Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Uçamayan bir melek
Uçamayan bir melek
26 Ekim 2013 - 07:10 | Yeşim Koçak'ın canlandırdığı Melek Prenses’in masalı gibi oyunu da muğlakTiyatro Boyalı Kuş'un Sahne Cihangir'de sergilediği "Melek" oyununda, Akçura’nın araştırmacı titizliğinin ürünü ziyan olmuş ve Yeşim Koçak’ın bütün gayretine rağmen Melek uçamamışMELEK- Yazan: Rüstem Ertuğ Altınay, Yöneten: Jale Karabekir, Dramaturg: Nelin Dükkancı, Koreografi: Gökmen Kasabalı, Kostüm tasarım: Burcu Rahim, Işık Tasarım: Erdem Çınar, Oynayan: Yeşim Koçak.
Tiyatro Boyalı Kuş, “Melek prensesin sonu muğlak masalı” alt başlığıyla “Melek” oyununu sergilemeye başladı. Melek Kobra, 1915-1939 arasında yaşamış bir tiyatro, operet ve sinema sanatçısı. Talihsiz bir yaşamı olan Melek Kobra, bilgi kaynaklarında da ünlü besteci Muhlis Sabahattin’in kızı, ünlü besteci Neveser Kökdeş’in yeğeni, ünlü dünya güzeli Neriman Halis’in kuzeni, ünlü dublaj kralı Ferdi Tayfur’un eski eşi, ünlü primadonna Suzan Lütfullah’ın yakın arkadaşı gibi tanınmış kişilere olan yakınlığıyla tanıtılarak ikinci planda kalma bahtsızlığına uğruyor. Hani güzel olmayan bir kadını övmek gerektiğinde, “Kulakları da pek düzgün” ya da “tırnakları karanfil biçiminde” gibi ayrıntılara değinilir ya, Melek Kobra da öylesine bir ayrıntı gibi sunuluyor. Belki de kısa ömrü ve uyuşturucu alışkanlığı dışında sanatıyla ön plana çıkamamış olmasından kaynaklanıyor olabilir bu yaklaşım, bilemiyorum.
Oyun
Kapsamlı araştırmalar yapan ve bunların sonucunda aydınlatıcı kitaplar yayımlayan Gökhan Akçura, 2006 yılında sahaflarda Melek Kobra’nın üç defterlik hatıratını buluyor (anıların sahaflara düşmesi de Melek’in talihsizliğinin bir başka kanıtı) ve bunlar “Hatıratım” adıyla yayınlanıyor. Bu kitabı okuyan Rüstem Ertuğ Altınay da Melek Kobra’nın hayatını oyunlaştırmış. Daha doğrusu, herhangi bir dramaturji çalışması yapılmadan anı defterlerindeki yazılar bir monolog haline getirilip sahneye taşınmış.
Bir saati aşkın bir süre, “şu ziyaretime geldi, bu gelmedi, öteki kadirşinas değilmiş, beriki beni sevmemiş” gibi ilişkiler ve kişiler hakkında tek yanlı ve dediğim gibi umutsuz birinin hezeyanları olmaktan öteye geçmeyen bir monolog sürüyor. O dönem oyunculuk biçemine de gönderme yapmak için olsa gerek, aslında yalın ve inandırıcı oyunculuğu olan Yeşim Koçak, gereksiz bir ağdalı üslupla oynatılıyor.
Tiyatro Boyalı Kuş’un kuruluşundan bu yana sahnelediği oyunları ve yaklaşımını bildiğim için bu oyunun da iyi niyetle hayata geçirildiğinden hiç kuşkum yok. Ama un, yağ ve şeker olduğu halde helva yapılamamış, Akçura’nın araştırmacı titizliğinin ürünü ziyan olmuş ve Yeşim Koçak’ın bütün gayretine rağmen Melek uçamamış.
Oyun 25 Ekim ve 1, 8, 15 Kasım günleri saat 20:30’da Sahne Cihangir’de izlenebilir.
Sahne Cihangir: Ağa Hamamı Caddesi Taktaki Yokuşu 2B
Firüzağa Cihangir/İstanbul (0212 245 21 09 / 0542 477 27 53)
Bizim Tiyatro’da Che ve Ulrike
Bizim Tiyatro, 2013-14 döneminde Zafer Diper’in çeşitli yazılardan, belgesellerden, yaşam öykülerinden yararlanarak yazıp yönettiği “Che ve Ulrike, Ne konuşuyorsunuz Öyle“ adlı oyunu sahneleyecek. Oyun 2013 Kasım ayı sonunda Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi’nde perde açacak.
Sergilerde Gezinti
“İmkânsız Nostalji”
44A Sanat Galerisi, 24 Ekim-23 Kasım tarihleri arasında fotoğraf sanatında elli beşinci yılını kutlayacak olan A. Halim Kulaksız’ın “Nostalgia Impossibile” isimli fotoğraf sergisine ev sahipliği yapıyor. Sanatçı, bu serideki fotoğrafları için Fransız mucit Louis-Jacques-Mandé Daguerre’nin geliştirdiği ve daha sonra kendi adıyla anılan bir teknikten esinleniyor. İlk fotoğraf tekniklerinden biri olan Daguerre tekniği ile görüntüler, bakır ve gümüş alaşımlı plakalar üzerine pozlanıyor.
A. Halim Kulaksız’ın, “Nostalgia Impossibile” serisindeki fotoğrafların çıkış noktasında, günümüzün dijital devrim çağında, her görüntünün mükemmel bir şekilde üretilme uğraşının unutturduğu, klasik tekniklere olan özlem var. Klasik teknik, fotoğrafa kusurlarıyla lirik bir resimsellik kazandırıyor. Eski teknikle gelen güzel ve mutlu anıları yaşatırken, artık günümüzde ilk çıkış tekniği ile üretilmesi imkânsız olan görüntüler sunuluyor. Sanatçı, izleyicilerini imkânsız bir nostalji, “nostalgia impossibile” gezintisine çıkarıyor.
Ahmet Fetgari Sokak 44/A, Teşvikiye, ( 0212 233 33 80)
SALT’ın “on-line” sergileri Google Cultural Institute’te
SALT, araştırma koleksiyonlarından biri olan Osmanlı Bankası Arşivi’nden beş “on-line” sergiyle Google Cultural Institute’e katıldı. Osmanlı Bankası Arşivi, Türkiye’de özel bir banka tarafından kurulmuş ilk müze niteliğindeki Osmanlı Bankası Müzesi’nin nüvesini oluşturuyor. Arşiv, imparatorluğun merkez bankası ve hazinedarı olarak görev yapan kurumun öyküsünü anlatmanın yanı sıra, bir dönemin yaşam biçimini de aktarıyor ve bankanın merkezî rol oynadığı geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemlerinin az bilinen dünyasını yansıtıyor.
SALT’ın dijital sergiler kapsamında paylaşıma açtığı beş sergi, Kuruluş ve Zor Yıllar (1856-1880), Toparlanma (1881-1894), Genişleme (1895-1913), Savaş ve Kriz (1914-1920), Yeni Dengeler ve Son Söz (1921-1931) başlıkları altında toplanıyor. Bu seri, 1856’da İngiliz sermayesiyle kurulup Osmanlı bankacılık piyasasında yer edinmeye çalışan “Ottoman Bank”ın mütevazı bir özel banka olduğu yıllardan başlayarak imparatorluğun merkez bankası olduğu en güçlü yıllarını ve 1931’de Merkez Bankası’nın kuruluşuyla birlikte faaliyetlerinin mevduat toplamak ve kredi vermek gibi işlemlerle sınırlandığı tarihe kadar olan dönemi kapsıyor.
Kesişme V
x-ist 24 Ekim tarihinde, yeni ve genç yetenekleri bir araya getirdiği Kesişme adlı sergi serisinin beşincisini açıyor. Kesişme V, Engin Konuklu ve Burçin Başar’ın yepyeni yapıtlarına yer veriyor. Sergi 23 kasım’a kadar sürecek.
Galeri x-ist: Abdi İpekci Cad. Kaşıkçıoğlu Apt. No:42 D.2
Nişantaşı, İstanbul - (212) 291 77 84
Tiyatro Boyalı Kuş, “Melek prensesin sonu muğlak masalı” alt başlığıyla “Melek” oyununu sergilemeye başladı. Melek Kobra, 1915-1939 arasında yaşamış bir tiyatro, operet ve sinema sanatçısı. Talihsiz bir yaşamı olan Melek Kobra, bilgi kaynaklarında da ünlü besteci Muhlis Sabahattin’in kızı, ünlü besteci Neveser Kökdeş’in yeğeni, ünlü dünya güzeli Neriman Halis’in kuzeni, ünlü dublaj kralı Ferdi Tayfur’un eski eşi, ünlü primadonna Suzan Lütfullah’ın yakın arkadaşı gibi tanınmış kişilere olan yakınlığıyla tanıtılarak ikinci planda kalma bahtsızlığına uğruyor. Hani güzel olmayan bir kadını övmek gerektiğinde, “Kulakları da pek düzgün” ya da “tırnakları karanfil biçiminde” gibi ayrıntılara değinilir ya, Melek Kobra da öylesine bir ayrıntı gibi sunuluyor. Belki de kısa ömrü ve uyuşturucu alışkanlığı dışında sanatıyla ön plana çıkamamış olmasından kaynaklanıyor olabilir bu yaklaşım, bilemiyorum.
Oyun
Kapsamlı araştırmalar yapan ve bunların sonucunda aydınlatıcı kitaplar yayımlayan Gökhan Akçura, 2006 yılında sahaflarda Melek Kobra’nın üç defterlik hatıratını buluyor (anıların sahaflara düşmesi de Melek’in talihsizliğinin bir başka kanıtı) ve bunlar “Hatıratım” adıyla yayınlanıyor. Bu kitabı okuyan Rüstem Ertuğ Altınay da Melek Kobra’nın hayatını oyunlaştırmış. Daha doğrusu, herhangi bir dramaturji çalışması yapılmadan anı defterlerindeki yazılar bir monolog haline getirilip sahneye taşınmış.
Gerçek Melek Kobra.
Oyun Melek Kobra’nın Cerrahpaşa Hastanesi’ndeki son günlerinin dekoru içinde yer alıyor. Oyun boyunca Melek’in ağzından, deyim yerindeyse “film şeridi gibi” gözlerinin önünden geçen hayat hikâyesini dinliyoruz. Ancak anlatılanlar yaşama ve insanlara küsmüş, bütün umutlarını yitirmiş birinin buruk anıları. Bunlara yaşam öyküsü denilemez. Anı defterlerinde bunlar karalanmış olabilir, ama o kişinin yaşamı sahneye aktarılırken bir takım başka şeylerin de kotarılması gerekirdi sanıyorum. Bir saati aşkın bir süre, “şu ziyaretime geldi, bu gelmedi, öteki kadirşinas değilmiş, beriki beni sevmemiş” gibi ilişkiler ve kişiler hakkında tek yanlı ve dediğim gibi umutsuz birinin hezeyanları olmaktan öteye geçmeyen bir monolog sürüyor. O dönem oyunculuk biçemine de gönderme yapmak için olsa gerek, aslında yalın ve inandırıcı oyunculuğu olan Yeşim Koçak, gereksiz bir ağdalı üslupla oynatılıyor.
Tiyatro Boyalı Kuş’un kuruluşundan bu yana sahnelediği oyunları ve yaklaşımını bildiğim için bu oyunun da iyi niyetle hayata geçirildiğinden hiç kuşkum yok. Ama un, yağ ve şeker olduğu halde helva yapılamamış, Akçura’nın araştırmacı titizliğinin ürünü ziyan olmuş ve Yeşim Koçak’ın bütün gayretine rağmen Melek uçamamış.
Oyun 25 Ekim ve 1, 8, 15 Kasım günleri saat 20:30’da Sahne Cihangir’de izlenebilir.
Sahne Cihangir: Ağa Hamamı Caddesi Taktaki Yokuşu 2B
Firüzağa Cihangir/İstanbul (0212 245 21 09 / 0542 477 27 53)
Bizim Tiyatro’da Che ve Ulrike
Öldürülen Che Guevara (1967) ve Ulrike Meinhof (1976) yıllar sonra başka bir yerde biraraya gelirler
Bizim Tiyatro, 2013-14 döneminde Zafer Diper’in çeşitli yazılardan, belgesellerden, yaşam öykülerinden yararlanarak yazıp yönettiği “Che ve Ulrike, Ne konuşuyorsunuz Öyle“ adlı oyunu sahneleyecek. Oyun 2013 Kasım ayı sonunda Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi’nde perde açacak.
Sergilerde Gezinti
“İmkânsız Nostalji”
44A Sanat Galerisi, 24 Ekim-23 Kasım tarihleri arasında fotoğraf sanatında elli beşinci yılını kutlayacak olan A. Halim Kulaksız’ın “Nostalgia Impossibile” isimli fotoğraf sergisine ev sahipliği yapıyor. Sanatçı, bu serideki fotoğrafları için Fransız mucit Louis-Jacques-Mandé Daguerre’nin geliştirdiği ve daha sonra kendi adıyla anılan bir teknikten esinleniyor. İlk fotoğraf tekniklerinden biri olan Daguerre tekniği ile görüntüler, bakır ve gümüş alaşımlı plakalar üzerine pozlanıyor.
A. Halim Kulaksız’ın, “Nostalgia Impossibile” serisindeki fotoğrafların çıkış noktasında, günümüzün dijital devrim çağında, her görüntünün mükemmel bir şekilde üretilme uğraşının unutturduğu, klasik tekniklere olan özlem var. Klasik teknik, fotoğrafa kusurlarıyla lirik bir resimsellik kazandırıyor. Eski teknikle gelen güzel ve mutlu anıları yaşatırken, artık günümüzde ilk çıkış tekniği ile üretilmesi imkânsız olan görüntüler sunuluyor. Sanatçı, izleyicilerini imkânsız bir nostalji, “nostalgia impossibile” gezintisine çıkarıyor.
Ahmet Fetgari Sokak 44/A, Teşvikiye, ( 0212 233 33 80)
SALT’ın “on-line” sergileri Google Cultural Institute’te
Osmanlı Bankası’nın mührü
SALT, araştırma koleksiyonlarından biri olan Osmanlı Bankası Arşivi’nden beş “on-line” sergiyle Google Cultural Institute’e katıldı. Osmanlı Bankası Arşivi, Türkiye’de özel bir banka tarafından kurulmuş ilk müze niteliğindeki Osmanlı Bankası Müzesi’nin nüvesini oluşturuyor. Arşiv, imparatorluğun merkez bankası ve hazinedarı olarak görev yapan kurumun öyküsünü anlatmanın yanı sıra, bir dönemin yaşam biçimini de aktarıyor ve bankanın merkezî rol oynadığı geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemlerinin az bilinen dünyasını yansıtıyor.
SALT’ın dijital sergiler kapsamında paylaşıma açtığı beş sergi, Kuruluş ve Zor Yıllar (1856-1880), Toparlanma (1881-1894), Genişleme (1895-1913), Savaş ve Kriz (1914-1920), Yeni Dengeler ve Son Söz (1921-1931) başlıkları altında toplanıyor. Bu seri, 1856’da İngiliz sermayesiyle kurulup Osmanlı bankacılık piyasasında yer edinmeye çalışan “Ottoman Bank”ın mütevazı bir özel banka olduğu yıllardan başlayarak imparatorluğun merkez bankası olduğu en güçlü yıllarını ve 1931’de Merkez Bankası’nın kuruluşuyla birlikte faaliyetlerinin mevduat toplamak ve kredi vermek gibi işlemlerle sınırlandığı tarihe kadar olan dönemi kapsıyor.
Kesişme V
Galeri x-ist: Abdi İpekci Cad. Kaşıkçıoğlu Apt. No:42 D.2
Nişantaşı, İstanbul - (212) 291 77 84
Etiketler: Bizim Tiyatro Che Guevara Che ve Ulrike değerlendirme eleştiri Melek Melek Kobra Ne Konuşuyorsunuz Öyle sahne cihangir salt Seçkin Selvi sergi tiyatro Tiyatro Boyalı Kuş Ulrike Meinhof Zafer Diper