Yeni tiyatro dönemine merhaba
Yaz mevsimine İstanbul Uluslararası Tiyatro Festivali ile girdikten sonra, yaz içinde “ikincikat” topluluğunun sergilediği yeni oyunlar ve Şehir Tiyatroları’nın geleneksel yaz oyunları dışında sahnelerde göze çarpan bir etkinlik yaşanmadı. Eylül ayının ortalarından başlayarak yeni döneme giriyoruz. Bu “Merhaba” yazısı da, henüz oyun izlemediğim için şimdilik sanat haberleriyle çerçeveleniyor. Sonraki haftalarda yeni eleştiriler ve yeni haberlerle buluşmak üzere…
Altıdan Sonra Tiyatro ve Kumbaracı50’nin
yeni sezonu ortak yapımlarla Eylül’de başlıyor
Ekomania
Altıdan Sonra Tiyatro/Kumbaracı50 ve Theater an der Ruhr arasında başlayan partnerlik ilişkisi bu sezon ortak bir projeye dönüşüyor. Yiğit Sertdemir’in yazdığı “Ekonomania” adlı oyunu Roberto Ciulli yönetiyor. Helmut Schäfer’ın dramaturjisini, müzik ve ses tasarımını Matthias Flake’in, dekor tasarımını Gerhard Benz’in, kostüm tasarımını Heinke Stork’un, ışık tasarımını Ruzdi Aliji’nin yaptığı oyun, Altıdan Sonra Tiyatro ve Theater an der Ruhr oyuncuları tarafından iki dilli olarak oynanacak. Almanya’da yapılan provaların ardından prömiyeri 18 Eylül’de Kadıköy Halk Eğitimi Merkezi’nde gerçekleşecek oyun 18-19-20 Eylül 20:30’da ve 21 Eylül 15:30’da seyredilebilir. Oyunun Almanya prömiyeri de 12 Kasım’da Theater an der Ruhr’da gerçekleşecek. “Ekonomania” Aralık ve Nisan ayında İstanbul’da, Şubat ve Mart’ta ise Almanya’da seyirciyle buluşacak.
Oyunda Aslı Can Kortan, Dagmar Geppert, Ferhat Keskin, Gülhan Kadim, İsmail Sağır, Matthias Flake, Peter Kapusta, Petra von der Beek, Recai Hallaç, Rupert Seidl, Sinem Öcalır ve Steffen Reuber rol alıyor.
Çok yakın olmayan bir zamanda. Belki yarın. Medeniyet çöplüğü sular altındadır, dil de sular altındadır, sadece birkaç kelime kalmıştır geriye. İnsanlık çürümüştür. Geçmiş yoktur artık, her şey şu andadır. İktidar çoktan görünmez olmuştur ve böylece devler gelişmeye başlamıştır. Şaşırtıcı bir biçimde geçmişten bir oyuncu topluluğu ortaya çıkar. Luigi Pirandello’nun son oyunu “Dağın Devleri”ndekine benzer şekilde, yaşamı içine düştüğü bu güçsüz durumdan kurtarabilmek umuduyla devler için oynamaya karar verirler. Devler acaba gelecek midir?
Diğer bir yapım ise Akbank Sanat-Altıdan Sonra Tiyatro ve Stuttgart’tan Lokstoff! işbirliğiyle gerçekleşen “Sorunlu İnsan Kaynağı” performansı. Yaman Ömer Erzurumlu’nun yazdığı oyunu Wilhelm Schneck ve Yaman Ömer Erzurumlu birlikte yönetiyor. Bir sivil toplum kuruluşu programının yetkilisi, artık işsiz beyaz yakalılardan oluşan bir grupla durumlarını gözden geçirmek üzere bir galeride buluşur. Onları oyun dolu bir yüzleşmeye davet eder.
Seyircilerin interaktif olarak yer alacağı performans Akbank Sanat’ın galerisinde seyredilebilir. Oyunda; Cemre Buğra Ün, Erkan Kortan, İhsan Dehmen, Onur Tuna ve Yaman Ömer Erzurumlu rol alıyor.
“Sorunlu İnsan Kaynağı” 27 Eylül’de Akbank Sanat’ta, 17 ve 18 Ekim’de Stuttgart’ta seyirciyle buluşacak.
Yine Eylül’de prömiyeri gerçekleşecek olan diğer bir ortak yapım ise Suriye’li sanatçı Amal Omran’ın tek kişilik performansı “HAK”. Bir süredir Urfa’da yaşayan sanatçı bu proje için İstanbul’a geldi ve Kumbaracı50’de provalara başladı. Amal Omran’ın biyografik hikâyesinden yola çıkılarak yazılan ve teması savaş olan oyunu Berkay Ateş kaleme aldı. Ayşenil Şamlıoğlu ve Berkay Ateş’in birlikte yönettiği tek kişilik performansa Merih Aşkın müzikleriyle sahnede canlı olarak eşlik ediyor. Sahne ve kostüm tasarımını Tomris Kuzu’nun, hareket düzenini Canberk Yıldız’ın yaptığı oyunun prömiyeri 26 Eylül’de Köln’de gerçekleşecek.
Kumbaracı50-İstanbul, Fundamental Monodrama Festival Luxembourg, Moussem Nomadic Arts Center - Brussels Globalize:CologneFestival 2014‘ün yapımcılığını üstlendiği oyun, sezon içinde Belçika, Almanya ve Luxemburg dışında çeşitli ülkelerde ve İstanbul’da Kumbaracı50’de seyirciyle buluşacak. Arapça oynanacak oyunun Türkiye gösterimlerinde Türkçe üstyazı kullanılacak.
Adını, kimliğini, dilini bırakarak, nefesini, vicdanını, yanına alarak, gözünü karanlıklara açarak ve adımlarını saymadan, geriye dönüp bakmadan, yalın ayak yürüyen bir insanın hikâyesidir. Acıya sarılmanın, isyan etmenin sesidir. Belki bir gün kapınızın önünde, belki bir gün avcunuzun içinde, belki de bütün bu olan biten her şeyin ortasında kulağımıza gelen bir sestir. Belki isyanın sesi en büyük sestir. Toprak toprak, yer yer, çoluk çocuk, dağ taş dolaşarak anlatır hikâyesini. Silahların patladığı bir gün, dakikalar geçmek bilmezken, herkes canını tutmuş nefes alırken o her şeye tam da ortasından uzaktan bakar. Her şeyi koklar ve görür. Gürültüler başlar, ayaklar dolanır, ama o durur ve her şeyi görür. O gün aklında, elinde ne varsa, o gün bitmek bilemeyen savaşlara, öldürülüp duran çocuklara, kararan topraklar, kuruyan nehirlere dair ne varsa, kafasına yazarak yürür. Bilinmeyen bir ay bilinmeyen bir gün, bilinmeyen bir yerde bir silahın patlamasıyla yürümeye başlaması aynı anda olur… Dökülen yaprakların, milyonlarca suskun insanın diliyle anlatır, her gün her yerde yaşanan ya da yaşanması muhtemel olan bu cinayeti. Bu hikâye, bir insanın bütün bu evren adına, güzelliklere, mutluluklara, sevgilere ulaşması adına yalınayak, diyar diyar yürüyerek yaktığı bir isyan ateşidir. Gözünün önünde, kendisini korumak için öldürülen gencecik bir insanın yaşadığının bir kanıtıdır, onun sesi, hayallerinin gerçekleşmesidir.
Altıdan Sonra Tiyatro – Pangar ortak yapımı olarak İKSV Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nde prömiyeri yapılan Kral (Soytarım) Lear oyunu ise sezonda devam edecek olan yeni yapımlardan. W.Shakespeare’in Kral Lear oyunundan YiğitSertdemir’in uyarlayıp yönettiği oyunda, Tomris İncer, Güven Kıraç, Berkay Ateş, Demet Evgar, OkanYalabık, Sezin Akbaşoğulları ve Umut Kurt rol alıyor. Sahne, kostüm, makyaj ve maske tasarımını Candan Seda Balaban’ın yaptığı oyun, grotesk bir dille yeniden yaratılarak, Kral Lear’ın yaşadıklarını soytarısının gözünden başka soytarılarla birlikte anlatmasına dayanıyor. Oyun, Ekim ayından itibaren yeniden seyirciyle buluşacak.
İletişim: Gülhan Kadim
Basın veHalklaİlişkilerKoordinatörü
gulhan@altidansonra.com/ 532 255 55 80
www.kumbaraci50.com/ www.altidansonra.com
* * *
Altkat Yeni Dönem Oyunları
Altkat Sanat yaratıcıları“İnsanın hayat ve dünya için taşıdığı sorumluluk bilincini unutmaması, merkezine tiyatro sanatını alan ama tüm gösteri sanatlarından beslenen bir yapı olması özelliğini taşıyor,” diyerek çalışmalarını gerçekleştirmektedir. Bu bağlamda “Su Çatlağını Bulur” isimli oyunlarıyla Hrant Dink cinayetini ele alıp bizleri hem kendi vicdanımızla hem de kendi tarihimizle yüzleşmeye götürdüler. Devam eden sezonlar içinde Aşk Bir Rüyadır, Deliriyum gibi oyunları seyircisinin karşısına çıkardı.
Hamlet’ten Dönüşüm’e
Geçtiğimiz sezon seyircisinden büyük ilgi gören W.Shakespeare’in ölümsüz eseri Hamlet’i sahneye taşırken yönetmen koltuğunda Neil Fleckman vardı. Hamlet bu sezon 5 Ekim tarihi itibariyle her Pazar saat:17.00’de yine Altkat Sanat’ta sahnelenmeye devam ederken yine ABD’li yönetmen Neil Fleckman rejisiyle bu sefer başka bir ölümsüz yapıt sahneye taşınacak. Franz Kafka’nin Dönüşüm’ü. Steven Berkoff’un bir uyarlaması olan Dönüşüm, Türkiye’de de ilk kez sahnelenmeye başlayacak.
Nar-ı Bela
“Gecede çığlık sesleri sarıyor köşe bucak, insanın insana zulmü yayılıyor toprağa ve damarından boşalıp kanımız yeniden filizleniyor yarına. Zulüm kursa da kalelerini yıkılacağının bilinciyle yarına taşıyoruz umudumuzu.
Ne çok kırıldık, ne çok küllerimizden yeniden doğduk. Ateşten bir bela sardı yuvamızı, yurdumuzu. Ne çok yeniden yarattık kendimizi.
Kerbela’da, Dersim’de, Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta ve birçok kere külümüz vücut buldu karanlığın ortasında. Hiç durmadan ışık saçarak, hiç durmadan insan diyerek…”
Altkat Sanat üretenleri ayrıca yeni oyunları Nar-ı Bela oyunuyla izleyicisinin karşısına çıkma hazırlığı içinde. Oyunda Kerbela’dan günümüze, alevi katliamları işlenirken geleneksel öğelerden de yararlanılarak çağdaş bir performans oyun ortaya çıkıyor. Katliamlar zinciri beden olanaklarıyla anlatım bulurken, canlı müziklerde geleneksel-kültürel öğeler dikkat çekiyor. Oyunun yönetmenliğini Nevzat Süs yaparken, Müzik Yönetmenliği ise Erdal Güney’e teslim edilmiş.
Tasarlayan-Yöneten: Nevzat Süs, Müzik Yönetmeni: Erdal Güney, Müzik: Görkem Tekin – Boran Mert, Işık Uygulama: Ufuk Fakıoğlu, Koreografi: Erdem Gündüz, Görsel Tasarım: Beran Soysal, Fotoğraf: Gökhan Coşkun, Video-Art: Bağımsız Sinema Merkezi, Proje Danışmanı Şeref Cer, Oynayanlar: Müge Saut, Ulaş Kotan, Erkan Akbulut, Neslihan Kaymak.
Caferağa mah. Moda cad. NO:35/5
Huzur Palas Pasajı alt katı Kadıköy
İletişim: 0536. 214 27 33
* * *
Eskişehir Şehir Tiyatroları’nın Dev Kadrolu Dev Müzikali
“Lüküs Hayat”
Eskişehir Şehir Tiyatroları ve Eskişehir Senfoni orkestrası, 70 kişilik dev bir kadroya sahip olan, “Lüküs Hayat” müzikaliyle ilk kez ortak bir projeye imza atıyor.
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları 2014-2015 tiyatro sezonuna Ekim ayı başında iddialı bir proje ile başlıyor. Ekrem Reşit Rey’in kaleme aldığı, Cemal Reşit Rey’in müziklerini bestelediği Türk tiyatrosunun en sevilen eserlerinden biri olan “Lüküs Hayat” müzikalinin yönetmen koltuğunda usta isim Haldun Dormen oturuyor. Dormen proje ile ilgili görüşlerini dile getirerek, “Eskişehir, bence Türkiye’nin göz bebeği bir sanat şehri olmuştur. Bu şehirde, bu muhteşem ekiple, yeniden ve yeni bir ‘Lüküs Hayat’ sahnelemek beni müthiş heyecanlandırıyor,” dedi. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Emre Basalak, da, “Lüküs Hayat müzikali, Eskişehir Şehir Tiyatrosu ve Eskişehir Senfoni Orkestrası’nın ilk ortak projesi ve 1200 kişilik dev salonumuzda oynayacak olması sebebiyle seyirci için olduğu kadar bizler için de heyecan verici. Şimdiden bize birçok ilden topluca oyun izlemeye gelmek isteyen seyirciler ulaşıyor. Lüküs Hayat, 70 kişilik dev kadrosu ile görünen o ki, sadece Eskişehir’in değil, Türkiye’nin konuşacağı bir proje olacak,” diye düşüncelerini dile getirdi.
Lüküs Hayat müzikali Eskişehir’in yeni inşa edilen 1200 kişilik Atatürk Kültür Sanat ve Kongre Merkezi’nde sahnelenecek ve Eskişehir Senfoni Orkestrası’nın, Aytuğ Ülgen şefliğinde canlı performansıyla seyirci ile buluşacak.
Efsaneleşmiş Bir Halk Kahramanına Farklı Bir Bakış
“Jeanne D’arc’ın Öteki Ölümü”
2014-2015 tiyatro sezonunda ikinci olarak Ekim başında sahnelenecek olun, Bulgar oyun yazarı Stefan Tsanev’in “Jeanne D’arc’ın Öteki Ölümü” adlı yapıtı. Oyunun yönetmenliğini Devlet Tiyatrosu sanatçısı oyuncu ve yönetmen Yunus Emre Bozdoğan üstleniyor.
Konuyla ilgili açıklama yapan Genel Sanat Yönetmeni Emre Basalak; “Eskişehir’in zengin ve beklentisi yüksek bir seyirci profili var. Bizler Şehir Tiyatrosu olarak bu beklentiyi karşılayacak yelpazede bir repertuarla yolumuza devam etmeye çalışıyoruz. ‘Jeanne D’arc’ın Öteki Ölümü’ adlı yeni projemizin, hem yönetmeni hem de sahneleme biçimi ile farklı ve nitelikli bir çalışma olarak, repertuarımızda özgün bir yeri olacağını söyleyebilirim,” dedi.
* * *
Sonbahar Sergileri
Galeri Eksen
Kalemin İnadı Kâğıdın Sabrı
15 – 30 Eylül 2014
B.Haldun Erdoğan’ın ‘Kalemin İnadı Kâğıdın Sabrı’ isimli Kişisel Resim Sergisi15 Eylül tarihinde açılıyor.
50 yıldan fazladır kâğıt, kalemin ısrarlarına tahammül etmekte. Son yıllarda kalem ve fırçadan çıkanlar, toplumsal ve güncel olaylara bakış açısını mimari ve çevresel anlayışı, şehirli kadınları, renkler ve çizgilerle oluşan duygu ve düşünceleri yansıtmaktadır.Bazen sözle söylenmek istenmeyenler çizgi ve renklerle anlatılır.Mimari duygular da çizgi ve şekiller öne çıkarken yeşil alanların özlemi öne çıkar. Hepsinde de sözlerle söylenmemiş duygular saklıdır.
Maçka Cad. No:29 Nişantaşı / İstanbul
0212 219 08 50 – www.galerieksen.com
* * *
EYLÜL 2014 - OCAK 2015Etkinlikleri
İlk solo sergisinde C. M. Kösemen bilinçaltı dünyasının garip yaratıkları, perileri ve insan-hayvan karışımı varlıklarını ele alıyor ve bizi insan yapan "telaffuz edilmez" duyguları sorguluyor.
BİENAL: POZNAN BIENNALE
Koküratörlüğünü Kerimcan Güleryüz ve Shaheen Merali'nin gerçekleştirdikleri Poznan Mediations Bienali kapsamında çağdaş Alman sanatının önemli örnekleri Berlin Heist sergisinde.
PROJECT: BOOKLAB 2014
Sanatçı kitabı atölyesi "BookLab"in 2. versiyonu Ekim'de üretime başlıyor.
SERGİ: SENA
SENA'nın solo sergisi 23 Ekim'de The Empire Project'te görülebilecek.
FUAR: ÇAĞDAŞ İSTANBUL 2014
13-16 Kasım arasında gerçekleşecek fuara Empire geniş bir yelpaze ile katılıyor.
Levent Çalıkoğlu küratörlüğündeki Mehmet Güleryüz retrospektifi 15 Ocak'ta İstanbul Modern'de açılacak.
İletişim: 0212. 292 59 68
* * *
Elipsis Gallery
Metehan Özcan’ın Hafiza Mekânları (Places of Memory) eşik niteliği taşıyan İstanbul’daki üç bölge'den oluşturuyor. Taksim-Salıpazarı, Bâb-ı Âli ve Büyükdere Caddesi gibi kent mekânlarından hareketle mekân kavramının kendisine odaklanıyor.
Serkan Taycan'ın Agorafobi serisinde kolektif hafızanın şehirde en yoğunlaştığı yerler olarak meydanları ele alıyor. Büyük format fotoğraflarında belirli bir mesafeden insanların nasıl kamusal alanı kullandıklarını anlatan fotoğraflarda İstanbul'un kamusal tarihi açısından önemli rol oynayan Sultanahmet (Hipodrom), Galata, Taksim, Beşiktaş, Şişli Meydanları, İstanbul Cevahir Alışveriş ve Eğlence Merkezi yer alıyor.
* * *
Engin Konuklu'nun "Éternité" başlıklı kişisel sergisi 11 Eylül - 11 Ekim, 2014 tarihleri arasında x-ist'te gerçekleşiyor.1990 doğumlu Engin Konuklu'nun işlerini ilk kez geçen yıl x-ist'te "Kesişme V" adlı sergide görmüştük. Nostaljik imgelerden faydalanan Konuklu, "Éternité" adlı yeni sergisinde 19. yüzyıl post mortem (ölüm sonrası) fotoğrafları ve bu fotoğraflarda izleyici ile fotoğraflananın ilişkisini inceliyor.
"...mercek önünde ben, aynı anda: olduğumu sandığım, başkalarının olduğumu sanmalarını istediğim, fotoğrafçının olduğumu sandığı, ve fotoğrafçının sanatını göstermek için kullandığıyımdır. [...] Fotoğraf, doğruyu söylemek gerekirse, benim ne özne, ne de nesne ama bir nesneye dönüştüğünü hisseden bir özne olduğum gizli anı temsil eder: o anda ölümün (arada kalan olayın) bir mikro çeşidini yaşarım: tam anlamıyla bir hayalet haline gelirim..." Roland Barthes, Camera Lucida: Fotoğraf Üzerine Düşünceler .
"Ölüm, geride kalanlar için hüzün, belki de sevinç; Meursault için hiçlik; post mortem fotoğraflarda ise bir vedalaşma anlamına gelir. Peki ya ölen için ölüm nedir? Bir Hristiyan ya da Müslüman için cennet ya da cehennem anlamına gelirken, daha üst bir kastta hatta belki rahip olarak doğabilecek bir Hindu için çok da korkulası olmayan bir durum olsa gerek. Ölüm; insanda tedirginlik uyandıran, insanın ilgisini çeken ve bir o kadar da insanı rahatsız eden bir kavram. Benim içinse ölümü en iyi ifade eden kelime "éternité". Fransızca bir felsefe terimi olarak "öncesiz ve sonrasız" anlamına gelen "éternité" aynı zamanda sonsuzluğu da içinde barındırıyor. Bende ölüme dair bir seri oluşturma isteği uyandıran éternité kavramı serinin ilk resmine adını verdi. En şık kıyafetleriyle yatağına yatırılmış, Fransız bir genç kızın duvar kâğıtlarıyla kaplı, dini objelerle dolu odasındaki ölü bedeninin fotoğrafında, figür ölmüşten çok uyur gibi."
* * *