Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Edinburgh Fringe Festivali'nde ses getiren oyun

Edinburgh Fringe Festivali'nde ses getiren oyun

22 Nisan 2016 - 11:04 | Ev henüz küçülmeden ve kişiler daha kaybolmaya başlamadan tam kadro sahnede
Hayal Perdesi'nin sahneye koyduğu Boris Vian oyunu "İmparatorluk Kuranlar yahut Şümürz", ülkemizde olduğu kadar yurtdışında da büyük beğeni kazandı
İMPARATORLUK KURANLAR YAHUT ŞÜMÜRZ- Yazan: Boris Vian, Çeviren: Ayberk Erkay, Yöneten: Aleksandar Popovski, Sahne Tasarımı: Sven Jonke, Kostüm Tasarımı: Taciser Sevinç, Işık Tasarımı: Aleksandar Popovski, Müzik ve Efekt Tasarımı: Barış Manisalı, Koreografi: Handan Ergiydiren, Oynayanlar: Reha Özcan, Ayşe Lebriz Berkem, Selin İşcan, Tuba Karabey, Selin Tekman, Nihat Alptekin.
 
Bir aile var sahnede. Anne, baba ve kızları. Bir de hane halkından sayılan hizmetçi. Bir de komşu adam. Oğlu olan ve oğluna gelin olarak ailenin kızını gözüne kestiren komşu. Bir de kızın dışında sahnedekilerden hiçbirinin görmediği, ama ailenin yaşadığı sürecin her evresinde var olan Şümürz.
 
Görüntü sıradan bir aile komedisi ya da aile dramı izlenimi veriyor. Oysa her türlü yerleşik değere karşı çıkan Boris Vian’ın 1957’de yazdığı bu son oyunu, bir yandan burjuva değerlere, tüketim toplumunun alışkanlıklarına karşı çıkarken, öte yandan toplumu korkutarak yıldırma politikası sürdürenlerin ezdiği insanları, bu düzende yaşamak zorunda kalanların bunalımlarını absürd bir biçemde irdeliyor. 
 
Söz konusu aile, çok katlı bir binada yaşıyor. Konuşmalardan anlaşıldığı üzere altı odalı ferah fahur bir evleri var. Ancak bir zorlanma, bir kıstırılma, bir köşeye sıkıştırılma süreci başlıyor ve bir anda nereden, nasıl geldiği belli olmadan yükselen çığlık benzeri bir ses ailenin yaşam biçimini törpülemeye koyuluyor. İnsanların yaşamını kısıtlayan zorba düzenin saldığı korkuyu simgeliyor o çığlık. Kimse de sesin kaynağını sorgulamaya kalkışmıyor. O sindirilmişlik dehşeti içinde bulundukları yerden kaçmaktan başka çözüm de gelmiyor akıllarına. Sıkışmışlığın simgesi de sadece yükselen bir binada olmaları. Bina dışında bir kaçış yeri de, olanağı da yok. O zaman yapabildikleri tek şey, evlerinden daha ufak olan bir üst daireye taşınmak. Sonra bir yukarı daireye. Sonra bir üst daireye daha. Bu böyle devam ederken, kayıplar başlıyor. Bir evden diğerine geçerken bir takım eşyaları yanlarına almayı unuttukları için eksilen şeyler var. İşin ilginç yanı kaybolan, unutulan eşyalar saat, televizyon, radyo gibi insana zamanı anımsatan ya da dış dünya ile bağ kurmasını sağlayan eşyalar. Yalnızca eşyalar kaybolmuyor, hafiza kaybı da boy gösteriyor. Ailenin kızından başka hiç kimse, eskiden oturdukları yerlerin nasıl olduğunu, kaç odalı olduğunu bile anımsamıyor. Ve giderek bir kattan diğerine çıkarken birer ikişer insanlar da kayboluyor. Ama binada oturanların görmedikleri halde boyuna itip kaktıkları, tekmeleyip tokatladıkları Şümürz hiç kaybolmuyor. Çünkü o zorba düzenin yarattığı korkunun ta kendisi. Onca itilip kakılma, aslında o korkunun ne kadar yersiz olduğunu, ama ezilen insanların kolayca üstesinden gelebilecekleri korkudan bir türlü kurtulamayışlarını simgeliyor.
 
 
Oyunun Yorumu
 
Hayal Perdesi tiyatro topluluğunun bu oyunu sadece ülkemizde seyirci beğenisini toplamakla kalmadı. Edinburgh Fringe Festivali'nde de büyük başarı kazandı. NO’HMA Vakfı ve Milano şehri tarafından düzenlenen Il Teatro Nudo di Teresa Pomodoro Uluslararası Ödülü’ne de aday gösterildi.
 
Topluluğun kurucusu Selin İşcan’ın bu projesini hayata geçiren Makedon yönetmen Aleksander Popovski, sahnelenmesi zor gibi görünen oyuna çok yaratıcı bir çözüm getirmiş. Dekor, oyuncuların sahneye yaşıptırıp yerleştirdikleri ve bir anlamda evin planını gösteren beyaz ambalaj bantlarıyla oluşturuluyor. Böylece evin her evredeki daralışı bu soyut uygulamayla somutlaşıyor.  Bu buluş, oyunun oyun düzenini hiç aksatmadan her sahnede oynanabilme olanağını da yaratıyor. 
 
Reha Özcan, Selin İşcan ve Ayşe Lebriz Berkem oyunun başarısını gerçekleştiren sacayağını oluşturuyorlar. Nihat Alptekin komşu rolünde inandırıcı bir kişilik çiziyor.  Evin kızı Zénobie’de Tuğba Karabey, hizmetçide Selin Tekman ekip çalışmasında üstlerine düşeni gerçekleştiriyorlar. “İmparatorluk Kuranlar yahut Şümürz” alternatif tiyatroların başarı zincirine bir halka daha ekliyor.
 
Hayal Perdesi Beyoğlu -: Meşelik Sok No:10 Taksim 
Gişe Tel. 0212. 244 27 02, 0507. 443 74 17
 

* * *

 

Amatör Heyecanıyla Profesyonel Başarı

UÇURUM

 
 
UÇURUM - Öykü: Thomas Mercier'nin metinlerinden esinlenen doğaçlamalarla tüm oyuncular tarafından oluşturuldu, Metni Düzenleyenler: Melisa Yener, Ezgi Düzenli, Azra İşmen, Sinan Kesova, Yöneten: François Baril, Ses & Müzik Tasarımı ve Akordeon: Thomas Vittek, Kostüm Tasarımı: Arzu Bigat Baril, Oyuncular: Alev İzet, Azra İşmen, Burak Birand, Cem Ülergin, Doğa Kumuşoğlu, Ezgi Düzenli, Melisa Yener, Nicolas Cador, Selin Ilgaz, Sinan Kesova, Tristan Lefilleul, Ulaş Akarsu, Yenak Özkarslıoğlu, Teknik Masa:Tevan Ecinniyan, Grafik Tasarım: Onur Eker, Koordinatör: Nilüfer Dönmez
 
Yaklaşık yirmi yıl önce Pierre Loti Lisesi öğrencilerinin kurduğu ateilerloti adlı topluluk, tiyatro, müzik, sinema, dans, plastik sanatlar,  performans gibi farklı sanat biçimleri arasında bağlantı kurmak ve hepsinin bir araya gelebileceği bir ortam yaratmak amacıyla çalışmalarına başladı. O zaman temeli atılan topluluk şimdilerde “Kolektif 8-11” adıyla varlığını sürdürüyor. 
 
Kolektif 8-11, adına yaraşan bir yaklaşımla kolektif olarak oyunlaştırıp sahnelediği “Uçurum” adlı oyunla seyirciyle buluşuyor. Ekip Thomas Mercier’nin metinlerinden yola çıkıp doğaçlama çalışmalarıyla oyunun kanavası oluşturmuş. Sonra bu kanava Melisa Yener, Ezgi Düzenli, Azra İşmen ve Sinan Kesova tarafından oyun metni olarak düzenlenmiş. François Baril’in dinamik oyun düzeniyle sahnelenmiş. (Bu arada güzel bir rastlantıyla oyunculardan Ulaş Akarsu’nun sevgili dostlarım Günay ve Nur Akarsu’nun oğlu olduğunu da öğrenip, armut dibine düşer diye sevindiğimi de belirtmek istyorum.)
 
Oyun günümüz toplumlarındaki çalışma değerlerini sorguluyor. Gençliğimizde bize hep “haris”, “tamahkâr”, “hırslı” olmanın ayıp olduğu öğretildi. Zamanla “haris” sözcüğünün yerine kulağa daha batılı, daha özenilesi gelen “ambition” sözcüğü kullanılmaya başladı ve herkes sınıf atlama, atlanılan sınıfta da daha yükseklere sıçrama için bu “ambition” bahanesine sığınıp bizim etik anlayışımızdan uzaklaşır oldu. Şirketlerdeki “kendini geliştirme” programları işte bu hırsı kamçılayan araçlardan biri.
 
“Uçurum” da bu “kendini geliştirme” hedeflerini aktaran şu sözlerle başlıyor:
 
"Biliyorsunuz ben yine çok çalıştım bu sene, yüzde 5'i hedefledim, henüz ulaşabilmiş değilim. Esasında yüzde 2,5'tayım,  fakat çok çalışıyorum ve önümüzdeki yıl yüzde 5'e ulaşacağımdan eminim, bu da bu yıla kıyasla toplamda yüzde 7,5'a ulaşacağım anlamına gelir. Zaten geçtiğimiz seneye nazaran yine yüzde 2,5'lik bir gelişme var...
 
 
“Uçurum”un başarılı oyuncuları
 
Oyunun temelini bir şirket ve çalışanları oluşturuyor. Üretim, satış, pazarlama etrafında dönen ilişkiler ve iş hayatının uçurumundaki insanlar aktarılıyor. Bu mekanizma içinde temel hedef, çalışanlar açısından yükselme, işveren açısından kazancın artırılması olunca, sendikalaşmaya karşı tavır alınması da kaçınılmaz oluyor. İşveren ya da şirket şöneticilerinin bu tavrı doğal olsa da, çalışanların da sendikaya karşı olması bir tür beyin yıkamasının sonucu. O sonuç da oyun kişilerinin sonucunu belirliyor.
 
Kolektif 8-11 ekibinin başarıyla uyarladığı ve sergilediği oyun 8  Mayıs - 5 Haziran saat 21:00'de Sahne Aznavur’da izlenebilir.
 
Basın İletişim:Ezgi Düzenli
info@kolektif8-11.com  - 0535. 715 69 55
 

* * *

 

Aziz Çalışlar’ın Anısına “Casablanca”

 
 
1994’ten bu yana yaşadığı İngiltere’de bir yandan akademik kariyerini gerçekleştirirken bir yandan da tiyatroda oyuncu ve yönetmen olarak çalışmalarını sürdüren Naz Yeni, SinemaKavram işbirliğiyle gerçekleştirdiği ve yönettiği Casablanca oyununu Ankara'nın eski ve popüler barlarından Siyah Beyaz'da sergiledi. Nez Yeni bu çalışmasını bir röportajında şöyle açıklıyor: 
 
“Casablanca'nın senaryosunu dayım Aziz Çalışlar Türkçe'ye çevirmişti,   onun anısına çevirdiği yapıtlardan birini sahnelemek istiyordum. Mekâna özgü tiyatro ile ilgilendiğim için de o eserlerin içinde Cazablanka'nın bu amaca hizmet edecek bir potansiyele sahip olduğunu fark ettim ve filmi farklı ve otantik bir mekânda canlandırma dürtüsü duydum. Bu iş için de Siyah Beyaz Bar biçilmiş bir kaftan oldu.”
 
Yer yer filmden sahnelerin, yer yer filmin 2. Dünya Savaşı etkisindeki sosyopolitik çerçevesinin anlatıldığı, dönem görüntülerinin ve haritalarının yansıtıldığı oyunda genç ve deneyimli oyuncular bir arada yer alırken, Naz Yeni de dönem şarkıcısı olarak söylediği iki şarkıyla oyuna katkıda bulundu. Değerli yazar ve çevirmen Aziz Çalışlar’ın 20. Ölüm yıldönümünde gerçekleştirilen bu çalışma ilgiyle izlendi.
 

* * *

 
 

Utku Varlık Sergisi

“HİÇ: Gidilmemiş denizler, söylenmemiş sözler”

3 Mayıs-16 Haziran 2016
 
 
Bozlu Art Project Nişantaşı, 3 Mayıs–16 Haziran  tarihleri arasında Utku Varlık’ın “HİÇ: Gidilmemiş denizler, söylenmemiş sözler” isimli sergisine ev sahipliği yapıyor. Sanatçının kendi deneyimlerinden yola çıkarak kaleme aldığı kısa bir hikâye üzerine kurgulanan sergide, Varlık’ın tamamı ilk kez sergilenecek yeni resimlerine yer veriliyor. 1970’li yıllardan beri Paris’te yaşayan Utku Varlık, yeni sergisi için geleceği İstanbul’da Bozlu Art Project için bir sanatçı konuşması da gerçekleştirecek. 
 
Bozlu Art Project Nişantaşı, Teşvikiye Cad. 45/1
0212. 232 72 32
 
 

* * *

 
 

Ahmet Alankuş Sergisi – Zaman Aşımı

27 Nisan-15 Mayıs 2016
 
 
Sanat tutkusu, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğrenim görmesiyle birlikte Ahmet Alankuş için yaşam biçimi halini almıştır. Yağlıboya ve akriliğin yanında pas, ağartma gibi farklı renklendirme tekniklerini çalışmalarında sıkça deneyimleyen Alankuş, tuvalin dışında metal, ahşap ve pleksi gibi malzemeleri de ustalıkla uygulama alanı olarak kullanmaktadır.
  
Yalıkavak, Palmarina No: D105, Merkez Mah. Çökertme Cad. Bodrum
0536. 553 50 66 | E: info@minesanat.com | W: minesanat.com