Melisa Vardal

Bir sanatçıyı eserinden daha iyi anlatabilecek herhangi bir şey var mıdır? 24 yaşındaki genç sanatçı Sena Şener “Şarkılarım kadar kendimi anlatamam” diyor. 17 yaşında ilk konseri için sahneye çıktığındaki heyecanından söz eden Şener, en zorlandığı şeyinse şarkılarını duymayanlara kendini anlatmak olduğunu söylüyor. Başta çekingen ve korkakça yaklaştığı sahnelerin artık en rahat ve aktif olduğu alanlar olduğunu söyleyen Şener dinamik müziği ve sarsıcı tonuyla dinleyicileri kendine hayran bırakıyor. Sanatçı, yakın zamanda yayımlanan “Çok Geç Kaldın”ın ardından geçen hafta da “Porselen Kalbim”i sevenleriyle buluşturdu. Güçlü sesiyle yoğurduğu acılarını melodiye döken Şener, hislerini dinleyiciye aktarmada oldukça başarılı bir isim.

‘Benim, senin, onun acıları’

Hayatı çok yaşanılası bulmasına rağmen bir o kadar da acı dolu bulan sanatçı Shakespeare’ın şu dizelerini bizimle paylaşıyor; “Yoksa kim dayanabilir zamanın kırbacına? Zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine, sevgisinin kepaze edilmesine…” Müziğin kendi hayatındaki yerini dizelerdeki “yoksa” kelimesinde aradığından bahsederken, “Benim, senin, onun acıları. Ben kırılgan bir insan olduğumu kabul ediyorum çünkü bunun en büyük güç olduğunu düşünüyorum” diyor ve ekliyor “Müzik benim için en temel ifade şekli, hayatımda yaşadığımı fark etmediklerimin dile gelişi. Bir refleks, ihtiyaç. Müzik, benim yöntemim…” Aynı zamanda bir durak olarak nitelediği müziğinde “kırılganlıklarını” indirdiğinden bahseden Şener için bu durağın ironik yanı ise sürekli dinamik ve gelişen bir hâlde olması. Daha önünde uzunca bir yol bulunan sanatçı hayatının rotasını çizerken deşarj noktalarını da kendi belirliyor ve müziğini hem yoldaşı hem de kılıcı olarak kuşanıyor. Sevginin değersizleştirilmedi günlerin gelmesi dileği ile, iyi yolculuklar Sena Şener...