Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Özgürlüğün Bedeli
01 Mart 2018 - 05:03 | Oyun çoğunluğu Sahne3’ün Oyunculuk Atölyesi’nden yetişen genç bir ekip tarafından oynanıyor.
Sahne3, kuruluşunun onuncu yıldönümünde yeni oyunu “Özgürlüğün Bedeli”ni seyircilere sunuyor. Oyun, El Libertator (Kurtarıcı) lakaplı Simon Bolivar’a zafer yolunu açan kahramanlardan Monserrat’nın direniş hikâyesi.
   
 

“Özgürlük, tutsaklığın olmadığı yerde bedele ihtiyaç duymaz"

ÖZGÜRLÜĞÜN BEDELİ- Yazan: Emmanuel Roblès, Çeviren: Kaya Öztaş, Yönetmen: Ümit Çırak, Yrd. Yönetmenler: Tolga Çıklaçiftçi - Çağatay Çatal,  Reji As.: Itır Karabulut , Zarife Nur Şen, Burcu Peşinci, Dekor: Ceren Evgen Çırak, Kostüm: Levon Kordonciyan, Işık: Serdal Ece, Müzik: Kutsal Kaan Bilgin, Afiş: Burcu Peşinci, Video Prodüksiyon:Tamtam, Ozan Can, Umut Kahya, Performans: Nadide Deniz Korkmaz, Saruhan Tolga, Eray Uygun, Oynayanlar: Ümit Çırak, Çağatay Çatal, Can Sertaç Adalıer, Özenç Eren Yelçi, Bertan Çalışkan,  İlkay Eren, Baran Bayraktar, Itır Karabulut, Öyküsu Özyürek, Erdi Yaşar,  Emirhan Bayramoğlu, Ozan Can, Buğra Akyüz.
 
Anlam ve emek yüklü, güzel bir oyunda buluştuk geçtiğimiz hafta. Ümit Çırak’ın 2008 yılında kurduğu Sahne3 on yaşına geldi. Hem bütün olumsuz koşullara karşın perdesini, kapısını, en önemlisi de yüreğini açmayı cesaretle sürdüren çok sayıdaki genç tiyatrolardan birinin on yılını “Nice yıllara” dileğiyle kutladık. Ümit Çırak da yeni oyunu “Özgürlüğün Bedeli”ni şu sözlerle sundu bizlere:
 
“Özgürlük, tutsaklığın olmadığı yerde bir bedele ihtiyaç duymaz. Çünkü yaşamsal haklarımızdan en olağanı, en değerlisidir. Tutsaklık ise ya bireysel ya da toplumsal başkaldırının en yaygın cezalandırılma biçimidir. Zulüm görmeyen, sömürülmeyen, esaret altına alınmayan toplum ya da bireyler başkaldırmazlar. Tarih boyunca güçlü güçsüzü, zengin fakiri, çoğunluk azınlığı, gericilik ilericiliği esareti altına almak istemiştir. Bunun nedeni, ya hâkimiyet kurma ya da var olan hâkimiyetini koruma refleksidir. 
 
Emmanuel Roblès bu oyunda hem toplumsal hem de bireysel boyutta tartışıyor özgürlüğü. Sömürülen halk, toplu kıyımlarla yok edilirken, başkaldıran kendi vicdanına hapsediliyor.
Özgürlüğünüzün bedeli, hayatınızla ödenecek kadar ağır olabilir, peki birilerinin hayatı diğerlerine bedel olabilir mi? Üstelik buna karar vermek sizin işkenceniz ise; doğru kararı vermek daha da zorlaşmaz mı? Emmanuel Roblès böylesi bir kıskacın içine sokuyor bizleri.
Bugün hiçbir sömürünün; din, medenileştirme ve demokratikleştirme gibi yalanlarla olağanlaştırılamayacağını biliyoruz. Buna rağmen hâlâ dünyanın birçok köşesinde sömürü var. Hapishane açmakla övünen idarelerin olduğu kendi topraklarımızda da; özgür düşüncenin ıslahat gerektirmediğini ve tutsaklık ile cezalandırılamayacağını bir de sahneden söyleyelim istedik. Onların karanlığına karşılık, düşümüz, düşüncemiz ve sahnemiz aydın olsun. İyi seyirler.”
 
Komutan İzquierdo, Monserrat karşısında kişisel husumet ve haset duyan korkak bir zavallı.
 
 
Simon Bolivar
 
“Özgürlüğün Bedeli” oyununda Bolivar sahnede yer almaz, ama oyun onun ekseni çevresinde kurgulanmıştır. Bolivar’a kısaca göz atalım.
 
Özgürlüğü “insanın kendi hayatını verebileceği kadar değerli olan tek şey” diye tanımlayan Simon Bolivar, Venezuela, Bolivya, Kolombiya, Ekvador, Peru ve Panama’nın İspanya’dan bağımsızlığını elde eden harekete öncülük eden bir devrimciydi. Üstelik tıpkı Küba’nın devrimci lideri Fidel Castro gibi o da Venezüela’da zengin bir ailenin çocuğuydu. Bolivar olmadan Latin Amerika bağımsızlık tarihi tam olarak kavranamaz. Simon Bolivar’ın temel hedefi özgürlüktü, İspanyol emperyalizminin zulmü altındaki halkı bilinçlendirmek için onlara, “Bizim geleceğimizi biliyor muydunuz? Biz sadece İspanya’nın doymak bilmez açlığını doyurmak için çivit, tahıl, kahve, şeker, kakao ve pamuk yetiştirmeye, boş ovalarda sığır beslemeye, el değmemiş alanlarda vahşi hayvan avlamaya ve madenlerde altın çıkartmaya hapsedilmiş tüketicileriz,” diyordu.
 
Bolivar, kendisini şeytanla kıyaslayan Kilise tarafından afaroz edilince de, halka, “Sizlere, İspanyolları kovacağımız ve özgür bir idare kuracağımız konuma neyin ulaştırabileceğini söyleyeceğim: Bu kesinlikle birliktir. Fakat bu birlik ilahi tasarımlardan değil, duygusal etkiler ve iyi önderlik edilmiş çabalardan gelecektir,” diye sesleniyordu. 
 
Ve dediğini yaptı. İspanyolları kovmayı başardı. Bu hareketteki başarısı bütün dünyada yankılandı ve kendisine düşmen ya da karşı olan ülkelerde bile saygı uyandırdı, başta savaştığı İspanya’nın başkenti Madrid olmak üzere, Washington’da, New York’ta, Paris’te, Viyana’da, hatta Ankara’da anıtları dikildi. Oyundaki İspanyol komutan İzquierdo kimdi diye internete girdiğinizde karşınıza sadece futbolcu Jose Izquierdo çıkıyor. Oysa Simon Bolivar hâlâ dünyanın belleğindeki yerini koruyor. Bu evrensel varoluş, ulusların kurtarıcısı olan herkes için geçerli, onları şu ya da bu inançla aforoz edenlerin adı ise sadece kendi ömürleriyle sınırlı.
 
Montserrat oyunu ve yorumu
 
Emmanuel Roblès’in “Montserrat / Özgürlüğün Bedeli” oyununun kahramanı Monserrat bir İspanyol subayı olmasına karşın, Bolivar’ı yakalamak için sokaktan toplattığı masum insanları öldürmekten çekinmeyen işkenceci İspanyol Komutan İzquierdo’ya yiğitçe, daha doğrusu devrimci bilinçle direnir. Zaten devrimci bilince sahip olmadan da yiğit olunmaz, olsa olsa tetikçi olunur.
 
    Monserrat’yı ikna etme çabaları sonuçlanmıyor.                                                    Oyunun afiş deseni 
 
 
İzquierdo, Simon Bolivar’ın yerini söylememekte direnen Montserrat’nın vicdanını kullanarak Bolivar’ı yakalama planı yaparken, Monserrat her türlü işkenceye, hatta başkalarının hayatı pahasına karşısına çıkarılan tehdit ve şantajlara rağmen direncinde ısrarcı olur.
 
Sahne3 ekibi  “Özgürlüğün Bedeli”ni, Ceren Evgen Çırak’ın tasarladığı, topluluğun kendi minik sahnesinde olduğu kadar daha büyük boyutlu alanlarda da rahatlıkla uygulanabilen dekorda oynuyor. Levon Kordonciyan’ın abartısız, üniformalardaki kıdem işaretini yalnızca bantlarla gösteren ve askerlerle sivilleri sadece farklı renklerde yeleklerle ayrıştıran kostümleri çok işlevsel. Serdar Ece’nin ışık, Kutsal Kaan Bilgin’in müzik tasarımı oyunun özüne uygun. Tamtam, Ozan Can, Umut Kahya’nın kurguladığı ve Picasso’nun ünlü Guernica’sından çeşitli savaş ve işkence görüntülerine uzanan başarılı video prodüksiyonu, oyun başlarken izleyiciyi olayların atmosferine hazırlıyor.
 
Oyunun başarılı yönetmeni Ümit Çırak, İzquierdo rolünde de Montserrat’ya adeta kişisel husumet besleyen komutanı artık işkencecilere iyice aşina olan seyirciyi inandıracak bir gerçekçilikle  oynuyor. Can Sertaç Adalıer, her ne kadar vicdanıyla bilinci arasındaki ikilemin gir-gel’inde olsa da Montserrat’yı daha başı dik oynamalı diye düşünüyorum. Rahipte Çağatay Çatal, Oyuncuda Özenç Eren Yelçi, Çömlekçide Bertan Çalışkan,  Tüccarda İlkay Eren, Ricardo’da Baran Bayraktar, Annede Itır Karabulut, Elena’da Öyküsu Özyürek, Morales’de Erdi Yaşar,  Zuazola’da Emirhan Bayramoğlu, askerlerde Ozan Can ve Buğra Akyüz rollerinin ve ekibin çizgisine uygun karakter oluşturmayı başarıyorlar. İyi seçilmiş, iyi kotarılmış, başarıyla sahnelenmiş oyun haklı olarak alkış topluyor.
 
Halaskargazi Cd. Sebat Apt. No:74 K:5, Osmanbey
İletişim: 0212. 231 19 31 -  0507. 649 47 21
 
 
* * *
 
 

 

İzmir’de Tiyatro Terminal'in yeni oyunu: Ferhad ile Şirin

 
 
Nazım Hikmet'in kaleminde ölümsüzleşen aşk masalı Ferhad ile Şirin,  Tiyatro Terminal'in özgün ve çağdaş yorumu ile İzmir'de seyirci ile buluşuyor. Oyun, 11 yıldır Demirdağı delen Ferhad'a doğru yola çıkmış bir haber ve bir grup yaralı insanın serüveni üzerinden ilerliyor: Bir yanda kaybedecek hiçbir şeyi olmayanların intikam hırsı ve inancı diğer yanda kaybetmek istemeyenlerin fedakarlığı ve sabrı. İki yolun kesiştiği yerde bir insan, dağın gölgesinde ise 'aşk' yaşar.
 
Nazım Hikmet'in oyunundan yola çıkarak yazan: Selda Uzunkaya, Yöneten: İbrahim Güngör, Dramaturgi: Gizem Elif Asil, Hülya Demirkıran, Koreografi: Jülide Derya, Kostüm-Dekor-Aksesuar Tasarım ve Uygulama: Feyza Tatar, Reji Asistanı: Ege Derin, Dramaturgi Asistanı: Aylin Yılmaz, Afiş Tasarım: Alpgiray Kelem, Oyun fotoğrafları: Öncel İnanlı, Asistanlar:Serra Ayer, Ali Burak Asil, Oyuncular: Gülin Özkan, Atila Acar, Jülide Derya, Pervin Güner Aygün, Ragıp Başol, Ada Kalafat, Orkun Kocabıyıkoğlu, Doğukan İlik, Jülide Kara. 
 
İletişim: 0507 02 983 02
 
* * *
 

TOY İstanbul’dan İki Yeni Prodüksiyon:

Baldan Karanlık ve Ölümcül Çocuk Parkı Yaraları

Terk edilmiş ama sevgi dolu ve umutlu Baldan Karanlık

 

 
“Baldan Karanlık”, kaybolan, terk edilen, bekleyen, vazgeçmeyenlerin duygusal ve her şeye rağmen umutlu hikâyesi.
 
Bir köpeğin hikâyesi üzerinden insanın, doğaya ve insana yaptıklarının nedenini sorgulayan “Baldan Karanlık”, hem hüzünlü hem de umutlu hikâyesiyle izleyenlerin yüreğine dokunuyor. İzleyenleri çok iyi bildikleri ama unutmayı seçtikleri yollardan geçerken, kaybolanların hikâyelerine ortak olmaya davet eden “Baldan Karanlık”, insana kim olduğunu hatırlatan içten anlatımıyla da izleyenleri sarmalıyor.
 
Oyuna gelenlerin,  sokak hayvanları için mama getirmesini rica eden “Baldan Karanlık” ekibi, oyun sonrasında mamaları barınaklara ve ormana terk edilen hayvanlara götürüyor.
 
Yazan ve yöneten: Kemal Hamamcıoğlu, yönetmen yardımcısı: Dilara Pamuk, Koreografi: Yasemin Erkan, Işık tasarımı: Ayşe Ayter, Kostüm tasarımı: Aslı Filinta Demir, Oynayan: Metin Akdülger.
 
* * *
 
“Ölümcül Çocuk Parkı Yaraları”, izleyenleri aşk ve bağlılıkla ilgili en derin yaralarla yüzleşmeye davet ediyor.
 
 

Rajiv Joseph’in yapıtı “Ölümcül Çocuk Parkı Yaraları”

Kayleen ve Doug’ın sekiz yaşında oldukları dönemde okul revirinde karşılamaları, büyük bir aşka ve kronik bir yaralanmaya dönüşür. Aşk yaraları sarabilir mi? Ya aşkın kendisini yaralamışsak? İyileşmek mümkün mü? “Ölümcül Çocuk Parkı Yaraları” sevmek, sevilmek, büyümek, yaralanmak ve yaraları sarmakla ilgili tüm mahremiyetimize ışık tutan, aşkı kendimizde yeniden keşfetmemiz için cesaretlendiren, kışkırtıcı, yalnız ve hüzünlü çağdaş bir aşk masalı...
 
Sami Berat Marçalı’nın dilimize çevirdiği, yönetmen koltuğunda Barış Gönenen’in oturduğu “Ölümcül Çocuk Parkı Yaraları”nın yönetmen yardımcılığını Beybin Başerdem yapıyor. Oyunun ışık ve dekor tasarımını Onur Alagöz, proje asistanlığını ise Murat Ali Er ve Yeşim Çelebi üstleniyor.
 
İletişim: 0212. 970 28 69
 
* * *
 

KATS Sahne Yapımı “İSTANBUL DEYİNCE”  İstanbul’u şiirler ve seslerle anlatıyor

 
Tiyatro Şenay’ın yeni oyunu, yıllar içinde İstanbul’un uğradığı haksızlıkları gözler önüne seren “İstanbul Deyince”, İstanbul’un hikâyesini ve gerçek İstanbul tutkusunu; İstanbul denince akla gelen şiirler, müzikler ve seslerle anlatıyor. Perküsyon ustası Orhan Topçuoğlu’nun derlediği ve İstanbul’un seslerine hayat verdiği şiirli-vurmalı gösteride, Topçuoğlu ile birlikte Eda Özel ve Onur Şenay  rol alıyor. 
 
“İstanbul Deyince” aklımıza neler gelir neler; bir vapurun çığlığı, bir martının sesi, bir şiirin rüzgârı, bir şarkının ezgisi… “İstanbul Deyince” aklımıza bir masal geliyor. Çağlar boyunca aşk, nefret, özlem ve umut olmuş, hem varlık hem yokluk olmuş bir şehrin başrolde olduğu “İstanbul Deyince” oyununda; sevdiğimiz ve hasret kaldığımız İstanbul’un yok oluş hikâyesini şiirlerden dinliyor, İstanbul’a yapılan ihanetle yüzleşiyoruz. 
 
Derleyen: Orhan Topçuoğlu, Yöneten ve Kostüm tasarımı: Özdemir Çiftçioğlu, Yönetmen Yardımcısı: Ümit İlban, Dekor: Onur Şenay, Işık: Cengiz Orhonlu, Fotoğraf: Fethi Karaduman, Afiş Tasarım: Berkcan Okar, Oyuncular: Orhan Topçuoğlu, Eda Özel, Onur Şenay.
 
İletişim: 0212. 263 10 63 – 0539. 545 21 21
 
* * *
 

 Tatavla Sahne’de Kahkaha Tufanı

 
Tatavla Tiyatro 1 ay arayla 2.yeni oyununu sahneye koydu. Yazar ve yönetmen Metin Balay’ın beğeni toplayan oyunu “İnadına İnsan”dan sonra, ödüllü yazar Ken Ludwig’in 90’lı yıllarda Broadway’de oynanan ve özgün adı Moon Over Buffalo olan oyunu, 10 Şubat’ta “Oyun Karıştı” adıyla izleyici  karşısına çıktı. Eraslan Sağlam’ın hem yönetip hem 15 kişiden oluşan coşkulu kadro içinde yer aldığı “Oyun Karıştı”, görkemli tiyatro geçmişlerinin ardından yıldızları sönen ve bir türlü Hollywood’da istedikleri başarıyı yakalayamayan, yine de tiyatrodan vazgeçmeyen karı-koca Charlotte ve George Hay’in kumpanyasında yaşanan olayları anlatıyor.
 
Selim İleri’nin Ölümsüz Eseri
Tatavla Tiyatro’nun kaçırılmaması gereken diğer oyunu, Selim İleri’ye seçkin iki ödül kazandıran, Hale Akınlı, Can Ertuğrul ,Tuba Zehra Sağlam ve Cansu Diktaş’ın oynadığı “Allahaısmarladık Cumhuriyet” de düzenli aralıklarla oynanmaya devam ediyor. Oyun tiyatroseverlerle, Halide Edip, Afife Jale, Latife Hanım ve Fikriye Hanım’ı buluşturuyor.
 
Dünya Edebiyatı’nın İlk Direniş Örneği
Tatavla Tiyatro’nun bir diğer prodüksüyonu, dünya edebiyatının ilk direniş örneği olarak kabul edilen ve sistemi eleştiren oyunu “Antigone” da belirli aralıklarla sürüyor.
 
Ayrıca Tatavla Atölye bünyesinde Jale Karabekir’le Kadın / Beden, Aslı Tohumcu ile Yaratıcı Yazarlık Atölyesi ve Eraslan Sağlam ile Dramaturji, Konuşma, Temel Oyunculuk, İleri Oyunculuk, Konservatuvara Hazırlık atölyeleri devam ediyor.
 
İletişim: 0212. 233 52 30
 
* * *