4. Eskişehir Opera ve Bale Günleri’nin açılışı, 3 Mayıs 2014 Cumartesi günü, Fransız besteci Georges Bizet'nin ölümsüz eseri “Carmen” operası ile gerçekleştirildi. Ankara DOB tarafından sahnelenen eseri Recep Ayyılmaz sahneye koydu. Aşkının peşinden koşan, uçarı, özgürlüğüne düşkün Carmen ve Carmen’e olan tutkusu yüzünden kurulu düzeninden vazgeçen onbaşı Don Jose ilegenç ve yakışıklı boğa güreşçisi Escamillo’nun sanatseverlerle buluşmasında Ankara DOB sanatçılarına Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası eşlik etti.
Estetiği beden dili ile buluşturan bale sanatının seçkin örneklerinin sunulduğu “4. Eskişehir Opera ve Bale Günleri”nde 7 Mayıs 2014 gecesi Samsun DOB tarafından Bach Alla Turcaadlı program sahnelendi. Birinci bölümde yer alan Konçerto adlı eserin koreografisi Marco Cantalupo’ya ait. Konçerto’nun librettosu ile dekor ve kostüm tasarımı da Marco Cantalupo ve Katarzyna Gdaniec’e ait. Gecenin ikinci bölümünde Bach'ın Klavsen Konçertosu’nu piyano ve perküsyon için düzenleyen piyanist Anjelika Akbar´ın yanı sıra perküsyonist Mehmet Akatay da sahne aldığı Bach Alla Turca seyirci ile buluştu. Eser, Anjelika Akbar’ın yaptığı “Bach la Orientale” albümü üzerine Mehmet Balkan’ın koreografisinden oluşuyor.
10 Mayıs 2014’te, İzmir DOB, G. Puccini’nin vazgeçilmez operası “Madama Butterfly” eserini sahneleyecek. CioCio San’ın çileli bekleyişi ve muhteşem aryalarıyla örülü eseri Aytaç Manizade sahneye koyuyor. Orkestrayı Tulio Gagliardo’nun yöneteceği eserin dekor ve kostüm tasarımı İsmail Dede’ye ait.
14 Mayıs 2014 tarihinde geçen yıl Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali’nde dünya prömiyeri yapan, genç bestecimiz Hasan NiyaziTura’nın, festivalin 20. Yıldönümü için bestelediği “Aspendos-Yüzyılların Aşkı” balesi seyirci ile buluşacak. Antalya DOB tarafından sahnelenecek eser, seyirciyi yüzyıllar öncesine, Zenon’un teknik ve akustik harikası olan Aspendos Tiyatrosu’nu inşa ettiği döneme uzanan bir yolculuğa çıkarıyor. Aspendos Tiyatrosu’nun yapılışı ve tiyatronun mimarı Zenon’un Aspendos Kralının kızı Belkıs’a olan aşkının öyküsüne.
Eskişehir Opera ve Bale Günleri, 17 Mayıs 2014 gecesi, Mersin DOB tarafından sahnelenecek “Lüküs Hayat” opereti ile son bulacak. Türk toplumunun Batı ile tanışma sürecinde yaşanan gülünçlükleri sahneye taşıyan Lüküs Hayat’ta, iki farklı kültürün karşılaşması ve çelişkilerin keskinleşmesi komik olaylara neden olur. Eser, Haldun Dormen’in Mersin Devlet Opera ve Balesi için yaptığı reji ile seyirciyle buluşuyor.
Temsiller Eskişehir’in yeni kültür ve sanat kompleksi Kongre Merkezi’nde.
Sergilerden Notlar
Picasso "Doğduğu Evden Gravürler ve Seramikler"
CerModern, Pet Holding ana sponsorluğunda gerçekleştirilen ve 6 Mayıs – 20 Temmuz 2014 tarihleri arasında yer alan, Pablo Picasso’nun doğduğu evden, Málaga’daki Museo Casa Natal Koleksiyonu’ndan seçilen gravür, seramik ve kişisel eşyalarından oluşan “Picasso: Doğduğu Evden Gravürler ve Seramikler” sergisi Picasso Vakfı, Picasso Evi Müzesi kültürel Tanıtım Direktörü, küratör Mario virgilio Montanez Arroyo 5 Mayıs günü gerçekleştirdiği söyleşiyle açıldı.
ASLA SONA ERMEYEN ARAYIŞ, ASLA SONA ERMEYEN RASTLANTI
Picasso bir baş dönmesi, bir cesaret sınavı, bizzat ressamın kendisi tarafından kutsallaştırılmış bir görevin yerine getirilmesi. Yaratma, araştırma, değiştirme sorumluluğu. Málagalı sanatçı durup dinlenmek, tatmin olmak, razı olmak, rahata ermek nedir bilmiyor. Emanetçilerinden biri olduğu yüzlerce yıllık geleneği yakından tanıyan biri olarak, sanat eserinde her zaman yeniliğe, sürprize göz kırpan bir yan olmasını elzem buluyor: “Eğer bir sanat eseri tüm zamanlarda güncelliğini koruyamıyorsa ciddiye alınması mümkün değil.” O, dinmek bilmeyen arayışın her zaman yeni cevaplar bulan büyük izcisi. Hélène Parmelin, Picasso’nun tanıklıklarına yer verdiği kitabında, sergimizin ortaya koyduğu bu arayışı bizden çok daha iyi ifade ediyor: “Picasso’nun en çok atıfta bulunulan sözü şudur: ‘Ben aramıyorum. Rastlıyorum.’ Bu, cesur olduğu kadar isabetli mükemmel cümle, eğer onu gerçekten söylediyse ancak zıddıyla yer değiştirerek açıklanabilir. ‘Arayış hiç bitmiyor, çünkü rastlamak mümkün değil.’ Aslında her an arıyor, her zaman buluyor. Bir tuvali bitirdikten sonra, bizzat kendisinin içine yerleştirdiği sırları bulmaya çalışarak resmi seyrediyor. Ve ardından, Picasso’yu istemediği bir yere sürükleyen ve Picasso tarafından istemediği bir yere sürüklenen bir yenisine başlıyor. Ve böylece sürüp gidiyor...”
İletişim: (312) 310 00 00
İBB Şehir Tiyatroları’nın Kostüm Tasarımı Sergisi
100. yılını kutlayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, yakın geçmişinden oluşan kostüm tasarımı sergisini Levent Metro City’de izleyiciyle buluşturuyor. Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi fuayesinde yer alan kostüm tasarımı sergisinin bir devamı niteliğinde olan sergi, 17 Mayıs’a kadar ziyaret edilebilir.
Şehir Tiyatroları’nın 100. yıl kutlamaları kapsamında, Şehir Tiyatroları Oyuncusu ve Genel Sanat Yönetmen Yardımcısı Vildan Türkbaş ile Şehir Tiyatroları kostüm tasarımcısı Nihal Kaplangı’nın biçimlediği sergide, geçmişten bugüne Şehir Tiyatroları’nda sahnelenmiş Çılgın Dünya, Düğün Ya da Davul, Gayri Resmi Hürrem, Gelin ile Kaynana, Hırçın Kız, Kantocu gibi oyunların kostüm tasarımları bulunuyor.
2013-2014 tiyatro sezonu sonuna kadar değişik mekanlarda açık kalacak sergide, Şehir Tiyatroları’nın yakın geçmişinden oluşan farklı kostüm tasarımları yer alacak.
Genco Gülan'dan Yeni Sergi: 'Büyük Kavuşma'
Kavramsal sanatçı Genco Gülan’ın ‘Büyük Kavuşma’ isimli mekâna özgü yerleştirmesi 5 Mayıs- 20 Haziran 2014 tarihleri arasında, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki İktisadi ve İdari Bilimler Binası Washburn Hall’da sergilenecek. Sanatçı, lisans derecesini tamamladığı binaya 23 sene sonra farklı bir proje ile dönüyor; tarihi binanın ikiz kulelerini içeriden kravatlar ile birbirine bağlıyor.
Sanatçı Genco Gülan’ın kullanılmış kravatlarla gerçekleştirdiği mekana özgü yerleştirmeler (site specific installation) serisi bu kez Boğaziçi Üniversitesi’nde İktisadi ve İdari bilimler Fakültesi diğer adıyla Washburn Hall’da yer alacak. Bulunduğu mekana ve konuma göre değişen ve dönüşen proje bu kez bir müzede değil, akademik bir kurumun içerisinde gösterilecek. Gülan’ın ‘Büyük Kavuşma’ (The Great Conjugation) isimli yerleştirmesi Mayıs ve Haziran ayları boyunca Washburn Hall’da görülebilinecek.
Gülan yerleştirmesinde yaklaşık 1000 adet kravat kullandı, kravatlar birbirlerine bağlanarak onlarca metrelik bir hat oluşturacack ve beş katlı binanın tüm katlarını dolaşacak. Kravatlar 1906 yılında inşa edilmiş tarihi binanın ikiz kulelerini içerden birbirine bağlayacak. Seyirci katılımına açık projede, Gülan seyircileri kravatlarını getirip yerleştirmeye eklemeye davet ediyor.
Gülan’ın yapıtı betimleyici değil; tek bir tarif içermiyor. Fakat hem kullanılan nesneler, hem de bulundukları mekan ve zamana ile ilişki içinde bir dizi anlamlar içeriyor. Gülan’ın yapmaya çalıştığı tüm bu çağrışımları kullanarak yeni anlamsal ilişkiler örmek, yeni çağrışımlar çağırmak. Bunu yaparken de bir çeşit ‘oyun kurucu’ işlevi görmek ve nerdeyse resmin dışında durmak…Yöntem Nicolas Bourriaud’un ilişkisel estetik kavramına atıfta bulunsa da ortaya çıkan yumuşak heykel çağdaşlarına göre daha plastik ve politik.
Projede kullanılan farklı renk, desen ve marka kravatlar farklı ülkelerde üretilmişler. Geçtiğimiz sene yüzlerce bireysel bağışçıdan toplanan paçalar hem yurt içi hem de yurt dışındaki bağışçılardan geldiler. Kimisi ipek, kimisi naylon kimisi de yün kravatlar da bu vesile ile tek parça haline geliyorlar, birbirlerine kavuşuyorlar. Kravatlar 2013 yılında Yunanistan Selanik Devlet Çağdaş Sanat Müzesi, Ankara Çağdaş Çağdaş Sanatlar Merkezinde sergilenmiş ve büyük beğeni toplamışlardı. İstanbul’daki ilk gösterim ise inşa edilmekte olan bir gökdelene vinç yardımı ile bağlanmak sureti ile olmuş, kravatlar yerden yukarı 160 metre yükselmişlerdi.
Modern fotoğrafçılığın sıra dışı sanatçısı Erwin Olaf, son dönemlerini kapsayan Berlin ve Keyhole serilerini içeren seçkisi “Anlatılmayanın Güncesi” 29 Nisan 15 Temmuz 2014 tarihlerileri arasında CerModern’de Ankaralı sanatseverlerle buluşuyor.
Erwin Olaf’ın sanatı, kolay belgeciliği reddeden gözden kaçan ve örtülü söylenmemişler ine üzerine kuruludur. Olaf, sanatçı kimliğini ve markalaşan imzasını son derece stilize ve kurnaz bir bir şekilde görüntülerken sosyal konuları, tabuları ve burjuva klişeleri keskin bir estetik yle sezgiyle dışa vuruyor.
Demokrasi, özgürlük, anarşi ve hedonizmin başkenti: Berlin.
Olaf, Amsterdam stüdyosundaki alışıldık setlerini ilk kez terk ederek politik bir manevraylayla yönlendiği Berlin’de çağdaş fotoğrafın sınırlarını bir kez daha çizer. Büyük ve farklı altrin kültürlerin hakim olduğu güçlü bir duyguyla kimliklenen tarihi metropol, aynı zamanda ’da Avrupa’da demokrasi, özgürlük, anarşi ve hedonizmin merkezi olmaya dönüşüyor. ir.
Bir psikanalitik gönderme: Keyhole
Erwin Olaf, masal diyarından kopartarak getirdiği izleyiciyi bir an duraklatarak yönelttiği
anahtar deliğinde sahnelenmiş psikolojik kurgularla baş başa bırakıyor. Çocuk, ergen ve
yetişkin figürlerin sırtlarını döndüğü rahatsız edici ve merak uyandıran sinematik
kompozisyonlar, yarattığı duygusal etkiyle utanç ve dışlanmışlığı dillendiren metaforlar
biçimine bürünür. Anahtar deliği, kapalı kapıların ardındaki sorulara kendi anlatımımızı
yükleyerek bizleri samimi bir şekilde tabular ve sosyal konulara yönlendiriyor.
CerModern Sanatlar Merkezi- Altındağ, Altınsoy Cad. Ankara