Milliyet Sanat »Yazarlar » Selin Gürel | Çıban başı: Seri katil anneleri
Çıban başı: Seri katil anneleri
18 Temmuz 2013 - 12:07 | Frank (Elijah Wood), birlikte çalıştığı sanatçının, işine taş koyan menajeri Rita'ya (Jan Broberg) saldırıyor. "Maniac", yön. Franck Khalfoun, 2012.Haftanın filmlerinden “Maniac / Manyak”ta karşımıza çıkan seri katil annesi portresi düşündürüyor: Küçük Emrah karakterlerinin bile mustarip olduğu “fahişe anne travması”nın ekmeği daha ne kadar yenecek?Sinemanın seri katil anneleri için ayırdığı köşeye adım atmak istemezsiniz. Sineklerin dairesel turlar attığı, kokuşmuş ve yapış yapış bir köşedir orası. Haliyle tekinsizdir de. Seri katil anneleri o köşeye fazla şikayet etmeden yerleşmiş ve perdeye yansıdıkları anlar ne kadar kısıtlı olursa olsun, üstlerinden tüten dehşeti seyirciye geçirmeyi bilmişlerdir. Başka şansları da yoktur aslında. Gerçek seri katil profillerinin ortak özelliklerinden yola çıkan senaristler, seri katilin şiddete eğilimini genel olarak annesi ile kurduğu hastalıklı ilişkiye bağlamayı tercih eder. Böylesinin sinemasal olarak çok daha etkili ve görselleştirilmeye müsait bir tercih olduğu açıktır.
Bu kadınların, evliliklerinin bir noktasında kocaları tarafından terk edildiğini veya kocalarını kaybettiklerini, oğullarını da bir başlarına büyütmek zorunda olduklarını farz etmemize bile gerek kalmaz. Senaryo böyle bir açıklamayı yapma gereği duymaz. Ama seyirci böyle olduğundan emindir. Katil, muhakkak babasız ve bir baba figürüne ihtiyaç duyarak büyümüştür. “Yoldan çıkmasının” sebeplerinden biri de budur. Dahası kocasını kaybeden ve içinde ona karşı intikam hisleri besleyen kadın, oğlunu bir kadın düşmanı olarak yetiştirmek için elinden geleni yapmıştır. Oğlunu aşığı gibi kendine bağlamış, dünyadan göçüp gittikten çok sonra bile hatırasını canlı tutmayı garantilemiştir. Tablonun sınırları anneyi olan biten her şeyden sorumlu tutacak şekilde çizildiği için, bu annelerin sinemadaki temsili de bu doğrultuda sonsuz bir karalama ve aşağılama potansiyelinin hizmetine sunulmuştur.
Öyküsünü sıradışı bir şekilde tamamıyla seri katilin bakış açısından anlatan, 1980 tarihli aynı adlı kült filmin yeniden çevrimi “Maniac / Manyak”, biraz da 80’lerin cinsel ayrımcı sinemasından aldığı güçle bu potansiyeli gönlünce sömürmekten geri kalmıyor. Üstelik anne konusunda seyircinin hayalgücüne pek bir şey bırakmayarak... Kamera açısı sayesinde “Manyak”ın katilini dikizleyen birileri olarak değil, bizzat “Manyak”ın katili olarak geçirdiğimiz bir buçuk saat boyunca, karakterin sapkın ruh halinin küçük bir çocukken annesinin fahişelik yaptığı gecelerde tanık olduklarına dayandırılması, çocuğun hayatındaki kutsal anne eksikliği ve bu eksikliğin çıkardığı bütün marazlar, o hastalıklı ruhun varlığına bir açıklama arayan seyirci için altı tekrar tekrar çizilen sözde nedenler olarak dikiliyor karşımıza. Böyle bir açıklamayı kabul edip etmemekte serbestsiniz elbette. Ama sinema ve TV’de bir seri katilin annesini yabancı adamlarla sevişirken her gördüğünüzde kumbaranıza 1 TL atsaydınız, belki de bugün zengin bir seyirciydiniz, öyle değil mi?
Bu kadınların, evliliklerinin bir noktasında kocaları tarafından terk edildiğini veya kocalarını kaybettiklerini, oğullarını da bir başlarına büyütmek zorunda olduklarını farz etmemize bile gerek kalmaz. Senaryo böyle bir açıklamayı yapma gereği duymaz. Ama seyirci böyle olduğundan emindir. Katil, muhakkak babasız ve bir baba figürüne ihtiyaç duyarak büyümüştür. “Yoldan çıkmasının” sebeplerinden biri de budur. Dahası kocasını kaybeden ve içinde ona karşı intikam hisleri besleyen kadın, oğlunu bir kadın düşmanı olarak yetiştirmek için elinden geleni yapmıştır. Oğlunu aşığı gibi kendine bağlamış, dünyadan göçüp gittikten çok sonra bile hatırasını canlı tutmayı garantilemiştir. Tablonun sınırları anneyi olan biten her şeyden sorumlu tutacak şekilde çizildiği için, bu annelerin sinemadaki temsili de bu doğrultuda sonsuz bir karalama ve aşağılama potansiyelinin hizmetine sunulmuştur.
Öyküsünü sıradışı bir şekilde tamamıyla seri katilin bakış açısından anlatan, 1980 tarihli aynı adlı kült filmin yeniden çevrimi “Maniac / Manyak”, biraz da 80’lerin cinsel ayrımcı sinemasından aldığı güçle bu potansiyeli gönlünce sömürmekten geri kalmıyor. Üstelik anne konusunda seyircinin hayalgücüne pek bir şey bırakmayarak... Kamera açısı sayesinde “Manyak”ın katilini dikizleyen birileri olarak değil, bizzat “Manyak”ın katili olarak geçirdiğimiz bir buçuk saat boyunca, karakterin sapkın ruh halinin küçük bir çocukken annesinin fahişelik yaptığı gecelerde tanık olduklarına dayandırılması, çocuğun hayatındaki kutsal anne eksikliği ve bu eksikliğin çıkardığı bütün marazlar, o hastalıklı ruhun varlığına bir açıklama arayan seyirci için altı tekrar tekrar çizilen sözde nedenler olarak dikiliyor karşımıza. Böyle bir açıklamayı kabul edip etmemekte serbestsiniz elbette. Ama sinema ve TV’de bir seri katilin annesini yabancı adamlarla sevişirken her gördüğünüzde kumbaranıza 1 TL atsaydınız, belki de bugün zengin bir seyirciydiniz, öyle değil mi?