Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Herkes Ne Der - Ne Derse Desin

Herkes Ne Der - Ne Derse Desin

07 Şubat 2020 - 09:02
1966’da Galler’de gerçekleşen, dünya tarihinin en büyük madencilik kazalarından “Aberfan Faciası”ndan esinlenerek yazılan “Waterproof”, yaşanan felaketlerin sadece başına gelen insanlar için değil, zamandan, olaydan, kişilerden ve cinsiyetlerden bağımsız tüm insanlar için bir "felaket" olmasını konu alıyor.

WATERPROOF- Yazan: Neil Anthony Docking, Yöneten: Çağ Çalışkur, Yardımcı Yönetmen: Gonca Küçükardalı, Çeviren: Bircan Çağlar - Özge Çalışkan, Dekor Tasarım: Kerem Çetinel, Dekor Tasarım Asitanı: Pınar Demir, Kostüm Tasarım: Efe Soykaraman, Ses Tasarımı: Murat Yeşil, Afiş Tasarımı: Bahadır Efe, Mekan Yönetimi: Şevval Çakır, Proje Ekibi: İpek Hatunoğlu, Çağla Urgancı, Gizem Kaman, Murat Yeşil, Demirhan Demircioğlu, Eda Akyol, Oynayanlar: Aslı İnandık, Bala Atabek, Başak Daşman, Hande Doğandemir, İdil Sivritepe.

 

Galler’deki Aberfan madencilik köyü 1966’da büyük bir felakete uğradı. İnsanların kömür atıklarını boşaltarak oluşturdukları çöp tepeleri ve kömür madenlerinin içindeki bütün galeriler bir derenin üzerinde yer alıyordu. Zamanla bu tepeler ve galeriler derenin yatağına çökünce toprak kayması başladı ve köyün üzerine çökerek birkaç dakika içinde 144 kişinin ölümüne neden oldu. Ölenlerden 116’sı heyelanın yolu üzerindeki okulun öğrencileriydi. Dünya kamuoyunu uzun zaman meşgul eden olay, aradan yıllar geçse de unutulmadı ve sonunda bir tiyatro yapıtının hareket noktası oldu.

Anneleri normal yaşama dönmeye ikna etmek de kolay olmuyor tabii.
 
 

Oyun ve Yorumu

 

Özgün adı “The Revlon Girl” (Revlon kozmetik firmasının temsilcisi) olan oyun, Craft Tiyatro’da evrensel makyaj terimi Waterproof adıyla oynanıyor. Söz konusu felaketten sekiz ay sonrasını anlatan Waterproof, gerçek bir olayın ilginç gelişimini aktarıyor. Olayla ilgili bir başka gerçek de Aberfan Genç Zevceler Kulübü’nün haftalık toplantılarına gönderme yapması.

 

Hiç kuşkusuz öğrencilerin ölümü herkesi üzdü, büyük acılara yol açtı, çünkü yaşanan her felaket, yalnızca onamaruz kalanları değil, tüm insanlığı ilgilendirir. Ama asıl darbeyi yiyen, ölen çocukların anneleri oldu. Kadınlar o acının altında çöktüler, hayata küstüler.  Kendilerini koyverdiler. Hatta kocalarıyla ilişkileri bile bozuldu.

 

Ne var ki, gençtiler, hayattan beklentileri, hayalleri vardı, yürekleri kıpır kıpırdı. O kıpırtılara uygun tarzda yaşamak fikri, aşırı tutucu kasaba ortamında onlara üstesinden gelemedikleri bir suçluluk duygusu yüklüyordu. Herkes ne der diye diye gülmekten bile kaçınır oldular. Onların normal yaşama döndüğünü, gülüp eğlendiklerini, kendilerine baktıklarını görenler bizi ayıplarlar diye düşünüyorlardı. Bu düşünce onları giderek birbirine yaklaştırdı. O yaslı anneler her hafta kulüpte toplanıyor, suçluluk duymadan ağlıyor, konuşuyor, hatta gülüyorlardı. Böylelikle birbirlerinin acısını paylaşarak hafifletmeye, din baskısından, yas tutmanın zorunluluklarından sıyrılıp soluk almaya çalışıyorlardı.

 

Yazar Neil Anthony Docking, o iki gerçek olaydan yola çıkarak duygulu ve duygusal bir oyun yazmış. Waterproof, işte o kulüp toplantılarında tanıtıyor anneleri. Acıları hiç dinmeyen kadınların sızlanmalarını görüyoruz önce. Ama zamanla o toplantılarda kendilerini ne kadar salıverdiklerini fark eden bir grup kadın, gizlice Revlon firmasına başvurup bir temsilciyi kulüplerine davet ediyorlar. Ve Revlon’un temsilcisi, en bakımlı,  en havalı görünümüyle kulübe geliyor. Belki defalarca yaptığı için kanıksadığı sunumu yapmaya başlıyor:   "Bu dünyada her kadın güzel görünmeyi ve güzel hissetmeyi hak eder. Bu akşam size muhteşem ürünlerimizi tanıtacağız, gerçek anlamda yaşamınızı değiştirecek ürünler – cildinizi anında canlandıracak makyaj malzemeleri ve nefes kesici renkler. İster kariyer kadını olun ister işi başından aşkın bir anne. Yüzünüzde kaygıdan oluşan çizgileri sileceğiz, sönük, yorgun gözleri yok edeceğiz ve cildinize taze, yeni doğmuş bir görünüm kazandıracağız. Hayata daha cesur bakalım.”

 

Kerem Çetinel’in bir taşra kulübü atmosferini yansıtan sahne düzeninde oynanan oyun, yönettiği her oyunda başarı grafiğini sürdüren yönetmen Çağ Çalışkur’un yorumuyla aktarılıyor. Hiç kuşkusuz, Türkiye’deki maden göçüklerinde ölen yüzlerce kişinin annelerinin, eşlerinin acısı, görünümleri, yetkililerin azarlarına, hatta tekmelerine maruz kalışları belleklerimizde hep tazeliğini koruyor. Yine de Çağ Çalışkur, Galler’deki kadınların yaklaşımını bizi yadırgatmadan sunmasını biliyor. Aslı İnandık, Bala Atabek, Başak Daşman, Hande Doğandemir, İdil Sivritepe’den oluşan oyuncu ekibinin sağduyulu oyunculuklarıyla da Waterproof yılın özenli bir çalışması olarak ortaya çıkıyor.

 

******

 

Tiyatrolardan Haberler

Yan Etki’den Yeni Oyun: 10 Saniye

 

 

 
 

Ülkenin en iyi ve prestijli okullarından William College’tan işlediği bir suç üzerine kovulan çocuğunu, okula geri aldırmak için ne gerekiyorsa yapacak olan Zeynep ile rehber öğretmeni Elif’in şiddet, taciz, etiket başlıkları altında gerçeği ‘aramasını’ ya da ‘kaybetmesini’ anlatan, yetiştirilen çocuğun mutluluğunu mu itibarını mı gözetmemizi sorgulatan bir oyun “10 Saniye”.
Yıllardır ‘’kutsallık’’ kavramının anne ve öğretmenlere uygun olduğunu vurgulamışızdır. Peki ya gerçekten her anne ve öğretmen kutsal mı? Patolojik bir anne olamaz mı? Ya da sapkın bir öğretmen? Ya da her ikisi de sevgi dolu ve bir o kadar yalnız. Zeynep ve Elif’i karşı karşıya getiren bu oyun; eğitimin sistemi, çarpık aile ilişkileri ve etiket kavramlarının çocuk psikolojisini nasıl şekillendirebileceğine dair bir bakış.

 

Yapım: Yan Etki, Yazan: Erdi Işık, Yöneten: Serkan Üstüner, Yapımcı: Faruk Barman - Mert Erarslan, Dekor Tasarımı: Cihan Aşar, Müzik: Ah! Kosmos, Hareket düzeni: Gizem Erdem, Işık Tasarımı: Alev Topal, Styling: Serhat Şengül, Reji Asistanı: Oğuzcan Gencer, Fotoğraf: Ayşegül Karacan, Teaser: Cüneyt Işık, Afiş/Broşür Tasarım: Sinem Demir Üstüner, Oynayanlar: Algı Eke, Nergis Öztürk.

 

* * * * * * *

 

Tiyatro Fora’da İşgüzar Bir Tekerrür

 

      

Eğer bir güne sıkışıp kalsaydınız ne yapardınız? Yani bir türlü geçmeseydi zaman. Yarın olmasaydı hiç. "İşgüzar Bir Tekerrür" aynı günü tekrar tekrar yaşamak zorunda kalan bir sahafın trajikomik öyküsünü anlatıyor. Son derece ustalıkla kurgulanmış dramatik bir yapı içinde, "zaman" ve "yaşamın anlamı" kavramları humor yüklü bir dille sorgulanıyor.      


Yazan: Aslı Ceren Bozatlı, Yöneten: Tufan Karabulut, Dekor-Kostüm: Ozan İlhan, Işık Tasarımı: Arda Kavaklıoğlu, Reji Asistanı: Gülseren Aydın, Işık-Efekt: Utku Öcal, Afiş Tasarımı: Deniz Şensöz, Fotoğraf: Erhan Kaya, Oynayanlar:Suzan Acun, Tufan Karabulut.

 

 

*******

 

Tek perdelik komünalimsi oyun: ZBAM!

 

 

 

 

“Tohumları yok... ama hikayeleri var.

Arazileri yok... ama sahneleri var…

Tiyatrodan komün olur mu? Göreceğiz!”

 

şarkı sözlerinden en küçük repliğine kadar yaşanmış öykülerin toplanıp stilize edilmesiyle yazılmış olan ZBAM!, uyuşturucu kullanıp da bırakabilenlerin, kötü mahallelerden sağ çıkabilenlerin, tecavüze uğrayıp da bunu dönüştürebilenlerin, tüm varsayımları geçersiz kılıp delirmeye karar verenlerin sert ama güçlü umudunu, daha güzel bir dünya umuduyla harmanlıyor.


Yazan – Yöneten: Şirvan Akan, Beste: Baki Turanlı, Müzik prodüksiyon: Aykut Özen, Yönetmen yardımcısı: Dilan Erdoğan, Işık tasarım: Murat Bakır, Afiş tasarım: Osman Sarı, Web sitesi: Onur Özen, Oynayanlar: Defne Koldaş, Furkan Ak, Nihan Şentürk, Selami Üstübi, Tuba Karabey.

 

* * * * *

 

 

Kadıköy Küçük Salon’da “Frida”

 

 

Frida Kahlo’nun ömür boyu süren mücadelesini sahneye taşıyan “Frida” oyunu,Meksikalı ressam Frida Kahlo’nun hayatını oynayacak olan bir oyuncunun rolü ile kurmuş olduğu ilişkinin çatışmalarını ele alıyor. Oyunda, “Frida” rolünü oynayacak olan oyuncu, Frida’nın hayatının içine girmeye başladıkça kendi varoluşu ile yüzleşmeye başlar. Kendisine sorduğu sorulara hem kendi ağzından, hem de “Frida” olarak cevaplar aramaya çalışınca durum karmaşık bir hal alır.


Yazan: Beliz Güçbilmez, Yöneten: Emre Tandoğan, Dekor / Kostüm Tasarım: Melis Boyacı, Işık Tasarımı / Müzik: Enrico Zeber, Koreograf: Derya Aslan, Elif Arman,  Maske/Kukla tasarımı: Çağrı Yılmaz, Yönetmen yardımcısı: Ceren Ünal,  Asistan: Fatma Cengiz, Gökçen Sağlam, Fotoğraf / Afiş Tasarım: Emre Can Sancar, Oynayan: Elif Arman.

 

 

* * * * *

Dokuz On Beş’in Oyunu: Çekmece’den Yıldızlara

 

Genç Türk yazarların metinleri üzerinde yazarlarla birlikte çalışarak geliştirmek ve bu geliştirdiği metinleri sahnelemek amacıyla bir araya gelen tiyatro topluluğu Dokuz On Beş, Halil Yağız Şanal'ın yazdığı “Çekmece’den Yıldızlara” adlı oyunu Küçükçekmece'nin varoşlarında hayallerine ulaşmanın yollarını arayan üç gencin, her gün biraz daha büyüyen karanlığa direnme çabasını anlatıyor. Oyun 13 ve 20 Şubat’ta Kültüral Performing Arts salonunda izlenebilir.


- Buradan bakmak çok güzel.
- Çok yakın ama çok uzak gibi.
- Oralara da gidilebiliyor. Görüyorsan o kadar uzak değildir. İstersek olur.
- Olur mu dersin.
- Olur tabii. Çekmeceden yıldızlara bir vesait.

 

Yazan: Halil Yağız Şanal, Yöneten: Onur Gürçay, Hareket Yönetimi: Gizem Erdem, Işık: Yasin Gültepe, Dekor: Ferhat Kaya, Müzik: Alper Aytekin, Ses Efekt: Metin Küçükyılmaz, Sahne Amiri: Enes Akyıldız, Afiş ve Görsel Tasarım: Yiğit Tosun, Oynayanlar: Merve Güran, Şakir Güler,
Musa Can Pekcan.