Uzlaşmak mı zor uzlaşmamak mı?
Yazan: Chloe Lambert, Çeviren: Zeynep Su Kasapoğlu, Yöneten: Aslı İçözü, Dramaturg: Arzu Işıtman, Sahne ve Kostüm tasarımı: Zuhal Soy, Işık tasarımı: Mahmut Özdemir, Fotoğraf: Nesrin Kadıoğlu, Müzik-Ses tasarımı: Ilgın İçözü, Oynayanlar: Gökçer Genç, Işıl Zeynep, Yeliz Şatıroğlu, Zeliha Bahar Çebi.
Ayağı taşa çarpanın, otobüsü kaçıranın, çocuğu ağlayanın soluğu psikiyatrda aldığı, buna karşın okul tarayanların, seri katillerin, şizofren yöneticilerin kol gezdiği Amerikan modasına özenip bizimkiler de psikiyatr muayenehanelerini doldurmaya başlayalı epey oldu. Şimdi bir de başımıza “arabuluculuk sistemi” yutturmacası kakalanmaya çalışılıyor. Oysa bu, içinde bulunduğumuz koşullarda şeriata parmak uzatmaktan başka anlama gelmez.
İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sahnelenen “Uzlaşma” adlı oyun, işte bu açılmak üzere olan yaraya şimdiden parmak basıyor, uyarıcı, aydınlatıcı bir işlev yapıyor. Oyunda beraberliklerine son vermiş olan vesorunlarını çözmek için aile mahkemesinin atadığı arabulucular eşliğinde uzlaşma toplantılarına katılan bir çifti izliyoruz.
Oyun ve Yorumu
Zuhal Soy’un minimalist bir yaklaşımla tasarlayarak oyun alanını ve kulisi aynı düzlemde buluşturduğu sahnede bir “uzlaşma” ofisi var. Ön planda uzlaşma görevlilerinin çalışma odası, oyun alanının arkasını tamamen kapatmayacak boydaki beyaz panoların arkasında da oyuncuların kostüm değiştirdiği kulis yer alıyor. Oyun Mahmut Özdemir’in her iki alanı da görülebilir kılan ışık düzeninde oynanıyor. Her şeyin aydınlıkta yer aldığı bu oyun düzeninde, kişilerin karanlıkta kalmış yanları daha iyi vurgulanıyor.
Sahnede iki “uzlaşma” görevlisi: Isabelle ve Jeanne, bir de “uzlaşma” arayan ayrılmış bir çift var. Anna ve Pierre. Uzlaşılmak istenen konu ortak çocukları. Her ikisi de oğullarıyla iletişim konusunda sıkıntı çektiklerini iddia ederek ve birbirlerini suçlayarak bu ofise gelmişler. Birbirlerini suçlayıp tartışmaları, hem kendilerinin hem de çocuklarının yaşamını cehenneme çeviriyor. Aslında uyuşmazlığın temelinde oğullarıyla ilişki meselesinin yanı sıra ikisinin ilişkisinde uzlaşamadıkları başka noktalar var. Anna, Pierre’in çalışma hayatında başarısız olduğuna, etik davranmadığına inanıyor ve bunu her fırsatta iğneleyici bir dille söz konusu etmekten kaçınmıyor. Kopuşlarının belki de ilk çıkış noktası karşılıklı saygıyı yitirmiş olmaları.
Belirli aralıklarla yapılan üç “uzlaşma” toplantısında Anna ve Pierre’in kişilikleri, dünya görüşleri ve ayrılık nedenleri uzlaşma uzmanlarına olduğu kadar izleyicilere de anlatılıyor. Bu süreç içinde Pierre’in ekonomik durumunun düzelmesi, Anna’nın ise bir sevgilisi olması hem toplantıların seyrini değiştiriyor hem de iki karakterin birbirlerine yaklaşımlarındaki değişimi yansıtıyor. İlişkilerdeki bu yaklaşım değişimi, insanların hangi değer ölçütleriyle tanımlandıklarını da gözler önüne seriyor.
Toplantılar boyunca sadece ayrılan çift değil, arabulucular da sarsıcı iç hesaplaşmalarla karşı karşıya kalıyor. Seans bitip de danışmanlar yalnız kaldıklarında konuyu kendi aralarında tartışıyor, her biri taraflardan birini haklı buluyor, bu arada kendi sorunları ve açmazları da dile getiriliyor. Uzlaşmayı sağlaması beklenenlerin, kendi uzlaşmazlıkları su yüzüne çıkıyor.
Zeynep Su Kasapoğlu’nun akıcı ve yalın çevirisiyle oynanan oyun, büyük laflar etmeden büyük sorunları irdelemeyi başarıyor. Aslı İçözü’nün en ufak bir abartıya kaçmayan olabildiğince yalın, olabildiğince tarafsız rejisi başarılı bir sonuca ulaşıyor. İçözü, dört kişi arasındaki dengeyi çok iyi kurmuş, bu uyum oyunun temposunu da belirli bir çizginin üstünde sürdürmeyi sağlıyor.
Yönetmenin gerçekleştirdiği bu uyum, Pierre’de Gökçer Genç’in, Anna’da Işıl Zeynep’in ve uzlaşma uzmanları Yeliz Şatıroğlu ile Zeliha Bahar Çebi’nin çok doğal oyunculuklarıyla inandırıcı bir atmosfer yaratıyor.
***
Tiyatrolardan Haberler
Terk
Süresi çoktan aşılmış bir seans. Başına buyruk, ama terk edemeyen genç bir kadın. Sevdiklerine bir türlü “Gitme” diyemeyen bir terapist.
Kalp kıran erkeklerin, kadınların, rastlantıların, kayıp babaların, durmayan yağmurun ve iyileşmenin hikâyesi.
Bir terapi seansının bütün içtenliği, kahkahası, üzüntüsü ve sürprizleriyle örülü, yeni ama olgun bir yerli metin ve gerçekçiliği modern olanla birleştiren incelikli bir reji Terk’te bir araya geliyor. Git derken aslında gitme diyenlerin, terk etmeye kalkışıp hep başa dönenlerin, bir anıyı iyileştirmeye çalışanların, dilenmeyen özürlerin ve iyileşmenin hikâyesi…
TERK- Yazan: Milay Ezengin, Yöneten: Serkan Salihoğlu, Oyuncular: Reha Özcan, Öykü Karayel, Yapımcı: Nisan Ceren Göknel, Öykü Karayel, Sahne ve Işık Tasarımı: Cem Yılmazer, Dramaturg: Erdem Avşar.