Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Kırılgan Bir Oyun: Red Light Kışı

Kırılgan Bir Oyun: Red Light Kışı

29 Kasım 2019 - 11:11 | Gün Koper, Ayşecan Tatari, Ali Yoğurtçuoğlu sacayağın başarılı üç oyuncusu.
Amsterdam’ın seks vitrinleriyle ünlü Red Light sokağında bir hostel odasında iki genç erkek ve bir geceliğine kiralanmış güzel bir kadın. Bir yarısı Amsterdam’da diğer yarısı New York’ta geçen, bir modern zaman masalı.

 

RED LIGHT KIŞI- Yazan: Adam Rapp, Çevirmen: Ayşecan Tatari, Çevirmen / Yönetmen: Edip Tepeli, Dramaturg: Melisa Kesmez, Yardımcı Yönetmen: Abdullah Cersel, Sahne Tasarım: Cihan Aşar, Işık Tasarımı: Ataberk Öge, Müzik: Çiğdem Erken, Hareket tasarımı:Gizem Erdem, Fotoğraf: Ayşegül Karacan, Asistan: Nilüfer Doğruel, Murat Göçmez, Oynayanlar: Gün Koper, Ayşecan Tatari, Ali Yoğurtçuoğlu.

 

Kadına yönelik şiddet olaylarının ülke gündeminden düşmediği Türkiye’de ve Türkiye dahil erkek egemen toplumlarda “dünyanın en eski mesleği” diye kadınları aşağılayıcı bir yaklaşımla tanımlanır fahişelik. Kulakları ve dolayısıyla beyinleri bu tanımla doldurulmuş errrkekler! de açığa vurarak ya da vurmayarak bütün kadınlara o gözle bakarlar. Ama unuttukları bir şey daha var, dünyanın en eski mesleklerinin başında Habil’le Kabil’i de saymak gerekir. Hırsın kardeş kanına sürüklediği katillik de geçmişi bin yıllara dayanan bir meslek. Günümüz Kabil’lerinin kardeşini ya da en yakın dostunu ille de öldürmesi gerekmiyor, onu satması, harcaması da derinlerde yatan tıynetini açığa çıkarıyor.

 

Adam Rapp, “Red Light Kışı” oyununu çok akıllıca bir kurguyla bu sacayağı üzerine oturtmuş. Karşımızda bir orospu, kendi deyimiyle bir “göt” olan Kabil ve kırılgan bir Habil var. Daha doğrusu onların 21. yüzyıl “sürümleri”.  Matt, Davis ve müşterilerine tanıttığı adıyla Kristina.

 

Matt ve Annie olarak buluşuyor yürekleri.
 
 

Oyun ve Yorumu

Amsterdam’ın ortasındaki evrensel bir turistik cazibe merkezi olan Kırmızı Fenerler Sokağı’nda sıralanmış, bir duvarı vitrin olan bu evleri Türk turistler de bilir, üstelik o evleri çalıştıranların ve o evlerde çalışanların arasında hemşeriler de vardır. İşte o Kırmızı Fenerler Sokağı’nda, küçük bir otel ya da hostel odasında başlıyor oyun. İki Amerikalı gencin turistik Amsterdam gezisinde bir durak bu oda. Gençlerden biri oyun yazarı ya da oyun yazarı olma çabasının başlarındaki, depresif yapıda biri. Diğeri ise “umurumda mı dünya” tipinde gününü gün etmeye bakan arkadaşı. Yine de hakkını yemeyelim; arkadaşının gönlünü hoş etmeyi de ihmal etmiyor, vitrinde gördüğü güzel bir kadını içine kapanık arkadaşıyla buluşturmak için atak yapıyor. Oyunun üçüncü kişisi ise, gerçek adını, kimliğini, doğduğu yeri gizleyen bir kadın. Duruma ve bulunulan yere göre bazen Kristina, bazen Christine. Annie’yi ise oyunun sonlarına doğru tanıyoruz. Altı yıl önce evinden kaçmış, önce Paris’e gelmiş, göstermelik bir evlilik yapmış, sonra yolu Amsterdam’a düşmüş. Oyunun ikinci perdesi ise New York’taki bir bekâr odasında geçiyor. Matt yine bitirmeye çalıştığı bir oyun yazmanın peşinde. Davis yine kadınlarla gönül eğlendiriyor. Ta ki kapı çalınıp sürpriz bir konuk gelene kadar.

 

Bu insanların ikili kadın –erkek ilişkileri ve üçlü insan ilişkileri çok sahici bir anlatımla yazılmış ve çok sahici bir anlatımla sahneleniyor. Seyirciler arasında bazı aymazların her müstehcen sözcüğe ya da her cinsel göndermeye kahkahalarla gülmesine karşın kaba bir güldürü değil bu oyun. Tam tersine çok kırılgan, çok duygu yüklü bir yapısı var. Davis’in ağzındaki bütün o açık saçık sözcükler ve kadın-erkek ilişkilerini küçümseyen o hakaretamiz tavır, aslında oyunun kırılgan yapısını vurgulayan, tahterevallinin öteki ucundaki denge unsuru.

 

Ayşecan Tatari ile Edip Tepeli’nin ortak çevirisi, çeviri kokmayan, tiyatro dilini bilenlerin elinden çıktığı belli olan başarılı bir çalışma. Yönetmen Edip Tepeli de oyunu çok doğru okumuş ve yorumlamış. Cihan Aşar’ın ekonomik sahne tasarımı, Ataberk Öge’nin ışık düzeni ve Çiğdem Erken’in müziği oyuna büyük katkı yapıyor. Oyuncular Gün Koper, Ayşecan Tatari ve Ali Yoğurtçuoğlu, canlandırdıkları kişilere kişilik katarak inandırıcı birer karakter yaratıyorlar. “Red Light Kışı” kaçırılmaması gereken bir oyun.

 

* * * * * * * *

 

Tiyatrolardan Haberler

 

Entropi Sahne’de “Yılan Balığı Kahvaltısı”

 

 

 
 

Klark Kent Tiyatrosu’nun yeni oyunu Yılan Balığı Kahvaltısı, Türkiye’de ilk kez sahneleniyor. Oyun, evin babası öldükten sonra hayatlarını yoluna koymaya çalışan iki ‘kardeş’in öyküsünü anlatıyor.

 

Oyunun yazarı Robert Holman şöyle diyor: “Ben küçük şeyleri tercih ediyorum, karakterlerin ok ve yay yapması ya da sessizce kitap okuması gibi. Oyunlarım oyuncuların cesur olmasını gerektiriyor. Sessizce kitap okumak, avizeden aşağı sallanmaktan daha çok cesaret istiyor. Bu iki oyuncu için yazmak bana bir çeşit özgürlük veriyor (…) -ve özgür olmak benim yazma nedenim. Sanırım onlar da bu yüzden oynuyorlar.”

 

Yazan: Robert Holman, Yöneten:Orkun Yeşim,Sahne tasarımı: Senta Urgan, ışık ve efekt tasarımı:Aslı Dinci, Oynayanlar: Dağhan Tektepe, Orkun Yeşim.

 

****
 
 
 

Erkek Arkadaşım Bir Feminist

 

 

Samantha Ellis’in çağdaş kadın erkek ilişkilerini feminist bir erkeğin ve daha iyi bir feminist olma şansını yitirmiş olan bir kadının gözünden anlatan oyunu, feminizmin sözcülüğünü bir erkeğin zihnine ve kalbine aktarıyor. Steve ve Kate bir kostüm partisinde tanışıyorlar. Oyun boyunca ilk bakışta birbirine zıt gibi görünen iki karakterin, tüm olguların, ideolojilerin ötesinde insan doğasının en saf halleri içinde yaşadıkları süreç aktarılıyor. İzleyici, Steve ve Kate’in ilişkilerine eski sevgililerin, anne babaların da eşlik ettiği kimi zaman çok tanıdık kimi zaman da sürprizlerle dolu, toplumsal rollerin ve kimliklerin yer değiştirdiği bir yolculuğa davet ediliyor.

 

Yazan: Samantha Ellis, Çeviren: Mesut Özkeçeci, Yöneten: Ali Gökmen Altuğ, Dekor-Kostüm tasarımı: Başak Özdoğan, Işık tasarımı: Kemal Yiğitcan, Fotoğraf: Mehmet Turgut, Oynayanlar: Gonca Vuslateri, Fırat Tanış.

 

* * * * * * * *

 

Yeni Bir Şarkı

 

 

 
 

Moda Sahnesi’nde sergilenen, Marguerite Duras’ın uzun bir evlilikten sonra ayrılan bir çiftin, 4 yıl sonra buluşması ve yaşadıklarını gözden geçirmelerini konu edinen bu modern klasikler arasına giren oyun “kadın özgürleşme hareketinin” güçlü izlerini taşıyor

 

Üç yıl önce ayrılan bir çift, boşanma işlemlerini nihayete erdirmek için geldikleri şehirde yıllar önce birlikte kaldıkları otelin lobisinde bir araya geliyorlar. Aslında duruşma için orada bulunmaları gerekmediği halde ikisi de birbirlerini merak ettikleri için geliryor. Bunun sonucunda, bütün gece sürecek bir yüzleşmeyi yaşıyorlar.

 

Yazan: Marguerite Duras, Çeviren: Murat Erşen, Yöneten: Kemal Aydoğan, Sahne tasarımı: Bengi Günay, Işık tasarımı: İrfan Varlı, Kostüm tasarımı: Gamze Saraçoğlu, Fotoğraf: Mehmet Çakıcı, Oynayanlar: Melis Birkan, Caner Cindoruk.