Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Seyyar Sahne’de “Trom”

Seyyar Sahne’de “Trom”

18 Aralık 2015 - 11:12 | Hakan Emre Ünal çok başarılı bir performans gösteriyor
Roland Topor'un iki kişilik "Masanın Altında" oyununun Seyyar Sahne tarafından tek kişilik bir metine dönüştürülmüş hâli "Trom", dramaturgisi, rejisi ve oyunculuğuyla profesyonel bir çalışma
TROM-  Roland TOPOR’un ‘Masanın Altında’ adlı metninden hareketle yazan ve oynayan: Hakan Emre Ünal, Dramaturg ve yöneten: Senem Donatan, Proje Asistanı: Serhat Gücüm.
 
Fransız sürrealist oyun yazarı, ressam, şair, yönetmen ve film yapımcısı Roland Topor’un günümüz dünyasında bireyin yalnızlaşmasını anlatan ve özgün adı “L'hiver sous la table / Masanın Altında” olan iki kişilik oyununu, tek kişilik bir metin haline getiren Seyyar Sahne, oyuna yaklaşımını şu sözlerle ifade ediyor:
 
“Sahnede ve hayatta kendi olmayı kendine mesele edinen bir oyuncu, Roland Topor’un ‘Masanın Altında’ adlı oyun metnini tek başına anlatmaya karar verir. Zira oyuncu, ”Masanın Altında” oyununun başkarakterini kendine benzetmektedir. Oyuncu teatral hünerlerini kullanarak kendi hayalindeki ‘Masanın Altında’ oyununu seyircilere anlatmaya çabalarken, oyunla ve hayatla kurduğu takıntılı ilişkiyi de açık eder.”
 
Senem Donatan’ın özenli dramaturgi çalışması ve zeki buluşlara dayanan rejisiyle karşımıza çıkan oyunun, her şeyden önce son derece profesyonel bir düzeyde olduğunu belirtmek isterim. 
 
Bir tek kişi ve bir tek bavulla bir kişinin bütün dünyasını yansıtan bu oyunu yazan ve oynayan Hakan Emre Ünal’a gelince, onu izlemek gerektiğini vurguluyorum. Elinde bir eski bavulla, yalınayak olarak sahneye giren Ünal, o bavulu hem aksesuar, hem dekor olarak kullanmayı başarıyor. Bavulu başının üzerine kaldırdığında alt kattaki kişiyi canlandırırken, bavulu aşağıya doğru indirip üst kattan alt kata bakmasını biliyor. Bavuldan çıkan bir minik saksı, koca bir orman oluyor neredeyse. 
 
 
Hakan Emre Ünal, kolayca hinliğe kaçabilecek nitelikteki oyun yapısını, yüzündeki masum bir şaşkınlık ifadesiyle saf bir anlatıma dönüştürüyor. Yalın oyunculuk biçemi sayesinde seyirciyle yakın ilişki kurarak, göz göze gelerek,  hatta doğrudan hitap ederek, izleyicileri de oyunun akışına katmayı başarıyor. Dahası, bir göçmeni canlandırırken, çok sıradan gelişmelerden söz ediyormuş gibi, satır aralarında göç olgusunu, güncel siyaseti, bireyin yabancılaşmasını da abartmadan aktarmasını biliyor.
 
Oyuna adını veren Trom sözcüğü, 'nedensiz bir gülümseme' olarak kullanılıyor ve oyun boyunca dudaklarımıza nedensiz bir gülümseme iliştirmeyi başarıyor. 
 
 
 

Bo Sahne’de Son Zenne

 
 
Levent Özdilek’in genel sanat yönetmeni olduğu Bo Sahne’nin yeni yapımı “Son Zenne”, özellikle kırsal kesimde yaygın geleneği, uzun geçmişi olan “zenne” olgusunu irdeliyor ve acı ile dans eden hayatların, hayatın içinde yanlarından geçtiğimiz, 'öteki' ilan etmenin doğurduğu sonuçları tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriyor. Nilüfer Bıyıklı’nın öyküsünden hareketle Serdar Saatman’ın yazıp yönettiği oyunda Hümeyra’nın seslendirdiği “Gidemediklerimiz” ve Zümrüt Şahin’in seslendirdiği, sözü-müziği de kendisine ait “Son Zenne” şarkıları yer alıyor. Dekor ve kostüm tasarımını Oğuz Şahin’in, ışık tasarımını Onur Alagöz’ün yaptığı oyunun koreografisi Uğur Can Arıkan imzasını taşıyor.
 
“'Son Zenne'nin oyuncuları Yarkın Ünsal, Sevtap Özaltun ve Cansu Fırıncı. 'Son Zenne’ isimsiz kahramanların oyunu... Ucuz bir müzikholün bodrum katında yaşayan Zenne, ona sığınan Nesime ve hayatlarını altüst eden Şahin. Ötekileştirilenlerin yansıması; hayatın içinde, yanlarından geçtiğimiz, hiçbir zaman yaşamlarını merak etmediğimiz insanların derinlemesine incelendiği, toplumsal dışlamanın, bir insanı “öteki” ilan etmenin, onu yok saymanın doğurduğu sonuçlar. Heteroseksüel toplum yapısının bir erkeği, bir kadını ve bir eşcinseli, yani bireyleri ne hale getirdiği tüm çıplaklığı ve çarpıcılığı ile sahnede.  ‘Son Zenne’ dilerim kalbinize dokunur!"
Serdar Saatman
 
“Hayatımızın içinden geçenler... üçü de tanıdık! Çok yakınımız da olsa görmezden geldiklerimiz, hatta yok saydıklarımız ama asla kaçamadıklarımız... Çünkü onlar da biziz, hepimizden birer parçadır onlar.Onlar demek bile ayıbımız; insanız çünkü, aynı hamurdan yoğrulduk farkında mısınız?"
Levent Özdilek
 
“Her türlü pislik iş! Kaç kişiye sattın ulan beni! Kaç kere çıkıp göbek attım pis heriflere! Ne duygunuz varsa tatmin ediyorsunuz! Sonra huzurlu yuvalarınıza karılarınıza, çocuklarınıza, gidiyorsunuz!"
Zenne
 

Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı

başarıyla devam ediyor

 
 
Tiyatroadam, Bertolt Brecht’in  “Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı” adlı oyununu, Yücel Erten çevrisi ve Ümit Aydoğdu rejisiyle, Epik Tiyatro’nun özüne uygun, çağdaş bir yorumla oynamaya bu sezon da devam ediyor.
 
“Arturo Ui bir kişi değil. O yalnızca bir çerçeve. Büyük ve küçük çıkarların yan yana gelmesiyle oluşan bir resim çerçevesi. Çerçevenin içindeki resimler değişebilir, değişti de. Dün değişti bugün değişiyor ve yarın da değişecek. Tıpkı insanlık tarihi boyunca dünyanın başına bela olan pek çok resim gibi. Hitler mesela; kim diyebilir ki ya da hanginiz diyebilirsiniz ki Hitler olmasaydı onca yıkım, kıyım olmazdı. Emin olun o olmasaydı da o çerçeve boş kalmazdı. İşte bu yüzden; Kişilerin yoktur bir önemi çerçevelerdir var eden o dönemi. Alın işte yan yana koyduk iki hikâyeyi. Ama siz de görün resmi değil, onu içine alan çerçeveyi,” diye tanıtılan bol ödüllü oyun Akatlar Kültür Merkezi, Ortaköy Afife Jale Sahnesi, Kadıköy Halk Eğitim Merkezi ve Caddebostan Kültür Merkezinde dönüşümlü olarak oynanacak. Oyun tarihleri ve salonları için (0507) 116 18 18 no.lu telefonla iletişim kurulabilir.
 
 

‘’YeniAralık/ New Space’’2015

 
18 Aralık 2015 – 6 Ocak 2016
 
 
Galeri Soyut’un 2011’den itibaren düzenli olarak gerçekleştirdiği “Küçük Şeyler” sergileri “Yeni Aralık” etkinliğine doğru evrilirken kapsamını genişletip konseptini değiştirdi. Türkiye’nin dört bir yanındaki üniversitelere kapılarını aralayan Galeri Soyut, kariyerinin başındaki genç sanatçılar için sanat ortamına girişte güvenli bir eşik olmaya devam ediyor.
 
Her biri 25×25 cm boyutlarında olan yüzlerce eserin bir araya geldiği bu etkinlik sanatçıları yüzeyle yeniden yüzleşmeye teşvik ederken izleyicileri de “boyut” ve “değer” kavramları üzerinde tekrar düşünmeye davet ediyor.