Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Pastırma gel dedi sucuk, bu da işte böyle bir “Woyzeck”

Pastırma gel dedi sucuk, bu da işte böyle bir “Woyzeck”

28 Ekim 2017 - 09:10 | Korhan Başaran Woyzeck rolünde usta dansçılığını vücut diline dönüştürüyor
Oyun, Aktarıcı’nın sorgulatan sorusu ile bitiyor: “Evet”te “hayır” mı suçlu yoksa “hayır”da “evet” mi suçlu?” Böylece oyunun sonu ve Woyzeck’in yaptıklarının muhakemesi izleyiciye bırakılıyor
WOYZECK MASALI- Yönetmen: Erdal Beşikçioğlu, Koreograf: Binnaz Dorkip, Kompozitör ve Librettist: Onur Yüce, Yönetmen Yardımcısı: Elvin Beşikçioğlu, Repetitör: Evrim Akyay, Korrepetitör: Murat Köselioğlu, Dekor: Barış Dinçel, Işık: Mustafa Bal, Yönetmen Asistanı: Selin Tekman,  Oynayanlar: Korhan Başaran, Gizem Erden, Melih Efeçınar, Berkan Şal, Ömer Akgüllü, Kıvanç Kürkçü, Buğra Uğur, Onur Erolus, Güneş Uydaş, Neslihan Dönmez, Merve Kaya, Ezgi Sonkuş, Beste Tok, Derin Beşikçioğlu, Zülal Süer, Ayşegül Aslan, Ceylan Batı, Dilan Düzgüner, Ceren Aydın, Beril Özortakçılar, Sena Kelahmet, Ezgi Acıoğlu, Nazlı İnan, Sonay Eren, Ulaş Narlı, Metehan Kuru, Kaan Altay Köprülü, Orçun Ertaman, Eren Akova, Talha Sezer, Korhan Karabal, Furkan Yazıcı, Ozan Gökçe, Müzisyenler: Müjde Kızılkan(Solist),  Metehan Güler (Solist), Süleyman Bağcıoğlu(Gitar), Barış Menküer(Davul), Murat Köselioğlu(Klavye),  Mehmet Öztürk (Bass).
 
Tatbikat Sahnesi, Georg Büchner’in önemli oyunu “Woyzeck”i bir Rock Müzikal olarak sahneliyor. Müzisyenlerin sahnenin arka bölümünde üst üste sıralanan kum torbalarından yapılmış bir platform üzerine yerleştirildiği oyunun dekorunu Barış Dinçel’in metalden yaptığı bir iç etek oluşturuyor. Aynı iç etek yaklaşımını koronun kostümlerinde de görüyoruz. 
 
Yoksul bir asker olan Woyzeck’in yaşamındaki tek değerli şey Marie’dir. Yeni doğan bebeğine ve Marie’ye bakabilmek için yüzbaşının aşağılayıcı isteklerine hizmet etmeye, askeri doktorun Nazi toplama kamplarındaki Walter Jones, Josef Mengele vb. doktorların uyguladıklarına benzer  deneylerine kobaylık yapmaya katlanır.  Bu üst kurgu içinde Woyzeck oyunu acımasız, baskıcı ve yozlaşmış yönetimlere ve adaletsiz toplum düzenine direnemeyen bir kişinin öyküsü üzerinden, toplumsal çaresizliği, yoksulların suçluluğa mahkûm oluşlarını ve ahlak kavramını irdeler. 
 
Rock müzikalin kompozitörü ve librettisti Onur Yüce de, “İnsan ne içindir?” sorusuna “Eğer tanrı insanı yaratmasaydı…” ve “ Eğer tanrı insanın içine utanma denen duygunun tohumunu ekmeseydi…” diye başlayan yanıtlarda “insan”ın kimlerin işine yaradığını, kimler tarafından kullanıldığını sorguluyor.
 
Gizem Erden ve Melih Efeçınar oyunun göz dolduran sanatçıları.
 
Büchner, “Woyzeck”i tamamlayamadan öldüğü için o zamandan bu yana oyunu sahneleyen her topluluk oyunun sonunu kendi yorumuyla gerçekleştirmiş. Ama oyunun modern tiyatronun temel direklerinden biri olduğu görüşü tiyatro alanında herkesçe benimsenmiş.  
 
Örneğin The Guardian gazetesinde 1971’den bu yana eleştiri yazdığı için İngiltere’nin en uzun süreli eleştirmeni diye tanımlanan Michael Billington, çok tutarlı bir yorumla yazdığı “Woyzeck ilk modern oyun mu” başlıklı yazısında özetle şöyle diyor: “Woyzeck, yaşamlarımızın sosyal ve çevresel koşullarca belirlendiği görüşünü öne sürdüğü için gerçekten modern oyun tanımını hak eden ilk yapıttır. Bu özelliği hem biçiminden hem özünden kaynaklanır. Kısa epizotlardan oluşması, bir anlamda epik tiyatronun öncüsü niteliğindedir. Büchner 1834’te yazdığı bir mektupta bu görüşü açıkça ortaya koyar: ‘İnsanları zekâları ve eğitimleri nedeniyle hiç küçümsemem, çünkü kimse aptal ya da suçlu olmayı kendisi seçmez.’ Woyzeck gerçekçi bir tragedya, sert bir toplum eleştirisi, özgür irade ve determinizm üzerine bir sorgulamadır. Oyuna nereden bakarsanız her seferinde farklı bir görünüm sunar.”
 
Oyun her ne kadar her yorumcuya göre farklı yaklaşımla sahnelenme olanağı sunsa da genel görüş, oyunun en çok ufak mekânlarda, izleyiciyle yakın alanlarda oynandığı zaman etkili olduğudur. Nitekim Robert Wilson Kopenhag, Betty Nansen Tiyatrosu’nda Woyzeck’i sahneleyeceği sırada Michael Billington şu soruyu gündeme getiriyor: “Woyzeck yorumunu bekleyen en büyük sınav, Wilson’ın fotoğraf anlayışıyla görselliği öne çıkarmasının oyunun özündeki gerçekçiliği aktarmayı başarıp başaramayacağıdır.” Bu soru (orkestrayı tıpkı Wilson gibi arka planda bir yükselti üzerine yerleştiren) Beşikçioğlu’nun yorumu için de bire bir geçerli. 
 
Bon pour Ankara
 
Tatbikat Sahnesi geçtiğimiz tiyatro döneminde Ankara’da sahnelediği “Woyzeck”i bu yıl farklı bir ekiple İstanbul izleyicisinin karşısına çıkardı. Oyunu “İnsan nedir? ‘Biraz toprak, biraz toz, biraz et, biraz kan’ mı? İnsanı ‘insan’ yapan nedir? Georg Büchner, dünya tiyatro literatürünün en önemli oyunlarından biri olan Woyzeck’te ‘insan olmak’ olgusunu; erdem, ahlâk ve iyilik kavramları üzerinden sorguluyor. Her zaman zorunlu ve haklı görülen savaşta; yoksulluk, sınıf farklılıkları, toplum baskısı içinde, insan daha fazla uçuruma sürüklenmeden insan olabilmeyi ve insan kalabilmeyi ne kadar başarır? Gerçekliğin saptığı böyle kaypak bir dünyada insan ne içindir?” sözleriyle sunan Tatbikat Sahnesi’nin bu sunumdaki görüşleri seyirciye ne kadar aktarabildiği hayli su götürür. 
 
 
Yönetmen Beşikçioğlu kendisiyle röportaj yapan Selay Sarı’nın  “Woyzeck Masalı”na bir sezon aradan sonra devam etme kararını size kim verdirdi?” sorusunu “Savaşın yalnızlaştırdığı kadınlar, tabii ki. Orta Doğu’da bitmek tükenmek bilmeyen ‘erk’ kavgası ve bu erk kavgasının sonunda yalnızlaşan kadınlar ve çocuklar. Savaşı bir kez daha gözden geçirmek gerektiğine inandığım için, kendi içerisindeki ana fikri hâlâ gündemde olduğu için devam etmesi gerektiğine inandım,” diye yanıtlıyor. Ne var ki, Diken Gazetesi’nde 30.05.2014’te yayınlanan “Tarihin en acımasız insan deneyleri” başlıklı yazıdaki fotoğraflardan birini çok doğru bir göndermeyle afiş görseli olarak seçen Tatbikat Sahnesi’nin yapımında ne savaşın yalnızlaştırdığı kadınları görebildik, ne de Woyzeck’i cinayet işlemeye götüren süreci.
 
Erdal Beşikçioğlu, o röportajda her ne kadar ““Entelektüel, ‘Woyzeck’i bilen bir dimağın, Tatbikat Sahnesi’nin Woyzeck Masalı’ndan daha büyük bir keyif alacağına inanıyorum” diyerek izleyicilerin entelektüel düzeyine kendince bir 'challenge' getirse de, oyun Robert Wilson’ın görsel ağırlıklı yorumlarını kanıksamış olan İstanbul seyircisini fazla şaşırtmadı. 
 
İletişim: 0533. 434 94 76
 

"Akşam Yemeği"

 
 

Masada iki evli çift ve devasa bir sır var

 
 
Semaver Kumpanya Herman Koch’un aynı adlı hikâyesinden Keen Prins’in uyarladığı ve Volkan M.Sarıöz’ün yönettiği “Akşam Yemeği” oyununu IKSV’nin düzenlediği 21. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında 15 Kasım akşamı Semaver Kumpanya Çevre Tiyatrosu’nda seyirciyle buluşturacak.
 
Şık bir restoranda bir akşam yemeği. Masada iki evli çift ve devasa bir sır var. Mönüde ise leziz yemekler, şarabın yanı sıra orta sınıfın ikiyüzlü ahlak anlayışı ve konforunu kaybetme korkusu. Bir bankamatik kulübesine uyumak için sığınmış evsiz bir kadın iki genç tarafından önce dövülmüş ardından yakılarak öldürülmüştür. İki kuzen olan Rick ve Michael işledikleri bu cinayeti Michael’in babası Paul’ün yönlendirmesi ile bir sır olarak saklamaya karar vermişlerdir. Oyun, bir cinayet olayı üzerinden küçük bir aileye odaklanarak aslında toplumsal yaşamın nasıl işlediğini, kendini şiddet ile nasıl var ettiğini irdeliyor. Mutlu bir aile olmanın püf noktası belki de birkaç sırra sahip olmaktan geçmektedir!
 
Oyunun dramaturgu Bilgesu Kasapoğlu, oyuncuları Mustafa Kırantepe, Sarp Aydınoğlu, Serkan Keskin, Sezin Bozacı, Şebnem Hassanisoughi. Müzik Okan Kaya’nın, dekor Başak Özdoğan’ın, kostümler Ayşenur Arslanoğlu’nun, ışık tasarımı Mustafa Karakoyun’un imzasını taşıyor. 
 
15, 16 Kasım 20.30’da Çevre Tiyatrosu - 20, 21 Kasım 20.30’da Caddebostan Kültür Merkezi
İletişim: Özlem Ay/ 0212. 585 59 35 - Emirhan Savaş / 0544. 521 86 12
 

Nazım Hikmet’in “Bedreddin”i Almanya’da

 
 
Nazım Hikmet’in “Şeyh Bedreddin Destanı”ndan oyunlaştırılan “Bedreddin”, Telat Yurtsever’in rejisiyle Köln-Mülheim Kültür Merkezi’nde oynanıyor. 27 Ekim’de başlayan oyunda Bedreddin’i Aydın Işık canlandırıyor.
 

“Arzu Tramvayı” kasım sonunda perde açıyor

 
 
Tennessee Williams’ın yazdığı ve tiyatro için bir dönüm noktası kabul edilen  “Arzu Tramvayı” Hira Tekindor’un yönetmenliği, BKM ve ID İletişim’in yapımcılığında yeniden sahneleniyor.
 
35 yıl sonra yeniden Türkiye sahnelerinde
 
1982 yılında Yıldız Kenter ve Müşfik Kenter tarafından sahnelenen eserin yeniden seyirciyle buluşması, o dönemden beri merakla bekleniyordu. Zerrin Tekindor, Onur Saylak, Şebnem Bozoklu ve İbrahim Selim’i bir araya getiren oyun 29 Kasım 2017, Perşembe günü UniqHall’da başlayacak ve daha sonra dönüşümlü olarak UniqHall ve Zorlu PSM’de izleyicisiyle buluşmaya devam edecek. 
 
Uygulayıcı Yapımcılığını Nisan Ceren Göknel’in, dekor ve kostüm tasarımını Şirin Dağtekin Yenen’in, ışık tasarımını Yakup Çartık’ın yaptığı oyunun müzikleri Tolga Çebi tarafından hazırlandı.
 
Kısaca hikâye
 
Blanche'ın dünyası alt üst olduğunda, kız kardeşi Stella'nın New Orleans'taki tek odalı evinden başka gidecek yeri yoktu. Fakat Stella'nın kocası Stanley ve içindeki ilkel öfkesi Blanche'ı sıcak bir savaşın içine sürükleyecekti.
 
Yanında bavulu, içine doldurduğu geçmişi ve umutlarıyla Blanche, onu son durağına götürecek Arzu Tramvayı'na bindi...
 
İletişim: 0212.278 13 16
 

Yeni bir Bodrum esintisi

 
 

Farklı Bir Mekan, Farklı Bir Oyun

 
Nejat İşler ve Arif Akkaya önderliğinde 2016 yılı Şubat ayında kurulan Bodrum Deneme Sahnesi’nden Nejat İşler imzalı sevindirici bir haber geldi.  Oyun bir süredir Bitez Masal Mekân adlı bir evde perde değil, kapı açıyor. BDS William Mastrosimone’nin yazdığı, Arif Akkaya’nın yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlendiği, ”Uçlar” adlı oyunla Bodrum’da ilk kez seyirci karşısına yine bir ilk ile çıkmayı başardı. Klasik tiyatro sahnesinden vazgeçerek oyunu olayın geçtiği evin içine yani gerçek mekânına taşıyarak 40 seyirci ile sınırlı bir sahne oluşturdu.
 
 
Mastrosimone’nin yazdığı oyun çağlar boyunca süregelen sınıf ayrımı, toplum baskısı, adalet sistemi ve ataerkil düzende kadının konumu gibi evrensel sorunları çarpıcı bir biçimde ele alıyor.
 
Uçlar, farklı sınıflardan bir araya gelmiş dört kişinin bir evde var olma, hayatta kalma mücadelesini aktarıyor.
 
 
Tiyatro bölümü öğrencilerinden oluşan bir ekiple birlikte çalışan topluluk, tiyatro sever tatilcilere ulaşmayı hedefleyen ekip, tiyatrocuların da desteklerini bekliyor. Tecrübeleri ile destekleyenler Sezai Altekin, Tarık Pabuççuoğlu, Alp Öyken ve Volkan Sağırosmanoğlu gibi usta oyuncular, söyleşileri ile de birikimlerini aktarıyor. 
 
Arif Akkaya ve Nejat İşler
 
Muhsin Ertuğrul’un  “Yarın kıyamet kopacağını bilsem, bugün bir tiyatro  daha açarım,” sözünü kuruluş ilkesi olarak benimseyen Bodrum Deneme Sahnesi adına Nejat İşler, şöyle diyor: “Bodrum Deneme Sahnesi olarak amacımız, öğrencilerimizle beraber profesyonel bir kadroyu birleştirmek, Bodrum’da devamlı perde açan ve ülke çapında işler yapan bir tiyatro kazandırmaktır. Bunun için vereceğiniz her türlü katkı, bizim için itici güç olacaktır. Şimdiden teşekkür eder, Bodrum’un aydınlık yüzünün, başka memleket köşelerine de ilham vermesini temenni ederiz.”