Milliyet Sanat »Yazarlar » Sevin Okyay | Orsonla sakıncalı sohbetler
Orsonla sakıncalı sohbetler
17 Ağustos 2013 - 12:08 | Henry Jaglom'un (sağda) ünlü yönetmen Orson Welles ile 1983 yılında yaptığı röportajlar Peter Biskind tarafından kitap haline getirildi.Orson Welles'in karşısında söyleşi yapmaya gelmiş genç bir gazeteci değil, kadim dostu Jaglom var. Konuşmalar, 1983’te düzenli şekilde yedikleri öğlen yemeklerinde yapılmış
Orson Welles’in yönetmen arkadaşı Henry Jaglom ile sohbetlerinin kitap halinde basılması heyecan yarattı. Elbette Welles’in sinema ve sinemacılar konusunda neler söylediğini okuma fırsatı bulmak heyecan verici, ama bu konuşmaların asıl özelliği, onun kendine gem vurmadan ağzına geleni söylemesi.
Sonuç olarak karşısında söyleşi yapmaya gelmiş genç bir gazeteci değil, kadim dostu Jaglom var. Konuşmalar, 1983’te düzenli şekilde yedikleri öğlen yemeklerinde yapılmış. Welles daha sonra onlara çeki düzen verip otobiyografisine koymayı düşünüyordu. Ancak 1985’te ölünce, kayıtlar da kayboldu. Uzun süre sonra bir arkadaşın garajında bulunan ses kayıtlarının editörlüğünü yapmak da Amerikalı film tarihçisi Peter Biskind’e nasip oldu. Welles de, bir kez daha ‘kültürel provokatör' tanımlamasına razı olmak durumunda kaldı.
Nedense gözümün önüne, bir masa başında oturmuş, “Ed Wood”un adını aldığı hevesli yönetmene öğüt veren nispeten genç Orson (Vincent D’Onofrio) geliyor. Bunlar da aynı derecede samimi konuşmalar. Büyük Welles her konuda fikir beyan etmiş: Laurence Olivier “aptal”, Spencer Tracy “nefret verici”, Charlie Chaplin “kibirli”... Bette Davis’in yüzüne bile bakmaya tahammül edemediği için, oyunculuğunu değerlendirmemiş bile.
Hitchcock konusunda ise, kararsız diyelim. Hitchcock kültünü, özellikle son dönem Amerikan filmlerine gösterilen hayranlığı anlamadığını söylüyor: “Egoizm ve tembellik. Hepsi de televizyon şovu gibi ışıklandırılmış.” En çok kızdığı da “Arka Pencere”. Röntgencilik hikâyesinin duyarsızca anlatıldığı görüşünde. Jimmy Stewart’ın kötü oynaması onu şaşırtmış. “Grace Kelly bile ondan iyiydi.” Joseph Cotten iyi oyuncu, John Wayne iyi adam. Masasına çekinerek gelen Richard Burton’ı ise, Elizabeth’i (Taylor) getirmek istediği için kovmuş. Jaglom ona kızınca, “Çok yeteneği var, ziyan etti,” demiş. “Şöhretli bir eşle şaka konusu haline geldi.”
Editör Biskind, “Sanki onlar masada konuşurken kulak misafiri olmuş gibiyiz,” diyor. Öyle olmalı. Ama ben gene de, yakın bir dostuyla sansürsüz sohbet eden Welles’in istismar edildiğini düşünmekten kendimi alamıyorum.
Orson Welles’in yönetmen arkadaşı Henry Jaglom ile sohbetlerinin kitap halinde basılması heyecan yarattı. Elbette Welles’in sinema ve sinemacılar konusunda neler söylediğini okuma fırsatı bulmak heyecan verici, ama bu konuşmaların asıl özelliği, onun kendine gem vurmadan ağzına geleni söylemesi.
Sonuç olarak karşısında söyleşi yapmaya gelmiş genç bir gazeteci değil, kadim dostu Jaglom var. Konuşmalar, 1983’te düzenli şekilde yedikleri öğlen yemeklerinde yapılmış. Welles daha sonra onlara çeki düzen verip otobiyografisine koymayı düşünüyordu. Ancak 1985’te ölünce, kayıtlar da kayboldu. Uzun süre sonra bir arkadaşın garajında bulunan ses kayıtlarının editörlüğünü yapmak da Amerikalı film tarihçisi Peter Biskind’e nasip oldu. Welles de, bir kez daha ‘kültürel provokatör' tanımlamasına razı olmak durumunda kaldı.
Nedense gözümün önüne, bir masa başında oturmuş, “Ed Wood”un adını aldığı hevesli yönetmene öğüt veren nispeten genç Orson (Vincent D’Onofrio) geliyor. Bunlar da aynı derecede samimi konuşmalar. Büyük Welles her konuda fikir beyan etmiş: Laurence Olivier “aptal”, Spencer Tracy “nefret verici”, Charlie Chaplin “kibirli”... Bette Davis’in yüzüne bile bakmaya tahammül edemediği için, oyunculuğunu değerlendirmemiş bile.
Hitchcock konusunda ise, kararsız diyelim. Hitchcock kültünü, özellikle son dönem Amerikan filmlerine gösterilen hayranlığı anlamadığını söylüyor: “Egoizm ve tembellik. Hepsi de televizyon şovu gibi ışıklandırılmış.” En çok kızdığı da “Arka Pencere”. Röntgencilik hikâyesinin duyarsızca anlatıldığı görüşünde. Jimmy Stewart’ın kötü oynaması onu şaşırtmış. “Grace Kelly bile ondan iyiydi.” Joseph Cotten iyi oyuncu, John Wayne iyi adam. Masasına çekinerek gelen Richard Burton’ı ise, Elizabeth’i (Taylor) getirmek istediği için kovmuş. Jaglom ona kızınca, “Çok yeteneği var, ziyan etti,” demiş. “Şöhretli bir eşle şaka konusu haline geldi.”
Editör Biskind, “Sanki onlar masada konuşurken kulak misafiri olmuş gibiyiz,” diyor. Öyle olmalı. Ama ben gene de, yakın bir dostuyla sansürsüz sohbet eden Welles’in istismar edildiğini düşünmekten kendimi alamıyorum.
Etiketler: Elizabeth Taylor Henry Jaglom James Stewart Orson Welles richard burton röportaj Sevin okyay söyleşi