Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Üç kadın, üç sorun, üç çözüm

Üç kadın, üç sorun, üç çözüm

29 Ekim 2016 - 02:10
BKM'de sahnelenen 'Kadınlar, Filler, Ve Saireler', birbirlerinden habersiz yaşayan ancak erkek egemen bir toplumda kadın olarak hayatlarını idame ettirme ortak paydasında buluşan üç kadını konu alıyor
KADINLAR, FİLLER, VE SAİRELER- Yazan: Yunus Emre Gümüş, Yöneten: Özen Yula, Dekor Tasarımı: Barış Dinçel, Kostüm Tasarımı: Nalan Alaylı, Işık Tasarımı: Murat Demir, Oyuncular: Vahide Perçin, Yasemin Çonka, Açelya Topaloğlu.
 
Büyük kentte yaşıyorsanız, hele de çalışan bir kadınsanız, komşularda sabah kahvelerine, altın toplantılarına, kabul günlerine gidecek vaktiniz yoksa, aynı apartmanda oturan diğer insanları tanıma, hatta görme şansınız bile yoktur. Bir gün bakkalda hafiften gözümün ısırdığı biriyle karşılaştım ve şayet tanıdığım biriyse selam vermemek ayıp olur diye, “Sizinle bir yerden tanışıyor muyuz beyefendi?” soruma aldığım cevap bu durumu pek güzel özetler: “Beş yıldır altlı üstlü oturuyoruz hanımefendi.” 
 
“Kadınlar, Filler ve Saireler” de böyle üç kadını anlatılıyor. Hepsi çalışmasa da, farklı nedenlerden dolayı birbirlerinden habersiz yaşayıp gidiyorlar. Ama erkek egemen bir toplumda kadın olmak gibi ortak bir noktaları var. Hikâyeleri farklı koşullarda gelişip farklı köşelere varsa da, sorunları da aynı nedenden, yani erkeklerden kaynaklanıyor. Kadınların anneleriyle ilişkileri de toplumda kadınlara biçilen rolü ve bu konudaki toplumsal baskının anneler kanalıyla bile uygulandığını tanımlıyor. 
Yazarın erkek olması, bu oyunu yazma nedeninin kadınlara anlayışla yaklaşmasına mı, yoksa kendince “saçı uzun aklı kısaların” çaresizliğine biraz tepeden bakmasına mı bağlıdır, orasını kestiremiyorum. En azından kadınların erkekler olmadan da kendi dertlerine şu ya da bu şekilde deva olacağını göstermesi olumlu bir tavır.   
 
Aynı apartmanın aynı çatısı altındaki farklı yaşamlar, Barış Dinçel’in yaşam biçimlerini yorumlayan farklı renkler, farklı mobilyalar, farklı aksesuarlarla hayata geçirdiği sahne tasarımıyla yansıtılıyor. Picasso pembe, mavi dönemleri gibi Dinçel’in de çalışmalarını dönemlere ayırmak olası. Önceleri asimetri dönemiydi, son birkaç yıldır da hareketli dönem diyebileceğim, dekor parçalarının hareketiyle oyunun yorumuna katkı yaptığı bir süreç başladı. Üç kadından birinin evinde sosyal medya sembolleri, modern ve sade mobilyalar ev sahibesinin kişiliği hakkında yeterince bilgi veriyor. Diğer bir kadının çevreye duyarlılığı ev eşyasındaki ve giyim kuşamındaki doğal malzemelerde ve yalınlıkta ifadesini buluyor. Üçüncü kadının danteller ve oyalar ve biblolarla örülü yaşamı hayattan neler bekleyebilecek yapıda olduğunu da gösteriyor.
 
Açelya Topaloğlu, Yasemin Çonka ve Vahide Perçin oyunu başarıya götüren bir sacayağı oluşturuyorlar.
 
Özen Yula, değişik oyunculuk tarzları olan üç oyuncuyu müthiş bir uyum içinde buluşturan bir oyun düzeni kurmuş. Tabii buradaki başarısı, işin başında farklı tarzlardaki oyuncuları seçmiş olmasından başlıyor. Oyuncular kendi tarzları çerçevesinde oynayınca, yaşama bakış ve yaşayış biçimlerindeki farklılıklar da kendiliğinden ortaya çıkıyor ve çok doğal bir sonuca varılıyor. Ne hoppalıklar yapay görünüyor, ne abartılı oyunculuk sırıtıyor, ne de yalınlık soru işareti uyandırıyor.
 
Açelya Topaloğlu, Yasemin Çonka ve Vahide Perçin, oyun karakterlerini kusursuz oyunculuklarla ete kemiğe büründürüyorlar. Böylece karşımıza iyi yazılmış, iyi yorumlanmış, iyi oynanan bir yapım çıkıyor. Keyifle izlenen oyunu kaçırmamak gerek.
 
Bilgi: 0212. 236 18 18