Milliyet Sanat »Yazarlar » Selin Gürel | Altın Küre’den eli boş dönme psikolojisi
Altın Küre’den eli boş dönme psikolojisi
15 Ocak 2013 - 06:01 | Altın Küre mağdurları... Steven Spielberg, Leonardo Dicaprio ve David O. Russell.Altın Küre gecesinde hüsrana uğrayan üç isim üzerinden ödül dinamiğini masaya yatıralım
Steven Spielberg
Oturduğu yerden ödül törenlerinin “oturan boğa”sı gibi görünse de, Steven Spielberg en son eline bir Altın Küre veya Oscar ödülü aldığında -Cecil B. DeMille Ödülü’nü saymazsak- takvimler 1999’u gösteriyordu. Spielberg “Saving Private Ryan”dan sonra hiçbir filmiyle kendinden sonra gelen meslektaşlarını alt edemedi. Buna rağmen formüllere dayalı, katı kuralları olan, köşeli yönetmenlik anlayışını elden geçirmeyi düşünmedi bile. Nihayetinde geleneksel Amerikan sinemasının artık onun filmleri üzerinden tanımlanmaması bir sürpriz değil. Onun için üzülüyor muyuz? Hayır. Ama düne kadar sadece vasat bir oyuncu olan Ben Affleck En İyi Yönetmen ödülünü alırken iç sesi neler diyordu, merak etmemek elde değil.
Leonardo DiCaprio
Dünya üzerinde ödül törenlerinden eli boş dönmeye Leonardo DiCaprio kadar alışık bir oyuncu daha olamaz. “Django Unchained”deki rolüyle En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalındaki Altın Küre adaylığı, aktörün dokuzuncu hüsranıydı. Bu hüsranlara aynı kategoride iki adaylık çıkardığı 2007 yılı dahil. Oscar’da ise toplam üç leşi var DiCaprio’nun. Bu lanet biraz daha devam ederse, o da Cecil B. DeMille Ödülü ile pışpışlanarak uğurlanabilir sahneden. Ancak işin aslı, Altın Küre’de bu yıl DiCaprio’nun yılı olabilirdi. En çok da Hollywood Yabancı Basın Birliği’nin ne “Lincoln”ü ne de “The Master”ı yeteri kadar sevmediği ortadayken. Ne var ki “Django Unchained”den Christoph Waltz’un başrol oyuncusu değil de yardımcı oyuncu olarak pazarlanması, DiCaprio’nun şansını neredeyse sıfıra indirdi. Akademi ise onu tamamen görmezden geldi, DiCaprio’nun yerine, 2010’da yine bir Quentin Tarantino filmiyle Oscar ve Altın Küre kazanan Waltz, sahne ışıklarını üzerine çeken isim oldu.
David O. Russell
Altın Küre’nin En İyi Film kategorisini Drama ve Komedi / Müzikal olarak ikiye ayırması, oldukça üstünkörü bir sınıflandırma gibi görünse de Komedi / Müzikal adaylarının bu işten karlı çıktığı inkar edilemez. “Salmon Fishing in the Yemen”in adaylar arasında ne işi olduğu anlaşılamasa da, örneğin “Moonrise Kingdom” veya “The Best Exotic Marigold Hotel” gibi filmlerin aday olabilmesi bu sayede mümkün oldu. Ağızlarıyla kuş tutsalar da En İyi Yönetmen adaylığı alamayan Komedi / Müzikal yönetmenlerinin o gece kucaklayabilecekleri tek ödülün, bu kategorinin En İyi Film ödülü olduğu da bir gerçek. Asıl çekişmenin yaşandığı “Silver Linings Playbook” - “Les Misérables” cephesi bu yüzden biraz kızışmış durumdaydı. Tom Hooper, filminin Oscar şansı olmadığını biliyordu. Bu yüzden Altın Küre’yi almak zorundaydı. O. Russell ise hem gösterişli bir müzikali alt etmek hem de Oscar bahislerini kızıştırmak istiyordu. O. Russell’ın geceden eli boş ayrılması, ilginçtir, Oscar şansını arttırdı. Altın Küre’yi boş geçmenin Oscar’ın favorisi olan bir film için ne kadar güçlü bir umut ışığı olduğu malumunuz. Bu mantığın sağlamasını, “The King’s Speech”, “The Hurt Locker” ve “No Country For Old Men” gibi filmler yapmıştı. Bekleyin ve görün.
Steven Spielberg
Oturduğu yerden ödül törenlerinin “oturan boğa”sı gibi görünse de, Steven Spielberg en son eline bir Altın Küre veya Oscar ödülü aldığında -Cecil B. DeMille Ödülü’nü saymazsak- takvimler 1999’u gösteriyordu. Spielberg “Saving Private Ryan”dan sonra hiçbir filmiyle kendinden sonra gelen meslektaşlarını alt edemedi. Buna rağmen formüllere dayalı, katı kuralları olan, köşeli yönetmenlik anlayışını elden geçirmeyi düşünmedi bile. Nihayetinde geleneksel Amerikan sinemasının artık onun filmleri üzerinden tanımlanmaması bir sürpriz değil. Onun için üzülüyor muyuz? Hayır. Ama düne kadar sadece vasat bir oyuncu olan Ben Affleck En İyi Yönetmen ödülünü alırken iç sesi neler diyordu, merak etmemek elde değil.
Leonardo DiCaprio
Dünya üzerinde ödül törenlerinden eli boş dönmeye Leonardo DiCaprio kadar alışık bir oyuncu daha olamaz. “Django Unchained”deki rolüyle En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalındaki Altın Küre adaylığı, aktörün dokuzuncu hüsranıydı. Bu hüsranlara aynı kategoride iki adaylık çıkardığı 2007 yılı dahil. Oscar’da ise toplam üç leşi var DiCaprio’nun. Bu lanet biraz daha devam ederse, o da Cecil B. DeMille Ödülü ile pışpışlanarak uğurlanabilir sahneden. Ancak işin aslı, Altın Küre’de bu yıl DiCaprio’nun yılı olabilirdi. En çok da Hollywood Yabancı Basın Birliği’nin ne “Lincoln”ü ne de “The Master”ı yeteri kadar sevmediği ortadayken. Ne var ki “Django Unchained”den Christoph Waltz’un başrol oyuncusu değil de yardımcı oyuncu olarak pazarlanması, DiCaprio’nun şansını neredeyse sıfıra indirdi. Akademi ise onu tamamen görmezden geldi, DiCaprio’nun yerine, 2010’da yine bir Quentin Tarantino filmiyle Oscar ve Altın Küre kazanan Waltz, sahne ışıklarını üzerine çeken isim oldu.
David O. Russell
Altın Küre’nin En İyi Film kategorisini Drama ve Komedi / Müzikal olarak ikiye ayırması, oldukça üstünkörü bir sınıflandırma gibi görünse de Komedi / Müzikal adaylarının bu işten karlı çıktığı inkar edilemez. “Salmon Fishing in the Yemen”in adaylar arasında ne işi olduğu anlaşılamasa da, örneğin “Moonrise Kingdom” veya “The Best Exotic Marigold Hotel” gibi filmlerin aday olabilmesi bu sayede mümkün oldu. Ağızlarıyla kuş tutsalar da En İyi Yönetmen adaylığı alamayan Komedi / Müzikal yönetmenlerinin o gece kucaklayabilecekleri tek ödülün, bu kategorinin En İyi Film ödülü olduğu da bir gerçek. Asıl çekişmenin yaşandığı “Silver Linings Playbook” - “Les Misérables” cephesi bu yüzden biraz kızışmış durumdaydı. Tom Hooper, filminin Oscar şansı olmadığını biliyordu. Bu yüzden Altın Küre’yi almak zorundaydı. O. Russell ise hem gösterişli bir müzikali alt etmek hem de Oscar bahislerini kızıştırmak istiyordu. O. Russell’ın geceden eli boş ayrılması, ilginçtir, Oscar şansını arttırdı. Altın Küre’yi boş geçmenin Oscar’ın favorisi olan bir film için ne kadar güçlü bir umut ışığı olduğu malumunuz. Bu mantığın sağlamasını, “The King’s Speech”, “The Hurt Locker” ve “No Country For Old Men” gibi filmler yapmıştı. Bekleyin ve görün.