Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Siz kendinize gülüyorsunuz

Siz kendinize gülüyorsunuz

19 Ekim 2018 - 10:10 | “Teftişör”de gördüğümüz ilişkilere yukarıdaki oyuncular kadar şaşırıyor muyuz, hayır.
Tiyatroadam’dan bu sezonun ilk yeni oyunu, Gogol’ün “Müfettiş”inden uyarlanan distopik bir komedya. Zaman çizelgesinde askıda kalmış bir zaman. Ulusların, dillerin ve kavramların birbirine karıştığı, bulaşık bir yer küre. “Bulaşık Uluslar Meclisi”, BUM’un teftişi altında uyumsuz bir ülke.

TEFTİŞÖR- Gogol’ün Müfettiş Eserinden;Uyarlayanlar: Irmak Bahçeci, Oğuz Utku Güneş, Ayşe Ayter, Yönetmen: Oğuz Utku Güneş, Yönetmen Yardımcısı: Ayşe Ayter, Dramaturg: Irmak Bahçeci, Koreograf: Gizem Erdem, Kostüm ve Dekor Tasarımı: Makbule Mercan, Işık Tasarımı: Ayşe Ayter, Oyun Asistleri: Uğur Aksu, Berkcan Kılıç, Yasemin İşcan, Oyuncular: Barış Yıldız, Berk Yaygın, Çağdaş Tekin, Çetin Kaya, Deniz Özmen, Ediz Akşehir, Gökhan Azlağ.

 

“Müfettiş” bir yanlışlıklar komedisidir. Yanlış bir haberden hareket eden taşra kasabasının eşrafı ve memurları, unutulmuşluğun rehavetinden sıyrılıp paniğe uğrayınca, yıllardır su yüzüne çıkmamış çıkar ilişkileri, yolsuzluklar, küçük hesaplar ortaya dökülür.

 

 

Tiyatroadam bu oyunu şu sözlerle sunuyor:

 

 

 

“Bu geri kalmış üçüncü dünya distopya ülkesinin “Bâşı” ve “Mâkamları”, kimliği gizli bir Teftişör’ün kente geldiği istihbaratıyla sarsılırlar ve bir otelde konakladığını öğrendikleri bu adamı her şeyin yolunda gittiğine inandırmak için harekete geçerler. Peki acaba, Gogol Search’de ‘var bile olmayan’, kendine ‘Yürüyen Çiçek’ diyen ve ‘Karıncası’ ile aynı odada kalan bu adam olağan bir ademoğlu mudur; yoksa içten kaynamalı bu plaj topu ülkesini gerçekten de BUM’layacak olan üst düzey bir Teftişör mü? Kim bilir?  Gogol bilir. Gogol ise bildiğini oyun içindeki sözleriyle açıklıyor: "Ne gülüyorsunuz? Siz kendinize gülüyorsunuz!" 


 

 

Oyun ve Yorumu

Cebidelik mi, dolandırıcı mı, çaresiz mi sorularını uyandıran bir adam ve yanında çalışan adamı, arkadaşı ya da yandaşı olan biriyle ücra bir yer küreye geliyor.

 

Coğrafi bir küreyle bile gösterilmeyip plaj topuyla simgelenen bir küre. Adamın bir merkezden görevlendirilen “Teftişör” olduğu söylentisi yayılıyor ve Gogol’ün metni teftişör yaklaşımı içinde aktarılıyor.

 

Hanukkah dansını çağrıştıran mizansenler de var oyunda
 
 
 
Evet, Tiyatroadam topluluğunun yetenekli ekibi, kendi deyimleriyle “Müfettiş”i yolundan çıkararak, 7 oyuncu için distopik bir yer küreye uyarlamış. Büyük bir coşkuyla da oynuyorlar.

 

Ne var ki, oyundan biraz karamsar ayrıldım. Madem iyi uyarlanmış, iyi oynanan bir oyun diyorsun, o zaman ne diye karamsarlıktan söz ediyorsun, diye sorarlar adama.  Bunun cevabı var: Çıtanın yüksekliği. Tiyatroadam bugüne kadar öyle bilinçli, öyle güzel, öyle başarılı işler yaptı ki, beklenti çıtamız her oyunlarında yükseldi.

 

İster Müfettiş olsun ister Teftişör flört işin fıtratında var.
 
 
 
Teşbihte hata olmaz denir ya, ben de öyle bir benzetme yapmak zorunda hissediyorum kendimi. Büyük firmalar çoğunlukla bir alt marka oluşturarak, daha ucuz, daha kolay sürüm yapacak ürünlere yönelirler. Aynı durum yayın dünyasında da geçerlidir. Belirli bir çizgide yayın yapan bir yayınevi o çizgisini sürdürürken bir alt marka ile popüler kültüre daha yakın, çok-satar olabilecek kitapları da yayımlayabilir.

 

 
 
 
İşte beni etkileyen bu çağrışım oldu. Yoksa Gizem Erdem’in saniye sektirmeyen koreografisine, Makbule Mercan’ın dikkat çeken dekor ve kostümlerine, oyuncuların canla başla oyunculuğuna söylenecek söz yok.

 

Acaba diyorum, bana olumsuz gelen,  güldürü öğesini katmerli hale getiren anlayış mıydı? Oyun kendi iskeleti ve çerçevesi içinde zaten başlı başına her türlü güldürü niteliğine sahip. Bunu o şekilde oynamak yerine, komikliği katlayıp şive ve hüner gösterileri eklemek mi olumsuz yaklaşım olmuş? Her şeyden önce komik öğe olarak şive kullanmak bana ayrımcılık gibi geliyor. Ucuz televizyon dizilerinde ya da showlarında öteden beri uygulanan bu yöntem, birilerini ötekileştirerek, aşağılayarak gülünçleştirmektir. Uyarlanan distopya, yapması gereken çağrışımları yapıyor zaten. Bunu şiveye abanarak yerelleştirme çabasını aykırı buldum. Ya da bir kişiye iki rolü karşılıklı konuşturarak oynatma gibi hüner gösterisine ne gerek vardı diyorum.

 

Ama bu oyun tutar mı, tutar. Tıpkı çok-satar romanların çok satması gibi. Çünkü biz aslında “kendimize gülüyoruz.” Ağlanacak halimize gülmeye alıştırılıyoruz giderek. Bu uyarlama da Tiyatroadam’ın diğer oyunlarında alkışladığımız bilinçlendirme yerine, seyirciyi ve kitleleri alıştırma yöntemine daha yakın geldi. Bu yaklaşım, uyarlama ekibinden mi yoksa yönetmenden mi kaynaklandı bilemem, ama belki biraz törpülense iyi olur sanıyorum. Çıtamızın yüksekliğini olduğu yerde tutalım.