Masanın Altında Yaşam
MASANIN ALTINDA- Yazan: Roland Topor, Çeviren: Esen Özman, Yöneten: Derya Artemel, Dramaturji ve Işık tasarımı: Ayşe Ayter, Dekor-Kostüm tasarımı:Makbule Mercan, Müzik: Alper Maral, Yönetmen Yardımcısı: Mustafa Ergüven, Sedat Yerlikaya, Beyza Nur Bilici, Afiş tasarımı: Tuna Üner, Fotoğraf: Emre Mollaoğlu, Oynayanlar: Memetcan Diper, Derya Artemel, Mustafa Ergüven, Nurkan Törün, Ercüment Acar.
Fransız sürrealist oyun yazarı, ressam, şair, yönetmen ve film yapımcısı Roland Topor’un günümüz dünyasında bireyin yalnızlaşmasını anlatan ve özgün adı “L'hiver sous la table / Masanın Altında Kış” olan beş kişilik oyununu, “Trom” adında tek kişilik bir metin haline getiren Hakan Emre Ünal’dan birkaç yıl önce seyretmiştik.
2019-2020 tiyatro sezonunda da, Bizim Tiyatro oyunu beş kişilik kadrosuyla ve “Masanın Altında” adıyla sahneledi. Memetcan Diper, Derya Artemel, Mustafa Ergüven, Nurkan Törün, Ercüment Acar’dan oluşan genç kadronun sahnelediği kara mizah türündeki oyun, sınıf farklılıklarına getirdiği eleştirinin yanı sıra göçmenlik kavramına da alışılmadık bir perspektiften bakarken, giderek küçülen ve yalnızlaşan bireyin sıkışmışlığını, kadın-erkekekseninde anlatıyor.
Oyun ve Yorumu
Çevirmenlikli yaparak geçinen Florence, ek gelir elde etmek için, kiracı olarak yaşadığı evdeki çalışma masasının altını Dragomir adında, ayakkabı tamircisi bir göçmene kiralıyor. Zaman geçtikçe, “kiracının kiracısı” durumundaki Dragomir ile Florence arasındaki bağ güçlenmeye ve Florence’in hayatı değişmeye, Florence hayata bir başka pencereden bakmaya başlıyor. Çevresindekileri, yaşamında olup bitenleri yeniden sorguluyor. Dragomir ve masanın altının yeni ziyaretçisi olan kuzeni Gritzka’nın gelişiyle de üçünün arasında kurulan bağ, aradaki sınıf farkını da ortadan kaldırıyor. Oyunda her bireyin ayrı ayrı yalnızlıkları, sevinçleri ve üzüntülerine değinilirken, globalleşmenin yarattığı değerlerin ciddi bir eleştirisi de ortaya çıkıyor. Sınıfsal tavır, globalleşme, kapitalizmin etkileri hepsi önemli. Ama daha da önemlisi onca ciddi temanın yanı sıra, “Masanın Altında” sevimli bir oyun. Her şeye karşın umut yaratan bir oyun.
Bizim Tiyatro ekibi de o sevimliliği ve umudu başarıyla harmanlıyor. Öncelikle Makbule Mercan’ın dekor tasarımından söz etmek istiyorum. Gecekondu mahallelerine çok alışık bir ülkede yaşadığımız için olsa gerek, Makbule Mercan masanı altıyla yetinmemiş, yandan bir gecekondu da kondurmuş sahneye. Hem de çok işlevsel, üst kat ile arasında bir servis, bir sohbet, dolayısıyla bir yakınlaşma penceresi bile var. Dragomir’in işi için gerekli malzemelerini koyabileceği bir çeşit atölye yaratıyor bu gecekondu kanadı. Bir de güzel Japon bahçesi gelince saksıyla, ev neredeyse bahçeli köşk oluveriyor. Tıpkı oyun metninin dünyanın her yerinde geçerliliği olduğu gibi Mercan’ın çizdiği kostümler de o atmosferi bozmuyor, her zaman her yerde giyilebilecek olan, herhangi bir coğrafyanın folkloruna ait olmayan giysiler.
Esen Özman’ın çevirisi akıcı. Alper Maral’ın müzik düzeni de oyunla uyum içinde. Derya Artemel, oyunu sıcak, samimi ve masa altı gerçeğe aykırı olduğu halde yadırgatmayan bir gerçekçilikle yorumlamış. Aynı yaklaşımla gerçekleştirdiği oyunculuğu da yalın ve doğru. Memetcan Diper çok inandırıcı bir Dragomir/dünya vatandaşı çiziyor. Mustafa Ergüven sahne sempatisi olan bir oyuncu. Bu sempatik yapısı Gritzka karakterine de can katıyor. Bizim Tiyatro’nun bu çalışması yılın iyi oyunları arasında haklı bir yer alıyor.
* * * * * * * * *
Tiyatrolardan Haberler
Yan Etki’den “Yalnızlıkla Nasıl Savaşılır”
"Bu duyguyla yaşayacaksın. Her sabah kalkıp gülümseyeceksin. Bu kalp kırıklığının, bu acının içinden zorla gülümseyip geçeceksin ve yalnızlığa yenildiğini asla belli etmeyeceksin. Hepimiz nasıl yapıyorsak sen de aynını yapacaksın."
Hayatlarının belki de en kritik noktalarında olan bir çift, çok da tanımadıkları birinden yardım isterse n'olur? Belki de yaşamlarının en zor seçimlerini yaptıracak ve bundan sonra hayatlarına nasıl devam edeceklerini gösterecek akıl almaz o süreç başlar.
İnsanlar, hayatlarının en beklenmedik ve kritik dönemlerinde çevresiyle ve kendi dünyasıyla nasıl bir mücadeleye girmek zorunda kalırlar? Ne kadar bencil, ne kadar iyi ve ne kadar yalnızlardır? Sıra dışı bir hesaplaşma ve yüzleşmeye hazır olun. Savaş başlıyor.
Yazan: Neil LaBute, Çeviren: Melisa Kesmez, Yöneten: Serkan Üstüner, Yardımcı yönemen: Esra Bağışgil, Dekor tasarım: Cihan Aşar, Işık tasarım: Alev Topal, Fotoğraf: Ayşegül Karacan, Video-Animasyon: Cüneyt Işık, Mekân Yönetimi: Dilek Tora,Asistan: Yahya Gökalp, Oynayanlar: Faruk Barman, Bedir Bedir, Tuğçe Tanış. Yapım: Yan Etki.
* * * * * * *
Yeni bir Lorca Yorumu
Proje No2 topluluğu ilk projesi "Bernarda"yı sunuyor
Bernarda, Federico Garcia Lorca'nın Bernarda Alba'nın Evi adlı oyunundan yola çıkılarak uyarlanmış tek kişilik yeni bir tiyatro metnidir. Bernarda karakteri, ev içinde yas ilan ederek kurduğu otorite ile bildiğimiz tüm baskıcı rejimlerin küçük bir modelini oluşturur. Özge Arslan otoritenin, kadın kimliğine uyguladığı cinsiyetçi ve ayrımcı baskıyı 5 kadını aynı anda canlandırarak aktarıyor. Oyun, canlı söylenen Fandangos ve Flamenko örnekleri ile seyircinin beğenisine sunuluyor.
F.G.Lorca’dan Uyarlama: Pelin Temur, Yönetmen: Can Ali Çalışandemir, Oynayan: Özge Arslan, Yönetmen Yardımcısı: R.Onur Duru, Müzik Direktörü: Erdem Altınses, Video Art ve Mapping: R.Onur Duru - Serdest Vural, Koreografi: Özge Arslan, Kostüm: Serde Erdoğan, Asistan: Hazal Özdeş - Hamit Mutlu, Afiş Tasarımı: Ercan Tezelli,Yapım: Proje No2.
* * * * * * *
Devlet Tiyatrosu’nda “Hanımefendinin Ziyareti”
Yıllar önce kovulduğu kasabaya zengin bir kadın olarak dönen Bayan Zahanasyan, fakirlik içinde yaşayan kasaba halkına yüklü bir bağış yapacağını ancak bir şartı olduğunu söyler. Bu şart, kasabalıların para ve adalet ile olan sınavını başlatacaktır.
Yazan: Friedrich Dürrenmatt, Çeviren: Kemal Bekata, Yöneten: Can Gürzap, Dekor Tasarımı: Behlüldane Tor, Kostüm Tasarımı: Medina Yavuz Almaç, Işık Tasarımı: İ. Önder Arık, Koreografi: Alpaslan Karaduman, Dramaturg: Selen Korad Birkiye, Yönetmen Yardımcısı: Mutlu Güney, Oynayanlar: Gönen Aykaç, Can Gürzap, Uğur Keleş, Mutlu Güney, Mahmut Gökgöz, Erhan Tuna, Oğuz Tunç, Zeliha Güney, Tayfun Sav, Mürsel Yaylalı, M. Coşkun Ülgen, Murat Yatman, Burak Çağlar, Nurettin Özşuca, Burhan Yıldız, Dinçer Simsar, Ece Sarıçoban, Emre Çebi, Cenk Dinçsoy, Eren Özyalçın, Melis Özpaça, Kamil Gençtürk, Mehmet Emin Önal, Fevzi Erden, Nur Merve Akdemir, Özge Aktaş, Selvin Konuk, Şimal Kepçeli.
* * * * ** *
Tanrı’nın Eli
‘‘Bazen kötü şeyler söylemek isteriz. Bazense çok kötü şeyler yaparız!’’
Şeytan bazen gri bir çoraptan yapılmıştır ve kafasında turuncu peluştan püsküller vardır. Tyrone bir kukla. Kendini işine adamış en şeytani varlıktan bile daha merhametsiz, daha dehşet verici, küfürbaz bir kukla. Şehvet içinde kıvranmakta. Söylemek istediklerini bir an önce haykırabilmek için!
Yakın zamanda babasını kaybetmiş Jason, girdiği buhrandan kukla atölyesinde tanıştığı yeni arkadaşı Tyrone sayesinde çıkmaya çalışır. Tyrone, Jason’ın bilinçaltının şeytani ve haylaz somut hali olarak, vakit kaybetmeden Jason’ı yönetmeye ve şeytani isteklerini ona yaptırmaya başlar. Böylece talihsiz, karanlık ama bir o kadar komik olayların kapısı da aralanmış olur.
Tüm toplumlar, neyin iyi neyin kötü olduğunu belirlemek için davranış kurallarına güvenir. Ancak etrafımıza baktığımızda, kötü insanların da başarılı olabildiğini görmekteyiz. Bu, kötü davranışların potansiyel gücünü gösterir ve şu soruyu sorgular: Toplumsal düzen zaten bu şekilde sürdürülebiliyorsa, neden iyi davranmamız gereksin?
Yazan: Robert Askins, Çeviren-Yöneten: Kerem Pilavcı, Yardımcı Yönetmen / Maske ve Kukla Tasarımı: Sezgi Deniz,Dramaturg: Sinem Özlek, Dekor tasarım: Makbule Mercan, Işık tasarım: Ayşe Sedef Ayter, Maske ve Kukla Tasarımı: Anna Karayorgi, Kostüm tasarım: Sedef Güvenç, Koreograf: Orçun Okurgan- Gürhan Elmalıoğlu, Yönetmen yardımcısı: Aysun Aladağ-Mehmet Altıntaş-Bora Şimşek, Fotoğraf: Hande Göksan-Deniz Akseki, Mekân Yönetimi: Dilek Tora, Oynayanlar: Cansu Diktaş, Barış Gönenen, Şencan Güleryüz, Şenay Gürler, Alp Özbayram, Yapım:Two Two Production&ŞAFT.
İkinci Kat’ta “A-normal”
Ünlü bir doktorun psikiyatri kliniğine iş görüşmesine gelen genç bir kız, günün sonunda kendisini ulusal bir soruşturmanın tam ortasında saçları kazınmış olarak çırılçıplak bulur. Her şey bir psikiyatri kliniğinde gerçekleşebilecek kadar normaldir. İş görüşmesi ne kadar yoldan çıkabilir?
Yazan: Joe Orton, Yöneten: Eyüp Emre Uçaray, Çeviren: H. Can Utku, Oynayanlar: Ünal Silver, Melis İşiten, İbrahim Kendirci, Berk Çanakoğlu, Şilan Makal, Erdem Kahrama, Afiş Tasarım: Berkcan Okar.
* * * * * * *
Istanbul Fringe Festival için Açık Çağrı
Geçen yıl ilki gerçekleştirilen Istanbul Fringe Festival, ikinci edisyonu için açık çağrı açtı. Eylül ayında gerçekleştirilecek festivale başvurular, 13 Ocak – 29 Mart tarihleri arasında devam edecek.
İkinci yılına hazırlanan Istanbul Fringe Festival için açık çağrı başladı. Eylül ayında gerçekleştirilecek festival, Türkiye’den ve dünyadan tiyatro, dans ve performans disiplinlerinde üretilen alternatif işleri kentin farklı noktalarındaki sahne ve mekânlarda buluşturacak. Uluslararası Fringe Topluluğu'nun bir parçası olan festival programında gösteri sanatları etkinliklerinin dışında atölyeler, sanatçı buluşmaları ve partiler yer alacak. Sanatçılar, tiyatro, dans ve performans disiplinlerinde ürettikleri işlerle 13 Ocak - 29 Mart 2020 tarihleri arasında festivalin web sitesi www.fringeistanbul.com üzerinden başvuru yapabiliyor.
Fringe Festival Nedir?
“Alternatif”, “keşfedilmemiş”, “sınır” anlamına gelen Fringe'in hikâyesi, 1947 yılında Uluslararası Edinburg Festivali'ne misafir olarak katılan ve gösterilerini “bir kenarda” sergileyen 8 ekip ile başladı. Bu oluşum, çağdaş gösteri sanatları alanındaki en prestijli festivallerden biri olarak görülen Edinburg Fringe'e dönüştü. Bugün Fringe Festivalleri, her yıl dünyanın farklı şehirlerinde 170 bin sanatçıyı, 250 farklı mekânda ve 60 bin etkinlikte, yaklaşık 19 milyon kişiyle buluşturuyor. Her şehirde farklı ölçek ve formlarda düzenlenen Fringe Festivalleri alternatif ve yenilikçi işler üreten genç sanatçılara işlerini uluslararası platformda sergileme imkanı sunuyor.
Istanbul Fringe Festival, tüm dünyada olduğu gibi çeşitliliği ve özgünlüğü İstanbul'un kent dinamiği ve çok kültürlü doğasıyla buluşturuyor. Geçen yıl ilki gerçekleştirilen festival 18 – 22 Eylül 2019 tarihleri arasında 22 performans, 6 workshop ve 3 partiyle, 19 farklı destekçi mekanda, 3000’den fazla seyirciyi bir araya getirdi. Çoğulcu ve disiplinlerarası bir temele dayanan Istanbul Fringe Festival, yeni ve dinamik olanı kültür ve sanat yoluyla arayan katılımcılarını, çoğulcu ve yenilikçi bir atmosfere davet ediyor.
Başvuru ve festival programını takip etmek için:
https://www.fringeistanbul.com/home
https://www.facebook.com/istanbulfringe/
https://www.instagram.com/fringeistanbul/
Bilgi için: Eda Erman | Istanbul Fringe Festival | eda@fringeistanbul.com | 0533 593 67 80