Bu apartmanda aile yapısı oturmakta
06 Şubat 2022 - 10:02Seyhan Akıncı
Üçüncü ya da dördüncü sınıftaydım. Hani sınıfın içine giren güneş ışınlarının bizi dışarı çağırdığı zamanlar… Resim dersinde konumuz ilkbahar… Sarı yeşil boyadığım bir apartman konduruyorum resim sayfasının sol yanına. Dışarıya da o apartmanda yaşayan çocukları serpiştiriyorum. Sonra neden alt katta oturan kızın hikayesini başka resimlerde sürdürüyorum. Alt kattakiler meselem oluyor büyüdükçe anlıyorum. Belki de bu sebepten “Istırap Korosu”nda en çok Buse’nin hikâyesi içime dokunuyor. “Istırap Korosu” canım, hepimizin hikâyesi. Bam İstanbul’un prömiyerini İstanbul Tiyatro Festivali’nde yapan oyunun yazarı ve yönetmeni Murat Mahmutyazıcıoğlu. İki sandukanın üzerinden adeta başkalaşan Seda Türkmen ve Deniz Karaoğlu var. Bir apartman hikâyesi izlediğimiz. Hani kimisinin tam biz camı açmışken istisnasız her defasında yukarıdan bir şeyler silkeleyen, kimisinin bekçi misali “Nereye”, “Nereden” gibi sorularından tanıdığımız komşularımız. “Istırap Korosu”nun ki tam da böyle bir apartman. Bu yüzden oyunu izlerken ya Necibe bir yerlerden tanıdık geliyor ya da Kerem… Oyun Seda Türkmen’in gözleri dolu dolu Necibe oluşuyla açılıyor. Apartmanın üst katında oturan Necibe hayatla bağını koparmış oğlunu hayata bağlama kavgasında. Çünkü bu onu hayata döndürecek tek şey. Kocası ise şiddetin her türlüsünü uygulayan bir adam olarak ne kadar tanıdık… Her katta başka bir karakter başka bir hikâye başka bir tanışlık…
Oyuncuların duygu geçişleri
Yazar Mahmutyazıcıoğlu o kadar bildiğimiz bir yerden sesleniyor ki bize kendi ızdırabımızı duyumsuyoruz. O ızdırabı izleyicilere hissettirense sahnede duygu geçişlerini inanılmaz veren Seda Türkmen ve Deniz Karaoğlu. İkili hikâyeyi öyle özümsemiş ki “Bunları anlatmak istiyorum” çığlığını o kadar yüksek sesle atmış ki her anında ne kadar keyif aldıklarına tanık olmak mutluluk verici. Seda Türkmen oyunun bazı yerlerinde gülümsemesine engel olamıyor, öyle bir keyif… Kore’den dönemeyen eşi İbrahim’in anısıyla apartmanda dolanan yaşlı kadın, cinsel kimliğini gizlemek için verdiği çabayla tükenen Yusuf, hem başkalarına hem de kendine hayal satan sonra da alacak bir şey bulamayan Kerem. Artık yatak odasına uğranmayan evlilikleriyle hazzı farklı noktalarda arayan karı koca… Ve alt katın genç, güzel ve kırgın Buse’si… Buse tıpkı diğerleri gibi tanıdık geliyor. Moda’da bir kafede çalışıyor. İlla ki rastlamışsınızdır güzel yüzünde tuhaf bir hüzünle gülümserken siparişinizi alan birine. İşte o Buse’dir muhtemelen. Maddesel nedenlerden alt katta oturuyor. Maltepe’nin “Türk aile yapısını” tehdit eden heyecanı ve güzelliği ile komşuların imza toplayıp apartmandan atmak istediklerinden biri de o. Bilirsiniz her daire kendi dünyasından diğerine ahlak satar. Oyunu izlerken zihnimde beliren sarı yeşil apartmanı bir çocuğa çizdiren yapı tarafından ele geçirildiğimi anlıyorum bir anda. Taa çocukken herkes “olması” gerektiği gibiymiş. Demek yeterince beyaz yeterince mahallelinin sevdiceği olmanın önemini çocuk aklı benden çok önce fark etmiş.
Peki, sen hangi katta oturuyorsun?
Sandukalara her vuruluşta açılan başka bir evin kapısı, içine girdiğimiz başka bir hikâye. Ve insan hikâyenin sonunu bildiği halde inadına yaşar ya burada da hikâyenin sonu insanın bildiği o malum son işte. Ve o sona mutfaklarının canımdan görünen çocuk parkı ve iki yapraksız ağaca bakarak yürüyen insanlar. İnsan bir yerde “Bırak imza toplasınlar, atsınlar seni apartmandan” diyor başka apartman mı yok? Sonrası malum yaşadığımız mahalle, şehir, ülke, dünya bir apartman. Hangi katında olduğunuza göre değişiyor sanıyorsunuz ya pek de öyle olmuyor. İnanmazsanız “Istırap Korosu”na konuk olun.