Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Selin Gürel | 2012’nin en iyi 5 Türk filmi

2012’nin en iyi 5 Türk filmi

19 Aralık 2012 - 07:12
Bu yıl gösterime giren Türk filmi sayısı az olsa da, gösterime giren iyi Türk filmleri kaliteleriyle göz doldurdu...
2012’de gösterime giren Türk filmi sayısında önceki yıla göre belirgin bir düşüş görüldü. Seyirci sayısı da aynı şekilde düştü. Ancak vizyon aşamasına gelebilen iyi Türk filmleri, nicelik olmasa da nitelik açısından bir fark yaratmayı başardı. İşte yılın en iyileri...

1. Tepenin Ardı

Emin Alper’in erkeklik halleri ve “öteki” meselesinin üzerine gittiği “Tepenin Ardı” sayesinde, Türk sineması 2012’yi umut dolu kapatıyor. Ne de olsa bir ilk filmin yılın en iyi Türk filmi olması, çok sık rastladığımız bir durum değil. Alper’in filmini bu kadar çarpıcı kılan, karakterlerinin toplumsal panaroma üzerinde temsil ettikleri olduğu kadar, erkeklik kavramının altında yatan, nadiren dile getirilen, toplum olarak çok da yüzleşmediğimiz bazı marazları ustaca gün ışığına çıkarmasıydı. Sosyolojik temeli bu kadar sağlam olan bir film izlemek her zaman büyük bir zevk.

Nasıl izleyebilirsiniz? “Tepenin Ardı” 14 Aralık’ta vizyona girdi, filmi büyük ekranda izleme şansını kaçırmayın.

2. Araf

Yeşim Ustaoğlu imzalı “Araf”, kameranın arkasında usta bir göz olduğunu başından sonuna kadar belli eden filmlerdendi. Parlak hayatların gölgesinde kalan, onlara öykünen ve hayattan “yırtmak” için fırsat kollayan karakterleri, ayrı ayrı büyük dersler bekliyordu. Hayatlarında alışılmadık bir hamle yapmaya yeltenen karakterler, her şey sona erdiğinde ne eski hayatlarına dönebildiler ne de arzu ettikleri hayata kavuştular. İkisinin ortasında bir yerde, savunmasız ve şaşkın bir halde kalakaldılar. “Araf” senaryosu ve yönetilme becerisiyle olduğu kadar, başroldeki Neslihan Atagül’ün performansıyla da yılın unutulmazları arasına girdi.


3. Babamın Sesi

Yönetmenler Orhan Eskiköy ve Zeynel Doğan, film süresince seyirciyi gözlemci konumunda tutup, müdahale etmeden bir hayat kesiti sundu “Babamın Sesi”nde. Zaten hikaye müdahale gerektirmeyecek kadar açıktı. Maraş Katliamı’nın yaralarını sarmaya çalışan anne ve babasının doldurduğu kasetlerden geçmişe dair bir iz arayan oğul, kendilerini oynayarak Doğan ailesinin yaşadığı gerçek acıyı yansıttılar perdeye. Unutulmaya yüz tutmuş büyük bir suçun hesabını sordular sessizce.

4. Ekümenopolis: Ucu Olmayan Şehir

Bu belgesel, kentsel dönüşüm komedisinin etkisiyle travmatik bir şekilde değişen ve dönüşen İstanbul gerçeğini haykırdı olanca gücüyle. Sadece iki kopya olsa da gösterime girmeyi de başardı, izleyemeyenler için DVD olarak da raflardaki yerini aldı. Her gün bir yenisi yükselen gökdelenlerin, sonu gelmez alışveriş merkezlerinin, kontrolsüzce yayılan gecekonduların ve denetlenmeyen inşaat firmalarının el birliğiyle yıkıma götürdüğü şehir, nihayet yardım çığlığını paylaşan bir yoldaş buldu kendine. “Ekümenopolis: Ucu Olmayan Şehir” her İstanbullu’nun izlemesi gereken, sarsıcı bir belgesel.

Nasıl izleyebilirsiniz? DVD’si raflarda.

5. Can

“Can”da yılın en iyi kadın oyuncu performanslarından birini veren Selen Uçer, filmin başarısında önemli pay sahibiydi. Ancak yönetmen Raşit Çelikezer’in meseleye kadın tarafından bakan senaryosu da bazı eksiklerine rağmen filmin lokomotifi konumundaydı. Anneliğin doğasını sorgulayan Çelikezer, bir yandan da babalık ile erkeklik arasındaki ilişkiyi masaya yatırıyordu. “Can” yılın gözden kaçırılmaması gereken, kayda değer işlerinden biriydi.

Nasıl izleyebilirsiniz? DVD’si raflarda.