Milliyet Sanat »Yazarlar » Sevin Okyay | En hasından, Ken Loach
En hasından, Ken Loach
21 Ekim 2012 - 07:10“Meleklerin Payı / The Angels’ Share”, bize biraz o güzelim “Kes”i, hatta “Sweet Sixteen”i hatırlatıyorİngiliz proletaryasının şairi diye anılan Ken Loach, aynı zamanda işsizlerin de şarkısını söyler. Gerçi, örneğin “Land and Freedom”da ülkesi dışına çıkmıştır, “Carla’s Song”un bir kısmını da Nikaragua’da geçirmiştir ama, Loach deyince akla hep, bir emekçi ailesinin oğlu olarak geçen çocukluğundan beri tanıdığı, sonraki yıllarda da hiç uzak kalmadığı emekçi (ya da işsiz) kesimden kahramanlar gelir.
Hepsini geri alıyorum. “The Angels’ Share”, yer yer güldürüyor, üstelik de Loach’un üslubunda bir film. Bize biraz o güzelim “Kes”i, hatta “Sweet Sixteen”i hatırlatıyor. Gene Glasgow’da geçen “Ae Fond Kiss” de akla geliyormuş ama galiba benim görmediğim tek Loach filmi de o. Cannes’da izleyicilere “Bir başka dünya mümkün,” demişti. Karakterleri kendilerine bir başka dünya yaratmak için hayli ilginç bir yol seçiyorlar diyebilirim.
Kendisiyle yıllar önce, “Fatherland/Atayurdu” ile geldiğinde (işte ülkesi dışında bir film daha) söyleşi yapan tek gazeteci olmaktan duyduğum memnuniyet, söyleşinin esrarengiz bir teknik nedenle teypten uçtuğunu fark edince dehşete kapılmıştım. Ama, Ken Loach’un filmleri de, kendisi de her zaman en sevdiklerim arasında yer almıştır. Sosyalist-gerçekçi “Angels’ Share”in adı, İskoçya’da fıçılarda yıllanmaya bırakılan viskiden her yıl toplam yüzde 2 fire verilmesinden geliyor. Glasgowlu gençler, viskide kurtuluşlarını görüyor. Neyse ki, yeni baba olan, ama geleceği karanlık Robbie’de (Paul Brannigan) tanrı vergisi bir ‘viski burnu’ var.
Ken Loach
Ama altı yıl önce Cannes’da Altın Palmiye’yi, İrlanda’da geçen “The Wind That Shakes the Barley” ile almıştı. Bu yıl ise, Jüri Ödülü’ne “The Angels’ Share / Meleklerin Payı” ile ulaştı. Film, çeşitli suçları yüzünden kamu hizmetine mahkum edilen bir grup işsiz genç Glasgowlu'nun maceralarını anlatıyor. Hem dört dörtlük bir Ken Loach filmi, hem de güldürüyor. Hep insanın içini burkan, isyan ettiren Loach “Looking for Eric” ile güldürmeye giriştiğinde, Eric Cantona’nın renkli varlığına rağmen şahsen ben pek gülememiştim. Loach’a komedinin yakışmadığını düşünüp dertlenmiştim.Hepsini geri alıyorum. “The Angels’ Share”, yer yer güldürüyor, üstelik de Loach’un üslubunda bir film. Bize biraz o güzelim “Kes”i, hatta “Sweet Sixteen”i hatırlatıyor. Gene Glasgow’da geçen “Ae Fond Kiss” de akla geliyormuş ama galiba benim görmediğim tek Loach filmi de o. Cannes’da izleyicilere “Bir başka dünya mümkün,” demişti. Karakterleri kendilerine bir başka dünya yaratmak için hayli ilginç bir yol seçiyorlar diyebilirim.
Kendisiyle yıllar önce, “Fatherland/Atayurdu” ile geldiğinde (işte ülkesi dışında bir film daha) söyleşi yapan tek gazeteci olmaktan duyduğum memnuniyet, söyleşinin esrarengiz bir teknik nedenle teypten uçtuğunu fark edince dehşete kapılmıştım. Ama, Ken Loach’un filmleri de, kendisi de her zaman en sevdiklerim arasında yer almıştır. Sosyalist-gerçekçi “Angels’ Share”in adı, İskoçya’da fıçılarda yıllanmaya bırakılan viskiden her yıl toplam yüzde 2 fire verilmesinden geliyor. Glasgowlu gençler, viskide kurtuluşlarını görüyor. Neyse ki, yeni baba olan, ama geleceği karanlık Robbie’de (Paul Brannigan) tanrı vergisi bir ‘viski burnu’ var.
Etiketler: Angels share Carlas Song İngiliz sineması Ken Loach Kes Land and Freedom Meleklerin Payı Sevin okyay Sweet Sixteen The Wind That Shakes The Barley