Milliyet Sanat »Yazarlar » Sevin Okyay | Richard Parker’la teknede
Richard Parker’la teknede
22 Aralık 2012 - 07:12Ang Lee bizi sadece filminin görselliğiyle esir almıyor. En çetin şartlar altında insan zihninin esnekliğini ve inancın gücünü anlatıyor
Ang Lee’nin hevesle beklediğim filmi “Life of Pi / Pi’nin Yaşamı”, nihayet gösterime girdi. Onun, kendisininki dışındaki kültürleri anlama yeteneğini hep romancı Kazuo İshiguro’nunki ile mukayese etmişimdir. Bu sefer de genç bir Hintli çocuğun yaşadıklarını (mı?) anlatıyor. Filme cennetten farksız bir hayvanat bahçesi ile başlıyor. Sonra Pi’nin cenneti yıkılıyor, babası (Adil Hussain) Hindistan’da kalamayacaklarını, Kanada’ya gidip hayvanları satmaları gerektiğini söylüyor. Babası, annesi Gita (Tabu) ve ağabeyi Ravi ile (Vibish Sivakumar) bindikleri şilep batınca da, Pi kendini hırçın bir sırtlan, yaralı bir zebra, yavrusunu kaybetmiş bir goril ve bir Bengal Kaplanı ile tahlisiye sandalında buluyor. Önlerinde koskoca Pasifik Okyanusu uzanmakta...
“Life of Pi”, harikulade görselliği (görüntü yönetmeni, Claudio Miranda) ve kahramanının naklettiği hikâyenin sıradışılığıyla, bunca paldır küldür filmden sonra insanın ruhuna huzur veriyor. Filmi, çocuklar kadar, hayata açık büyüklerin de seveceğini düşünüyorum. Yolu Türkiye’ye de düşmüş Yann Martel’in ödüllü kitabını filmi izledikten sonra aldım, okumaya yeni başladım. Onun için bu yazının konusu uyarlama değil.
Pi Patel’in (Irfan Khan) evine, ona sorular soran bir yazar (Rafe Spall) gelir. Üzerinde çok çalıştığı kitabı bitirememiştir. “....roman öksürmeye başladı, titredi ve öldü.” Biri de ona Pi’nin olağanüstü bir hayat hikâyesi olduğunu söylemiştir. Pi, ona hikâyesini anlatır. Fırtına çıkınca bindikleri Japon şilebi batmış, bir tek o kurtulmuştur. Dört hayvanla birlikte... Günler geçer, sonunda kayıtlarda avcısının adıyla kendi adı karıştığı için Richard Parker denen Bengal kaplanıyla başbaşa kalırlar. Pi’nın dış sesi, “Korkarım son yemeği sıska, vejeteryen bir oğlan olacak,” der. İlk kez oyunculuk yapan Suraj Sharma, gerçekten çok iyi.
Ama en iyisi Ang Lee. Bizi sadece filminin görselliğiyle esir almıyor. En çetin şartlar altında insan zihninin esnekliğini ve inancın gücünü anlatıyor. “Life of Pi”,
insanın ölüm karşısında da insanlığını koruması üzerine.
Ang Lee’nin hevesle beklediğim filmi “Life of Pi / Pi’nin Yaşamı”, nihayet gösterime girdi. Onun, kendisininki dışındaki kültürleri anlama yeteneğini hep romancı Kazuo İshiguro’nunki ile mukayese etmişimdir. Bu sefer de genç bir Hintli çocuğun yaşadıklarını (mı?) anlatıyor. Filme cennetten farksız bir hayvanat bahçesi ile başlıyor. Sonra Pi’nin cenneti yıkılıyor, babası (Adil Hussain) Hindistan’da kalamayacaklarını, Kanada’ya gidip hayvanları satmaları gerektiğini söylüyor. Babası, annesi Gita (Tabu) ve ağabeyi Ravi ile (Vibish Sivakumar) bindikleri şilep batınca da, Pi kendini hırçın bir sırtlan, yaralı bir zebra, yavrusunu kaybetmiş bir goril ve bir Bengal Kaplanı ile tahlisiye sandalında buluyor. Önlerinde koskoca Pasifik Okyanusu uzanmakta...
“Life of Pi”, harikulade görselliği (görüntü yönetmeni, Claudio Miranda) ve kahramanının naklettiği hikâyenin sıradışılığıyla, bunca paldır küldür filmden sonra insanın ruhuna huzur veriyor. Filmi, çocuklar kadar, hayata açık büyüklerin de seveceğini düşünüyorum. Yolu Türkiye’ye de düşmüş Yann Martel’in ödüllü kitabını filmi izledikten sonra aldım, okumaya yeni başladım. Onun için bu yazının konusu uyarlama değil.
Pi Patel’in (Irfan Khan) evine, ona sorular soran bir yazar (Rafe Spall) gelir. Üzerinde çok çalıştığı kitabı bitirememiştir. “....roman öksürmeye başladı, titredi ve öldü.” Biri de ona Pi’nin olağanüstü bir hayat hikâyesi olduğunu söylemiştir. Pi, ona hikâyesini anlatır. Fırtına çıkınca bindikleri Japon şilebi batmış, bir tek o kurtulmuştur. Dört hayvanla birlikte... Günler geçer, sonunda kayıtlarda avcısının adıyla kendi adı karıştığı için Richard Parker denen Bengal kaplanıyla başbaşa kalırlar. Pi’nın dış sesi, “Korkarım son yemeği sıska, vejeteryen bir oğlan olacak,” der. İlk kez oyunculuk yapan Suraj Sharma, gerçekten çok iyi.
Ama en iyisi Ang Lee. Bizi sadece filminin görselliğiyle esir almıyor. En çetin şartlar altında insan zihninin esnekliğini ve inancın gücünü anlatıyor. “Life of Pi”,
insanın ölüm karşısında da insanlığını koruması üzerine.
Etiketler: Adil Hussain Ang Lee Bengal Kaplanı Claudio Miranda film Irfan Khan Life of Pi Patel Pinin Yaşamı Rafe Spall Richard Parker Sevin okyay sinema Suraj Sharma Tabu Vibish Sivakumar