Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Ezgilerle Karadeniz Kıyılarına Yolculuk: Çinka

Ezgilerle Karadeniz Kıyılarına Yolculuk: Çinka

14 Aralık 2013 - 07:12 | Çinka, Lazca peri (tç’ink’a) anlamına gelen, Laz masallarında bahsedilen bir orman cini.
Yiğit Sertdemir'in çağrısına uyarak gittik, o müzik tiyatrosunun gizemine, büyüsüne, coşkusuna tanık olduk; Çinka’nın, Lazca peri (tç’ink’a) anlamına gelen, Laz masallarında bahsedilen bir orman cini olduğunu, dere kenarlarında, mağaralarda, değirmenlerde dolaşmayı sevdiğini öğrendik
ÇİNKA. Tasarım: Candan Seda Balaban, İlyas Odman, Yiğit Sertdemir, Yöneten: Yiğit Sertdemir, Müzik: Birol Topaloğlu, Işık Tasarımı: Yüksel Aymaz, Kostüm Tasarımı: Serra Kefeli, Aktaranlar: Birol Topaloğlu, Candan Seda Balaban, İlyas Odman, Yüksel Aymaz.
 
Yaz sonunda Yiğit Sertdemir, Candan Seda Balaban, İlyas Odman ve Yüksel Aymaz, Arhavi merkezli bir Karadeniz gezisine çıktılar. Amaçları çok özgün bir doğası olan Karadeniz Bölgesini tanımak, doğanın bu ortamda yaşayan insanların sesini, tavrını, yaşamını nasıl etkilediğini yakından görmek ve  incelemekti.
 
Tiyatro dönemi başında Yiğit Sertdemir’den izleyicilere şöyle bir davet geldi: 
 
Çinka eşliğinde yapacağımız yolculuğa buyurun… İlyas Odman ile Candan Seda Balaban’ın müthiş yaratıcılığına ve performansına, Birol Topaloğlu’nun müzikleri ve yarattığı seslerle rüyalarımızı temizleyen dünyasına, Yüksel Aymaz’ın sahnede ışığıyla hepimizi şaşırtan ve heyecanlandıran büyüsüne tanık olun. Karadeniz’den bize kalanları düşünüze teslim etmeye geldik. Yaşama, ölüme, doğaya, masala, gerçeğe, geçmişe ve geleceğe… Buyurun…
 
Gittik, o müzik tiyatrosunun gizemine, büyüsüne, coşkusuna tanık olduk;  Çinka’nın, Lazca peri (tç’ink’a) anlamına gelen, Laz masallarında bahsedilen bir orman cini olduğunu, dere kenarlarında, mağaralarda, değirmenlerde dolaşmayı sevdiğini öğrendik. Efsanenin kaynağının, mehtaplı gecelerde Karadeniz’de kıyıya kadar inen ağaçlıklarda dalların dantel misali yayılan yaprakları arasından süzülen ay ışığı olduğunu, bu gizemli titrek ışıkların orman cini sanıldığını anladık. 
 
Stilize edilmiş Karadeniz küfeleri yol oluyor, ağaç oluyor, sevda oluyor, alıp götürüyor insanı…
 
Bu cin efsanesi üzerine kurulmuş öyküler, inançlar, son oyunlarında “karanlığı yöneten” rejisör kimliğindeki Yiğit Sertdemir’in yönetiminde sahneye taşınıyor. Alışılmamış bir oyun düzeninde, alışılmamış bir ilkle tanıştık; usta ışık tasarımcısı Yüksel Aymaz, sahnenin dışındaki ışık odası yerine, elindeki fenerle bizzat sahne üzerinde yer alıp oyunun ışık düzenini canlı olarak gerçekleştiriyor. 
 
Bölge müziğinin önemli araştırmacılarından olan ve beş enstrümana aynı ustalık ve coşkuyla  can katan Birol Topaloğlu da karanlık sahnenin bir köşesinde yer alıyor. Aymaz’ın ışığı onu aydınlatırken, o da melodileriyle Candan Seda Balaban’a ve İlyas Odman’a Karadeniz kıyılarında yol gösteriyor. 
 
Karadeniz yöresine özgü dibi sivri küfelerin içinde oynayan, dans eden Candan Seda Balaban’la İlyas Odman, küfelerin örgüsü arasından yansıttıkları ışıkla, yaprakların arasından süzülen mehtabı canlandırarak, bizi efsanenin kaynağına götürüyorlar. Bununla da kalmayıp Karadeniz kıyılarının ormanlarını, dalgalarını, şelalelerini, yöre danslarına yansıyan o dikey doğaya özgü nabız ritmini gözlerimizin önüne seriyorlar. 
 
“Çinka”, planlanmasıyla, uygulanmasıyla incelikli, özenli bir çalışma olmuş. Bizi alıp deniz kıyılarından dağların tepesindeki bulutlara taşıyan ekibe alkışlar ve teşekkürler.
 
23, 24  Aralık 20:30,  Kuledibi, Hamursuz Fırını, 
Şair Ziya Paşa Cad No:13 - Telefon:(0212) 293 1992
 
 
 
Tiyatroadam’ın Yeni Oyunu
 
"Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı"
 
“Arturo Ui bir kişi değil. O yalnızca bir çerçeve."
 
 
ARTURO UI’NİN ÖNLENEBİLİR TIRMANIŞI- Yazan Bertolt Brecht, Çeviren: Yücel Erten, Yöneten: Ümit Aydoğdu,  Müzik direktörü: Oktay Köseoğlu, Işık tasarımı: Yüksel Aymaz, Dekor ve kostüm tasarımı: Barış Dinçel, Oynayanlar: Aşkın Şenol, Ayça Koyunoğlu, Berk Yaygın, Çetin Kaya, Deniz Özmen, Fatih Koyunoğlu, Gökhan Azlağ ve Neslihan Arslan.
 
 20. yüzyılın büyük tiyatro kuramcısı ve ustası Bertolt Brecht’in, Hitler faşizminin yükselişini anlatan, ama her dönemde benzer koşullardaki ülkelere uyarlanabilen, alınacak sayısız dersi olan “Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı” adlı yapıtı Tiyatro Adam tarafından seyirciyle buluşturuldu.
 
Ansiklopedik kaynaklarda, “1929 Ekonomik Bunalımı sürecinde büyük şirketlerin çıkar savaşında oyuna gelerek suçlu durumuna düşen ve yargılanan bir Belediye Başkanı'nın, aklanmak için çete lideri Arturo Ui ile işbirliği yapması sonucunda Arturo Ui'nin hızla gelişen büyümesi, bu kez onun bir sömürü çarkı oluşturması ve karanlık işlerin, karanlık ilişkilerle bir ülke kaderini nasıl değiştirebildiği anlatılır. Hitler'in iktidara yürüyüş öyküsü ile ünlü Chicago'lu gangster Al Capone'un öyküsü örtüştürülmüştür,” olarak tanımlanan oyunda karşımıza yine belediye başkanlığından iktidar koltuğuna tırmanan, ruh sağlığı tartışmalı bir haris kişi çıkıyor.
 
Tiyatro Adam, başarılı bir ekip oyunu sergiliyor.
 
Tiyatro Adam, bilinçli ve zamanlaması yerinde bir seçimle epik tiyatronun başyapıtlarından biri olan “Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı”nı repertuarına almakla çok  isabetli bir iş yapmış. Bu seçimin nedenini ve topluluğun yaklaşımını şöyle açıklıyorlar:
 
“Kimdir bu Arturo Ui? Bir gangster mi, bir kahraman mı? Yükselmek için her yolu deneyen bir politikacı mı? Her yaptığı yanına ve cebine kâr kalan bir işadamı mı? Yoksa yalnızca bir maceracı mı? Ne fark eder? Çünkü Arturo Ui bir kişi değil. O yalnızca bir çerçeve. Büyük ve küçük çıkarların yan yana gelmesiyle oluşan bir resim çerçevesi. Çerçevenin içindeki resimler değişebilir, değişti de. Dün değişti bugün değişiyor ve yarın da değişecek. Tıpkı insanlık tarihi boyunca dünyanın başına bela olan pek çok resim gibi. Hitler mesela; kim diyebilir ki ya da hanginiz diyebilirsiniz ki Hitler olmasaydı onca yıkım, kıyım olmazdı. Emin olun o olmasaydı da o çerçeve boş kalmazdı.”
 
Her oyuncunun oyun boyunca farklı karakterleri canlandırdığı ve her birinin yeri geldikçe Arturo ceketini sırtına geçirerek çerçevenin boş kalmayacağını vurguladığı oyun düzeni epik tiyatronun belirgin açık biçiminde yorumlanmış. Bu tür siyasal dokulu oyunların gerek özleri, gerekse tarzları nedeniyle belirli aralıklarla yinelenmesinde büyük fayda var. Türk tiyatrolarında defalarca sahnelenen oyunun son oynanışından bu yana yıllar geçti. Başta tiyatrocular olmak üzere genç kuşakların bu oyunlarla tanışmasının şart olduğunu düşünüyorum. Hem kendi birikimlerini zenginleştirmek için, hem de zaman zaman rastladığım gibi bilgi yetersizliği yüzünden yıllar önce yapılmış uygulamaları ilk kez kendilerinin yaptığı yanılgısına düşmelerini engellemek için gerekli bu. 
 
Tiyatro Adam ekibi oyunu tam olması gerektiği biçimde, kimsenin öne çıkmaya çalışmadığı bir düzende oynayarak haklı bir başarıyı gerçekleştiriyor. Oyun müziği, Brecht oyunlarının özgün müzik geleneği yerine oyuncular tarafından akapella (insan sesiyle) olarak yapılıyor. Her oyuncunun ve bunun sonucunda bütün topluluğun ölçülü oyunu, büyük emek verilmiş bir  çalışmayı kanıtlıyor. 
 
“Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı”, daha önce görmemiş olanlara göstermek, görmüş olanlara bellek tazeletmek için bu yılın kaçırılmaması gereken oyunlarından biri.
 
Her Perşembe 20.30’da Ortaköy Afife Jale Sahnesi’nde. (0212. 236 10 27)
24 Aralık 20:30’da Moda Sahnesi’nde (0216 330 58 00)
 
 
Tiyatro Durak 
 
 
“Hiçbir trenin durmadığı, unutulmuş küçük bir tren garında yaşayan dört serserinin eğlenceli öyküsü.  Unutulmuş ve itilmiş bu serserilerin amaçsız bir bekleyişle devam eden durağan yaşamları ,bir trenden sandığın içinde düşen sihirbaz Harry ile birdenbire değişir. Boychev’in bu hayalperest, küçük komik insanları, bu gizemli adamla birlikte kim olduklarını bulmaya, dünyayla bağlantı kurmaya çalışırlar. Varlık ve yokluk kavramlarının tartışıldığı, gerçeklik ve hayal arasındaki sınırların sorgulandığı, modern insanın trajikomik durumunu gözler önüne seren oyun, 17, 23, 24 Aralık, 20:00’de Hayal Perdesi Beyoğlu -  Meşelik Sok. No:10 Taksim adresinde.
bilgi: tiyatrodurak@outlook.com
 
 
 
Gri Sahne’de Aralık Oyunları
 
 
“Karanlık Ağzımın İçinde”
 
Harold Pinter’ın yazıp Gri ekibinin çevirdiği beş kısa oyundan oluşan “Karanlık Ağzımın İçinde” 20 Aralık’ta perdesini açıyor. Ümit Doğan’ın yönettiği, Kostüm tasarımını Sema Özkan Yorgun’un, Dekor tasarımını Gri ekibinin, Işık tasarımını Ümit Doğan’ın yaptığı kısa oyunlar “Yolluk”, “Yeni Dünya Düzeni”, “Tam Tamına”, “Dağ Dili” ve “Parti Zamanı”ndan oluşuyor. 
 
“Yolluk” ve “Dağ Dili” Pinter’ın Türkiye’deki izlenimlerinden esinlenerek yazdığı iki oyun. Oyunlarda Cem Büyük, Deniz Gündoğmuş, Esra Ergün, Gökşin Erdemli, Melis Özdemir, Özkan Özen, Recep Gogen, Sema Özkan Yorgun, Sevda Ertaş, Şafak Ersözlü, Şaziye Konaç ve Ümit Doğan rol alıyor.
 
 
Mezarsız Ölüler
 
 
GRİ’nin yeni oyunu Mezarsız Ölüler aralık ayında seyirci ile buluşmaya devam ediyor. Jean Paul Sartre tarafından 1946 yılında yazılan oyunda 2. Dünya Savaşı sırasında bir grup direnişçinin esir düşmesi konu ediliyor.  Direnişçiler Petain yanlısı milisler tarafından teker teker sorgulanıyor ve işkenceden geçiriliyor. Sorgulanan direnişçiler kendi varoluşlarına dair anlam yükledikleri tüm toplumsal değerleri sorgularken kendi bireysel seçimlerinin onları özgürlüğe taşıyabileceği meselesiyle yüzleşiyorlar. Oyunda savaşın yıkıcı atmosferinde insanın varolma mücadelesi Sartre’ın varoluşçuluk felsefesi ekseninde anlatılıyor.   
 
Adalet Ağaoğlu’nun çevirdiği, Ümit Doğan’ın yönettiği oyunda Berna Küçülmez, Can Özden, Mehmet Zeki Giritli, Özgür Şahin, Seda Yüz, Ümit Doğan rol alıyor. 
 
Prof. N. Mazhar Öktel Sk. No:19/A Şişli – İstanbul 
0212 232 34 12 / 0507 845 15 74 info@grisahne.com 
grisahne.com twitter.com/grisahne facebook.com/grisahne
 
 
Üç Yapraklı Yonca
 
 
Tiyatro Öteki Hayatlar, H.Can Utku’nun yazıp yönettiği “Üç Yapraklı Yonca” adlı oyunu gösterime soktu. Oyunda da Eda Erman ve Ufuk Karagöz rol alıyorlar.
 
Bir aşk ilişkisinin öncesi, sonrası ve daha sonrasını gösteren üç tablodan oluşan oyun, Berlin duvarının yıkıldığı gece tanışan bir çiftin hayattan, aşktan ve birbirlerinden beklentilerini sorgularken, bir kuşağın kendini tanıma serüvenini de daha iyi anlamaya çalışıyor.
21, 23, 28 Aralık 20:30’da Asmalı Sahne’de izlenebilir.
 
Bilgi için: Eda Erman / 0535 451 55 13 / info@otekihayatlar.com
Yemenici Abdüllatif Sokak Hoş Apt. No:9 Kat: 1, Beyoğlu   
 
 
Bilgi Sinema – Aralık Ayı Programı
 
Extreme Private Eros: Love Song 1974 / yön: Kazuo Hara
 
İstanbul Bilgi Üniversitesi Sinema Kulübü olarak, bağımsız sinema salonlarının teker teker kapandığı, ana-akım sinemasının haricindeki, değerli olduğunu düşündüğümüz filmlerin şehrimizde gösterilecek sinema salonu bile bulamamasından dolayı, böylesi bir ihtiyacı, haftada bir gün de olsa giderebilmek adına, sinema perdesinde deneyimlenmesinin zaruri olduğunu düşündüğümüz filmlerin gösterimlerini, Kasım ayından itibaren Bilgi Üniversitesi'nin Santral Kampusu'nda gerçekleştirmeye başladık.
 
 
The Emperor's Naked Army Marches On (1987) Sicilia! (1999) 
 
      
 
Aralık ayının programında, Apichatpong Weerasethakul'un deneysel kısa filmlerinden oluşan bir seçki ve 2004 yılında Cannes Film Festivali'nden Jüri Özel Ödülü alan, romantik-psikolojik-drama olarak nitelendirilen, eşcinsel sinemanın değerli filmlerinden Tropical Malady, sinema tarihinde kendilerine has tarzları ile yer edinen, Jean-Marie Straub ve Danièle Huillet''in, Ana vatanı Sicilia'ya dönen bir adamın hikayesini anlattıkları 1999 yapımı Sicilia, Straub & Huillet'in Sicilia filminin kurgu aşamasını kaydederek çok değerli bir belgesele imza atan Portekizli ünlü yönetmen Pedro Costa'nın, Where Does Your Hidden Smile Lie? Belgeseli yer alıyor.
 
Bunların yanı sıra Japonya'nın dönemine damgasını vurmuş belgesel yönetmenlerinden Kazuo Hara'nın, radikal feminist olan eski karısı Takeda Miyuki'yi üç yıl boyunca videoya alarak tamamladığı  Extreme Private Eros: Love Song 1974 ve yönetmenin en önemli filmlerinden biri kabul edilen, 2.Dünya Savaşı'nda yer almış, savaş dönüşü de Japon İmparatorluğu'na savaş açmış Kenzo Okuzaki isimli gaziyi anlattığı The Emperor's Naked Army Marches On belgeseli, Naomi Kawase'nin ilk uzun metrajlı filmi Suzaku ve Cannes'da Grand Prix (Büyük Ödül) kazandığı The Mourning Forest filmleri izleyiciler ile buluşacak.
 
Film gösterimleri aksi belirtilmediği takdirde ücretsiz ve herkese açık olacaktır. 
Koltuk sayımız kısıtlı olduğu için, gösterimlere katılmak isteyenler bilgi@bilgisinema.com adresine mail atarak rezervasyon yaptırmalıdır. 
 
Yer: İstanbul Bilgi Üniversitesi, Santral Kampüsü, E1 Binası, Salon 207
(Dolapdere, Kabataş, Halıcıoğlu'ndan Santral'e kalkan shuttle saatleri için; http://www.bilgi.edu.tr/tr/universite/ulasim/shuttle)
Ayrıntılı bilgi: bilgisinema.com
 
 
 
Off Türkiye Haberler
1200 Yıl Sonra Bulunan Antik Şehrin Sırrı
 
 
 
1200 yıl önce bir şehir Akdeniz’in suları tarafından yutuldu ve kum ve çamur içine gömüldü. Bahsettiğimiz şehrin adı Heracleion. Bu şehrin zamanında Akdeniz’deki en büyük ticaret merkezi olduğu düşünülüyor. Ve sırları arkeologların çalışmaları neticesinde yavaş yavaş kumların arasından aydınlanıyor.
 
2000 yılında denizaltı arkeologu Dr Franck Goddio, 18. yüzyıldaki Nil savaşında sulara gömülen Fransız gemilerini araştırmak için başlattığı çalışmasında şans eseriyle İskenderiye açıklarında antik kentin hazineleri ile karşılaştı. Antik kentin kalıntıları üzerindeki kum ve çamur tabakası kaldırıldığında ise 1.200 sene önce Heracleion’da hayatın ne kadar zengin ve ihtişamlı olduğunu kanıtlayan ipuçlarına ulaşıldı. 3D teknolojinin yardımıyla bir haritaya dökülmesi başarıldı.
 
 
Bölgede yapılan çalışmalar sonucunda 64′ten fazla gemi kalıntısı bulundu. Bu sayının şimdiye kadar tek bir bölgede ulaşılan en fazla sayıdaki gemi olarak kayıtlara geçtiği belirtildi. Ayrıca gene çalışmalarda  700′den fazla gemi çapasıyla birlikte ticarette kullanılan bronz ve taş paralara (daha önce Mısır’da yapılan antik kazılarda rastlanmayan türden) ve Antik Mısır ve Antik Yunan uygarlıkları hakkında bilgi veren tabletlere ulaşıldı.
 
 
 
Çalışmalarda ayrıca Kleopatra’ya Mısır’ı yönetmesi için güç verdiğine inanılan efsanevi Amun Gareb tapınağının kalıntılarına ulaştığı da bildirildi.
 
 
 
Dünyanın En Büyük At Heykelleri
 
 
İskoçyalı heykeltıraş Andy Scott, 8 yıldır üzerinde çalıştığı Kelpie heykellerini Ekim ayında tamamladı. Forth&Clyde Kanalı ağzına yerleştirilen heykeller Nisan 2014’te ziyaretçilere açılacak. Kelpie, Kelt folkloruna göre İskoçya ve İrlanda nehirlerini ve göllerini görülen doğaüstü bir su atı türü.
 
30 metre yüksekliğindeki at başlarından oluşan heykeller, İskoçya tarihinde beygir gücünden yararlanılan tarım, endüstri ve ekonomi alanlarındaki başarıları simgeliyor.