Milliyet Sanat »Yazarlar » Sevin Okyay | Ağaçlara selam olsun!
Ağaçlara selam olsun!
08 Haziran 2013 - 02:06Gezi Parkı, bazıları tamamen uydurma suçlamalarda bulunsa, baştan alevlenen kimileri de çeşitli nedenlerle artık sempati kaybına uğruyor gibi görünse de, ona sahip çıkan insanlarının koruması altına alındıÇarşamba günü, Dünya Çevre Günü’ydü. Hani, hep ucundan kıyısından tutarız, bizler bile üzüle sıkıla, layığını yerine getiremedik diye hayıflanarak kutlarız ya, o gün. Yerel yönetim hareketi üzerindeki (vardı öyle bir hareket) etkisi inkâr olunmaz Marmara Belediyeler Birliği’yle çalışırken, hatırlıyorum, bazı yerlerde coşkuyla kutlanırdı. Çünkü mahçup etmeyecek bir mücadele söz konusuydu.
Bence bu yıl da Dünya Çevre Günü bize hakkını helâl etmiştir. Tatsızlıklar, haksızlıklar diz boyuydu, canı yananlarımız oldu, ama hiç değilse parkımıza, ağaçlarımıza, doğamıza sahip çıkma çabası içindeydik. Gezi Parkı, bazıları tamamen uydurma suçlamalarda bulunsa, baştan alevlenen kimileri de çeşitli nedenlerle artık sempati kaybına uğruyor gibi görünse de, ona sahip çıkan insanlarının koruması altına alındı. Kesilen ağaçlarının yerine yenileri dikildi, varolan ağaçlarını insanlar sarılıp teselli ettiler, güvence verdiler. Ama en önemlisi, sadece İstanbul’da değil, ülkenin her yanında, bazen canı pahasına, insanlar hareketlendi, ayaklandı, doğalarının yanısıra, tarih ve kültür hazinelerine de sahip çıktılar.
Radikal’de yazdığım sıralarda, gazetedeki köşe komşum Haydar Ergülen (hayranıyız, ona da selam ederiz), bir “neş’eli bahçe” yazısı yazmıştı. Kış boyunca unuttukları, yazları da apartmanca ihmal ettikleri yalnız kalmış bahçeleri, alt kata neşeli komşular taşınıp orada yemek yemeye başlayınca sevinçten deliye dönmüş. Haydar ve apartman halkı da suçluluk duygusundan kurtulmuş.
Gezi Parkı’ndan ben şahsen çok geçerdim. Çay bahçesinde de otururdum. Ama pek fazla ilgi göstermemişimdir. Oysa şimdi, tam da yokolacağını sanmışken, ilgi odağı oldu. Belki o da sevinçten deliye dönmüştür. Ağaçlara gelince, kolkola girmiş, gülümseyerek etrafı süzüyorlar herhalde. Ne de olsa, esas kahraman onlar! Gezi direnişi vesilesiyle halkın sevgilisi olan Çarşı’nın teşekkür mektubunda, martılarla birlikte adı geçen de onlar: “Yolda bize eşlik eden Beşiktaş sahilinin martılarına ve gölgesini bizden esirgemeyen ağaçlara teşekkür ederiz..”
Bence bu yıl da Dünya Çevre Günü bize hakkını helâl etmiştir. Tatsızlıklar, haksızlıklar diz boyuydu, canı yananlarımız oldu, ama hiç değilse parkımıza, ağaçlarımıza, doğamıza sahip çıkma çabası içindeydik. Gezi Parkı, bazıları tamamen uydurma suçlamalarda bulunsa, baştan alevlenen kimileri de çeşitli nedenlerle artık sempati kaybına uğruyor gibi görünse de, ona sahip çıkan insanlarının koruması altına alındı. Kesilen ağaçlarının yerine yenileri dikildi, varolan ağaçlarını insanlar sarılıp teselli ettiler, güvence verdiler. Ama en önemlisi, sadece İstanbul’da değil, ülkenin her yanında, bazen canı pahasına, insanlar hareketlendi, ayaklandı, doğalarının yanısıra, tarih ve kültür hazinelerine de sahip çıktılar.
Radikal’de yazdığım sıralarda, gazetedeki köşe komşum Haydar Ergülen (hayranıyız, ona da selam ederiz), bir “neş’eli bahçe” yazısı yazmıştı. Kış boyunca unuttukları, yazları da apartmanca ihmal ettikleri yalnız kalmış bahçeleri, alt kata neşeli komşular taşınıp orada yemek yemeye başlayınca sevinçten deliye dönmüş. Haydar ve apartman halkı da suçluluk duygusundan kurtulmuş.
Gezi Parkı’ndan ben şahsen çok geçerdim. Çay bahçesinde de otururdum. Ama pek fazla ilgi göstermemişimdir. Oysa şimdi, tam da yokolacağını sanmışken, ilgi odağı oldu. Belki o da sevinçten deliye dönmüştür. Ağaçlara gelince, kolkola girmiş, gülümseyerek etrafı süzüyorlar herhalde. Ne de olsa, esas kahraman onlar! Gezi direnişi vesilesiyle halkın sevgilisi olan Çarşı’nın teşekkür mektubunda, martılarla birlikte adı geçen de onlar: “Yolda bize eşlik eden Beşiktaş sahilinin martılarına ve gölgesini bizden esirgemeyen ağaçlara teşekkür ederiz..”