Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | İki dilde bir çocuk oyunu
10 Mayıs 2014 - 04:05 | Meray Ülgen’in yazıp yönettiği “Keçiler, Koyunlar ve Kurt” interaktif bir çocuk oyunu.
Berlin’deki Wupper Tiyatrosu gerçek anlamda iki dilli bir oyun sahneliyor
“Keçiler, Koyunlar ve Kurt”, Türk Oyunları bölümünün bir üyesi olarak uzun yıllar Schaubühne’de  çalışmış ve bir çok çocuk oyunu kaleme almış olan Meray Ülgen’in yazdığı bir yapıt. 5 yaş üzeri çocuklar için Almanca-Türkçe interaktif bir çalışma olan oyun 1991 yılından itibaren 8 yıl Wupper tiyatrosunun repertuarında yer aldı. 
 
Huzur içinde birlikte yaşama sorunları her gün, her yerde yeniden karşımıza çıktığı için oyun da şimdi yeniden Berlin’de sahneye konuyor. Barbara Krott’un yapımcılığını üstlendiği, Meray Ülgen’in yönettiği oyunda, Mehmet Bozdoğan, Marcia Golgowsky ve Lilay Huser rol alıyor.
 
Mehmet Bozdoğan, Marcia Golgowsky, Lilay Huser
 
İçerikle bağıntılı iki dil 
 
Oyunda iki aile ve bir kurt var. Koyun ailesi Türkçe konuşuyor. Keçi ailesi ise Almanca. Masallar ve fabllarda insani kimi özelliklerle donatılan Kurt ise her iki dili de konuşuyor. Bu oyunda kötü ve kurnaz Kurt, bayan Kuzu ile bayan Keçi’yi ve onların çocuklarını birbirine düşürmeye çalışıyor. Amacı bu sayede ganimetine ulaşmaktır. 
 
Farklı dillerden konuşan bu iki aile birlikte kurda karşı koyabilecekler midir? Seyirciler bu konuda onlara yardımcı olabilirler mi? Sonunda kazanan kim olacaktır? Oyundaki interaktif yorum sonucu belirleyecek. 
 
Binooki Yayınevi’nin 1 Haziran’da kitap olarak da okuyucularla buluşturacağı oyun, 18 Mayıs, 15.30 da ve 20 Mayıs 10.30’da Berlin FEZ, Astrid Lindgren Sahnesi’nde, 1 Haziran, 16.00’da Ufa-Fabrik’te izleyiciyle buluşacak.
 

10 Adımda Unutmak (Anti - Prometheus)

 
 
Stüdyo Oyuncuları, Şahika Tekand’ın yazıp yönettiği “10 Adımda Unutmak (Anti-Prometheus)" adlı oyunu 17 ve 18 Mayıs 21.00’de Enka Oditoryumu'nda seyirciyle buluşturuyor.
 
İletişim:  0212 246 77 25 / 0534 012 60 01
 

ikincikat'ta Mayıs

 
 
ikincikat-tiyatro, Mayıs ayında İKSV Tiyatro Festivali mekanlarından biri oluyor. Aynı zamanda da yepyeni oyunları Fü'nün ilk gösterimini festival kapsamında Üsküdar Tekel Sahnesi'nde sahneliyor.
 
 
 

İkincikat’ın yeni oyunu “Fü, aslında bir sevgi çemberi hikâyesi. Murat Mahmutyazıcıoğlu yazdığı bu  ilk oyunu Sami Berat Marçalı yönetiyor.

 

Füreyya’nın (Fü) en sevdiği insanı kanlı 1 Mayıs’ta kaybetmesi üzerine şekillenen hayatı çerçevesinde gelişen oyunda Deniz Türkali, Serra Yılmaz, Canan Atalay ve Aziz Caner oynuyor. Öykü iki kardeş üzerinden ilerliyor. 1977 yılında 18-20’li yaşlarında olan iki kadın bugünlerde 60’lı yaşlarında. İkisi de yalnız ve birlikte yaşıyorlar, hayata tutunmaya çalışıyorlar ve sürekli didişiyorlar. Füreyya (Fü) kalp hastası ve son günlerini yaşıyor; kardeşi Münevver (Mü) bakıcı tutuyor. Fü biraz çılgın bir kadın, bütün bakıcıları kaçırıyor.

 

Sonra Sibel geliyor bakıcı olarak ve Fü onda kendini görüyor. Fü daha önce oyunculuk yapmak istemiş, ama babası “Bunların hepsi solcu olur,” diye engellemiş ve kaybettiği sevgilisi de tiyatrocu. Fü, Sibel’in tiyatro sınavlarına hazırlanan bir kız olduğunu, kendisi gibi biri olduğunu görünce “Bana sen bak,” diyor ve ilişkileri böyle devam ediyor. Füreyya ve Münevver'in  kalmak, gitmek, beklemek ve birbirine tutunmak üzerine kurdukları rutine, tıpkı Füreyya gibi tiyatro sevdasıyla yanıp tutuşan Sibel dahil oluyor. Onun da hayatını renklendiren bir Erkan'ı var, başka da bir şeyi yok. Fü ve  Mü kardeşler, Si'nin genç ve bakir beynine güneş gibi doğacaklar. Oyun 30, 31 Mayıs’ta Festival kapsamında Üsküdar Tekel Sahnesi’nde oynandıktan sonra sezonda sürecek.

 

Üst Kattaki Terörist

 

 

Oradan nasıl gözüküyor?
Öldürürüm oğlum sizi! Canınıza okurum! 
Tamam. Biraz daha çık. Üst kata mesela. 
Ne işim var benim orada lan! Ayarlarımla oynamayın benim. Delirtmeyin adamı! 
Tamam. Biraz daha yukarı çık. 
Nereye çıkacağım şerefsiz! Dağa mı çıkayım? 
 
Emrah Serbes’in Erken Kaybedenler adlı hikaye kitabındaki öykülerden biri olan “Üst Kattaki Terörist” bu sezon ikincikat tarafından tiyatroya uyarlandı. Sami Berat Marçalı’nın uyarlayıp yönettiği oyunda Denizhan Akbaba, Banu Çiçek Barutçugil, Gözde Kocaoğlu ve Bedir Bedir rol alıyor. 
 
Üst Kattaki Terörist, Çukurca’da bastığı mayınla şehit olan 20 yaşındaki asker ağabeyinin cenazesinden bu yana ağlamayan 12 yaşındaki Nurettin’in hikâyesi. Nurettin büyürken, ağabeyine duyduğu özlemle beslediği “öteki nefreti” de büyüyor. Yaşını ve boyunu aşan bir öldürme ve intikam arzusuyla dolduruyor içini. Kendince haklı nedenlerini yüksek sesle dile getiriyor ve onun kadar öfkeli olmayan herkese karşı bileniyor. Zaman geçiyor Nurettin’in üst katına Kürt bir üniversite öğrencisi taşınıyor ve Nurettin bir insanı kimliğine bakmadan sahiplenmek ve onu sadece bir insan olarak görmek ne demek böylece öğreniyor.
 
12, 17, 22, 26 Mayıs 20:30’da ikincikat Karaköy’de.
 
Yalnızlar Kulübü
 
 
"Yalnızlar Kulübü"nü çok yakından tanıdığımız kendi evinin Sıdıka'sı ve yine kendi evinin Gülistan'ı 'Hasibe Eren' oyundaki adıyla Demet Sağlam açıyor.
 
Sonrasında bir tür yaşam koçu olan Demet'in öğrencilerini görüyoruz. Avuç içi kadar mutluluğun yetmesi için ellerini açan bir grup. En asisinin bile kendiyle yüzleşmeye geldiği bu eğitimler boyunca biz de onlar kadar gülüyoruz, üzülüyoruz ve kendimiz 'açmanın' ne demek olduğunu sorguluyoruz. Açınca olacakları görüp vazgeçiyoruz bazen. Bazen acaba hakkıyla açabildiler, ifade edebildiler mi kendilerini diye sorguluyoruz. Aslında onları değil kendimizi sorguluyoruz.
 
Sami Berat Marçalı’nın yazıp yönettiği oyunda, Yalnızlar Kulübü açıldıktan sonra en az 'öğrencileri' kadar yalnız Demet'in de çaresizliğine şahit oluyoruz. Aynı hataları üst üste yapmasına. Her insan gibi. '21. yüzyılda yaşayan modern insanların sorunları işte' deyip geçemiyoruz, onlardan olduğumuz için belki.
 
“Hayat ritminin kaybolduğunu hissediyorsan, ya da hayatına ritim katmak istiyorsan, fazlaca sıkıldıysan, yeterince dürüst değilsen “hayat ritmini bul” seni bekliyor. On hafta. Haftada iki dersten toplam yirmi ders. Sonra her şey çok daha güzel olacak,” diye sunulan oyunda Hasibe Eren, Banu Çiçek Barutçugil, Güçlü Yalçıner, Pınar Çağlar Gençtürk, Bedir Bedir, Heves Duygu Tüzün, Tolga İskit rol alıyor.
 
16 ve 23 Mayıs 20:30’da
iletişim: 0 545 462 45 28 | 0 544 527 25 69
 
 
Şermola Performans’ın Mayıs ayı programında Destar Tiyatro’dan “DÎSKO 5No’lu” ve “GOR”, Irish Mafia’dan “Uykusuz”, Tİyatro Pruva’dan “Kanlı Roman” ve Ekip HayalET’ten “Ben Nereliyim?” oyunları var.
 

DÎSKO 5NO’LU\Destar Theatre

 
Türkçe üstyazılı Kürtçe oyun
 
5 No’lu vahşeti sahnede hatırlanmaya devam ediyor.
 
“Disko”, Türkiye’de bilindiği üzere askeri bir işkencehanedir. “5No’lu” ise bu işkencehanenin bir halka karşı soykırım düzeyinde denemesidir. Bir örümcek, bir sinek, bir fare, bir köpek, bir gardiyan ve bir mahkûm tek vücutta dile geliyorlar. Aklın ve hayal gücünün sınırlarını zorlayan insanlık dışı bir vahşeti anlatıyorlar.
 
Oyun metni “Diyarbakır 5No’lu Cezaevi” ile ilgili yazılmış anı, araştırma, belgesel çalışması ve görüşmeler kaynak alınarak yazılmıştır.
 
Yazan: Mîrza Metîn, Yöneten: Berfîn Zenderlîoğlu Oynayan: Mîrza Metîn
 
20 Mayıs 20:30
 

GOR/Destar Theatre

 
DESTAR’ın oyunu “GOR (Mezar)”, bir mezarın içinde geçiyor.  Ruhlar, bedenleri çürüyene kadar bedenlerinin yanında kalmak zorundalar. Ölüler bekleyiş halinde geldikleri, bulundukları ve gidecekleri zamana dair bir şeyler geveliyorlar. Geveliyorlar çünkü beklerken gevelemekten başka yapabilecekleri bir şey yok.
 
Yazan ve yöneten: Mîrza Metîn, Oyuncular: Alan Ciwan, Berfîn Zenderlioğlu, Mensur Zîrek, Mîrza Metîn, Sadin Yeşiltaş
 
17, 23 Mayıs 20:30
 

UYKUSUZ/ Irish Mafia

 
Sıradan bir hayat ve düzenli bir evlilik… Günlerce, haftalarca süren bir uykusuzluk hali.
 
Gecenin ve karanlığın çağrısına daha fazla karşı koyamayan Selin, bisikletine binip en izbe, en bilinmedik, en tehlikeli yerleri keşfetmek için her gün güneşin batmasını beklemektedir. Gündüzleri deliliğini sınırlayan, güneş ışığını sevmeyen Selin, toplum algısına göre “kötü”,”kaybetmiş” ve “istenmeyen” hayatlara tanıklık eder, bu insanların kendisini anlayabildiğini düşünür. Her gece yaşadığı sıra dışı olayların ardından Yıldız’la tanışır. Kendisi gibi hayata bağlanamamış birini tanımak, onunla sohbet etmek gitgide bir karadeliğe doğru çekmektedir Selin’i. Zamanla bu adama hayranlığı artmakta, gerçekle bağlarını yavaş yavaş koparmaktadır. Karakteri itibariyle geçmişteki birkaç anıya takılıp kalmış olan Selin, bilinmez bir geleceğin sisleri arasında kaybolmaktadır.
 
Kabul ettiğimiz değerler açısından bakıldığında, aslında bir kaybedenin hikayesidir Selin’in hikayesi.
 
Özgür Özgülgün’ün yazdığı, Can Ceylan’ın yönettiği oyunun dekor tasarımı Ecem Düyen’in, ışık ve efekt tasarımı Oktay Şahinler’in imzasını taşıyor. Oyunda: Gözde fidan, Volkan Çolpan, Duygu Aktoprak, Uğur Karakurt, Mehmet Ali Gümüş ve  Duygu Serin rol alıyor.
 
15, 19, 26 Mayıs 20:30
 

BEN NERELİYİM? / Ekip HayalET

 
Evrim Doğan ilk kadın meddah olmak özelliğini taşıyor.
 
“Bizler geleneksel bir Türk tiyatro biçimi olan “Meddah”ı kullanarak, Almanya’ya giden ilk kuşak Türklerden birinin hikayesini anlatacağız size. “Mehmet” dedik ona; dinleyin Mehmet’i. Anlatacakları yalnızca kendi adına biriktirdikleri değil çünkü. Türkiye adına, Almanya adına, Avrupa adına, Dünya adına…” sözleriyle sunulan “Ben Nereliyim” gösterisinin yazarı Harun Özer, yönetmeni Ebru Kara, meddah ise: Evrim Doğan.
 
16 Mayıs 20:30
 

KANLI ROMAN/ Tiyatro Pruva

 
 
Neden sorusuyla başlayan bir sorgulama. Genç bir yazarın yapmak istediği tek şey vardır. Ondan beklenen yeni romanını bitirmek. Bunu tek başına yapması imkansızdır. Bir ortak kobay. Bu işleri daha mı kolay, yoksa daha mı zora sokacak? Nedenlerle dolu içinden çıkılmaz bir oyun? Tüm bu sorgulamaların ışığında masumluğun mağlubiyeti. Tek bir cevap vardı ve onu sadace yazar biliyordu. Oyun içinde kendinizi başka bir oyunda bulacaksınız…
 
Yazan: Ali Poyraz, Yöneten: Cihan Alparslan, Oynayanlar: Mahsül Yaşa, Ali Poyraz, Cihan Alparslan.
 
13, 21 Mayıs 20:30
 

4. Eskişehir Opera ve Bale Günleri Başlıyor

 
Carmen
 

Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ve Büyükşehir Belediyesi işbirliğiyle düzenlenen “Eskişehir Opera ve Bale Günleri”, 3-17 Mayıs 2014 tarihleri arasında dördüncü kez Eskişehirli sanatseverlerle buluşuyor.

 
4. Eskişehir Opera ve Bale Günleri’nin açılışı, 3 Mayıs 2014 Cumartesi günü, Fransız besteci Georges Bizet'nin ölümsüz eseri “Carmen” operası ile gerçekleştirildi.  Ankara DOB tarafından sahnelenen eseri Recep Ayyılmaz sahneye koydu. Aşkının peşinden koşan, uçarı, özgürlüğüne düşkün Carmen ve Carmen’e olan tutkusu yüzünden kurulu düzeninden vazgeçen onbaşı Don Jose ilegenç ve yakışıklı boğa güreşçisi Escamillo’nun sanatseverlerle buluşmasında Ankara DOB sanatçılarına Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası eşlik etti.
 
Estetiği beden dili ile buluşturan bale sanatının seçkin örneklerinin sunulduğu “4. Eskişehir Opera ve Bale Günleri”nde 7 Mayıs 2014 gecesi Samsun DOB tarafından Bach Alla Turcaadlı program sahnelendi. Birinci bölümde yer alan Konçerto adlı eserin koreografisi Marco Cantalupo’ya ait. Konçerto’nun librettosu ile dekor ve kostüm tasarımı da Marco Cantalupo ve Katarzyna Gdaniec’e ait. Gecenin ikinci bölümünde Bach'ın Klavsen Konçertosu’nu piyano ve perküsyon için düzenleyen piyanist Anjelika Akbar´ın yanı sıra perküsyonist Mehmet Akatay da sahne aldığı Bach Alla Turca seyirci ile buluştu. Eser, Anjelika Akbar’ın yaptığı “Bach la Orientale” albümü üzerine Mehmet Balkan’ın koreografisinden oluşuyor.
 
Bach alla turca
 
10 Mayıs 2014’te, İzmir DOB, G. Puccini’nin vazgeçilmez operası “Madama Butterfly” eserini sahneleyecek. CioCio San’ın çileli bekleyişi ve muhteşem aryalarıyla örülü eseri Aytaç Manizade sahneye koyuyor. Orkestrayı Tulio Gagliardo’nun yöneteceği eserin dekor ve kostüm tasarımı İsmail Dede’ye ait.
 
Madama Butterfly
 
Lüküs Hayat
 
14 Mayıs 2014 tarihinde geçen yıl Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali’nde dünya prömiyeri yapan, genç bestecimiz Hasan NiyaziTura’nın, festivalin 20. Yıldönümü için bestelediği “Aspendos-Yüzyılların Aşkı” balesi seyirci ile buluşacak. Antalya DOB tarafından sahnelenecek eser, seyirciyi yüzyıllar öncesine, Zenon’un teknik ve akustik harikası olan Aspendos Tiyatrosu’nu inşa ettiği döneme uzanan bir yolculuğa çıkarıyor. Aspendos Tiyatrosu’nun yapılışı ve tiyatronun mimarı Zenon’un Aspendos Kralının kızı Belkıs’a olan aşkının öyküsüne.
 
Eskişehir Opera ve Bale Günleri, 17 Mayıs 2014 gecesi, Mersin DOB tarafından sahnelenecek “Lüküs Hayat” opereti ile son bulacak. Türk toplumunun Batı ile tanışma sürecinde yaşanan gülünçlükleri sahneye taşıyan Lüküs Hayat’ta, iki farklı kültürün karşılaşması ve çelişkilerin keskinleşmesi komik olaylara neden olur. Eser, Haldun Dormen’in Mersin Devlet Opera ve Balesi için yaptığı reji ile seyirciyle buluşuyor.
 
Temsiller Eskişehir’in yeni kültür ve sanat kompleksi Kongre Merkezi’nde.
 
İletişim: 0.222.211 55 00
 
 

Sergilerden Notlar

 

Picasso "Doğduğu Evden Gravürler ve Seramikler"

 
 
CerModern, Pet Holding ana sponsorluğunda gerçekleştirilen ve 6 Mayıs – 20 Temmuz 2014 tarihleri arasında yer alan, Pablo Picasso’nun doğduğu evden, Málaga’daki Museo Casa Natal Koleksiyonu’ndan seçilen gravür, seramik ve kişisel eşyalarından oluşan “Picasso: Doğduğu Evden Gravürler ve Seramikler” sergisi Picasso Vakfı, Picasso Evi Müzesi kültürel Tanıtım Direktörü, küratör Mario virgilio Montanez Arroyo 5 Mayıs günü gerçekleştirdiği söyleşiyle açıldı. 
 
ASLA SONA ERMEYEN ARAYIŞ, ASLA SONA ERMEYEN RASTLANTI
 
Picasso bir baş dönmesi, bir cesaret sınavı, bizzat ressamın kendisi tarafından kutsallaştırılmış bir görevin yerine getirilmesi. Yaratma, araştırma, değiştirme sorumluluğu. Málagalı sanatçı durup dinlenmek, tatmin olmak, razı olmak, rahata ermek nedir bilmiyor. Emanetçilerinden biri olduğu yüzlerce yıllık geleneği yakından tanıyan biri olarak, sanat eserinde her zaman yeniliğe, sürprize göz kırpan bir yan olmasını elzem buluyor: “Eğer bir sanat eseri tüm zamanlarda güncelliğini koruyamıyorsa ciddiye alınması mümkün değil.” O, dinmek bilmeyen arayışın her zaman yeni cevaplar bulan büyük izcisi. Hélène Parmelin, Picasso’nun tanıklıklarına yer verdiği kitabında, sergimizin ortaya koyduğu bu arayışı bizden çok daha iyi ifade ediyor: “Picasso’nun en çok atıfta bulunulan sözü şudur: ‘Ben aramıyorum. Rastlıyorum.’ Bu, cesur olduğu kadar isabetli mükemmel cümle, eğer onu gerçekten söylediyse ancak zıddıyla yer değiştirerek açıklanabilir. ‘Arayış hiç bitmiyor, çünkü rastlamak mümkün değil.’ Aslında her an arıyor, her zaman buluyor. Bir tuvali bitirdikten sonra, bizzat kendisinin içine yerleştirdiği sırları bulmaya çalışarak resmi seyrediyor. Ve ardından, Picasso’yu istemediği bir yere sürükleyen ve Picasso tarafından istemediği bir yere sürüklenen bir yenisine başlıyor. Ve böylece sürüp gidiyor...”
 
İletişim: (312) 310 00 00
 

İBB Şehir Tiyatroları’nın Kostüm Tasarımı Sergisi

 
 
100. yılını kutlayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, yakın geçmişinden oluşan kostüm tasarımı sergisini Levent Metro City’de izleyiciyle buluşturuyor. Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi fuayesinde yer alan kostüm tasarımı sergisinin bir devamı niteliğinde olan sergi, 17 Mayıs’a kadar ziyaret edilebilir.
 
 
Şehir Tiyatroları’nın 100. yıl kutlamaları kapsamında, Şehir Tiyatroları Oyuncusu ve Genel Sanat Yönetmen Yardımcısı Vildan Türkbaş ile Şehir Tiyatroları kostüm tasarımcısı Nihal Kaplangı’nın biçimlediği sergide, geçmişten bugüne Şehir Tiyatroları’nda sahnelenmiş Çılgın Dünya, Düğün Ya da Davul, Gayri Resmi Hürrem, Gelin ile Kaynana, Hırçın Kız, Kantocu gibi oyunların kostüm tasarımları bulunuyor. 
 
2013-2014 tiyatro sezonu sonuna kadar değişik mekanlarda açık kalacak sergide, Şehir Tiyatroları’nın yakın geçmişinden oluşan farklı kostüm tasarımları yer alacak. 
 

Genco Gülan'dan Yeni Sergi: 'Büyük Kavuşma'

 
 
Kavramsal sanatçı Genco Gülan’ın ‘Büyük Kavuşma’ isimli mekâna özgü yerleştirmesi 5 Mayıs- 20 Haziran 2014 tarihleri arasında, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki İktisadi ve İdari Bilimler Binası Washburn Hall’da sergilenecek. Sanatçı, lisans derecesini tamamladığı binaya 23 sene sonra farklı bir proje ile dönüyor; tarihi binanın ikiz kulelerini içeriden kravatlar ile birbirine bağlıyor.
 
Sanatçı Genco Gülan’ın kullanılmış kravatlarla gerçekleştirdiği mekana özgü yerleştirmeler (site specific installation) serisi bu kez Boğaziçi Üniversitesi’nde İktisadi ve İdari bilimler Fakültesi diğer adıyla Washburn Hall’da yer alacak. Bulunduğu mekana ve konuma göre değişen ve dönüşen proje bu kez bir müzede değil, akademik bir kurumun içerisinde gösterilecek. Gülan’ın ‘Büyük Kavuşma’ (The Great Conjugation) isimli yerleştirmesi Mayıs ve Haziran ayları boyunca Washburn Hall’da görülebilinecek.
 
Gülan yerleştirmesinde yaklaşık 1000 adet kravat kullandı, kravatlar birbirlerine bağlanarak onlarca metrelik bir hat oluşturacack ve beş katlı binanın tüm katlarını dolaşacak. Kravatlar 1906 yılında inşa edilmiş tarihi binanın ikiz kulelerini içerden birbirine bağlayacak. Seyirci katılımına açık projede, Gülan seyircileri kravatlarını getirip yerleştirmeye eklemeye davet ediyor.
 
 
Gülan’ın yapıtı betimleyici değil; tek bir tarif içermiyor. Fakat hem kullanılan nesneler, hem de bulundukları mekan ve zamana ile ilişki içinde bir dizi anlamlar içeriyor. Gülan’ın yapmaya çalıştığı tüm bu çağrışımları kullanarak yeni anlamsal ilişkiler örmek, yeni çağrışımlar çağırmak. Bunu yaparken de bir çeşit ‘oyun kurucu’ işlevi görmek ve nerdeyse resmin dışında durmak…Yöntem Nicolas Bourriaud’un ilişkisel estetik kavramına atıfta bulunsa da ortaya çıkan yumuşak heykel çağdaşlarına göre daha plastik ve politik.
 
Projede kullanılan farklı renk, desen ve marka kravatlar farklı ülkelerde üretilmişler. Geçtiğimiz sene yüzlerce bireysel bağışçıdan toplanan paçalar hem yurt içi hem de yurt dışındaki bağışçılardan geldiler. Kimisi ipek, kimisi naylon kimisi de yün kravatlar da bu vesile ile tek parça haline geliyorlar, birbirlerine kavuşuyorlar. Kravatlar 2013 yılında Yunanistan Selanik Devlet Çağdaş Sanat Müzesi, Ankara Çağdaş Çağdaş Sanatlar Merkezinde sergilenmiş ve büyük beğeni toplamışlardı. İstanbul’daki ilk gösterim ise inşa edilmekte olan bir gökdelene vinç yardımı ile bağlanmak sureti ile olmuş, kravatlar yerden yukarı 160 metre yükselmişlerdi.
 
 
Modern fotoğrafçılığın sıra dışı sanatçısı Erwin Olaf, son dönemlerini kapsayan Berlin ve  Keyhole serilerini içeren seçkisi “Anlatılmayanın Güncesi” 29 Nisan 15 Temmuz 2014 tarihlerileri arasında CerModern’de Ankaralı sanatseverlerle buluşuyor.
 
Erwin Olaf’ın sanatı, kolay belgeciliği reddeden gözden kaçan ve örtülü söylenmemişler ine üzerine kuruludur. Olaf, sanatçı kimliğini ve markalaşan imzasını son derece stilize ve kurnaz bir  bir şekilde görüntülerken sosyal konuları, tabuları ve burjuva klişeleri keskin bir estetik yle sezgiyle dışa vuruyor.
 
Demokrasi, özgürlük, anarşi ve hedonizmin başkenti: Berlin.
 
Olaf, Amsterdam stüdyosundaki alışıldık setlerini ilk kez terk ederek politik bir manevraylayla yönlendiği Berlin’de çağdaş fotoğrafın sınırlarını bir kez daha çizer. Büyük ve farklı altrin kültürlerin hakim olduğu güçlü bir duyguyla kimliklenen tarihi metropol, aynı zamanda ’da Avrupa’da demokrasi, özgürlük, anarşi ve hedonizmin merkezi olmaya dönüşüyor. ir. 
 
Bir psikanalitik gönderme: Keyhole
 
Erwin Olaf, masal diyarından kopartarak getirdiği izleyiciyi bir an duraklatarak yönelttiği 
anahtar deliğinde sahnelenmiş psikolojik kurgularla baş başa bırakıyor. Çocuk, ergen ve 
yetişkin figürlerin sırtlarını döndüğü rahatsız edici ve merak uyandıran sinematik
kompozisyonlar, yarattığı duygusal etkiyle utanç ve dışlanmışlığı dillendiren metaforlar
biçimine bürünür. Anahtar deliği, kapalı kapıların ardındaki sorulara kendi anlatımımızı
yükleyerek bizleri samimi bir şekilde tabular ve sosyal konulara yönlendiriyor.
 
CerModern Sanatlar Merkezi- Altındağ, Altınsoy Cad. Ankara