Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Genco Bizi Ödüllendirdi
Genco Bizi Ödüllendirdi
25 Mayıs 2013 - 07:05 | Genco Erkal bir tonozdan sonsuzluğa sesleniyorGenco Erkal kendi mekânında Nazım’la
YAŞAMAYA DAİR- Nazım Hikmet’ten uyarlayan: Genco Erkal, Müzik: Fazıl Say, Zülfü Livaneli, Cem Karaca, Tarık Öcal, Edip Akbayram, Tolga Çebi, Nadir Göktürk, Timur Selçuk, Müzik Düzenleme, Müzik Yönetimi ve Piyano: Yiğit Özatalay, Viyolonsel: Deniz Doğangün, Işık tasarımı: Yüksel Aymaz, Koreografi: Sernaz Demirel, Giysi: Özlem Kaya, Mekân tasarım ve uygulama: Selen Erkal, Oyuncular: Genco Erkal/ Tülay Günal.
Eminönü Eskipazar durağında bir han. Han dediysem, şimdilerdeki “iş hanları” ya da AVM’ler anlaşılmasın zinhar. Mimarı ve kimin yaptırdığı bilinmeyen iki katlı hanın mimari özelliklerine bakarak 18. yüzyıl yapısı olduğu söyleniyor. Bin türlü katakulliyle Karaca Tiyatro’dan dışlanan Genco Erkal’ın Dostlar Tiyatrosu burayı neden mekân seçti dersek, bina büyük dedelerden bir aile mirası. Zemin katı bir avluya açılan dükkânlardan oluşmuş. Birinci kat ta kemerli tonozlardan avluya bakan bir balkon çevresindeki (artık kullanılmayan) odaları kapsıyor. Şu anda zemin katta sadece iki demirci dükkânı var. Onlar akşam kepenk kapatınca, avluya sandalyeler yerleştiriliyor: Oluyor size eşsiz bir tiyatro salonu ve sahnesi. Mekân tasarımı ve uygulaması da, Genco Erkal’ın yeğeni Selen Erkal imzasını taşıyor.
Genco Erkal Nazım Hikmet’in “Bursa Cezaevi’nden Mektuplar”ını “Yaşamaya Dair” adıyla uyarladı ve Tülay Günal’la sahneyi paylaştığı bir müzikli gösteri olarak seyirciyle buluşturdu. 16 Mayıs akşamı prömiyeri yapılan oyun 25, 26 Mayıs’ta ve Haziran boyunca her Perşembe, Cuma, Cumartesi, Pazar 21.00’de hanın kapılarını izleyiciye açacak.
İşte o tiyatronun ilk gecesinde, Genco ve Dostlar Tiyatrosu ile yarım yüzyıllık sevinçli ve hüzünlü, coşkulu ve buruk anıları dokumuş olan bir topluluk, Ali Paşa Hanı’nın avlusunda toplandı. Bir çocuğun doğumunu kutlar gibi, ellinci ölüm yıldönümünde büyük Nazım’a bir selam yollar gibi, her şeye rağmen sanatın varlığını vurgular gibi oraya geldi insanlar.
Oyun
Yiğit Özatalay’ın Fazıl Say, Zülfü Livaneli, Cem Karaca, Tarık Öcal, Edip Akbayram, Tolga Çebi, Nadir Göktürk ve Timur Selçuk’un yapıtlarından düzenlediği, kendisinin piyano ile, Deniz Doğangün’ün viyolonsel ile canlı olarak oyuna eşlik ettikleri müzik, şiirlerin ayrılamaz bir parçası halinde özümlenmiş. Müzikli gösteri uyarlaması oyunun yoğunluğunu daha da pekiştiriyor.
Yüksel Aymaz’ın tasarladığı ışık düzeni de mekâna ve şiirlere yoğun bir atmosfer kazandırıyor. Özlem Kaya’nın döneme uygun özenli giysileri, Sernaz Demirel’in koreografisi bu müzikli gösteriye can katan ögeler. Burcu Yetiş’in titiz bir çalışmanın sonucu olan fotografları da oyunu bütünleyen bir katkı sağlıyor.
Oyunun büyük bir bölümü Piraye’ye yazılan Saat 21.00 Mektupları’ndan ve Piraye’den gelmiş mektuplardan oluşuyor. Ancak, oyunun ilerleyen bölümlerinde Münevver’i, Memet’i, yurtdışını kapsayan şiirler de yer alıyor. “Yaşamaya Dair” bir şeyler söyleniyorsa, elbet o yaşamın her ânı, her duygusu, her özlemi dile geliyor. Omuza atılan palto da, mavi çerçeveli ayna da, koğuşun avluya açılan penceresinde, zaman zaman sulanan çiçek saksıları da yerli yerinde.
Ali Paşa Hanı’nın atmosfere katkısını da unutmamak gerek. Hiçbir tiyatro sahnesi, hiçbir dekor tasarımı böylesine bir hapisane avlusu olamazdı. Bir katkı da yapının akustiğinden geliyor. Nazım, Varna’dan Memet diye seslenirken sesi Memet’e ulaştı mı bilemem, ama Genco hanın avlusundan Memet diye seslenirken o sesin Varna’da yankılandığından hiç kuşkum yok.
“Yaşamaya Dair”deki şiirlerin hepsini defalarca okudum; dahası aynı şiirleri yıllar içinde Genco’dan defalarca dinleyip izledim. Neredeyse her birini dize dize ezbere biliyorum, şarkıları da öyle. Tiyatrodakilerin çoğu da benim kadar âşinaydı o şiirlere, o şarkılara. Ama gösteri boyunca hepimiz ilk etkiyi yeniden yeniden yaşadık; şiirlere, şarkılara içimizden eşlik ederken hepimizde aynı coşku, hepimizde aynı hüzün ve nice acıları arkamızda bırakmış, hatta kanıksamış onca insanın gözlerinde aynı yaş. İşte Genco’yu Genco yapan özellik bu. Bilineni yinelemek değil, yenilemek onun yaptığı ve her yeni yenilemek de aynı duyarlılığı yaratacak kadar insanca yaklaşmak yapıta ve bir o kadar ustaca sunmak.
Türk tiyatrosunun en güçlü kadın sanatçılarından Tülay Günal, eşsiz bir Piraye olarak Nazım’ın koluna girmekle kalmıyor, Tülay olarak da Genco’nun kolunda “güneşin sofrası”na omuz veriyor.
Genco Erkal, bu yepyeni tiyatro mekânıyla ve ”Yaşamaya Dair”le İstanbullulara iki ödül birden verdi. Teşekkürler Genco…
(Ali Paşa Hanı, Eminönü- 0212. 519 00 27)
YAŞAMAYA DAİR- Nazım Hikmet’ten uyarlayan: Genco Erkal, Müzik: Fazıl Say, Zülfü Livaneli, Cem Karaca, Tarık Öcal, Edip Akbayram, Tolga Çebi, Nadir Göktürk, Timur Selçuk, Müzik Düzenleme, Müzik Yönetimi ve Piyano: Yiğit Özatalay, Viyolonsel: Deniz Doğangün, Işık tasarımı: Yüksel Aymaz, Koreografi: Sernaz Demirel, Giysi: Özlem Kaya, Mekân tasarım ve uygulama: Selen Erkal, Oyuncular: Genco Erkal/ Tülay Günal.
Eminönü Eskipazar durağında bir han. Han dediysem, şimdilerdeki “iş hanları” ya da AVM’ler anlaşılmasın zinhar. Mimarı ve kimin yaptırdığı bilinmeyen iki katlı hanın mimari özelliklerine bakarak 18. yüzyıl yapısı olduğu söyleniyor. Bin türlü katakulliyle Karaca Tiyatro’dan dışlanan Genco Erkal’ın Dostlar Tiyatrosu burayı neden mekân seçti dersek, bina büyük dedelerden bir aile mirası. Zemin katı bir avluya açılan dükkânlardan oluşmuş. Birinci kat ta kemerli tonozlardan avluya bakan bir balkon çevresindeki (artık kullanılmayan) odaları kapsıyor. Şu anda zemin katta sadece iki demirci dükkânı var. Onlar akşam kepenk kapatınca, avluya sandalyeler yerleştiriliyor: Oluyor size eşsiz bir tiyatro salonu ve sahnesi. Mekân tasarımı ve uygulaması da, Genco Erkal’ın yeğeni Selen Erkal imzasını taşıyor.
Genco Erkal Nazım Hikmet’in “Bursa Cezaevi’nden Mektuplar”ını “Yaşamaya Dair” adıyla uyarladı ve Tülay Günal’la sahneyi paylaştığı bir müzikli gösteri olarak seyirciyle buluşturdu. 16 Mayıs akşamı prömiyeri yapılan oyun 25, 26 Mayıs’ta ve Haziran boyunca her Perşembe, Cuma, Cumartesi, Pazar 21.00’de hanın kapılarını izleyiciye açacak.
İşte o tiyatronun ilk gecesinde, Genco ve Dostlar Tiyatrosu ile yarım yüzyıllık sevinçli ve hüzünlü, coşkulu ve buruk anıları dokumuş olan bir topluluk, Ali Paşa Hanı’nın avlusunda toplandı. Bir çocuğun doğumunu kutlar gibi, ellinci ölüm yıldönümünde büyük Nazım’a bir selam yollar gibi, her şeye rağmen sanatın varlığını vurgular gibi oraya geldi insanlar.
Bu gadr yüzünden lütuf değil, Kadir yüzünden lütuf olan Ali Paşa Hanı
Oyun
Yiğit Özatalay’ın Fazıl Say, Zülfü Livaneli, Cem Karaca, Tarık Öcal, Edip Akbayram, Tolga Çebi, Nadir Göktürk ve Timur Selçuk’un yapıtlarından düzenlediği, kendisinin piyano ile, Deniz Doğangün’ün viyolonsel ile canlı olarak oyuna eşlik ettikleri müzik, şiirlerin ayrılamaz bir parçası halinde özümlenmiş. Müzikli gösteri uyarlaması oyunun yoğunluğunu daha da pekiştiriyor.
Yüksel Aymaz’ın tasarladığı ışık düzeni de mekâna ve şiirlere yoğun bir atmosfer kazandırıyor. Özlem Kaya’nın döneme uygun özenli giysileri, Sernaz Demirel’in koreografisi bu müzikli gösteriye can katan ögeler. Burcu Yetiş’in titiz bir çalışmanın sonucu olan fotografları da oyunu bütünleyen bir katkı sağlıyor.
Oyunun büyük bir bölümü Piraye’ye yazılan Saat 21.00 Mektupları’ndan ve Piraye’den gelmiş mektuplardan oluşuyor. Ancak, oyunun ilerleyen bölümlerinde Münevver’i, Memet’i, yurtdışını kapsayan şiirler de yer alıyor. “Yaşamaya Dair” bir şeyler söyleniyorsa, elbet o yaşamın her ânı, her duygusu, her özlemi dile geliyor. Omuza atılan palto da, mavi çerçeveli ayna da, koğuşun avluya açılan penceresinde, zaman zaman sulanan çiçek saksıları da yerli yerinde.
Ali Paşa Hanı’nın atmosfere katkısını da unutmamak gerek. Hiçbir tiyatro sahnesi, hiçbir dekor tasarımı böylesine bir hapisane avlusu olamazdı. Bir katkı da yapının akustiğinden geliyor. Nazım, Varna’dan Memet diye seslenirken sesi Memet’e ulaştı mı bilemem, ama Genco hanın avlusundan Memet diye seslenirken o sesin Varna’da yankılandığından hiç kuşkum yok.
Piraye (Tülay Günel) ve Nazım (Genco Erkal) birbirlerinden uzakta aynı kaygılarda.
“Yaşamaya Dair”deki şiirlerin hepsini defalarca okudum; dahası aynı şiirleri yıllar içinde Genco’dan defalarca dinleyip izledim. Neredeyse her birini dize dize ezbere biliyorum, şarkıları da öyle. Tiyatrodakilerin çoğu da benim kadar âşinaydı o şiirlere, o şarkılara. Ama gösteri boyunca hepimiz ilk etkiyi yeniden yeniden yaşadık; şiirlere, şarkılara içimizden eşlik ederken hepimizde aynı coşku, hepimizde aynı hüzün ve nice acıları arkamızda bırakmış, hatta kanıksamış onca insanın gözlerinde aynı yaş. İşte Genco’yu Genco yapan özellik bu. Bilineni yinelemek değil, yenilemek onun yaptığı ve her yeni yenilemek de aynı duyarlılığı yaratacak kadar insanca yaklaşmak yapıta ve bir o kadar ustaca sunmak.
Türk tiyatrosunun en güçlü kadın sanatçılarından Tülay Günal, eşsiz bir Piraye olarak Nazım’ın koluna girmekle kalmıyor, Tülay olarak da Genco’nun kolunda “güneşin sofrası”na omuz veriyor.
Genco Erkal, bu yepyeni tiyatro mekânıyla ve ”Yaşamaya Dair”le İstanbullulara iki ödül birden verdi. Teşekkürler Genco…
(Ali Paşa Hanı, Eminönü- 0212. 519 00 27)