Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Hayat bilgisi notu “F”
26 Aralık 2014 - 05:12 | “Varım, vardım, var olacağım, çünkü düşünemiyorum, sadece hayal kuruyorum”
Oyun olmayan bir oyunu yazmak, sahnelemek, oynamak için verilmiş emeklere yazık olmuş
HAYATIMIN BİLGİSİ- Yazan-Yöneten: Özgür Akarsu, Işık Tasarımı: Metin Çelebi, Müzik: Mantar Palas, Görsel Tasarım-Uygulama: Bilge Can Gürer, Oynayan: Münibe Millet,  Video ve Ses Oyuncu Kadrosu: Kevser Mukayyet: Başak Meşe, Erkek ve reklam sesleri: Efe Keleşoğlu.
 
Bu tek kişilik oyun şu sözlerle basına ve seyircilere sunuluyor: “'Hayatımın Bilgisi' beyaz yakalı bir kadın çalışanın, bir sunum sırasında benliğinin derinliklerine doğru çıktığı yolculuğu anlatıyor. 'Hayatımın Bilgisi' bir kadının hikâyesi. Tanıdık, bildik ve sıradan. Metroda yanımıza oturan, vapurda telefonunu kurcalayan. Hayatın koşturmacası içerisinde durmak bilmeksizin yuvarlanan. 'Başka türlü bir şey'i arayan, ama ne onu var edecek kadar güçlü ve cesur, ne de onu unutacak kadar ikiyüzlü olan. Âşık-mış, ait-miş, mutlu-ymuş gibi yapa yapa rolünde ustalaşan; âşık, ait, mutlu olan. Ama ne yaparsa yapsın, içindeki sesleri susturamayan.”
 
Ne yazık ki oyunda bu iddia edilen nitelikleri bulamıyoruz. Hani konferans vermeye giden adamın öyküsü vardır: Eve dönünce karısına, ”Sana konferansımı anlatayım mı?” dediğinde, karısı şöyle cevap verir: “Evde yazdığını mı, konferansta söylediklerini mi, yoksa konferanstan dönerken yolda şöyle deseydim diye düşündüklerini mi?” Oyunda bunlardan hangisinin anlatıldığını kestirmek zor; biraz “Aklımdan bir şey tuttum bilin” demeye getirilmiş. Söylenecek fazla bir şey bulunamayınca da, oyun süresini doldurmak için oyuncunun beden dilinden, slayt ve video gösterimine kadar gerekli gereksiz her türlü yan araç yerleştirilmiş. Ama bunlar organik bir doku oluşturamadığı için yakışmamış yamalar gibi kalıyor. Oyun olmayan bir oyunu yazmak, sahnelemek, oynamak için verilmiş emeklere yazık olmuş.
 
 

Ücret Artışı Talebinde Bulunmak İçin 

Servis Şefine Yanaşma Sanatı ve Biçimi

 
 
Yılbaşıyla birlikte zam dönemi de yaklaşıyor. Siz de bu önemli görüşmelerden önce,  Sarısandalye Tiyatrosu’nun Georges Perec'in aynı adlı eserinden uyarladığı “Ücret Artışı Talebinde Bulunmak İçin Servis Şefine Yanaşma Sanatı ve Biçimi” adlı oyunu seyrederek, hem tiyatro keyfi yaşayıp hem de ücret artışı isteme pratiği hakkında fikir edinmek istemez misiniz?
 
Servis şefinize Mösyö X diyelim, meslektaşınız Matmazel Y, şefinizin şefi de Madam Z olsun. Üç bilinmeyen ve bir aşikârdan oluştuğu sanılabilecek meslek yaşamınızın, çok bilinmeyenli ve çok aşikârlı gerçeğinize ne gibi bir bağı olabilir? Ücret artışı talebinde bulunmak için servis şefiyle görüşmek isteyen kahraman, şefinin odasında o sırada bulunmaması dolayısıyla, defalarca meslektaşıyla çene çalmak ya da koridorda defalarca gidip gelmek durumunda kalır. Meslektaşının keyfinden, şefin o an nasıl bir ruh hali olduğuna, sağlık durumuna, ailevi meselelerine varıncaya kadar birçok değişkene bağlı olan “zam hayalinin gerçekleşmesi”, giderek absürdleşen bir döngü içinde önemini tamamen kaybeder.  Ocak Ayı boyunca her Cumartesi SekizinciKat'ta.
 
* sekizincikat: İstiklal Cad. Galatasaray Meydanı No: 108, Aznavur Pasajı Kat:8 Beyoğlu
Rezervasyon: sekizincikat 0545. 462 45 28 - Basın ve Halkla İlişkiler: (0537) 765 93 19
 
 

kuğular şarkı söylemez

 
 
Ferdi Merter'in aynı adlı romanından sahneye uyarladığı AIDS'i evrensel yönüyle işleyen ödüllü oyunu “Kuğular Şarkı Söylemez”  5 ve 12 Ocak 2015 Pazartesi- 20.30'da Tatavla Sahne'de seyirciyle buluşuyor.
 
Kendi küçük dünyalarında mutlu sayılabilecek bir yaşam süren, başkalarına göre birer kaybeden diye nitelenen dostlar, geçmişten beri yanlarında taşıdıkları fakat farkında olmadıkları bir tehlikenin, beklemedik bir haberle ortaya çıkmasıyla yeniden her şeyi sorgularlar. Bu tehlike onların hayatını bir anda pençesine alır. Onlar artık sevgilerinin ve nefretlerinin sınırlarını keşfedecek ve zorlayacaklardır.
 
AIDS‘li olarak ölmek, eşcinsel olarak  bilinmekten daha iyidir öyle mi?”                                                    
 
 
Füruzağa Cad. Taktaki Yokuşu 'B Cihangir / Beyoğlu 
Tatavla Sahne Bilet Rezervasyonu için 212 233 52 30
 
 
 
 

Sergilerde Gezinti

Ned’in 7 Renkli Dünyası

 
 
Ned Pamphilon’un yeni eserlerinden oluşan “Ned’in 7 Renkli Dünyası: İstanbul” konulu sergisi Gayrettepe  Point Hotel Barbaros’un içindeki Piola’da, “Art Inside Piola” sanat etkinlikleri çerçevesinde  gerçekleştiriliyor. Sergi 20 Ocak 2015’e kadar açık kalacak. 
 
 
 

Nuri Bilge Ceylan

Panoramik Bakış

 
26 Aralık 2014 – 26 Mart 2015
 
Motosikletli Genç / Motorcycle Boy, Urfa, 2004
 
CerModern ve Dirimart işbirliği ile gerçekleşen, Türkiye’nin dört bir yanından panoramik 50 fotoğrafın yer aldığı Nuri BilgeCeylan’ın “Panoramik Bakış” sergisi CerModern ana galerisinde Ankaralı sanatseverlerle buluşuyor.
 
1980 yılında başladığı fotoğrafçılığa filmlerinin yoğunluğu nedeniyle bir süre ara veren Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Uzak’ filmi sonrası gittiği Kapadokya’da çektiği bir kare ile başlayan fotoğrafa dönüş serüveni, yurtdışında ve İstanbul’da açtığı sergiler sonrası Ankara CerModern’de “Panoramik Bakış” adı altında devam ediyor.
 
Köy / The Village, Kars, 2004
 
Sergideki doğanın, insanın ve tarihin izlerini daha önce hiç görmediğimiz kompozisyonla anlatan kareler, kendi deyişiyle ‘film için mekan arayışını bahane ederek memleketin dört bir yanında çektiği’enstantaneleri barındırıyor.
 
Beyoğlu’nda Tramvaylar / Trams in Beyoğlu, İstanbul, 2004
 
Sergi küratörü Heinz Peter Schwerfel tarafından ‘sırlarını asla belli etmeyen bireyler, gruplar ve manzaraların portrelerini çizen meraklı bir gözün bakışları’ olarak nitelendirilen 50 fotoğraf, Türkiye’nin dört bir yanının toplumsal panoramasını da iyi bir gözlemci tarafından gözler önüne koyuyor.
 
 

Sabahat Çıkıntaş “DE-ŞİF-RE”

 
“İsimsiz” Karışık teknik, 155x145, 2013
 
İstanbul Mine Sanat Galerisi, küratörlüğünü Lütfiye Bozdağ’ın yaptığı Sabahat Çıkıntaş’ın resim, video ve enstalâsyonlarından oluşan “de-şif-re” başlıklı sergisi yer alıyor. Sabahat Çıkıntaş, sezgileriyle sanat üreten bir sanatçı. Üretimlerinde etkilendiği ve resimlerinin arketipinde yer alan varlık ve zaman sorunsalı, O’nun tüm sanat anlayışının bir özeti olarak okunabilir.
 
Pisagor’a göre; ateş-hava-su-toprak gibi evreni oluşturan dört temel elementin sembolü olan kare, sanatçının resimlerinde yer alan en asal öge. Sanatçı tam ve bütün olarak, görünen ve görünmeyen, algılanan ve algılanmayan yanlarıyla içsel sezgilerini, duyumlarını “de-şif-re” ediyor, dudak hareketlerinden oluşan videosu ile kesik kesik heceler şeklinde serginin tematiği olan “de-şif-re” repliğini heceliyor. 
 
Sergi 24 Ocak’a kadar Mine Sanat Galerisi Nişantaşı mekânında görülebilir.
 
Prof. Dr. Müfide Küley Sok. No:1/1 
Yasemin Apt. D:5 Nişantaşı/İstanbul
 (0212) 232 38 13 
 
 
 

Ali Bilge Akkaya Sergisi: BİR

 
 
Keşfetmeye değer yetenekleri on yıldır sanat dünyasıyla buluşturan x-ist, 25 Aralık 2014 - 24 Ocak 2015 tarihleri arasında genç fotoğrafçı Ali Bilge Akkaya'nın Bir” adlı ilk kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor.
 
1988 doğumlu Ali Bilge Akkaya, Yeditepe Üniversitesi ve Central St. Martins Sanat ve Tasarım Okulu’ndan mezun olduktan sonra endüstriyel tasarımları ile tanındı. Fotoğraflarını ilk defa kişisel bir sergide toplayan fotoğrafçının yapıtları dengeli ve simetrik bir yapı içinde, kurgusallıktan kaçınan kompozisyonlardan oluşuyor.
 
Sanatçı izleyenin mekân algısıyla oynayarak, bilinen yerleri tanınmaz duruma getirdiği fotoğraflarında, izleyiciyi öykünün içine çekip, görsel okumayı izleyicinin hayal gücüne bırakıyor. Merak uyandıran bu fotogˆraflar birey-toplum ilis¸kisinden kimlik sorunsalına, siyasal eles¸tiriden ontolojiye uzanan genis¸ bir düs¸ünsel evrene ait göndermelerle yüklü.
 
 
Akkaya’nın Türkiye’nin yanı sıra Hindistan, Bulgaristan, İsveç gibi farklı ülkelerde çektiği fotoğrafların en belirgin özelliklerinden biri karşıtlık öğesi. Her fotoğrafında rastlanan bu üslup özelliği yalnızca biçim ve içerikte degˆil, ıs¸ık ve renkte de kendini gösteriyor. Aydınlık ve karanlık, kırmızı ve yes¸il gibi ikilikler kompozisyonun gerilimini artırarak fotoğrafın öyküsüne izleyicinin giris¸ini kolaylas¸tırıyor. 
Ali Bilge Akkaya’nın “Bir” başlığı altında sergilediği fotoğraflar kusursuz oranlara sahip geometrik strüktürlerin ortasında aniden karşımıza çıkan doğal, gündelik portreler, sanatçının formun mükemmelliğine olan tutkusuyla ânın büyüsünü yakalamaya yönelik içgüdüsel ve rastlantısal yaklaşımını bir arada barındırıyor.
 
Abdi İpekçi Caddesi Kaşıkçıoğlu Apt. No:42  D:2
 
 

Kızıltoprak Sanat Galerisi

 

Mahir Güven Sergisi

 
16 Ocak 2014-14 Ocak 2015
 
 
Figüratif resmin önemli temsilcilerinden Mahir Güven, resim eğitimine ortaokul yıllarında Hikmet Onat ve Bedri Rahmi gibi ustalarla tanıştığında başladı. İDGSA Resim Bölümü Neşet Günal Atölyesi'nden 1981’de mezun oldu. Bugüne değin otuza yakın kişisel sergi açtı, pek çok karma ve temalı sergiye katıldı.
 
Mahir Güven resimleri, hayatın tüm olgularını barındıran bir bedene dönüşür. 
Gereksiz tüm öğelerden ustaca kaçınarak kulağımıza zaten bildiğimiz bir şeyi fısıldar gibi özgün renk ve desen seçimiyle her resimde "ilk"in doğal süreçte her defasında var olduğunun farkındalığıyla, yeni ve bir başka resmin temelini oluştururken tekrarın monotonluğa düşmeden de yapılabildiğini deneyimlememize izin verir.
 
Kızıltoprak Sanat Galerisi, Rüştiye Sok. No: 47/1  Kızıltoprak- Kadıköy
 
 

Dilek Karen Sergisi:  ‘ZERRE’

21 Aralık 2014-28 Şubat 2015
 
Lal
 
Cevahir Hotel İstanbul Asia, Şeli Art Project işbirliğiyle, Dilek Karen’in ‘ZERRE’ adını taşıyan heykel sergisine ev sahipliği yapıyor. Sanatı günlük hayatımıza dahil ederek yoğun kent hayatına estetik çözümler öneren Şeli Art Project tarafından düzenlenmekte olan plastik sanat sergileri 'Her Yerde Sanat' sloganıyla hayatımızı zenginleştirmeye devam ediyor.
 
Dilek Karen “Zerre”yi yorumluyor
 
Görmek fiilini hep çekmeli insan, peki ama nasıl?
 
Her birimiz  bir zerresiyiz  bu evrenin ve her bir zerre bütüne giden karmaşık bir yol. Bizi yola iten sorulardır çoğu zaman ve sorular sormaya başladığımızda anlamlar aramaya başlarız. Önceleri bu anlamlar bizi tatmin eder ve orada bir müddet kalırız, ancak  tatmin olma duygusunu yitirdiğimizde, soruların yani yolların çokluğunu fark eder ve bazen geri dönmeyi düşünsek de bunun artık mümkün olmadığı gerçeğiyle yüzleşiriz. O zaman ‘anlam’ bizim için tatmin olmanın çok daha ötesinde bir arayışa yürür, bulmak kıymetini yitirir ve yol her bir ‘zerre’mize hükmeder. Bu yol-culuk oyununda bizi gerçeğe yürüten en önemli enstrümanımız göz-dür.  Gözü ise görür kılan onun bakma biçimidir,  onun içindir ki görmek sadece göz’e ait bir fiil değildir.  Onu daha ilerileri görmeye götüren diğer uzuvlarla beraberliğidir. Sanatla kurduğum ilişki de aynı biçimde ve birlikteliklerle ilerliyor.  Bütünün sırrının ‘zerre’de olduğunu ve bu ‘zerre’nin içimde bir yerlerde -her yerde-olduğunu fark ettiğim andan beri ruhumun damarlarının serbest çağrışımlarına bırakıyorum kendimi. Ellerimin aklına, sözcüklerimin hür iradesine, sesimin ‘ol’uşlarına ve varoluşun sınırsız ihtimallerine.. Ve ‘zerre’nin farklı bedenlerde tezahürlerine aracı ve şahit oluyorum. Bu sergi ‘zerre’nin bendeki karşılıklarının heykel ve resimde vücut bulmuş halidir.
 
Meczup, polyester, 47x33, 2013
 
Sanatçı hakkında
 
1985' te İstanbul' da doğdu. 2004' te Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi heykel bölümünü kazandı. 2005' te heykeltıraş Hüseyin Suna'nın atölyesinde çalışmaya başlamasıyla birlikte, Suna'nın yönlendirmeleri ve ustalığı ile kendi içinde formunu arama yolculuğu başladı. Orada başladığı yolculuk zamanla evrilerek sanatın diğer dallarıyla ortak bir noktada buluştu. Üniversiteden mezun olduktan sonra, 2003'ten beri yaptığı bestelerine bilgiyi de katabilmek amacıyla, Nazım Hikmet Müzik Akademisi’nde şan bölümüne başladı.. Müziğin ön plana geçtiği kısa bir dönemin ardından tekrar heykel yapmaya döndüğünde, kendini bıraktığından farklı bir yerde buldu. Aracısız ya da sanatın herhangi bir dalı aracılığıyla, kendi içinde yaptığı herhangi bir yolculuğun, üretimde bulunduğu diğer sanat dallarını da etkilediğini ve o sanat dallarında da yol almasına neden olduğunu fark etti. Bu fark edişin ardından 2011'de arkadaşlarıyla birlikte sanata ve hayata dair her şeyi düşünmeyi ve üretmeyi hedefleyen ART-ı NİYET isminde bir atölye açtı. Şu an İstanbul'daki atölyesinde kendi çalışmalarına ve heykel eğitmenliğine devam etmektedir.
 
Cevahir Hotel İstanbul Asia/ Yalı Mah.i Turgut Özal Bulvarı No:261 Maltepe
 
 

19 Aralık 2014 – 7 Ocak 2015 Sergileri

 
 
Küçük Şeyler Resim ve Seramik Sergisi (A Salonu)
 
Galeri Soyut, bu yıl on yedincisi düzenlenen Küçük Şeyler projesine ev sahipliği yapıyor. A Salonunda sergilenecek olan projenin sanat ortamına yeni isimler kazandıracağı, daha birçok genç sanatçıya ufuklar açacağı, profesyonel sürece doğru yol aldıracağı kuşkusuzdur.
 
Suya Dair, 60x120 cm. tuval üzerine yağlıboya, 2014
 
Ümit Türk Sergisi (B Salonu)
 
Ümit Türk ‘Suya Dair’ adını verdiği ilk kişisel sergisi ile sanatseverlerle buluşuyor. Varlığına şahitlik edilen tüm olgular, sanatçının ütopya süzgecinden geçip aslolan özgürlüğüne kavuşur. Sanatçı bu olguları kendi filtrelerinden geçirir, onlara söz hakkı verir, onları dinler. Bu, sanatçı ile yollar arasındaki işbirliğidir. Gerçekler susar, saatler uyur, yaratı süreci avuçlarını açar. Bu süreç doğrudan doğruya sanatçının ütopyasıyla ilintilidir. Sanatçı, düşlenen süreci yapıta çevirir ve bunu yaparken tüm öznelliğini kullanır. Düşlenen yollar bu filtrelerden geçerken süreç içerisinde kimi zaman kaybolur. Tuvale dokunan bu ütopik yaratı süreci düşleneni ayrıcalıklı kılar. Ümit Türk, bu yollara yöreselliği de katarak nesneleri öznelleştirir. Deforme ettiği farklı dokularla gözlemlerini çözümler. O’nun çalışmalarında ütopik süreç anahtardır. Doğa, yaratıcı soyutlamalarla katmanları oluşturur. Dokulardan elde ettiği basamaklarla suyu değerlendirmeye alır. Suya dair tüm imgeler onun çözümlemelerine eşlik eder.
 
Mehmet Yıldırım, Nevzemin 40x40, tuval üzerine yağlıboya, 2014
 
Mehmet Yıldırım Sergisi (C Salonu)
 
Mehmet Yıldırım ‘NEVZEMİN’ ismini verdiği ilk kişisel sergisi ile sanatseverlerle buluşuyor. Mehmet Yıldırım, yakaladığı zemin tarzı ile spontane oluşan peyzaj görüntüsü, yer yer zeminde oluşan lekelerle sanata farklı bir yorum katmaktadır. Geleneksel zemin ve arka plan kullanımlarını sorgulayarak alışılageldik fırça ve boyama teknikleriyle farklı denemelere girişir. Sıradan doğa tasvirlerini terk ederek, doğaya ait unsurları zaman zaman şehirli detaylarla zenginleştirmektedir. Sanatçı pek çok çalışmasında doğal uzamlarından koparılmış, fakat yine doğanın içerisinde konumlandırılan manzaraları gerçeküstü bir yaklaşımla ele almaktadır. Böylelikle farklı yorumlara açık, çok katmanlı bir yorum algısı yaratmayı hedefleyerek resim sanatının zemine yönelik klasik beklentisini bozan, ön planla arka fonun çoğu zaman iç içe geçtiği özgün bir yaklaşıma ulaşmaktadır.
 
 
Yıldızevler Mah. Şehit Mustafa Doğan Sok. 82/A-B Çankaya Ankara
 
 
 

Olbinski Afişleri

 
La Rondine ya da Kırlangıç, Giacomo Puccini