Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Farklılaştıran ve ötekileştiren unsurlar

Farklılaştıran ve ötekileştiren unsurlar

25 Nisan 2015 - 07:04 | GalataPerform, “Aşk & Faşizm” oyunuyla günümüz faşizmine öznel ve eleştirel bir yorum getiriyor.
Gözde bir milletvekili adayına göre: “Erkek sahip olur, kadın ait olur.” Vay be!
AŞK & FAŞİZM- Yazanlar: Gianina Carbunariu, Linda McLean, Yeşim Özsoy Gülan, Helena Tornero, Yöneten ve Kurgulayan: Yeşim Özsoy Gülan, Oyuncular: İncinur Daşdemir, Evrim Doğan, Enginay Gültekin, Burcu Halaçoğlu, Elif Ongan Tekçe, Sanem Öge, Özlem Saraç, Selin Zafertepe, Çevirenler: Semra Selim (Romence), Ferdi Çetin (İngilizce), Pınar Savaş (İspanyolca), Dramatug: Ferdi Çetin, Işık ve Mekân Tasarımı: Yüksel Aymaz, Hareket Tasarımı: İlkem Ulugün, Müzik: John Plenge, Kostüm Tasarımı: Yeşim Özsoy Gülan, Ferdi Çetin.
 
2006’dan beri Yeni Metin Yeni Tiyatro Projesini yürüten GalataPerform’un genel sanat yönetmeni yazar/yönetmen Yeşim Özsoy Gülan, yeni projesinde GalataPerform’un önceki yıllarda birlikte çalıştığı yazarlardan Gianina Carbunariu (Romanya), Linda McLean’i (İskoçya) ve Helena Tornero’yu (İspanya) Aşk & Faşizm başlığı altında bir araya getirdi.  
 
Oyun ve Yorumu
 
Yazarların skype üzerinden yaptıkları sohbetlerden yola çıkarak birbirilerine paralel geliştirdikleri dört farklı metin, reji ve sahneleme aşamasında tek bir oyun olarak gerçekleşti. Yazarların oyun başlıkları şöyle sıralanıyor:  “Tenin Tuttuğu”- Linda McLean, “Her Yerde Metro” – Gianina Carbunariu,  “Kurtlarla Yürüyen Kadınlar” - Yeşim Özsoy Gülan,  “Şımarık”- Helena Tornero. Gülan’ın “Kurtlarla Yürüyen Kadınlar” başlıklı metni, Merve Pehlivan’ın hayatı ve mektuplarından yola çıkarak yazıldı.  Her yazar, diğer yazarlarla olan sohbetler, kendi hayatları ve başlık kavramları üzerinden gerçeklere dayanarak metnini oluşturdu. Oyun karanlık/aydınlık, kapalılık/açıklık, örtü/örtüsüzlük kavramlarını, günümüz faşizmi bağlamında irdeliyor.
 
Erkeğin kadına bakış açısına ironik bir yaklaşım olan “Tenin Tuttuğu” başlıklı bölüm, bir kadınla bir devlet memuru arasında geçiyor. Kadın, ilgili memura bedenini “taşınabilir mülk” ya da daha yaygın deyimiyle “menkul kıymet” olarak kaydettirmek istiyor. Memur böyle bir işlem yapılamayacağını söylemekle birlikte, yine de üstlerine danışma payı bırakıyor. Genel seçim arifesinde, şarkılar da yazan bir aday, kadın erkek ilişkisi konusunda ahkâk kesmeye kalkarak, “Erkek sahip olur, kadın ait olur,”  demek cüretini gösteriyorsa, kadın bedeni neden menkul kıymet olmasın? Neden borsada adına tahta açılmasın? Köyde kentte yapılan başlık pazarlıkları, aslında meta gözüyle bakılan kadını pazarlama işi yapan bir tür borsa değil midir?
 
Kadın bedeni “menkul kıymet” midir, değil midir?
 
“Her Yerde Metro” başlıklı bölümde bütün günleri ve dolayısıyla bütün hayatı ofisle ev arasındaki metro yolculuklarında geçen, yaşamın köşeye kıstırdığı bir beyaz yakalı kadını görüyoruz. 
 
“Kurtlarla Yürüyen Kadınlar” bölümü Yeşim Özsoy Gülan imzasını taşıyor.
 
Bir başka bölümde, bütün amacı ve hayali “kocasının koruyucu, kollayıcı çatısı altına girmek” olan bir başı örtülü kızla ve kız tarafı ile erkek tarafını canlandıran kadınlarla tanışıyoruz. Her iki ailenin de vurguladığı şey, ille de “muhafazakâr” oldukları. Gelin adayı içgüdüsel dürtülerle başka özlemler duysa da, zinhar nikâha kadar eli damat adayının eline değmeyecek. Tabii böyle kutsal bir muhafazakâr evliliğe karar verecek olan da kız değil, babası. Evin dışında ağırlığı altında ezildiği faşizmin farkına ve bilincine varmayıp evde faşizm rüzgârları estiren baba, hani şu “Eyyy, burnundan kıl aldırmayan baba”.
 
Genç kadının doğal başkaldırısı, çevresi tarafından şımarıklık olarak yorumlanıyor.
 
Bir diğer bölümde bütün o cinsten babaları ve o babaların en büyüğü tanrıyı sorgulayan bir kız çıkıyor karşımıza. Ve muhafazakâr olanı olmayanı, halinden hoşnut olanı olmayanı, kadınların hepsi “Vay sen misin sorgulayan!” havasında bir linç kampanyası başlatıyor kıza karşı. Linç kampanyası derken, bunu tokat atar gibi iki eli şaklatarak çok güzel bir biçimde yansıtan reji buluşunu kastediyorum.  
 
Yeşim Özsoy Gülan, minimalist bir yaklaşımla doğru aktarıyor metinleri. Belirli bir grafik çizgi üzerinde ara vermeden süren oyun, İlkem Ulugün’ün özenli hareket düzeninde oynanıyor. Yüksel Aymaz’ın titiz ışık tasarımındaki yan spotlar, arkaya ve öne oyuncuların gölgesini düşürmeden oyun alanını gerektiği biçimde aydınlatıyor. Yeşim Özsöy Gülan ile Ferdi Çetin’in tasarladığı kostümler, oyunun içeriğini vurgulayan bir nitelikte. Bütün oyuncular siyah pantolon ve ceketten oluşan bir örnek takım elbise giyiyor. Bu yorum, temelde bütün kadınların (genelleştirirsek bütün insanların) eşit yapıda olduğuna ve farklılıkların aksesuarlarla ortaya çıktığına işaret ediyor. Yani farklılıklar edinilmiş niteliklerden kaynaklanıyor. Ötekileştirme ise önyargılara dayanan tutuculuktan ve bilinçlenmeye, direnmeye duyulan zavallı korkudan. Dört oyunda çeşitli rolleri üstlenen sekiz oyuncu, bir orkestra bütünlüğü içinde alkışı hak ediyor.
 
 

Craft Tiyatro’nun gençlik oyunu “TAŞLAR” okullarda

 
 
Craft’ın “çocuk ve gençlik” alanındaki çalışmalarını kapsayan Crafitti bünyesinde perde açan “Taşlar” oyununun,  Nisan ve Mayıs aylarından itibaren İstanbul’dan başlayarak tüm Türkiye’deki okullara ulaşması hedefleniyor. 
 
Taşlar; 13 ve 15 yaşlarındaki iki çocuğun oyun oynarken sebep oldukları olayların sorumluluğunu alıp alamayacaklarını, çocuk haklarını ve vicdan kavramını gerçek bir olay üzerinden ele alıyor.
 
1998’den beri Avustralya’da sahnelenen oyunun yazarı, yönetmeni ve oyuncusu olan Tom Lycos’un Türkiye’ye gelip yönettiği “TAŞLAR”, gençlerin ebeveynleri ile birlikte izleyip üzerine düşünebilecekleri ve konuşabilecekleri bir oyun.
 
Yazan: Stefo Nantsou – Tom Lycos, Çeviren: Okan Başar Bahar, Yöneten: Tom Lycos, Süpervizör: İpek Bilgin, Dekor: Jesse Gagliardi, Proje ekibi: Bora Aksu – İnsel Birinci – Utku Ateş, Oynayanlar: Olgu Baran Kubilay, Ümit Yaşar Bekar.
 

Bakırköy Belediye Tiyatrolarında Mayıs Oyunları

 
 
Lena, Leyla ve Diğerleri - (1, 6 Mayıs)
 
Yazan:  Zehra İpşiroğlu, Yöneten:  Ayla Algan.
 
Lena Ukrayna'daki hayatını arkasında bırakarak âşık olduğu adamın peşinden İstanbul'a gelir ve kendine yeni bir hayat kurmayı dener. Lena Müslüman olur ve Leyla adını alır. Lena ve Leyla arasında gidip gelirken bir kadın olarak kendini tanımlamaya çalıştığı güçlü bir kimlik çatışması yaşamaya başlar. Lena mıdır o, Leyla mı?
 
 
Hizmetçiler - (2, 5, 7 Mayıs)
 
Yazan: Jean Genet, Çeviren: Salah Birsel, Yöneten: Oğuz Utku Güneş.
 
Sınıfsal ve varoluşsal bir bakış açısı içinde hanımlarına nefret ve arzuyla bağlı iki kız kardeşin karmaşık dünyası. "İGüzel ve zengin olunca elbette iyi olur insan. Mesele adil olmakta. Bu adaletsizlikte hizmetçi ol da iyi ol bakalım! En fazla toz alırken basma önlükle abiyeler içindeymiş gibi hallenir, ya da hanımının giysileriyle kendi kendine defile yaparsın."
 
Kaç Baba Kaç - (7 Mayıs)
 
Yazan: Ray Cooney, Çevirenler: Haldun Dormen – Kemal Uzun, Yöneten: Haldun Dormen.
 
"Kaç Baba Kaç"; kirli geçmişin en umulmadık anda nasıl ortalığa saçılabileceğini gözler önüne seren bir komedi. Doktor David Morgan kariyerinin dönüm noktasını belirleyecek olan sempozyumun başlamasına oldukça kısa bir zaman kalmıştır. Morgan konuşmasının provasını yaptığı esnada geçmişten hiç beklenmedik bir misafir çıkagelir.
 
Şişman Domuz - (3 Mayıs)
 
Yazan: Neil LaBute, Çeviren: Nilüfer Şaşmazer, Yöneten:  Kadriye Kenter.
 
Çağdaş tiyatronun önemli yazarlarındanlLabute, keskin bir mizah duygusu içinde ön yargıları sorguluyor. Şişman Helen ile yakışıklı Tom arasında başlayan ilişki kısa bir sürede iki taraf için de zorlu bir mücadeleye dönüşür.
 
 
Ben O İstanbul’u Çok Sevdim - (10 Mayıs)
 
Yazan ve Yöneten: Özen Yula.
 
Mine ile erkek kardeşi Ayhan'ın dairesinde sıradan ve bir o kadar da sıra dışı bir gece. Hayat kocaman sürprizlere gebedir bu apartman dairesinde. Arabesk şarkıların eşlik ettiği bu gecede her şey hem tuhaf hem de tanıdıktır. Oyun; İstanbul'a ve hayata dair hayalleri, hayal kırıklıkları olanların hikâyesi.
 
 
Romeo ve Juliet - (02, 09 Mayıs)
 
Yazan: William Shakespeare, Çeviren: Özdemir Nutku, Yöneten: Mehmet Birkiye.
 
Verona kentinde iki düşman ailenin çocukları birbirlerine âşık olur. Genç âşıklar; büyük tutkuların doğurduğu şiddetli bir sona doğru yuvarlanırlar. Mehmet Birkiye sahnelemesinde genç aşıklar yerine yetişkin bir çifti tercih ederek 'tutku'nun doğasını tartışmaya açıyor.
 
 
Hayvan Çiftliği - (01, 08 Mayıs)
 
Yazan: George Orwell, Uyarlayan: P. Hall, Çeviren: Özge Kayakutlu, Yöneten: Emrah Eren.
 
Totaliter rejimleri eleştiren oyun, hayvanların yönetimi insanlardan devrim yoluyla aldıkları bir çiftlikte geçiyor. Hayvanlar, inançla kurmaya çabaladıkları bu yeni sistemin gün geçtikçe kurbanı haline geliyorlar. Kara komedi türündeki müzikalde Orwell'ın hayvanlarla kurduğu masalsı evren, geçmişin ve bugünün ezilen insanlarının gerçekliğiyle iç içe geçiyor.
 
Güneşin Çocukları -  (10 Mayıs)
 
Yazan: Gülten Karlı, Yöneten: Aytekin Özen.
 
Günebakan çiçekleri, onlara annelik yapan Güneş’in ülkesinde mutlu bir hayat sürerlerken Karanlık Efendi çıkagelir.  Günebakanları macera ve para vaadiyle kendisinin hükümranlık sürdüğü ülkeye çağırır. İki küçük günebakan bu çağrının büyüsüne kapılarak Karanlık Efendi’nin peşine takılır. Ama orada özgürlükleri her an daha da kısıtlanınca iki küçük afacanın Karanlıklar Ülkesi’nden kurtulmanın yolunu bulmaktan başka çareleri kalmaz.
 
Üç Kuş Kardeş - (3 Mayıs)
 
Yazan: Manuel Shöbel, Çeviren: Sibel Arslan Yeşilay, Yöneten: Gülce Uğurlu.
 
Üç kuş kardeş, bir sabah uyandıklarında yuvalarının sular altında kalmaya başladığını görürler. Henüz uçamayan yavru kuşlar için tek çare annelerini beklemektir. Anneleri bir süre sonra yetişir. Ama yıkılmak üzere olan yuvayı kurtarmaya onun da gücü yetmez. Anne kuşun şimdi yapabileceği tek şey yavrularını teker teker batmakta olan yuvadan kurtarmaktır. 'Üç Kuş Kardeş' yolculuk ve değişim etrafında örülmüş 'büyümek' üzerine müzikli bir masal. 
 
 
Yunus Emre Kültür Merkezi  9. Kısım Ataköy
 0212. 414 96 47-48  /  0212. 661 38 94-95
 
 

Karşı Sanat Çalışmaları

Melih Özuysal Sergisi: "Gece Okulu"

 
 
Karşı Sanat Çalışmaları, 16 Nisan – 6 Mayıs tarihleri arasında Türkiye sanatının en özgün isimlerinden birini, Melih Özuysal’ı ağırlıyor. Özuysal, yazdığı bir öykünün de başlığı olan “Gece Okulu” adlı sergiyle izleyiciyle buluşuyor. Sergide sanatçının 40’tan fazla resmi, defterleri ve heykellerinin yanı sıra, üretim mekanı ve sürecine dair detaylar da yer alıyor.
 
Melih Özuysal sanata yaklaşımını şöyle dile getiriyor: “Hayalim; resimlerimin, yapılmışlar gibi değil de kendiliklerinden olmuş ya da zaten hep varmış gibi görünmeleri sağlamaktır. Bazen bir resimde kullanılmamış olan renk, kendini öyle hissettirir ki, aynı resimde yokluğu ile var olur. İşte bu resmin büyüsüdür.”
 
Gazeteci Erol Dernek Sokak No:11/4 Hanif Han, Beyoğlu
 
 

Arslan Sükan Sergisi

While You are Surfing

 
16 Nisan – 24 Mayıs 2015
 
 
ISTANBUL’74, Türk çağdaş sanatının öne çıkan isimlerinden biri olan Arslan Su¨kan’ın kişisel sergisi ‘While You are Surfing’e 16 Nisan - 24 Mayıs tarihlerinde ISTANBUL’74 Karaköy’de evsahipliği yapıyor. Sükan’ın fiziksel ve dijital dünya arasındaki bilinç ve bilinçdışı işaretleri keşfeden fotoğrafları, New York’ta Five Eleven Galerisi’nde sergilendikten hemen sonra  ilk kez İstanbullu sanatseverlerle buluşuyor.
 
Arslan Sükan, ‘While You are Surfing’ serisinde dijital aletlerin (akıllı telefonlar) yu¨zeylerini tarıyor ve elde ettiği gorüntüleri manipüle ederek, parmak izlerini, tozları ve çatlakları daha belirgin hale getiriyor. Sükan, ekran gezintilerinde oluşan kişisel vuruş ve tıklamaları dijital içerikli ortamdan ayrıştırıyor ve bu izleri büyüterek anonim ve soyut manzaralar oluşturuyor. Mürekkep püskürtmeli yazıcı ile yansıtıcı metalik kâğıda basılan her eser, fiziksel dünya ve izleyicinin vücudunu görüntü yüzeyinde sanal içeriğe donüştürerek, yerleştirildiği yerin içeriğini yansıtıyor. Sükan, ‘While You are Surfing’ başlıklı sergisi ile ekran aracılığıyla oluşan dijital dünyadaki deneyimlerimizin fiziksel dünyadaki deneyimlerimizden daha hızlı ya da eksiksiz olup olmadığını sorguluyor.
 
 
‘While You are Surfing’, Sükan’ın gerçeği gösterirken, yapaylığın rolü ile olan ilişkisini devam ettiriyor.  Maddenin bir medya biçiminden diğerine olan sürekli değişim haliyle her seferinde izleyicinin öngörülerini sınıyor. Fiziksel ve dijital dünya arasındaki bilinç ve bilinçdışı jestleri keşfediyor.
 
Arslan Sükan hakkında
 
Arslan Sükan, Bilkent İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bolümü’nü bitirdikten sonra New York’ta School of Visual Arts’ta fotoğraf eğitimi aldı. Mimar olarak 2008 yılına kadar New York’ta çalışan Sükan, 2009 yılında New York Photo Festival’da en iyi çağdaş fotoğraf dalında ödül aldı. İşleri Roma’da Maxxi Müzesi, Zürih’te Haus Konstruktiv Mu¨zesi, Milan’da Triennale di Milano, New York’ta 511 ve NYPH New Visionaires Tobacco Factory’de, Kore’de Araart Contemporary, Paris’te Maison des Metallos, Atina’da Kappatos Galeri ve Batagianni Galeri, İstanbul’da, Galerist ve Elgiz Çağdaş Sanat Mu¨zesi’nde gösterildi.
 
ISTANBUL’74 hakkında
 
ISTANBUL’74, Demet Müftüoğlu-Eşeli ve Alphan Eşeli tarafından 2009 yılında İstanbul’un uluslararası kültür ve sanat arenası ile olan bağını her daim üst düzeyde tutmak amacıyla kuruldu. Sanat, sinema, moda, edebiyat, müzik, mimari ve sinema alanlarında faaliyet gösteren ISTANBUL’74 organizasyonları, dünyanın en yaratıcı düşünürlerini buluşturarak, kültürel bir alışverişin sağlanmasına ve evrensel anlamda zihinleri açmaya hizmet ediyor. ISTANBUL’74 aynı çatı altında; 2010 yılından beri İstanbul Uluslararası Sanat ve Kültür Festivali - IST. Festival (Istancool) ‘u düzenliyor. Ziyaretçilere ücretsiz olarak panellere, söyleşilere, workshop’lara, film gösterimlerine ve sergilere katılma fırsatı sunan festival üç günlük bir programdan oluşuyor.
 
Galata Şarap İskelesi Sk. Süha Fazlı Han No.8 D.3,  Karaköy