Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Selin Gürel | Her şeyin bir “ilki” var!

Her şeyin bir “ilki” var!

13 Aralık 2013 - 12:12
Yıl 2013. Birileri kalkmış, sinemada ilk Türk çizgi filmini yaptığını iddia ediyor. “Ayas” ilkse öncekiler neydi? Deneme sürümü mü?

“Ayas”, “İlk Türk Çocuk Çizgi Sinema Filmi” olarak tanıtıldı, farkında mısınız? Bu söz öbeğinin ne anlama geldiğini açıklayabilecek olan var mı? Dili doğru kullanmıyoruz, tamam. Peki bu tuhaf iddianın gerçekten fersah fersah uzak oluşunu ne yapacağız? Bütün önde gelen sinema ve haber siteleri basın bültenlerini kopyalama alışkanlığıyla “Ayas”ı ilk Türk çizgi filmi diye tanıtırken, kimsenin işin gerçeğini araştırmaya yeltenmemesi nasıl açıklanabilir? Her şeyin çok daha gelip geçici bir seyir izlediği TV’de “Pepee” üzerinden de benzer bir “ilk” iddiasında bulunulmuştu, hatırlarsanız. Aynı derecede yanlış olmakla birlikte, bu iddianın ağırlığı altında ezilmemek çok daha kolay olsa gerek. Ancak iş sinemanın kapısına gelip dayandıysa, tereyağından kıl çekmek bu kadar kolay değil. TV’de program program gezen, gazetelere gururlu röportajlar veren Ayşe Şule Bilgiç, hala vizyonda olan “Ayas” için öyle yüklü “ilk” iddiaları taşıyor ki sırtında, sinemanın ne şakaya ne de palavraya gelir yanı olmadığını birileri kendisine hatırlatmalı.       

Sahi nedir bu “ilk” dediğimiz? “İlk” olmanın hep en iyisi olduğu öğretildi bize. Sınıfta ilk olmak için dirsek çürüttük, otobüsün ilk yolcusu olmak için birbirimizi ezdik, ilk aşkı unutmamaya şartlandık, “ilk”e hep değer verdik, onu diğerlerinden ayrı tuttuk ve her nasılsa bu sonsuz yarıştan bir an bile sıkılmadık. Söz konusu olan bir sanat dalıysa, “ilk”e değer vermek kadar doğal bir şey olamaz, öyle değil mi? Zira sanatta ilkler öncüdür, zamanın ötesindedir. Ancak bir yandan, Türk sinemasında içi bu kadar boşaltılan bir başka kelime arasanız da bulamazsınız. Gün geçmiyor ki, bir Türk filminin basın bülteninde koca koca harflerle gözümüze sokulan tuhaf mı tuhaf bir “ilk” iddiası ile karşılaşmayalım…

Ne var ki, Ayşe Şule Bilgiç’in iddiası basın bültenlerindeki kurtarıcı “ilk”ler kadar etkisiz eleman konumunda değil. Etrafta, mesleğe yıllarını vermiş birçok animatör ve ortaya çıkarılmış bunca eser varken, ilk Türk çizgi filminin kendi elinden çıktığını iddia etmek sadece cahil cesareti ile açıklanabilir.

Peki usta animatörler bu konuda ne düşünüyor? 46 yıllık animatör Derviş N. Pasin’in bu konuda söyleyecekleri var. Meseleyi bir de, bir bilenin ağzından dinleyin ve bundan sonra her “ilk”in peşinden gitmeyin.

 

“Ben, Türkiye’de 1967 yılından beri çizgi film yapan, bu sektöre birçok animatör yetiştiren ve halihazırda sahibi olduğum Pasin Çizgi Film Stüdyosu’nda filmler üreten bir animatör ve yönetmenim.

Bu yazıyı neden yazma gereği duyduğumu açıklamak isterim. Sayın Ayşe Şule Bilgiç’in basında yer alan açıklamaları artık ben ve benim gibi animasyona yıllarını vermiş sanatçıları rencide edecek noktaya gelmiş durumdadır. Ayrıca bu açıklamalar kamuoyunu yanıltmaktadır.

Bu genç bayan birkaç yıl önce Türkiye’de ilk çizgi filmi kendilerinin yaptığını söyleyince, aslında bu sözün üstünde durmamıştım bile. Genç bir insanın, ilk defa çizgi film yapmanın heyecanı ile duygularını kontrol edemediğini düşünmüştüm.

Ancak bu kişi medyada, Türkiye’de ilk çizgi filmi kendilerinin yaptığını yinelemeye devam etti. Yaptıkları film, 2008 yılında hayata geçmiştir. Bu filmin özgünlüğünü ve kalitesini tartışmak bu yazının konusu değil. Ama Türkiye’de 2008 yılına kadar hiç çizgi film yapılmamış olduğu iddiası, biz çizerlerin bugün tartışması gereken çok önemli bir konudur. Hatta “Biz PEPEE ile televizyonda çizgi dizi yapılabileceğine dair umut olduk” diyerek yıllardır yaptığımız çizgi filmleri de yok sayması, biz çizerleri son derece üzmüş ve kırmıştır. 

Yıl 2013 ve aynı kişi bu kez de görsel ve yazılı basında verdiği demeçlerde, Türkiye’de ilk uzun metrajlı çizgi filmi yine kendilerinin yaptığını iddia ediyor. Bu durumda söylenecek iki şey kalıyor: “Gönül verdiği” mesleğinde ya başkalarının yaptığı işler hakkında hiçbir bilgisi yok ya da bu işleri öğrenmeye niyeti yok.

Çizgi film yasası ile ilgili ve Çizgi Filmciler Derneği’nin kurulması için uzun yıllar emek harcayan, 46 yıllık bir animatör olarak, animasyon sevenlere kısa bir bilgi vermek istiyorum.

Türkiye’de 1932'de Walt Disney'in çizgi filmlerinden esinlenen Cemal Nadir'in, "Amcabey Plajda" adlı bir çizgi film denemesinde bulunduğu söylenir. 1932’den bugüne kadar Türk çizgi film sektöründe emeği geçen her biri çok değerli animatörler Vedat Ar, Yalçın Çetin, Mıstık, Oğuz Aral, Tekin Aral, Nihat Bali, Tonguç Yaşar, Orhan Büyükdoğan, Erim Gözen, Tunç İzberk, Ateş Benice, Ali Murat Erkorkmaz, Cemal Erez, Meral Erez, Emre Senan ve ben Derviş Pasin yıllarca bu ülkede çizgi film yapmış bulunmaktayız. Disney Stüdyoları’nda çalışmış olan Tahsin Özgür ve Şahin Ersöz de ülkemizin yetiştirmiş olduğu önemli çizerlerdendir. Bu liste yeni kuşak animatörlerle de uzayıp gider.

İlk Türk çizgi film 2008 yılında yapılmadı. Yukarıda da söylediğim gibi,Türkiye’de çizgi film geçmişi neredeyse 1932’lere dayanır. Ben animasyona 1967’de başladım. Daha sonra kendi stüdyomda ekibimle birlikte filmler üretirken, aynı zamanda bir okul gibi hizmet vererek birbirinden değerli çizerler yetiştirdik.

  • 80’lerde TRT’ye birçok çizgi film dizisi yaptık; Susam Sokağı programı için çizgi filmler yaptık, Karınca Ailesi, Tek Bıyık, Tekir Noktalama İşaretlerini Öğretiyor, Bay Burun, Polis Amca, Evliya Çelebi yine TRT için yaptığımız animasyon filmleri arasında yer almaktadır. Yabancı ülkelerin TVkanallarında da filmlerimiz gösterilmekteydi.
  • Yönetmenliğini üstlendiğim ve ekibimle çizdiğim 1988 yapımı Dede Korkut adlı çizgi film 60 dakika olup,İstanbul Film Festivali’nde gösterilmiş ve TRT’de yayınlanmıştır.
  • Bu filmi yaptığımız dönemde Türkiye’de çizgi film yapılıyordu,ama bilgisayar teknolojisi yoktu. Dolayısıyla bu film tamamen elde çizilmiştir. Bu 60 dakikalık filmin tümü, bu koşullar altında stüdyomda yapılmıştır.2000 yılında İtalyanlar’ın uzun metrajlı çizgi filmi olan Titanic'in büyük bölümü, benim yönetmenliğimde Türkiye'de yapılmış ve film Cine5’te yayınlanmıştır.
  • Son olarak şunu eklemek isterim: Stüdyomda birçok çizer yetişti ve hala stüdyomun kapıları, film yapmak isteyen tüm çizerlere açıktır. Yeter ki hırsları akıllarının önüne geçmesin ve sanatçı duyarlılığını her zaman göstersinler.”