Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Sadri Alışık Tiyatrosu’nda ''Küçük Adam'' revüsü
Sadri Alışık Tiyatrosu’nda ''Küçük Adam'' revüsü
05 Ocak 2013 - 07:01Hans Fallada’dan Yılmaz Onay’ın uyarladığı oyun, kabare/varyete biçiminde sergileniyorKÜÇÜK ADAM NE OLDU SANA?- Yazan Hans Fallada, Uyarlayan: Yılmaz Onay, Yöneten: Barış Erdenk, Müzik: Cevanşir Guliyev, Müzik Direktörü: Ozan Çoban, Koreografi: Sibel Erdenk, Dekor: Aykut Dereli, Kostüm: Funda Sarı/ Serra Kefeli, Işık: Cengiz Özdemir, Oynayanlar: Songül Öden/ Deniz Celiloğlu/ Gülsen Tuncer/ Metin Büktel/ Eser Karabil/ Ayhan Anıl/ Arzu Kaya Hazman/ Yiğit Pakmen/ Utku Demirkaya/ Cem Güler/ Ece Müderrisoğlu/ Elif Çakman/ Engin Demircioğlu/ Özlem Özkoşar/ Sinem Erten/ Sevda Can.
Sadri Alışık Tiyatrosu, Hans Fallada’nın “Küçük Adam Ne Oldu Sana?” adlı ünlü romanını Yılmaz Onay’ın uyarlamasıyla sahneye getirdi. Türkiye’deki okur romana uzun zamandır aşina. Salah Birsel, “Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu” kitabında “Bu Küçük Adam terimi Hans Fallada'nın 1938 yıllarında Türkçeye çevrilen Küçük Adam Ne Oldu Sana? adlı romanından sonra ortalarda dolaşmaya başlamıştır,” diyerek romanın Türkçede yetmiş dört yıllık bir geçmişi olduğunu belgeler. 1992’de Tankred Dorst’un, 1996’da Julian Forsyth’ın tiyatroya uyarladığı yapıtı Yılmaz Onay 2002 yılında uyarlamış, İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda kendisi yönetmiş ve oyuncularına ödüller getiren (anne rolündeki Işıl Yücesoy- Afife En Başarılı Kadın Oyuncu Ödülü) başarılı bir yapım gerçekleştirmişti.
“Küçük Adam Ne Oldu Sana”, iki dünya savaşı arasında Almanya’nın ağır bir savaş çöküntüsü, büyük ekonomik sorunlar ve toplumsal karmaşa içindeki dönemini ve bu koşulların Nazizmi adım adım iktidara taşıdığı süreci konu edinir. Aymaz bir burjuva ailenin oğlu, emekçi sınıfından bir kızla evlenir ve burnu havada burjuvazi için bu kabul edilemez evliliğin sonucunda yoksulluğa düşer, işsiz kalır, annesinin yardımına muhtaç duruma gelir. Olay örgüsü kabaca bu olan oyunda bilinçsiz orta sınıfın simgesi Küçük Adam, şöyle tanımlanır:
“Tıkamak kulaklarını
yummak gözlerini
ve kısmak sesini
oyna
küçük adam
oyna üç maymunu”
Yabancı gelmedi, değil mi? “Ben ekmek partisindenim”, “Beni sokmayan yılan bin yaşasın” gibi özdeyişler dünyada sadece Türkçede olduğuna göre yadırganacak bir durum yok. O yüzden Brecht’in “Tarafsız olan karşı tarafa hizmet eder” sözünü hiç anlamaz bizim seyircimiz ve okurumuz. “Yetmez ama…”cılarımız. Kömüre, makarnaya, fasulyeye tavlananlarımız.
Neyse, lafı uzatmamalı. Asıl söylemek istediğim, sahnede bu atmosferi görememiş olmam. Galiba son zamanlarda yaygınlaşan yeni bir anlayışla, yani eğlendirici, göz okşayıcı, hatta göz boyayıcı oyun anlayışıyla tuhaf bir dramaturji yapılmış olsa gerek. Örneğin daha önce oyuncusuna ödül kazandıran anne rolü, usta oyuncu Gülsen Tuncer’in neredeyse birkaç repliğine indirgendiği bir budamaya uğramış gibi görünüyor. Tabii nazizmin, faşizmin ayak seslerini duymak hiç mümkün değil, belki varyete müziğinin yüksek frekansı yüzünden kulaklarımıza erişemiyordur.
Yönetmen Barış Erdenk, sunum yazısında, “Oyun bir kabarede şarkılar ve danslar ile birlikte anlatılır. Böylece seyircinin ana hikâye ile tam bir özdeşlik kurmasının önüne geçilmesi hedeflenir,” diyor. Herhalde “yabancılaştırma etmeninden” söz etmek istedi. Ama bildiğim kadarıyla “yabancılaştırma”, izleyicinin kendini özdeşleştirmeden bir dış gözle, bir bilinç gözüyle anlatılanları algılamasını “hedeflemek” zorundadır. Yoksa jartiyerli güzel bacakların daniskası Moulin Rouge’da var, oraya gidilir, pekâlâ da eğlenilir.
Başka oyunlarda izlediğim başarılı oyuncu Deniz Celiloğlu da burada fazlasıyla gölgede bırakılmış. Sanki bu oyun, bir tek oyuncunun sivrileceği, diğer bütün sanatçıların yardımcı oyuncu konumunda olacağı biçimde kotarılmış. Amaç bu idiyse, o amaca başarıyla ulaşılmış. Eğlendirici, bol danslı, bol şarkılı, hareketli bir varyete ortaya çıkmış.
Oyunun akışını ciddi biçimde köstekleyen, “açıl susam açıl” (üstelik kolayca açılamayan) panolardan oluşan dekora da daha pratik bir çözüm getirilse iyi olurmuş. Emek veren bütün oyuncuların emeğini saygıyla selamlıyorum.
Kandemir Konduk’tan “Yeni Yasaklar”
Kandemir Konduk, yıllar önce Zeki Alasya - Metin Akpınar ikilisinin, Devekuşu Kabare Tiyatrosu’yla sahneye koyduğu ve büyük ilgi gören “Yasaklar”ın ardından yıllar sonra, bu kez “Yeni Yasaklar” ile izleyiciyi gülerken düşündürmeye devam ediyor! Günümüzdeki çeşit çeşit yasakların eleştirel komedisini yapan bu yeni oyunda, usta ve genç oyuncular birlikte rol alıyor.
Roots Sanat tarafından sahneye konan “Yeni Yasaklar”, kimi yasaklardan iyice bunalan ama “yasak olduğu için” ağzını açamayanları çok güldüren bir kahkaha tufanı yaratıyor.Kayra Şenocak’ın yönettiği “Yeni Yasaklar”da, usta oyuncuların yanı sıra birçok genç oyuncu da tiyatro severlerle buluşuyor. İlhan Daner, Kayra Şenocak, Okan Sağlam, İdil Vural, Ferhat Uçar, İzzet Başlak, Burcu Akyürek, Senem Gündüz, Duygu Kaya, Taner Karahancı, Cansu Demirci ve Rabia Tutal’ın birlikte rol aldığı oyunun müziklerini Seçil Akın hazırladı.
Sadri Alışık Tiyatrosu, Hans Fallada’nın “Küçük Adam Ne Oldu Sana?” adlı ünlü romanını Yılmaz Onay’ın uyarlamasıyla sahneye getirdi. Türkiye’deki okur romana uzun zamandır aşina. Salah Birsel, “Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu” kitabında “Bu Küçük Adam terimi Hans Fallada'nın 1938 yıllarında Türkçeye çevrilen Küçük Adam Ne Oldu Sana? adlı romanından sonra ortalarda dolaşmaya başlamıştır,” diyerek romanın Türkçede yetmiş dört yıllık bir geçmişi olduğunu belgeler. 1992’de Tankred Dorst’un, 1996’da Julian Forsyth’ın tiyatroya uyarladığı yapıtı Yılmaz Onay 2002 yılında uyarlamış, İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda kendisi yönetmiş ve oyuncularına ödüller getiren (anne rolündeki Işıl Yücesoy- Afife En Başarılı Kadın Oyuncu Ödülü) başarılı bir yapım gerçekleştirmişti.
“Küçük Adam Ne Oldu Sana”, iki dünya savaşı arasında Almanya’nın ağır bir savaş çöküntüsü, büyük ekonomik sorunlar ve toplumsal karmaşa içindeki dönemini ve bu koşulların Nazizmi adım adım iktidara taşıdığı süreci konu edinir. Aymaz bir burjuva ailenin oğlu, emekçi sınıfından bir kızla evlenir ve burnu havada burjuvazi için bu kabul edilemez evliliğin sonucunda yoksulluğa düşer, işsiz kalır, annesinin yardımına muhtaç duruma gelir. Olay örgüsü kabaca bu olan oyunda bilinçsiz orta sınıfın simgesi Küçük Adam, şöyle tanımlanır:
“Tıkamak kulaklarını
yummak gözlerini
ve kısmak sesini
oyna
küçük adam
oyna üç maymunu”
Yabancı gelmedi, değil mi? “Ben ekmek partisindenim”, “Beni sokmayan yılan bin yaşasın” gibi özdeyişler dünyada sadece Türkçede olduğuna göre yadırganacak bir durum yok. O yüzden Brecht’in “Tarafsız olan karşı tarafa hizmet eder” sözünü hiç anlamaz bizim seyircimiz ve okurumuz. “Yetmez ama…”cılarımız. Kömüre, makarnaya, fasulyeye tavlananlarımız.
Neyse, lafı uzatmamalı. Asıl söylemek istediğim, sahnede bu atmosferi görememiş olmam. Galiba son zamanlarda yaygınlaşan yeni bir anlayışla, yani eğlendirici, göz okşayıcı, hatta göz boyayıcı oyun anlayışıyla tuhaf bir dramaturji yapılmış olsa gerek. Örneğin daha önce oyuncusuna ödül kazandıran anne rolü, usta oyuncu Gülsen Tuncer’in neredeyse birkaç repliğine indirgendiği bir budamaya uğramış gibi görünüyor. Tabii nazizmin, faşizmin ayak seslerini duymak hiç mümkün değil, belki varyete müziğinin yüksek frekansı yüzünden kulaklarımıza erişemiyordur.
Yönetmen Barış Erdenk, sunum yazısında, “Oyun bir kabarede şarkılar ve danslar ile birlikte anlatılır. Böylece seyircinin ana hikâye ile tam bir özdeşlik kurmasının önüne geçilmesi hedeflenir,” diyor. Herhalde “yabancılaştırma etmeninden” söz etmek istedi. Ama bildiğim kadarıyla “yabancılaştırma”, izleyicinin kendini özdeşleştirmeden bir dış gözle, bir bilinç gözüyle anlatılanları algılamasını “hedeflemek” zorundadır. Yoksa jartiyerli güzel bacakların daniskası Moulin Rouge’da var, oraya gidilir, pekâlâ da eğlenilir.
Songül Öden, Emma Morschel ve baş dansçı
rolünde
Çağımızın “yönetmen tiyatrosu çağı” olduğu söylenir ya, bu tanım yönetmene oyunun özünü göz ardı etme özgürlüğünü vermez. Bu yaklaşım, bazı yerlerde klasik yapıtların öğrenciler için yapılan “hafifletilmiş” baskılarını çağrıştırıyor. Bazı şeyler fazla hafife alınmamalı.rolünde
Başka oyunlarda izlediğim başarılı oyuncu Deniz Celiloğlu da burada fazlasıyla gölgede bırakılmış. Sanki bu oyun, bir tek oyuncunun sivrileceği, diğer bütün sanatçıların yardımcı oyuncu konumunda olacağı biçimde kotarılmış. Amaç bu idiyse, o amaca başarıyla ulaşılmış. Eğlendirici, bol danslı, bol şarkılı, hareketli bir varyete ortaya çıkmış.
Oyunun akışını ciddi biçimde köstekleyen, “açıl susam açıl” (üstelik kolayca açılamayan) panolardan oluşan dekora da daha pratik bir çözüm getirilse iyi olurmuş. Emek veren bütün oyuncuların emeğini saygıyla selamlıyorum.
Kandemir Konduk’tan “Yeni Yasaklar”
Roots Sanat tarafından sahneye konan “Yeni Yasaklar”, kimi yasaklardan iyice bunalan ama “yasak olduğu için” ağzını açamayanları çok güldüren bir kahkaha tufanı yaratıyor.Kayra Şenocak’ın yönettiği “Yeni Yasaklar”da, usta oyuncuların yanı sıra birçok genç oyuncu da tiyatro severlerle buluşuyor. İlhan Daner, Kayra Şenocak, Okan Sağlam, İdil Vural, Ferhat Uçar, İzzet Başlak, Burcu Akyürek, Senem Gündüz, Duygu Kaya, Taner Karahancı, Cansu Demirci ve Rabia Tutal’ın birlikte rol aldığı oyunun müziklerini Seçil Akın hazırladı.
Etiketler: Deniz Celiloğlu Devekuşu Kabare Gülsen Tuncer Hans Fallada Kandemir Konduk Küçük Adam Ne Oldu Sana müzikal Revü Roots sadri alışık tiyatrosu Seçkin Selvi Songül Öden Varyete Yeni Yasaklar Yılmaz Onay