Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | OFF-İstanbul: Özgürlüğünüze ne bedel ödersiniz?
OFF-İstanbul: Özgürlüğünüze ne bedel ödersiniz?
27 Nisan 2013 - 11:04 | Zalim sömürgeciler karşısında çaresizlik, ama birkaç kişinin değil, ulusun yaşamı ve özgürlüğü önemli.Bu hafta Eskişehir'de oynanan "Özgürlüğün Bedeli" ve "Küçük Kara Balık" oyunlarını değerlendiriyoruz...ÖZGÜRLÜĞÜN BEDELİ/ Montserrat- Yazan: Emmanuel Roblès, Çeviren: Kaya Öztaş, Yöneten: Barış Erdenk, Dekor tasarım: Aytuğ Dereli, Kostüm tasarım: Funda Karasaç,Işık tasarım: Osman Uzgören, Hareket düzeni: Sibel Erdenk, Oynayanlar: Sermet Yeşil/ K.Sinan Demirer/ Mert Kırlak/ Burcu Tutkun Oruç/ Berkay Akın/ Emir İzci/ Hakkı Kuş/ Nagihan Orhan/ Emre Demirci/ Yalçın Özen/ Serhat Onbul/ Umut B azlama/ Atila Savumlu/ Nurşah Aykut.
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof.Dr.Yılmaz Büyükerşen, “Siz özgürlüğünüz için ne bedel ödersiniz?” sorusuyla, Genel Sanat Yönetmeni Basri Albayrak, “Tiyatronun asıl görevi yaşadığımız dünyaya ayna değil prizma tutmaktır. Biz görünen gerçeği aklın ve vicdanın süzgecinden geçirerek paylaşıyoruz sizlerle…” sözleriyle, Yönetmen Barış Erdenk de “Yaşanacak özgür ve daha iyi bir dünya için insanları umudun etrafında toplayacak bir Montserrat daima bulunur” diyerek sunuyorlar oyunu.
Oyun
Cezayir asıllı Fransız yazar Emmanuel Roblès'in 1948’de yazdığı “Montserrat” oyunu, Venezuela tarihinden hareketle evrensel bir sorunu irdeler. 16.yüzyılda İspanyol sömürgesi olan ülke, bugünkü resmî adı Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti ibaresinden de anlaşılacağı gibi özgürlüğünü ve egemenliğini Simón Bolivar’ın devrimci mücadelesine borçludur. 19.yüzyıl başlarındaki bu devrim hareketi de Bolivar’ın zalim İspanyol sömürgecilerden kaçmasına yardım eden İspanyol subay Monserrat’nın direnişi sayesinde başladı ve 24 Haziran 1821’deki Carabobo Muharebesi sonucunda başarıya ulaştı.
Oyunda Bolivar’ı ellerinden kaçıran İspanyol askerlerin, aralarında din taciri bir rahibin de olduğu “derin” grubu, içlerinden bir subayın, Montserrat’nın Bolivar’a yardım ettiğini anlar ve onun saklandığı yeri söyletmek için Montserrat’ya işkence yapmaya başlarlar. Bu işkence Montserrat’ya uygulanan kişisel ezanın yanı sıra, suçsuz insanları öldürme tehdidi ve giderek uygulamasıyla vicdani bir boyuta da uzanır.
Hareket noktası her ne kadar Venezuela tarihi olsa da, bütün çağlarda ve bütün coğrafyalarda geçerli evrensel bir soruna odaklandığı için, oyun pek çok dile çevrildi ve Türkiye dahil birçok ülkede oynandı. Örneğin Roblès’ten bir yıl sonra, 1949’da Amerikalı aktivist yazar Lillian Hellman oyunu çevirdi, yeniden yazdı ve Broadway’de yönetti. Hellman’ın oyunu 1952’de de İngiltere’de perde açtı. Cambridge Sanat Tiyarosu’ndaki oyunda Montserrat rolünü, adı yeni yeni duyulmaya başlamış olan Richard Burton üstlendi.
Oyunla ilgili bir başka haberi de 30 Nisan 1951 tarihli “Time” dergisinin 44.sayfasında görüyoruz. Derginin “Viva la Llbertad!” (Yaşasın Özgürlük!) başlıklı yazısında şöyle deniyor: “Kurtarıcı Simón Bolivar’ın özgürlük savaşı hakkındaki Montserrat oyunu Kolombiya’nın başkenti Bogota’da, Colombia Teatro Colon’da sahnelendi. Ülkenin Eğitim Bakanı tarafından onaylanan oyun sırasında özgürlük kavramıyla ilgili her söz izleyicilerin coşkulu alkışlarıyla karşılandı. Ancak, başladıktan iki gün sonra devlet ödeneğinin kesilmesi üzerine oyun kaldırıldı.
Bolivar’ın Güney Amerika halkları üzerindeki büyük etkisi, edebiyat alanında da Gabriel García Márquez'in "Labirentindeki General" adlı yapıtına yansıdı. İspanyolcası “El general en su laberinto” olan roman, Simón Bolivar'ın hayatının son dönemini işler.
Oyunun Yorumu
Eskişehir Şehir Tiyatrosu da, insanlığın, tarih boyunca özgürlüğü elde edebilmek için din, dil, ırk, sınıf ayrımı gözetmeyen bir bedel ödemek zorunda bırakılmasını vurguluyor ve özgürlük kavramını farklı bir bakış açısıyla ele alarak insanlığın neleri feda edebileceğini sorguluyor.
Yönetmen Barış Erdenk, çok usta işi dramaturjiyle oyunu bir perdeye indirmiş ve tek virgülün bile gözden çıkarılamayacağı bir yoğunluk elde etmiş. Erdenk’in oyun düzenindeki başarısının birinci basamağı bu dramaturji çalışması olmuş.
Karşımızda bildik üniformalarıyla İspanyol sömürgecileri yok. Funda Karasaç’ın tasarladığı giysiler, bütün kirli işlerini toprağın kirli renginde kıyafetlerle ve yeraltında yürüten askerlerin niteliğini belirliyor. Onlardan biri olan rahip ise, kırmızı ağırlıklı cübbesiyle göz boyamanın simgesi oluyor. Toprak rengi halkın giysilerinde de sürüyor; ama onların kıyafetlerinde açık renk bir gömlek, renkli bir bluz, el işi bir kemer gibi yerel tonlar görülüyor. Aytuğ Dereli’nin yine kahverengi tonlarındaki çok çarpıcı ve çok işlevsel dekoru, oyun düzenine kolaylık sağlamanın yanı sıra yarattığı atmosferle oyunun başarısına büyük katkıda bulunuyor. Dekor ve kostümlerin uyumu, Osman Uzgören’in ışık tasarımıyla birleşince ortaya Rembrandt tablolarını anrıran görüntüler çıkıyor. Bu görüntüleri fotoğraflarında aynı tablo anlayışıyla sunan Gökhan Yolcu ve AFSADSahne Fotoğrafçılığı Atölyesi elemanlarını ayrıca kutlamak gerek.
Gaddar sömürgecilerin komutanı İzquierdo’da K.Sinan Demirel, acımasızlığını alaycı bir küstahlıkla birleştirerek yaşam boyu aşamadığı komplekslerini başarıyla yansıtıyor. İzquierdo, tutuklattığı insanların olduğu kadar Montserrat’nın da karşısında, tahterevallinin bir ucunu simgeliyor. Bir başka deyişle oyunun dengesinde önemli rol oynuyor. Demirel, bu karakteri iyi çözmüş.
Morales’te Yalçın Özen, Zuazola’da Serhat Onbul, Antonanzas’ta Umut Bazlama, İzquierdo’nun köpeği olmaya gönüllü yardakçılarını, gereken sertlikte hayata geçiriyorlar. Asker’de Atila Savumlu, Kız’da Nurşah Aykut, bütünün içindeki yerlerini iyi dolduruyorlar.
Peder Coronel’i canlandıran Mert Kırlak’ın başarısını görmek için, bir işkence sahnesi boyunca sürdürdüğü o sinir bozucu tavuk yemesini izlemek bile yeter.
Burcu Tutkun Oruç, annenin anaç kaygılarını, gaddarlığa, yozlaşmaya ihtimal veremeyen sıradan vatandaşlara özgü o saflığı abartmadan yansıtıyor. Salas İna’yı oynayan Emir İzci, zengin iş adamının ölüm korkusu karşısında baştaki umursamazlığından ikiyüzlülüğe ve karısını bile gözden çıkaracak değişime geçişini başarıyla canlandırıyor. Aktör Juan Salcedo’da Berkay Akın, rolünün bütün avantajlarından yararlanmayı biliyor. Çömlekçi Arnal Luhan rolünde Hakkı Kuş, saflıkla köylü kurnazlığını iyi bağdaştırıyor. Elena’yı canlandıran Nagihan Orhan ile Ricardo’yu oynayan Emre Demirci, gelecek kuşaklara bağlanan umudun başarılı temsilcileri olarak oyunun yazgısını değiştirmeye ağırlıklarını koyuyorlar.
Montserrat’yı canlandıran Sermet Yeşil, rolünü çok iyi okumuş. Bir İspanyol subayı olarak kendisinin meydan okuyan, atak, köşeli bir devrimciye dönüşemeyeceğini; ama tanık olduğu zulüm karşısında canı pahasına Simón Bolivar'ı desteklemesi gerektiğini de bilerek inandırıcı bir karakter çiziyor. Oradaki altı tutuklunun yaşamı ile yüz binlerce kişinin yaşamı ve özgürlüğü arasındaki seçiminde ister istemez vicdanıyla hesaplaşmanın duygusallığını da yaşıyor. İnsan yanı ağır basan bir Montserrat var karşımızda.
Bu başarılı yapım için, emek veren, omuz veren herkese teşekkürler.
İşte Size Devrimci Bir Balık
KÜÇÜK KARA BALIK- Yazan: Samed Behrengi, Uyarlayan,Yöneten ve Müzik: Ali Eyidoğan, Kukla tasarım: Adem Dağlar/ Şafak Dağlar, Işık: Ali Rıza Tekin, Dekor: Berna Kafkas, Kostüm: Meryem Yönlüer/ Hülya Şirvan, Oynauanlar: Emre Demirci/ Zuhal Lale/ Ozan Çolak/ Şayan Noyan/ Çisem Erdoğan/ İlker Alemdar/Saffet Öztürk.
Eskişehir BB Şehir Tiyatrosu’nun Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu Birim Başkanı Şafak Özen, “Küçük Kara Balıkların çoğalması, derelerden denizlere, bilinçle, güvenle, sevgiyle ulaşması dileğiyle” sesleniyor izleyicilere.
Azeri asıllı İranlı sanatçı, öğretmen Samed Behrengi’nin (1939-1967) “Küçük Kara Balık” (Özgün adı Mahi ye Siyah e Kuçuli) adlı kitabı, sadece çocuklara hitap eden bir masal kitabı olmanın ötesinde, İran’daki şahlık rejimine karşıt tavır sergileyen, adaleti, eşitliği, haksızlıklara direnmeyi vurgulayan, en önemlisi de dünyanın bize gösterildiği kadar olduğunu kabullenmemek görüşünü savunan bir yapıttır. Büyüklere de seslenen bu nitelikleri nedeniyle 12 Eylül sürecinde Türkiye'de yasaklandığı gibi, halen İran'da da yasaklı kitaplar listesindedir. Denizin en derin sularında yaşayan yaşlı bir balığın, 12.000 çocuğa anlattığı öyküde, bir ırmakta yaşayan küçük kara balığın, çevresindeki bütün baskılara, tutucu düşünce yapısına karşı, denize, özgürlüğe ulaşma çabası, karşılaştığı zorluklara karşı direnmesi ve geride kalıp onu engellemeye çalışan bütün balıklara yol gösterici olması anlatılır.
Ali Eyidoğan kitabı sahneye uyarlarken “siyah ışık” tekniğinden yararlanarak görsel anlatımı pekiştirmiş. Adem Dağlar ve Şafak Dağlar’ın kuklalaları da deniz altını sevimli bir dünyaya çeviriyor. Işığın, müziğin başarısı ve oyuncuların dinamizmi oyunu zevkle izlenilen bir yapım niteliğine kavuşturuyor.
Masal, “On bir bin dokuz yüz doksan dokuz küçük balık ‘İyi geceler’ dileyerek yatmaya gitti. Büyükanne de uykuya daldı. Ama küçük bir kırmızı balık ne yaptı ne ettiyse de uyuyamadı. Sabaha kadar denizi düşündü hep..” diye biter. Yarınlar için umudumuz o küçük kırmızı balıkta.
E.B.B.Ş.T. Halkla İlişkiler: 0536 411 79 50 – Müdürlük: 0222 330 45 00)
OFF-Türkiye: "Oyun" Belçika'da
İBB. Şehir Tiyatroları’nın 2012-2013 dönemi oyunları arasında yer alan, Samuel Beckett’in “Oyun” adlı yapıtı 26 ve 27 Nisan tarihlerinde Brüksel’de oynanacak. Şahika Tekand’ın farklı bir yaklaşımla yönettiği ”Oyun”, Brüksel’deki Bozar Sanat Merkezi tarafından “Uluslararası Sahne” serisi kapsamında davet edildi
2. Dünya Savaşı'ndan sonra meydana gelen değişimler, yeni toplumsal yapılanmalar sonucunda bireyin duyduğu yalnızlık ve çaresizliği işleyen oyunun çevirisini Levent Mollamustafaoğlu, sahne tasarımını Esat Tekand, kostüm tasarımını Ayşen Aktengiz, ışık tasarımını Şahika Tekand yaptı. Oyunda; Ali Gökmen Altuğ, Aslı Aybars, Burçak Çöllü, Seda Fettahoğlu, Yeliz Gerçek, Ozan Gözel, Nurdan Kalınağa, Pelin Budak, Aslıhan Kandemir, Selen Kartay, Yeşim Koçak, Buket Yanmaz Kubilay, Mehmet Okuroğlu, Özge Özder, Özgür Tanık, Esin Umulu, Ali Mert Yavuzcan, Yiğit Sertdemir rol alıyor.
15den önce 6dan sonra!
2013-2014 döneminde 15. yılına girmeye hazırlanan Altıdan Sonra Tiyatro, bu sezonun kapanış projesi olarak tüm özgün oyun repertuvarını yeniden seyirciyle buluşturuyor. Bu proje kapsamında 6 farklı yazar, 15 özgün oyun, 35 gösterim, Mayıs’ta Kumbaracı50’de.
İlk gösterimi daha önceki yıllarda yapılmış olan oyunlar, bu kez yeni oyuncularla sahneleniyor. Bazıları da farklı bir yapıyla sunuluyor. Örneğin “Müşterek Fail-i Müşterek” tek kişilik bir oyun olmaktan çıkıp 6 kişinin rol aldığı farklı bir yapıma dönüşüyor.
Kumbaracı50’nin bu yıl başlattığı altı oyunluk “6 Üstü Oyun” dizisinin üçüncü oyunu olan “Tık…Tıkıdı…Tıkılap” da Mayıs programı içinde ilk kez seyirci karşısında. Mayıs ayı boyunca oynanacak oyunların tarihlerini resimleriyle birlikte aşağıda bulacaksınız.
1)6 Üstü Oyun 2 – Evaristo (2-3 Mayıs 20:30)
2) O.B.E.B. (Ortak Bölenlerin En Büyüğü) (4 Mayıs 20:30, 5 Mayıs 15:00, 6-7 Mayıs 20:30)
3) Haz Makamı (8 Mayıs 20:30 / Kukla Festivali kapsamında)
4) 444 (9 Mayıs 20:30)
5) 6 Üstü Oyun 3 -Tık…Tıkıdı…Tıkılap (10 -24 Mayıs 20:30)
6) Gerçek Hayattan Alınmıştır–Üçleme I (11 Mayıs 17:00)
7) Barzo ile Konserve –Üçleme II (11 Mayıs 20:30)
8) Dertsiz Oyun - Üçleme III (11 Mayıs 23:00)
9) Katilcilik (12 Mayıs 15:00)
10) 6 Üstü Oyun 1 -Kimsenin Ölmediği bir Günün Ertesiydi (13-14 Mayıs 20:30)
11) Yokuş Aşağı Emanetler (15-19 Mayıs 20:30, 25 Mayıs 15:00 ve 20:30, 26 Mayıs 15:00)
12) Bekleme Salonu (16-17 Mayıs 20:30, 18 Mayıs 15:00 ve 20:30, 19 Mayıs 15:00)
13) Müşterek Fail-i Müşterek (20-21-22 Mayıs 20:30)
14) Karabahtlı Kardeşlerin Bitmeyen Şen Gösterisi (23 Mayıs 20:30)
15) Öldün, Duydun mu? (27-28-29-30-31 Mayıs 20:30)
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof.Dr.Yılmaz Büyükerşen, “Siz özgürlüğünüz için ne bedel ödersiniz?” sorusuyla, Genel Sanat Yönetmeni Basri Albayrak, “Tiyatronun asıl görevi yaşadığımız dünyaya ayna değil prizma tutmaktır. Biz görünen gerçeği aklın ve vicdanın süzgecinden geçirerek paylaşıyoruz sizlerle…” sözleriyle, Yönetmen Barış Erdenk de “Yaşanacak özgür ve daha iyi bir dünya için insanları umudun etrafında toplayacak bir Montserrat daima bulunur” diyerek sunuyorlar oyunu.
Oyun
Cezayir asıllı Fransız yazar Emmanuel Roblès'in 1948’de yazdığı “Montserrat” oyunu, Venezuela tarihinden hareketle evrensel bir sorunu irdeler. 16.yüzyılda İspanyol sömürgesi olan ülke, bugünkü resmî adı Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti ibaresinden de anlaşılacağı gibi özgürlüğünü ve egemenliğini Simón Bolivar’ın devrimci mücadelesine borçludur. 19.yüzyıl başlarındaki bu devrim hareketi de Bolivar’ın zalim İspanyol sömürgecilerden kaçmasına yardım eden İspanyol subay Monserrat’nın direnişi sayesinde başladı ve 24 Haziran 1821’deki Carabobo Muharebesi sonucunda başarıya ulaştı.
Oyunda Bolivar’ı ellerinden kaçıran İspanyol askerlerin, aralarında din taciri bir rahibin de olduğu “derin” grubu, içlerinden bir subayın, Montserrat’nın Bolivar’a yardım ettiğini anlar ve onun saklandığı yeri söyletmek için Montserrat’ya işkence yapmaya başlarlar. Bu işkence Montserrat’ya uygulanan kişisel ezanın yanı sıra, suçsuz insanları öldürme tehdidi ve giderek uygulamasıyla vicdani bir boyuta da uzanır.
Hareket noktası her ne kadar Venezuela tarihi olsa da, bütün çağlarda ve bütün coğrafyalarda geçerli evrensel bir soruna odaklandığı için, oyun pek çok dile çevrildi ve Türkiye dahil birçok ülkede oynandı. Örneğin Roblès’ten bir yıl sonra, 1949’da Amerikalı aktivist yazar Lillian Hellman oyunu çevirdi, yeniden yazdı ve Broadway’de yönetti. Hellman’ın oyunu 1952’de de İngiltere’de perde açtı. Cambridge Sanat Tiyarosu’ndaki oyunda Montserrat rolünü, adı yeni yeni duyulmaya başlamış olan Richard Burton üstlendi.
Solda, Burton’un rol aldığı oyunun afişi; sağda, Sermet Yeşil Montserrat rolünde.
Oyunla ilgili bir başka haberi de 30 Nisan 1951 tarihli “Time” dergisinin 44.sayfasında görüyoruz. Derginin “Viva la Llbertad!” (Yaşasın Özgürlük!) başlıklı yazısında şöyle deniyor: “Kurtarıcı Simón Bolivar’ın özgürlük savaşı hakkındaki Montserrat oyunu Kolombiya’nın başkenti Bogota’da, Colombia Teatro Colon’da sahnelendi. Ülkenin Eğitim Bakanı tarafından onaylanan oyun sırasında özgürlük kavramıyla ilgili her söz izleyicilerin coşkulu alkışlarıyla karşılandı. Ancak, başladıktan iki gün sonra devlet ödeneğinin kesilmesi üzerine oyun kaldırıldı.
Bolivar’ın Güney Amerika halkları üzerindeki büyük etkisi, edebiyat alanında da Gabriel García Márquez'in "Labirentindeki General" adlı yapıtına yansıdı. İspanyolcası “El general en su laberinto” olan roman, Simón Bolivar'ın hayatının son dönemini işler.
Oyunun Yorumu
Eskişehir Şehir Tiyatrosu da, insanlığın, tarih boyunca özgürlüğü elde edebilmek için din, dil, ırk, sınıf ayrımı gözetmeyen bir bedel ödemek zorunda bırakılmasını vurguluyor ve özgürlük kavramını farklı bir bakış açısıyla ele alarak insanlığın neleri feda edebileceğini sorguluyor.
Yönetmen Barış Erdenk, çok usta işi dramaturjiyle oyunu bir perdeye indirmiş ve tek virgülün bile gözden çıkarılamayacağı bir yoğunluk elde etmiş. Erdenk’in oyun düzenindeki başarısının birinci basamağı bu dramaturji çalışması olmuş.
Karşımızda bildik üniformalarıyla İspanyol sömürgecileri yok. Funda Karasaç’ın tasarladığı giysiler, bütün kirli işlerini toprağın kirli renginde kıyafetlerle ve yeraltında yürüten askerlerin niteliğini belirliyor. Onlardan biri olan rahip ise, kırmızı ağırlıklı cübbesiyle göz boyamanın simgesi oluyor. Toprak rengi halkın giysilerinde de sürüyor; ama onların kıyafetlerinde açık renk bir gömlek, renkli bir bluz, el işi bir kemer gibi yerel tonlar görülüyor. Aytuğ Dereli’nin yine kahverengi tonlarındaki çok çarpıcı ve çok işlevsel dekoru, oyun düzenine kolaylık sağlamanın yanı sıra yarattığı atmosferle oyunun başarısına büyük katkıda bulunuyor. Dekor ve kostümlerin uyumu, Osman Uzgören’in ışık tasarımıyla birleşince ortaya Rembrandt tablolarını anrıran görüntüler çıkıyor. Bu görüntüleri fotoğraflarında aynı tablo anlayışıyla sunan Gökhan Yolcu ve AFSADSahne Fotoğrafçılığı Atölyesi elemanlarını ayrıca kutlamak gerek.
Halk, zulmün bu derecesini kavrayamıyor, ama umut iki gençte.
Gaddar sömürgecilerin komutanı İzquierdo’da K.Sinan Demirel, acımasızlığını alaycı bir küstahlıkla birleştirerek yaşam boyu aşamadığı komplekslerini başarıyla yansıtıyor. İzquierdo, tutuklattığı insanların olduğu kadar Montserrat’nın da karşısında, tahterevallinin bir ucunu simgeliyor. Bir başka deyişle oyunun dengesinde önemli rol oynuyor. Demirel, bu karakteri iyi çözmüş.
Morales’te Yalçın Özen, Zuazola’da Serhat Onbul, Antonanzas’ta Umut Bazlama, İzquierdo’nun köpeği olmaya gönüllü yardakçılarını, gereken sertlikte hayata geçiriyorlar. Asker’de Atila Savumlu, Kız’da Nurşah Aykut, bütünün içindeki yerlerini iyi dolduruyorlar.
Peder Coronel’i canlandıran Mert Kırlak’ın başarısını görmek için, bir işkence sahnesi boyunca sürdürdüğü o sinir bozucu tavuk yemesini izlemek bile yeter.
Burcu Tutkun Oruç, annenin anaç kaygılarını, gaddarlığa, yozlaşmaya ihtimal veremeyen sıradan vatandaşlara özgü o saflığı abartmadan yansıtıyor. Salas İna’yı oynayan Emir İzci, zengin iş adamının ölüm korkusu karşısında baştaki umursamazlığından ikiyüzlülüğe ve karısını bile gözden çıkaracak değişime geçişini başarıyla canlandırıyor. Aktör Juan Salcedo’da Berkay Akın, rolünün bütün avantajlarından yararlanmayı biliyor. Çömlekçi Arnal Luhan rolünde Hakkı Kuş, saflıkla köylü kurnazlığını iyi bağdaştırıyor. Elena’yı canlandıran Nagihan Orhan ile Ricardo’yu oynayan Emre Demirci, gelecek kuşaklara bağlanan umudun başarılı temsilcileri olarak oyunun yazgısını değiştirmeye ağırlıklarını koyuyorlar.
Montserrat’yı canlandıran Sermet Yeşil, rolünü çok iyi okumuş. Bir İspanyol subayı olarak kendisinin meydan okuyan, atak, köşeli bir devrimciye dönüşemeyeceğini; ama tanık olduğu zulüm karşısında canı pahasına Simón Bolivar'ı desteklemesi gerektiğini de bilerek inandırıcı bir karakter çiziyor. Oradaki altı tutuklunun yaşamı ile yüz binlerce kişinin yaşamı ve özgürlüğü arasındaki seçiminde ister istemez vicdanıyla hesaplaşmanın duygusallığını da yaşıyor. İnsan yanı ağır basan bir Montserrat var karşımızda.
Bu başarılı yapım için, emek veren, omuz veren herkese teşekkürler.
İşte Size Devrimci Bir Balık
Küçük Kara Balık ay dedeyle dertleşiyor
KÜÇÜK KARA BALIK- Yazan: Samed Behrengi, Uyarlayan,Yöneten ve Müzik: Ali Eyidoğan, Kukla tasarım: Adem Dağlar/ Şafak Dağlar, Işık: Ali Rıza Tekin, Dekor: Berna Kafkas, Kostüm: Meryem Yönlüer/ Hülya Şirvan, Oynauanlar: Emre Demirci/ Zuhal Lale/ Ozan Çolak/ Şayan Noyan/ Çisem Erdoğan/ İlker Alemdar/Saffet Öztürk.
Eskişehir BB Şehir Tiyatrosu’nun Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu Birim Başkanı Şafak Özen, “Küçük Kara Balıkların çoğalması, derelerden denizlere, bilinçle, güvenle, sevgiyle ulaşması dileğiyle” sesleniyor izleyicilere.
Azeri asıllı İranlı sanatçı, öğretmen Samed Behrengi’nin (1939-1967) “Küçük Kara Balık” (Özgün adı Mahi ye Siyah e Kuçuli) adlı kitabı, sadece çocuklara hitap eden bir masal kitabı olmanın ötesinde, İran’daki şahlık rejimine karşıt tavır sergileyen, adaleti, eşitliği, haksızlıklara direnmeyi vurgulayan, en önemlisi de dünyanın bize gösterildiği kadar olduğunu kabullenmemek görüşünü savunan bir yapıttır. Büyüklere de seslenen bu nitelikleri nedeniyle 12 Eylül sürecinde Türkiye'de yasaklandığı gibi, halen İran'da da yasaklı kitaplar listesindedir. Denizin en derin sularında yaşayan yaşlı bir balığın, 12.000 çocuğa anlattığı öyküde, bir ırmakta yaşayan küçük kara balığın, çevresindeki bütün baskılara, tutucu düşünce yapısına karşı, denize, özgürlüğe ulaşma çabası, karşılaştığı zorluklara karşı direnmesi ve geride kalıp onu engellemeye çalışan bütün balıklara yol gösterici olması anlatılır.
Denizin altındaki oyuncular seyircileri selamlıyor
Ali Eyidoğan kitabı sahneye uyarlarken “siyah ışık” tekniğinden yararlanarak görsel anlatımı pekiştirmiş. Adem Dağlar ve Şafak Dağlar’ın kuklalaları da deniz altını sevimli bir dünyaya çeviriyor. Işığın, müziğin başarısı ve oyuncuların dinamizmi oyunu zevkle izlenilen bir yapım niteliğine kavuşturuyor.
Masal, “On bir bin dokuz yüz doksan dokuz küçük balık ‘İyi geceler’ dileyerek yatmaya gitti. Büyükanne de uykuya daldı. Ama küçük bir kırmızı balık ne yaptı ne ettiyse de uyuyamadı. Sabaha kadar denizi düşündü hep..” diye biter. Yarınlar için umudumuz o küçük kırmızı balıkta.
E.B.B.Ş.T. Halkla İlişkiler: 0536 411 79 50 – Müdürlük: 0222 330 45 00)
OFF-Türkiye: "Oyun" Belçika'da
İBB. Şehir Tiyatroları’nın 2012-2013 dönemi oyunları arasında yer alan, Samuel Beckett’in “Oyun” adlı yapıtı 26 ve 27 Nisan tarihlerinde Brüksel’de oynanacak. Şahika Tekand’ın farklı bir yaklaşımla yönettiği ”Oyun”, Brüksel’deki Bozar Sanat Merkezi tarafından “Uluslararası Sahne” serisi kapsamında davet edildi
2. Dünya Savaşı'ndan sonra meydana gelen değişimler, yeni toplumsal yapılanmalar sonucunda bireyin duyduğu yalnızlık ve çaresizliği işleyen oyunun çevirisini Levent Mollamustafaoğlu, sahne tasarımını Esat Tekand, kostüm tasarımını Ayşen Aktengiz, ışık tasarımını Şahika Tekand yaptı. Oyunda; Ali Gökmen Altuğ, Aslı Aybars, Burçak Çöllü, Seda Fettahoğlu, Yeliz Gerçek, Ozan Gözel, Nurdan Kalınağa, Pelin Budak, Aslıhan Kandemir, Selen Kartay, Yeşim Koçak, Buket Yanmaz Kubilay, Mehmet Okuroğlu, Özge Özder, Özgür Tanık, Esin Umulu, Ali Mert Yavuzcan, Yiğit Sertdemir rol alıyor.
15den önce 6dan sonra!
2013-2014 döneminde 15. yılına girmeye hazırlanan Altıdan Sonra Tiyatro, bu sezonun kapanış projesi olarak tüm özgün oyun repertuvarını yeniden seyirciyle buluşturuyor. Bu proje kapsamında 6 farklı yazar, 15 özgün oyun, 35 gösterim, Mayıs’ta Kumbaracı50’de.
İlk gösterimi daha önceki yıllarda yapılmış olan oyunlar, bu kez yeni oyuncularla sahneleniyor. Bazıları da farklı bir yapıyla sunuluyor. Örneğin “Müşterek Fail-i Müşterek” tek kişilik bir oyun olmaktan çıkıp 6 kişinin rol aldığı farklı bir yapıma dönüşüyor.
Kumbaracı50’nin bu yıl başlattığı altı oyunluk “6 Üstü Oyun” dizisinin üçüncü oyunu olan “Tık…Tıkıdı…Tıkılap” da Mayıs programı içinde ilk kez seyirci karşısında. Mayıs ayı boyunca oynanacak oyunların tarihlerini resimleriyle birlikte aşağıda bulacaksınız.
Evaristo ve O.B.E.B. (Ortak Bölenlerin En Büyüğü).
1)6 Üstü Oyun 2 – Evaristo (2-3 Mayıs 20:30)
2) O.B.E.B. (Ortak Bölenlerin En Büyüğü) (4 Mayıs 20:30, 5 Mayıs 15:00, 6-7 Mayıs 20:30)
Haz Makamı ve 444.
3) Haz Makamı (8 Mayıs 20:30 / Kukla Festivali kapsamında)
4) 444 (9 Mayıs 20:30)
Tık...Tıkıdı...Tıkılap ve Gerçek Hayattan Alınmıştır.
5) 6 Üstü Oyun 3 -Tık…Tıkıdı…Tıkılap (10 -24 Mayıs 20:30)
6) Gerçek Hayattan Alınmıştır–Üçleme I (11 Mayıs 17:00)
7) Barzo ile Konserve –Üçleme II (11 Mayıs 20:30)
8) Dertsiz Oyun - Üçleme III (11 Mayıs 23:00)
Katilcilik ve Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi.
9) Katilcilik (12 Mayıs 15:00)
10) 6 Üstü Oyun 1 -Kimsenin Ölmediği bir Günün Ertesiydi (13-14 Mayıs 20:30)
Yokuş Aşağı Emanetler ve Bekleme Salonu.
11) Yokuş Aşağı Emanetler (15-19 Mayıs 20:30, 25 Mayıs 15:00 ve 20:30, 26 Mayıs 15:00)
12) Bekleme Salonu (16-17 Mayıs 20:30, 18 Mayıs 15:00 ve 20:30, 19 Mayıs 15:00)
Müşterek Fail-i Müşterek ve Karabahtlı Kardeşlerin Bitmeyen Şen Gösterisi.
13) Müşterek Fail-i Müşterek (20-21-22 Mayıs 20:30)
14) Karabahtlı Kardeşlerin Bitmeyen Şen Gösterisi (23 Mayıs 20:30)
Öldün, Duydun mu?
15) Öldün, Duydun mu? (27-28-29-30-31 Mayıs 20:30)
Etiketler: Seçkin Selvi