul’da sergisinin heterojen bir geçmiş anlatısı içinde yoğrulan İstanbul’da gerçekleşiyor olması aynı zamanda şehrin kültürel ve tarihsel mirasına bir saygı duruşu niteliği de taşıyor. Karelerin ağırlığı, hafifliği, dünyayı belgeleme ve geçmişi bir öğüt gibi sunma şekliyle Magnum Photos tarihe dair tutulan kayıtları Bulgur Palas’ın ufka uzanan odalarında katmanlı bir kayıt olarak derliyor. Bu sergi, insanlık tarihine dair bir anıt niteliği taşımakla kalmıyor, aynı zamanda izleyicileri düşünmeye ve hissetmeye teşvik ederek, dünyanın dört bir yanındaki insanların ortak hikayesine odaklanmaya davet ediyor. Magnum Photos sergisi, sanatın sınırlarını zorlayarak, izleyicileri derin bir duygusal ve zihinsel yolculuğa çıkarıyor ve onlara geçmişin yaşantıları arasında geleceğe dair yeni olasılıkların da bir ipucunu sunuyor.
 
 
ABD. Huntsville, Teksas. 1968. Duvarlarla çevrili bir cezaevi olan Walls, sistemin en eski birimidir ve Huntsville kasaba merkezine yakın bir yerde bulunmaktadır. Hücrelerin olduğu bloktaki masa. © Danny Lyon/Magnum Photos
 
Nihayetinde gerçekliğin lense yansıdığı, duyguların fotoğraflardan taştığı çeşitli dünyevi anlar İBB girişimi ile restore edilen Bulgur Palas’ta Magnum Photos’un özel seçkisi ile izleyicinin karşısında çıkıyor. Yapının çarpıcı mimarisi, köklü geçmişi, tarih ve aidiyetleri, fotoğrafların sessizce önemli anları belgeleyen, kayıt tutan çarpıcı atmosferi ile yekpare bir anlatının kalbine oturuyor. Tam da buradan, bu kareler eşliğinde dokusu ile büyüleyen bu binada İstanbul dünyayı, dünya İstanbul’u yedi tepeden kucaklıyor.
 
Bulgur Palas’ın kısa hikâyesi
 
İtalyan mimar Giulio Mongeri'ye 1912 yılında tasarlatılan konak, sahibi İttihat ve Terakki'nin önemli isimlerinden Bolu mebusu Mehmet Habip Bey’in bulgur ticaretinden elde ettiği büyük servet nedeniyle halk arasında "Bulgur Palas" olarak anılır. Habip Bey'in yaşadığı ekonomik zorluklar nedeniyle inşaatı tam olarak bitirilemeyen bina 1926 yılındaki ani ölümünden sonra ailenin borçlarına karşılık olarak Osmanlı Bankası'na devredilir. Banka tarafından bir süre lojman ve arşiv olarak kullanılan yapı, daha sonra terk edilir. Osmanlı Bankası'nın mülkiyetinde kalmaya devam eden bina, anılan bankanın 2001 yılında Garanti Bankası'na katılması sonrasında, Garanti Bankası'nın mülkiyetine geçer. 2021 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından satın alınan ve restore edilerek kültür merkezi haline getirilen yapı üç tam kat ve bir yarım kattan oluşuyor.