Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Selin Gürel | Popüler Fransız sinemasına Fransız mı kalıyoruz?

Popüler Fransız sinemasına Fransız mı kalıyoruz?

09 Şubat 2015 - 03:02 | Scarlett Johansson, 'Lucy'nin başrolünde.
Nasıl Amerikalı izleyici altyazı okumuyorsa, biz de sinemada mümkünse sadece İngilizce diyalog duymak istiyoruz. Bu arada Fransız sineması popüler kanadını güçlendiriyor, ama bu hareketlenmeyi sadece bazı ülkeler fark ediyor
UniFrance Films’in, Ocak’ta Paris’te düzenlediği “Rendez-vous with French Cinema” etkinliği, zaman zaman anaakıma ne kadar yaklaşırsa yaklaşsın, ülkemizde hala popüler sinemanın karasularına kabul edilmemiş, üstelik tam aksi yöne doğru kovalanan Fransız sinemasının bu önyargıdan ne kadar uzaklarda seyrettiğini kanıtlar nitelikteydi.
 
Fransız sinemasının uluslararası pazarda sergilediği performansa bakılırsa, Türkiye’de vizyona girdiği gibi çıkmış veya vizyon programına bile girememiş hayli popüler Fransız filmleri değişik ülkelerde çok yüksek rakamlara ulaşmış durumda. Rakamlar ayrıca gösteriyor ki, 2014’te uluslararası arenada en çok izlenen Fransız filmi Luc Besson’un “Lucy”si oldu. Tesadüfe bakın ki, yıllık gişe rakamlarına bakılırsa Türkiye’de de yılın en çok izlenen Fransız filmi “Lucy” idi. Hatta “Lucy”, ülkemizde yılın en çok izlenen 20 filmi arasında bulunan altı yabancı filmden biri. Ancak “Lucy”nin hem Türkiye’deki hem de diğer ülkelerdeki başarısının Fransız filmi olmasıyla değil, tam tersine “Fransız filmi” gibi görünmemesiyle alakalı olduğunu biliyoruz. Tayvan’da başlayan ve A sınıfı Hollywood oyuncularının İngilizce konuştuğu bu filmin aslında Fransa yapımı olduğunun farkında olan seyirci sayısı pek fazla değil.
 
 
Yurt dışında en çok izlenen Fransa yapımı filmler arasında “Lucy”nin ardından gelenlere göz atınca; tam bir Fransız komedisi olan ve bizde sadece 19314 kişi toplayan “Qu'est-ce qu'on a fait au Bon Dieu? / Sürpriz Damatlar”, muhtemelen Léa Seydoux’nun varlığı sayesinde ülkemizde 36 bin 105 seyirciye ulaşan “La belle et la bête / Güzel ve Çirkin”, ne yazık ki çocukların ilgisini üzerine çekemeyen ve 30270 kişide kalan “Minuscule - La vallée des fourmis perdues / Minuscule: Kayıp Karıncalar Vadisi” gibi filmler çıkıyor karşımıza. Liste, “Les vacances du petit Nicolas / Pıtırcık Tatilde”, “Yves Saint Laurent”, “Les garçons et Guillaume, à table! / Ben, Kendim ve Annem” ve “Attila Marcel” gibi filmlerle uzayıp gidiyor. Özellikle son üçünün, Türkiye’de 10 bin kişiye bile ulaşmadığını hatırlatalım.
 
Bunların içinde, Türkiye’de sanat sinemasının kucağına yerleştirilen “Fransız filmi algısı”nı uyandıracak ya da doğrulayacak tek bir film bile olmadığını fark etmişsinizdir. Ancak anlaşılıyor ki, Fransız sineması genelinde her biri anaakıma yaslanan bu filmler, yine de Türkiye’deki popüler sinema tutkunlarının ilgisini çekemeyecek kadar “Fransız” kalıyor. Türkiye’deki yabancı film pazarında Amerikan filmleri liderliğini korurken, Fransızca konuşulan filmlerin ahvali Amerika’da da farklı değil. 2014’te Kuzey Amerika’da Fransız filmlerine 21 milyon 700 bin bilet satılmış. Ancak bunun 16 milyonu, sadece “Lucy”ye ait. 40 milyon bütçeli “Lucy”nin dünya gişesinin, bütçesini 10’a katlaması gösteriyor ki, Fransız sineması “Fransızca” konuşmadığı sürece güvende.
 
Paris’te Fransız sinemasının 2014’te çıkardığı performans konuşulurken, durmadan tekrarlanan istatistik, ülke sinemasının son 20 yılı göz önüne alınırsa, 2014’ün en verimli ikinci sene olduğu yönündeydi. İlk sırayı, “Taken 2 / Takip: İstanbul”, “Intouchables / Can Dostum” ve “The Artist / Artist” sayesinde, 2012 yılı almış durumda. 2012, Fransız sinemasının Hollywood’daki performansı açısından da sıra dışı bir yıldı. “Artist”, En İyi Film Oscar’ı alarak bu ödülü alan ilk Fransız filmi oldu. Aynı şekilde başrol oyuncusu Jean Dujardin de En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ı alan ilk Fransız aktördü. Ancak bu başarı sanat sinemasının hanesine yazılmadı elbet. “Artist”, sessiz ve siyah-beyaz bir film oluşuyla, popüler film meraklısı kimi seyirciyi elinden kaçırdıysa da, basbayağı Fransız popüler sinemasının zaferini ilan ediyordu. Film, dünya çapındaki gişesini bütçesinin dokuz katına kadar çıkardı. Türkiye’de ise “gerçek” bir Fransız filminin ulaşabileceği en yüksek rakama, yani 50000 üzerine ulaşmayı başardı.
 
Türkiye’de gösterime giren, Fransa yapımı Fransızca filmlerin kaderi, şimdilik bu yönde. Fransız sineması, uzun yıllardır Türkiye’deki salon sahiplerinin gözünü korkutuyor olsa da, uluslararası pazarda kendi dilimini kalınlaştırdıkça, salonlardaki Amerikan filmi hegemonyasını kırmaya en çok yaklaşacak ülke sineması olacaktır. Ancak şimdilik, herkes ikinci bir “Le fabuleux destin d'Amélie Poulain / Amélie”nin hayalini kuruyor.
Etiketler: lucy  Luc Besson