Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Kara Delikler, Süpernova Patlamaları ve Göz Bebeği

Kara Delikler, Süpernova Patlamaları ve Göz Bebeği

Kara Delikler, Süpernova Patlamaları ve Göz Bebeği 04 Mart 2024 - 12:03
Uzaydaki kara deliklerle göz bebeği arasındaki bağlantıyı araştıran Osman Dinç’in 'Göz Kuşak’ı Altında' sergisi Pi Artworks İstanbul’da izleyiciyle buluşuyor.
Ege Işık Özatay
isik.ege@gmail.com
 
Pi Artworks İstanbul, 23 Mart tarihine dek izlenebilecek Osman Dinç'in solo sergisi “Göz Kuşak’ı Altında”ya ev sahipliği yapıyor. Serginin ismi “Göz Kuşak’ı Altında” ilk duyulduğunda görme biçimleri, görünenin ardındakiyle ya da göz ile ilişkilendirilirken sanatçı Dinç bu başlığın oluşturduğu kavramsal çerçeveyi şu sözlerle anlatıyor: “Türkiye'de açılan sergilere genellikle anlam yükleme endişesinden hareketle bir ad verilmektedir. Ben de bu alışkanlığa uydum. Serginin adını girişteki fotoğrafların adından aldım.” 
 
 
Serginin başlığı, sergide izleyiciyle buluşan Dinç’in fotoğraflarını temsil ediyor. Bir damla çini mürekkebi kullanılarak oluşturulan bu görüntüler hem göz bebeğini hem de evrenin dört bir yanına dağılmış kara delikleri anımsatan formların benzerliklerinin altını çiziyor. Ancak Dinc için uzaydaki kara deliklerle göz bebeği arasındaki bağlantılar daha da ileri giderek bilim ve kuramsallığın alanına giriyor. Bir kara deliğe giren ışığın tümü hiçbir zaman geri dönmemek üzere emilir hatta üst düzey bilim insanları bile bu ışığın nereye gittiğini belirleyemez. Benzer şekilde, ışık ilk olarak göz bebeğine girdiğinde kaybolur ve gideceği yer belirsizdir. Kara delikler yerçekiminin ışığı ve uzayı bükecek, zamanı bozacak kadar güçlü olduğu garip bölgeler. Evrendeki sonsuz sayıdaki solucan deliklerinin de paralel evrenler olabileceği görüşleri gün geçtikçe çoğalıyor. Göz bebeği ve kara delikler arasında kurduğu bağı sanatçı şöyle anlatıyor: “Gözbebeği ile evrendeki kara delikler arasında bir benzerlik olduğunu hep düşünürüm. Göze bir saniyede giren milyarlarca ışık taneciklerinin, evrendeki kara deliklere giren sonsuz sayıdaki ışık tanecikleri gibi nereye gittiği ilk bakışta bilinmiyor. Göze giren ışıkların beynimizde bilgiye dönüştüğü malum. Evrendeki kara deliklerin içine düşen içine düşen ışınlar, yıldızlar ve bilgilerin ne olduğu bilinmiyor. Bu konuda şüphesiz birçok teori ortaya atılıyor. Pi Artworks’taki bu serginin, bilinmezliklere cevap arayacak kadar bir tutkusu yok. Yaşadığım çevrede ve dünyada ve hatta evrende olup bitenlerle herkes gibi yakından ilgilenen bir kişiyim. Gözlemlerime, anılarıma, özlemlerime ve de zamanıma biçim vermeye çalışan bir çağdaş sanatçıyım.”
 
 
Eserlerinde Minimalizm ve Arte Povera'nın izlerine rastlanan Dinç’in c¸elik, cam ve ahs¸ap heykelleri, zaman, mekan, insanlık ve kozmik du¨s¸u¨nce arasında sezgisel olarak evriliyor; soyutlamaları, heykellerin herhangi bir do¨neme veya ideolojiye bagˆlı kalmamalarına olanak tanıyor. Osman Dinç üretim sürecini şöyle anlatıyor: “Bu sergi vesilesiyle ürettiğim bir-iki eserin dışında diğerleri atölyede daha önce yaptığım eserler. Benim için yaratma olayı süreklilik gerektiren bir şeydir. Ve zamanıma verdiğim biçimlerdir. Yaptığım eserler bana bir sonraki yapacağım eser için ilham verir. Bazen rastladığım bir malzeme beni çok farklı yönlere sürükler. Bu da yeni bir serinin başlangıcı olur. Kısacası bir malzeme beni yönlendir iken ben de onu bir anlama doğru yönlendiririm. Örneğin; çukur bir çanakta suda erimiş bir damla çini mürekkebin tortusunun beni yönlendirdiği gibi.”
 
 
 
Dinc¸'in pratigˆi, evrensel fikirleri somutlas¸tırma becerisiyle bilinirken su¨rdu¨ru¨lebilirlik ve maddi bu¨tu¨nlu¨gˆu¨n gerekliliğine vurgu yapıyor ve aslında heykellerini genellikle hammaddeye mu¨mku¨n olan en az s¸ekilde mu¨dahale ederek yaratıyor. Burada, Dinc¸'in hem fotogˆrafları hem de heykelleri hazır nesne ile inanılmaz derecede karmas¸ık fiziksel ve duygusal olgular arasındaki dengeyi somutlas¸tırıyor; eserlerin bariz sadelikleri, kendi fikirlerimize ve c¸agˆdas¸ c¸agˆrıs¸ımlarımıza bir ayna go¨revi go¨ru¨yor. 
 
 
 
“Duygular da arkeolojik bir çalışmayla açığa çıkabilir mi?” sorusuna Dinç şu şekilde cevap veriyor: “Örneğin çok kullandığım malzeme demir. 5000 yıllık bir hikâyesi var. Onu kullanırken hikâyesini göz ardı edemem. Onun hikâyesi trajiktir. Hala demir çağını yaşadığımızı bilmenizi isterim. Kanımızda demir taşıyoruz. Bize hayat veriyor. En büyük silahları demirle yaptık. Çelik halatların dayanıklılığından yararlanıp gökdelenler yaptık. Dere kenarlarında yaşayan kavimleri yenip kıtaları aşan imparatorluklar kurduk.”
 
 
1977 yılından bu yana Paris’te yaşayan Osman Dinç, 1990-2011 yıllarında L’Ecole Nationale Superieure D’Art De Bourges’da o¨gˆretim u¨yeligˆi yaptı. Tu¨rkiye’de ve du¨nyanın birc¸ok u¨lkesinde 60’ın u¨zerinde kis¸isel sergi du¨zenledi ve 100’u¨n u¨zerinde grup sergilsine katıldı. Dinç, halen sanat c¸alıs¸malarını Paris, Ankara ve Chatauneuf-Sur- Loire’da su¨rdu¨rüyor.
 
Yaratma sürecinin onun için bir yaşam tarzı olduğunun altını çizen Osman Dinç’in kendi hikayelerini anlatan figüratif eserlerinin sergilendiği “Go¨z Kus¸ak’ı Altında” 23 Mart 2024 tarihleri arasında Pi Artworks I·stanbul’da.