Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Kim kimi ıslah ediyor?
16 Şubat 2013 - 07:02 | Didem Balçın ve Kenan Ece, Engin Alkan'ın yönettiği "Islah Evi"nin bir sahnesinde.
"Islahevi", ritmini bozan iki ayrı unsura rağmen, yönetmen Engin Alkan'ın kaliteli yönetimi ve oyuncuların başarılı performanslarıyla etkileyen bir oyun
Çamur’dan Tiyatro’da “Islahevi”

ISLAHEVİ- Yazan: Norman Lock, Çeviren: Kenan Ece, Yöneten: Engin Alkan, Dekor ve Işık tasarım: Cem Yılmazer-Aslı Ersüzer, Kostüm tasarım: Hilal Polat, Özgün Müzik: Özgür Pazarcı, Oynayanlar: Didem Balçın/ Kenan Ece/ Mustafa Üstündağ.

Kenan Ece ve Mustafa Üstündağ’ın kurdukları Çamur’dan Tiyatro, Norman Lock’un Türkiye’de ilk kez oynanan “Islahevi” adlı oyununu sahneliyor.

Sahnede yuvarlak bir kuş kafesinin yarı kesitini andıran bir dekor var. Oyun ilerledikçe kuş kafesinin nasıl bir kafes ya da kapan olduğu anlaşılıyor. Burası işleri tıkırında, her şeyleri birbirine denk bir ailenin evi. Güvenli bir sitede yaşayan, ekonomik sorunları olmayan, o sitenin dışındaki dünyada olup bitenlerle de, o dünyanın sorunlarıyla da ilgilenmeyen bir karı koca: Marion ve Carl. Oyunun ilk sahnesinde Marion bir konuğa tatilde çektikleri resimleri gösteriyor, olabildiğince konuksever olmaya çalışıyor. Az sonra kocası Carl geldiğinde işler biraz karışmaya başlıyor. Hani düğünlerde bazı davetlileri kimse tanımaz da, kız tarafı damadın, oğlan tarafı gelinin davetlisi zanneder ya, onun gibi Marion ve Carl, konuk Steve’i diğerinin tanıdığını sanıyor başlangıçta.

Oyun aynı evde yaşayanlar arasında bile iletişim kopukluğu olduğunu, 21.yüzyıl yaşam biçiminin dolaylı bir eleştirisi olarak gösterirken, yaşamlarımızı hedef tahtasına koyan tüketim düzenini de reklamın kitleler üzerindeki etkisini gözler önüne sererek yerden yere vuruyor.

Oyun keyifle izlenen bir kara mizah olmanın yanı sıra gerilim özelliğine de sahip olduğu için, konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgi vermiyorum. Oyunun ağırlığı üç oyuncu arasında eşit biçimde dağılmış olduğu için, bu oyunculardan biri aksayacak olursa sacayağı çökebilir. Ama Kenan Ece-Didem Balçın-Mustafa Üstündağ üçlüsü bu riski ortadan kaldıran uyumlu bir performans gösteriyorlar. Bu ritmi gerçekleştirmekte yönetmen Engin Alkan’ın başarısı büyük rol oynamış. Oyun düzeni her an bizi de kafesin içine ya da dışına bir yerlere taşıyor.

Didem Balçın, Kenan Ece ve Mustafa Üstündağ kapana kısılmış üç kişiyi canlandırıyorlar.


Ne var ki, oyunun ritmini olumsuz etkileyen iki unsur var; biri dekor, diğeri perde arası. Dekorda o kuş kafesini andıran parmaklığın içine öylesine hantal dekor parçaları yerleştirilmiş ki, çok kısa aralıklarla ışıkların söndürülmesi, o koltukların, kanepelerin yer değiştirmesi gerekiyor. Bu ışık karartma da çok olumsuz bir etki yapıyor, bir yandan oyun temposunu etkilerken, diğer yandan da oyun süresinin gereksiz uzamasına neden oluyor. Aslında Cem Yılmazer dekoru tasarlarken, pratik bir çözüm aramış, aynı parçalarla hem salonu, hem yatak odasını gerçekleştirmeyi planlamış; ama o parçaların hantallığı işi bozuyor.

İkinci olumsuz etmen ise oyuna perde arası verilmesi. Gerilim oyunlarında ara verilince o gerilimin tırmanma çizgisi kopuyor; izleyicinin ilgisi dağılıyor, gevşiyor. Biraz daha sıkı bir dramaturji çalışmasıyla oyun daha kısaltılabilir ve tek perdede, yani bir solukta izleyiciyi soluksuz bırakabilirdi. Ama her halükârda Çamur’dan Tiyatro’nun “Islahevi” dönemin izlenmesi gereken oyunlarından biri.

(Ortaköy Afife Jale Sahnesi- 212. 236 10 27)

Burcu Halaçoğlu, "Ev, Mercedes ve Anneler"de başarılı bir performans ortaya koyuyor.


Bir Performans Tiyatrosu

“Ev, Mercedes ve Anneler”, ba_ topluluğunun yeni gösterisi. Ferdi Çetin’in “Annem, İlkokul, Babam Boş” adlı öyküsünden hareketle oluşturulan metin, Yusuf Demirkol’un konsepti ile sahneye taşınmış. Ses tasarımı Uğur Serttaş’ın, fotoğraf ve video çalışması İsmayıl Hacıyev’in imzasını taşıyor.

Sahnede yeni anlatı ve bellek arayışlarına devam ettiği belirtilen topluluğun anlatı ve dil üzerine kurulu “Ev, Mercedes ve Anneler” oyunu izleyiciyi dile ve ait olduğu gerçekliğe yeniden tanıklık ederken, öykünün parçalarını da birleştirmeye yöneltmeyi hedefliyor.

İki anne. İki çocuk. Bir kaza. Üç ölüm. Ve tek bir gerçek konseptine oturtulan oyun, dil, iktidar ve gerçeklik ilişkisini sorguluyor. Sesler, harfler, heceler, cümleler, ritmik hareketler. Anlatıcı kim? Anlatılan kimin hikâyesi? Ait olmadığın bir dilde hikâye anlatılabilir mi?

Bu cümleleri çoğunlukla topluluğun oyun tanıtım metninden aktardım. Zira bu metin olmadan, sahnede izlediklerimizin yazılanları yansıttığını ya da aktardığını kavrayabilmek biraz zor. Ben de böylece izleyicilere hazırlık olsun diye bir ön bilgi vermek istiyorum.

Performansı gerçekleştiren Burcu Halaçoğlu, mesafeli oyunuyla başarılı bir soyutluk sağlıyor.

(Galata Perform- 0 532 517 57 21 - 0 506 453 07 37)