Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » 9. Çanakkale Bienali çağdaş sanat müzesi müjdeliyor

9. Çanakkale Bienali çağdaş sanat müzesi müjdeliyor

9. Çanakkale Bienali çağdaş sanat müzesi müjdeliyor09 Ekim 2024 - 04:10
“Zamana Bırakmak” başlığıyla düzenlenen 9. Çanakkale Bienali kapılarını ziyaretçilere açtı. 11 Kasım’a kadar sürecek bienal, 20 yıllık hafızası üzerine eklenen bu yılki programı ve eserleriyle Çanakkalelileri yeni nesil bir çağdaş sanat müzesine doğru bir adım daha yaklaştırıyor.
BARAN DANIŞ
baran.danis@milliyet.com.tr
 
50’yi aşkın sanatçının 13 farklı mekâna yayılan sergileri, yan etkinlikleri ve iş birlikleriyle zengin bir deneyim sunan ve Dardanel’in ana destekçiliği ile gerçekleştirilen 9. Çanakkale Bienali kapılarını sanatseverlere açtı.
 
 
CABININ – Çanakkale Bienali İnisiyatifi kurucusu Seyhan Boztepe’nin genel sanat yönetmenliğini üstlendiği 9. Çanakkale Bienali, Alper Akyüz, Burak Topçakıl, Deniz Erbaş, Didem Çapa, Ebru Nalan Sülün, Hakan Yılmaz, Rüstem Aslan, Thouli Misirloglou, Ulrika Flink ve Zihni Tümer’in dahil olduğu kurulunun önerileri doğrultusunda gençlerin günümüz sanatının zengin ekosisteminin deneyimlenebileceği, güncel konulara odaklanan canlı bir platform oluşturmak üzere kurgulanmış.
 
 
Soldan sağa: CABININ Kurucu Direktörü Seyhan Boztepe, CABININ Eş Direktörü Deniz Erbaş, CABININ Genel Koordinatörü Burak Topçakıl
 
“Çanakkale’de yeni nesil bir çağdaş sanat müzesine doğru!” sloganıyla düzenlenen bienalin genel sanat yönetmenliğini üstlenen Seyhan Boztepe çağdaş sanat müzesi konusunda şunları söylüyor: “Çanakkale’yle ilgili dünyanın her yerinden sanatçıların Çanakkale Bienali’nin farklı edisyonlarında işleri var. Bu işler burada üretilmiş, burada tahayyül edilmiş işler. Bunlar bir araya geldiğinde çok güçlü sesler veren işler. Bir deneme sergisi yaptık. Bu yıl şubat ayında Ankara CerModern’de “Paylaşılan Bellek” adında Çanakkale Bienali seçkisi gerçekleştirdik. Bizim elimizde nasıl bir birikim var, bunu anlamak için çok iyi bir fırsat oldu CerModern’deki seçki. Bu aslında 10 yıldır gündemimizde olan bir konu. Bugün gelinen noktada böyle bir ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Çanakkale’nin zaten böyle bir beklentisi ve talebi de var. Kabına sığmayan bu etkinliğin artık bir şekilde yavaş yavaş burada kalıcı biri işi de beraberinde getirmesi gerektiğine dair bir inancımız var.”
 
Troya Müzesi, ASTİM Kollektifi, MAHAL Sanat, Korfmann Kütüphanesi, Bordo Bina ve Çanakkale kent merkezinde farklı alanlara yayılan sergileriyle ziyaretçilerini bekleyen bienal ayrıca bu yıl tarihinde ilk kez kent merkezinin dışına çıkarak Assos, Küçükkuyu gibi alanlardaki sanat ve kültür yapılanmalarına da yaygınlaştırıyor.
 
Üç ana eksen
 
Bienal 9. edisyonunda üç ana eksen üzerinden kurgulanmış: Dijital teknolojiler, oyun kültürü ve iletişim araçlarından menkul gençliğin görsel kültürü ilk ekseni oluştururken mesleklerin geleceği, çevresel sürdürülebilirlik ve hareketlilik gibi gençleri etkileyen acil gündemlere dair sanatsal yaklaşımlar bienalin yoğunlaşacağı bir diğer bağlam oluyor. Üçüncü eksen ise kültürel mirasın, geleneklerin ve kolektif hafızanın aktarımında ve yorumlanmasında sanatın merkezi işlevine vurgu yapıyor.
 
Bienal Mekânları
 
ASTİM Kolektifi
 
Bienalin sergileme alanlarından olan ASTİM Sanayi Sitesi Hakan Yılmaz, Süleyman Yılmaz, Kerem Meriç ve Volkan Babaotu’dan oluşan ASTİM Kolektifi’nin çalışmalarına ve atölyesine ev sahipliği yapıyor. Kolektif dijital medya, immersive teknolojiler, kamusal sanat ve ileri dönüşüm gibi çağdaş sanatın dinamik unsurlarına odaklanan çok disiplinli üretimlerinde ortaklaşıyor.
 
 
 
Atölyede görülebilecek eserlerden Süleyman Yılmaz’a ait 2024 tarihli “Kirli Küçük Sır” endüstriyel kirliliği ve doğaya verilen zararları vurgulayan bir medya sanatı enstalasyonu. Ambalaj atıklarından yapılan kaide her endüstrinin karbon izlerini sembolize ediyor. Projeksiyonlar tüketim kültürünün karanlık yönlerini ortaya koyarak izleyiciyi doğa ve insan arasındaki çelişki üzerinde düşünmeye teşvik ediyor.  
 
 
Süleyman Yılmaz, “Kirli Küçük Sır”, 2024
 
Atölyedeki bir başka dikkat çekici çalışma Zihni Tümer’in davetiyle bienale katılan Erdal Duman’a ait olan, yine 2024 tarihli “Ahmak Islatan” geçmişte ve bugün pek çok coğrafyada insanlığın başına ve payına düşenleri temsil ediyor. 
 
 
Erdal Duman, “Ahmak Islatan”, 2024
 
Troya Müzesi
 
Troya Müzesi hem Çanakkale’nin hafıza katmanlarını hem de dünya kültür mirasını geleceğe taşıyan bir çağdaş müze olarak, açıldığı günden bu yana Çanakkale Bienali’nin sanat üretiminin gelenek - gelecek bağlamına odaklanan sergiler ile bienal içeriğini ve sergi deneyimini zenginleştiriyor. Müze geçici sergi salonunda, Türkiye çağdaş sanat hafızasının önemli temsilcilerinden Maçka Sanat Galerisi’nden bir seçkiyi ağırlıyor. Akın Güreş, Ani Çelik Arevyan, Aysen Urfalıoğlu, Esra Carus, Fatih Kızılcan, Fırat Engin, Füreya Koral, Gönül Nuhoğlu, Güçlü Polat, Halit Demirel, Ömür Tokgöz, Rabia Seyhan, Serhat Kiraz & Hakan Gündüz, Seyhun Topuz ve Tunç Ali Çam’ın eserleri yer alıyor.
 
 
 
 
Seyhun Topuz, “Ortak Bellek”, 2023
 
 
Fırat Engin,“Kentin Hayaleti I ve II”, 2022
 
 
Ayşen Urfalıoğlu, “T 7-3”, 2023
 
 
Güçlü Polat, “Omurgasız Bir Can Sıkıntısı”, “To be or Bride to be,” “Yönsüz”, “Naif”, 2023
 
Troya Müzesi’nin farklı noktalarında ise Ecem Dilan Köse’nin mapping tekniğiyle müzenin dış cephesi için ürettiği “Anthrostrata” eseri, Vinci Briffa’nin Odisseia’dan esinlenen video yerleştirmesi, Ati Suffix’in ise Troya Atı’ndan ilham alan kolektif yayını ziyaretçilerle karşılaşmayı bekliyor.
 
Ecem Dilan Köse “Anthrostrata”yı şöyle anlatıyor: “‘Anthrostrata’, ‘anthro-‘ (insanlara atıfta bulunur) ve ‘strata’yı (katmanları) birleştirerek insan katmanlarını veya insanlık tarafından şekillendirilen zaman ve varoluş katmanlarını akla getiriyor.
 
‘Anthrostrata’ tarihin derin katmanlarını araştırıyor ve antik Truva kenti ile geçmişin, bugünün ve geleceğin değişken sürekliliği arasında köprü kuruyor. İnsan omurgasını bir zaman çizelgesi olarak tasavvur ediyor; her bir omur, yüzyıllar boyunca birbirinin üzerine inşa edilen uygarlık, kültür ve hafıza katmanlarını temsil eden ayrı bir katman. Tıpkı Truva'nın arkeolojik katmanları aracılığıyla gizli hikayelerini ortaya çıkarması gibi ‘Anthrostrata’ da insanlığın, zamanın içimizde biriktiği, kimlik ve miras anlayışımızı şekillendirip yeniden şekillendirdiği yaşayan bir müze olduğunu öne sürüyor.
Alışagelmiş videomapping tasarım işlerinin dışında daha önce görmediğimiz bir contemporary işin sergilenmesi bu bienalde önemliydi. Mimariyi video içerisinde yapının formundan ziyade yapı malzemesinin ikonikliğini vurgulamak amacıyla kendi dokusu üzerine tekrar yansıtılarak yapıldı.”
 
 
Ecem Dilan Köse, “Anthrostrata”, 2024
 
Korfmann Kütüphanesi
 
Kültür için Alan Hareketlilik Programı kapsamında tanışan Ulrika Flink ve Deniz Erbaş, Korfmann Kütüphanesi'nde David Blandy, Jane Jin Kaisen ve Eric Magassa’nın eserlerinden oluşan bir sergi kurgulamış.
 
David Blandy, Jenga taşları ve tarot kartlarından oluşan yeni nesil bir FRP oyunu “Art Zamanlı”yı tasarlarken Jane Jin Kaisen’in video çalışması “Bu Düzenin Cenaze Töreni”nde müzisyenlerden sanatçılara, şairlerden aktivistlere, çevrecilere, diasporik, cinsel yönelim nedeniyle dışlanmış insanlara kadar uyumsuz insanların oluşturduğu bir alay ile hiyerarşi ve ayrımcılık üzerine kurulu dünya düzenini gömüyoruz. Ta ki bant bitip bizi irkilterek gerçek dünyaya döndürene kadar…
 
 
David Blandy, “Art Zamanlı”, 2024
 
 
Jane Jin Kaisen, “Burial of this Order”
 
Kütüphanenin üst katında ise ziyaretçileri Pınar Yolaçan’ın fotoğrafları selamlıyor. Altı fotoğraftan oluşan “İda”da Yolaçan, Afrodisias antik kentinde gördüğü meyve halatları ile süslenmiş kadınları tasvir eden mermer duvar frizlerinden ilham almış. Sanatçı proje için Eski Troya kentinin sınırları içerisinde yer alan 12 köydeki 25 kadını fotoğraflamış.
 
 
Pınar Yolaçan, “İDA”, 2008
 
Bordo Bina
 
Bienalin gerek atmosferi gerekse barındırdığı eserler itibarıyla en ilgi çekici noktalarından biri Bordo Bina. Geçmişte Çanakkale’deki gayrimüslim azınlığa ait bir ev olarak kullanılan bugünse Segâh Atay tarafından kent tarihini yansıtan dokusu korunarak güncel bir kimlik kazandırılıp kafe olarak hizmet veren yapı Bilal Yılmaz, Aytuğ Aykut, Cem Sonel ve Vasilis Alexandrou’nun eserlerine ev sahipliği yapıyor. 
 
 
Bordo Bina
 
 
Aytuğ Aykut, “Hatıramdaki Canavarların kalıntıları”, 2022
 
Bilal Yılmaz’ın Ebru Nalan Sülün danışmanlığında hayata geçirdiği yeni üretim kinetik ışık heykeli serisi “Başaklar” ilk kez izleyicilerle buluşuyor. Zanaat araştırmaları ve zanaatın güncel potansiyeli üzerine araştırmalar yapan sanatçı araştırmaları esnasında eski bir çini atölyesinde bulduğu desene üç boyutlu yeni bir form vererek kinetik hareket aracılığıyla eserin gün doğumunda ışıldayan başaklar gibi görünmesini sağlıyor. 
 
 
Bilal Yılmaz, “Başaklar”, 2024, detay
 
Cem Sonel’in “Temiz Hayat” isimli elektrikli süpürge ve LED ekrandan oluşan eserinde ise umutlarımızın, geleceğimizin ve hatta gençliğimizin nasıl bir anda ve pervasızca yutulup yok edildiğine şahit oluyoruz.
 
 
Cem Sonel, “Temiz Hayat”, 2024
 
MAHAL Sanat Habitatı 
 
CABININ tarafından hayata geçirilen MAHAL Sanat merkezi etrafında kümelenen girişimlerle Çanakkale’nin kültür - sanat odağına dönüşen ve kentin mimari hafızasını yansıtan tarihi palamut depolarının olduğu bölge bu edisyonda da bienalin oluşturduğu mekânsal yayılımın odak noktasını oluşturuyor. Üç farklı mekâna yayılan sergilerde Ahmet Yiğider, Ataman Girişken, Damla Sari, Jun'ichiro Ishii, Nejat Birecik, Edith Roux, Kaan Tanhan, Johannes Vogl ve Alper Aydın’ın eserleri yer alıyor. Bu sergilerde sanatçıların günümüz görsel kültüründen ilham alan ve etkileşimli dijital teknolojilerden endüstriyel buluntu nesnelere uzanan, işitsel, kokusal (olfaktif) ve fiziksel deneyimleri de sürece dahil eden üretimleri ön plana çıkıyor.
 
Sergiyi ziyaret amacıyla çıkılan merdivenlerin henüz bitiminde Damla Sari’nin kinetik yerleştirmesi “Sözünün Bitmesini Bekledim”, Ece Ayhan’ın “Kendi kendine çalan bir davul zurna” dizesi misali kendi kendine çalan, etekleri yerleri süpüren, mavi elbiseli bir arp halinde izleyicileri karşılıyor.
 
 
Damla Sari, “Sözünün Bitmesini Bekledim”, 2024
 
Bu noktadan sergi salonuna geçen ziyaretçiler aynı zamanda bu işitsel deneyimden kokusal bir deneyime de geçmiş oluyor. Ahmet Yiğider’in “İncir, İnsan, Toprak” enstalasyonu izleyiciyi kısa, yoğun ve kokulu bir yolculuğa çıkarıyor. Ege’nin sembolü, antik dönemin kutsal meyvesi incirden yola çıkan ve sanatçının yazdığı “İncirin Elleri” şiirinin eşlik ettiği enstalasyon boşluğu pamuk ipliğinden sarkıtlar ve koku molekülleriyle bölüyor. Sınırları kokunun belirlediği iki çizgi arasında oluşan yol ilerledikçe daralıyor ve izleyiciyi tek bir noktaya götürüyor: Toprak kokusuna. Enstalasyonun bir tarafında her adımda toprak kokusuna dönüşen incir kokusu, diğer tarafta ise her adımda toprak kokusunu dönüşen insan kokusu ilerledikçe kendi karakterlerini kaybediyor ve kavuşma noktasında müşterek bir toprak kokusuna dönüşerek bir anlamda insanın değişmez yazgısını hatırlatıyor.
 
 
Ahmed Yiğider, “İncir, İnsan, Toprak”, 2021
 
Berkin Gülten, Deniz Kulaksızoğlu & Can Yıldırım, Eda Sütunç, Yabancı, Madlen Hirtentreu ve Yunus Aras’ın yeni üretimlerini bir araya getiren kolektif sergi günümüz gençliğinin görsel evreninin, tuhaf estetiğinin, karamsar alaycılığının, dağınık zihninin ele geçirmesine izin veren sergi yeni kuşak sanatçılarla tanışmak için de özgün bir bağlam oluşturuyor.
 
 
Eda Sütunç, “Sentetik Köken”, 2024
 
 
Alper Aydın, “Taşların Gerçek Ağırlığı”, 2011, detay
 
 
Deniz Kulaksızoğlu & Can Yıldırım, “25 Saat”, 2024
 
 
Yabancı, “İsimsiz”, 2024
 
 
Yunus Aras, “Ukroni”, 2024
 
Bu ana noktalara ek olarak bienal kapsamında Assos Antik Kenti'ne komşu bir çiftlik olan Güneşane Vakfı'nda, çocukların yaparak, hissederek ve fark ederek yaşam becerilerini geliştirmeleri amacıyla eğitsel atölye çalışmaları düzenlenecek. Adatepe İda Blue Hotel’de ise 2024 yılı yazında Fatoş Üstek küratörlüğünde aynı otelde üretimlerini gerçekleştiren Danimarkalı sanatçı Kirstine Roepstorff’un heykelleri ziyaret edilebilecek. Küçükkuyu’da bulunan ve bölgenin en köklü kültür kurumlarından olan Zeytinyağı Müzesi de 9. Çanakkale Bienali rotası içinde. Türkiye'de türünün ilk örneği olarak 2001 yılında açılan Zeytinyağı "Fabrika - Müzesi" bienal süresince sanatçı Jun'ichiro ISHII’nin Japon geleneksel reçine hasadını şiirsel bir dille görselleştirdiği Urushi Video Projesi’ne ev sahipliği yapıyor.
Ayrıca bienal süresince Çanakkale’deki sanatseverler ve özellikle de sanata ve yaratıcı endüstrilere ilgi duyan gençleri odağına alacak söyleşi, atölye, çalıştay, konser gibi bir dizi etkinlik de bienalin sanatsal içeriğini zenginleştiriyor ve çeşitlendiriyor. 
 
Sürdürülebilirlik anlamında İstanbul Bienali’nden sonra Türkiye’nin ikinci bienali sayılan Çanakkale Bienali, zengin tarihi ve kültürel birikime yaslanmış Çanakkale’nin kucaklayıcı ortamında görülmeyi hak ediyor. 
 
“Burada yaptığımız her türlü çalışma kültür sanat ekosisteminde çok önemli bir yere oturuyor”
 
 
CABININ Kurucu Direktörü Seyhan Boztepe
 
CABININ Kurucu Direktörü ve 9. Çanakkale Bienali genele sanat yönetmeni Seyhan Boztepe ile açılış öncesi söyleşi yapma fırsatı bulduk.
 
Çanakkale Bienali İnsiyatifi’nin misyonunu ve hedeflerini nasıl tanımlarsınız? 
 
Başlarken misyonumuz aslında sadece çağdaş sanatla ilişkilenmek ve çağdaş sanatla ilgili bir şeyler yapmaktı. Çağdaş sanatı takip etmek belki Çanakkale’de bazı sergiler yaparak burada çağdaş sanata ilgisi olan kişilerle paylaşma fikriyle başladık. Başlangıçta inisiyatif de değildik, sanata dair ihtiyaçları olan bir grup insandık. Sonradan kendimizi tanımlayıp bazı sergiler yapmaya başladıktan sonra ve tabii Çanakkale Bienali’ni başlattıktan sonra bunun sorumluluğunu duyarak hep beraber hareket eden bir inisiyatif olduk. Bunun üzerine bizim de tahmin etmediğimiz bir sorumluluk yüklendi üzerimize. Buranın kültürel kimliğine dair aklınıza gelebilecek her türlü konuda bir şeyler yapmaya başladık. Burada bu tür ihtiyaçlar olduğunu da böyle fark ettik. İnsanlar bu alanda her ne olursa olsun bizim gruba gelmeye başladı. Bu taleplerle gelen kişileri de ekiplerimize katıp onların da sorumluluk almasını sağlayarak farklı alanlarda çok sayıda kültür sanata dair çok sayıda proje yaptık. Bizim için birinci öncelik çağdaş sanat ve bienal ama biz çocuklarla sanat, engellilerin sanata erişimiyle ilgili çalışmalar, buranın tarihsel ve kültürel değerlerine dair farklı konularda yapılmış kültürel projeler yapamaya da açığız. Mesele Çanakkale’yle ilişkilensin ve kültür sanata dair herhangi bir konu olsun.
 
Geçmişten bugüne baktığınızda bienalin ulusal ve uluslararası kültür-sanat ortamına katkısını nasıl değerlendirirsiniz?
 
Doğrusu bunu bilmemiz, anlamamız çok kolay değil ama bunun emarelerini görebiliyoruz. Dünyadan bizimle kurulan diyaloglardan anladığımız kadarıyla biz burada bir kültür sanat noktası olarak işlev görüyoruz. Bunu fark edeli epey uzun bir zaman oldu çünkü bu ilişkilenme biçimi buranın hem bizim yaptığımız işlerle ilişkili hem de bir lokasyon olarak Çanakkale’nin ki burası biliyorsunuz Doğu’yla Batı’nın kesişim noktası. İstanbul’a benzer bir başka boğaz burası. Kültürel değerlerin akışkanlığının ve kesişimlerin en yoğun olduğu noktalardan bir tanesi. Troya burada, Gelibolu Yarımadası burada, burada yaşanmış çok fazla hikâye var. Mitoloji var, İda-Kaz Dağları burada, Adalar var… Bu hikâyeler gerçekten burayla ilgili bir şeyler yapmak isteyen, kültür sanata dair üretim yapmak isteyen herkes için çok önemli kaynaklar. Bu zengin birikim dünyadaki görünürlüğünüzü de bir anlamda hızlandırıyor ve kolaylaştırıyor. Burada yaptığımız her türlü çalışma çok ciddi şekilde görünür oluyor kültür sanat ekosisteminde de çok önemli bir yere oturuyor. 
 
Bienali bu yıl ziyaret edecek katılımcılara neler tavsiye edersiniz? Bienalin öne çıkanları neler olacak?
 
Öncelikle Türkiye’deki ve Türkiye dışındaki sanatseverleri bienali görmeye davet ediyorum. Bienali telefondan, bilgisayardan görmekle yerinde görmek aynı şey değil, buraya mutlaka gelmelerini istiyoruz. Eserleri yerinde, hikayesiyle, mekânla, şehirle beraber, o havayı teneffüs ederek görmelerini öneriyoruz. Kendi içinde bir dili var, kurgusu var, bütün işler birbiriyle ve mekânla ilişkileniyor.
 
“Zamana Bırakmak” zaten Çanakkale için de merkeze oturan bir cümle. Bunun etrafında dolaşarak sanatın diliyle kurulmuş bir hikayeyi onlarla paylaşmak istiyoruz. Herkesi 11 Kasım’a kadar Çanakkale Bienali’nin 9. edisyonuna bekliyoruz.
 
Ayrıntılı etkinlik programın ve daha fazla bilgi için: www.canakkalebienali.com
 
9. Çanakkale Bienali sanatçıları: Ahmet Yiğider, Akın Güreş, Alper Aydın, Ani Çelik Arevyan, Ataman Girişken, ATI SUFFIX, Ayşen Urfalıoğlu, Aytuğ Aykut, Berkin Gülten, Berkin Günsay, Bilal Yılmaz, Cem Sonel, Damla Sari, David Blandy, Deniz Kulaksızoğlu & Can Yıldırım, Ecem Dilan Köse, Eda Sütunç, Edith Roux, Erdal Duman, Eric Magassa, Esra Carus, Fatih Kızılcan, Fırat Engin, Füreya Koral, Gönül Nuhoğlu, Güçlü Polat, Hakan Yılmaz, Halit Demirel, Jane Jin Kaisen, Johannes Vogl, Jun'ichiro Ishii, Kaan Tanhan, Kerem Meriç, Madlen Hirtentreu, Murat Cem Baytok, Mustafa Akkaya, Nejat Birecik, Ömür Tokgöz, Rabia Seyhan, Serhat Kiraz & Hakan Gündüz, Seyhun Topuz, Süleyman Yılmaz, Tunç Ali Çam, Vasilis Alexandrou, Vince Briffa, Volkan Babaotu, Yabancı, Yunus Aras.