Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Dünyanın En Güzel Arabistanı
Dünyanın En Güzel Arabistanı
25 Kasım 2017 - 01:11 | “Öyle hoşlanırım ki onunla yatmaktan utanırım artık”Ekip’te yılın yeni oyunu, Turgut Uyar’ın şiirinden sahneye uyarlanan, Mirza Metin’in yönettiği, Cem Uslu’nun oynadığı “Dünyanın En Güzel Arabistanı”
DÜNYANIN EN GÜZEL ARABİSTANI - Yöneten: Mirza Metin, Metni düzenleyen ve oynayan: Cem Uslu, Sahne ve kostüm tasarımı: Başak Özdoğan, Işık tasarımı: Alev Topal, Müzik: Orhan Enes Kuzu, Asistan: Uğurcan Güngör.
10 Nisan 1970 akşamı Sermet Çağan’ın 41. ve sonuncu doğum gününü Turgut’larda kutladık. Turgut o gece yaş günü armağanı olarak “Dünyanın En Güzel Arabistanı”nı imzaladı. Dört ay sonra 5 Ağustos’ta giden Sermet’in cenazesinden sonra Tomris, Turgut, ben ve pusetteki birkaç aylık Turgut, Taksim gezisinin girişindeki Mutfak meyhanesinde Sermet’e kadeh kaldırdık. 47 yıl geçti o günden bu güne. Sermet’ten sonra Turgut gitti, sonra Tomris. Geride kalanlarımız hâlâ dünyanın en güzel Arabistanını arıyoruz.
Derken Turgut’un dizeleri bir oyun çağrısında çıktı karşıma: “Sevmek ve söylemek/ Ardından iyilik gelir ister istemez / Bir orman buduyoruz uyanın farkına varın / Bir kasırgaya karşı duruyoruz / Bitkice değil şüphesiz ama tam insanca / Korkmayın dalgalardan yılmayın / Çekin kürekleri.”
Son yıllarda iyi niyetli ve iyi işlerle seyirci karşısına çıkan Ekip Tiyatro, Mirza Metin’in sahne yorumuyla “Dünyanın En Güzel Arabistanı”nı sergiliyor. İkinci Yeni'nin üç büyük şairinden biri ve Cumhuriyet sonrası Türkçe şiirin öncülerinden Turgut Uyar'ın 'başyapıt' diye tanıtılan destansı şiirini Cem Uslu seslendiriyor/oynuyor.
1980’de işkenceci rejimin köpekleri tarafından polis arabasında dövülerek öldürülen İlhan Erdost için “Güldalı, dikenli ama güllü / İnce dirençli ve kahraman / Yeni bir soydandı yepyeni/ Kendi mezarında/ kendi açan bir güldü İlhan/ Sabah da kırmızı akşam da kırmızı/ Hep kırmızı kalacak solmadan” dizelerini yazacak kadar gündemi şiirle aktarabilen, aşkı ve sevişmeyi “Çiftleşme değil tekleşme” inceliğiyle betimleyen Uyar’ın ustalığına yaraşır bir iş olmuş Mirza Metin - Cem Uslu ikilisinin çalışması.
“Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat, durma kendini hatırlat”
“Gidiyorum geliyorum dünyayı bu kadarcık belliyorum
Halbuki ben ne hinoğlu hinim aslında, iyice biliyorum”
Başak Özdoğan, sahnenin küçük boşluğuna koca bir mahalleyi sığdırmayı başarmış. Yerlerde, duvarlarda, iplerin ucunda sarkan klasörlerden, ışıkları yanıp sönen minyatür evlerden oluşmuş dekor, oyunun şiirselliğine paralel bir güzellik ve işlevsellik yaratıyor. Seçimine yine Başak Özdoğan’ın gözünün değdiği kostüm, Yekta ile öylesine bütünleşiyor ki, iki dünya bir araya gelse Yekta o kahverengi-bej giysiden başkasıyla düşünülemez artık.
Alev Topal’ın yaşanan acıları ve sivrilikleri yumuşatan ışık düzeni, Orhan Enes Kuzu’nun Turgut’un dizelerindeki ritme uygun tınıları, bir insanın dramında bütün insanlığın destanını anlatan şiir-oyunu destekliyor.
“Ben otuzunda Yekta'ydım,
Akçaburgazlıyım, oradan geldim”
Sahneye Cem Uslu giriyor. Tepeden tırnağa Akçaburgazlı Yekta. Şehre düşmüş taşra delikanlısının bütün çekingenliği, bütün kırılganlığıyla; şive var da yok gibi, hareketleri atak da değil gibi, gözleri üzerinize dikilecek de dikilmiyor gibi. Herhangi bir belirli yörenin ağzıyla konuşmuyor, onunki ezik insanın şivesi, her an yanlış yapmaktan ürken, ama bir o kadar da cahil cesaretiyle atak, sokaktaki sıradan insanın şivesi. Kuzeyden, güneyden, doğudan, batıdan olabilir de olmayabilir de. Cem Uslu konuşmanın o tınısını, o aksak ritmini çok dengede tutmayı başarıyor.
Anlatıyor usul usul. Kendi küçük dünyasını, evini, gelmişini geçmişini. Konu komşular da var elbet. Onların taşralılığı da onunkinden hallice değil. Gülbeyaz’la Sinan. Evlerine buyur ediyorlar Yekta’yı. Bizimki bir utangaç bir utangaç hiç sormayın. Hazırcıdan, belki de ikinci elden alınmış, ille de yelekli, kahverengi desem değil, bej desem değil, bozkırı ipliklerinde taşıyan, ilmek ilmek taşra kokan takım elbisesiyle giriyor komşunun evine. Bir güzel de ağırlıyorlar onu.
“Bu çiftleşme değil tekleşmeydi. Tekleşmenin bir yönüydü”
Gel zaman git zaman Yekta-Gülbeyaz-Sinan’ın üçlü düzeninde bir değişiklik oluyor. Yekta ile Gülbeyaz bakışmaya, bakıştıkça ısınmaya başlıyorlar. İnsanlık hali. Ne yapsanız boşuna, insanın elinde değildir artık kendini tutmak. . Bu Sinan da ne iş tutar bilmeyiz, ama arada bir gidiyor, birkaç gün dönmüyor eve.
Gerisini kırık kahverengi ve ille de yelekli takım elbisesiyle anlatıyor Akçaburgaz’lı: “Birinde üç gece dört gündüz orada, evde kaldım/ Üç gece dört gündüz Sinan'ın yatağında kaldım/ Gülbeyaz'la Allanın emri olduk/ Ne o beni kandırmıştı, ne ben onu baştan çıkarmıştım.”
Dünyanın en masum tekleşmesini, dünyanın en doğal olgusu gibi anlatıyor Cem Uslu yine o varla yok arası şive, yine o varla yok arası mahcubiyetle. Gerçekten de çok doğal geliyor ona yaşadıkları. Asıl ondan sonrasına inanamıyor. Siz inanacaksınız ama. Şimdi anlatmanın sırası değil. Ne evlerin içini görüyoruz sahnede, ne Gülbeyaz’ı, ne de Sinan’ı. Yine de hep oradalar, karşımızda, yanımızda.
Mirza Metin alkışlanası bir yorumla sahnelemiş oyunu. Cem Uslu da, karşımızda durup bir yontucu ustalığıyla biçimlendiriyor Yekta’yı, sonra can katıp oynuyor. Böylelikle de Turgut Uyar’ın doksanıncı doğum yılında ona ve seyircilere Ekip Tiyatrosu’nun armağanını sunuyor.
25 Kasım 18.30’da Moda Sahnesi Stüdyo Sahne
4 Aralık ve 13 Aralık 20.30’da kumbaracı50
İletişim: 0533. 634 87 21
Tiyatro BeReZe’den “gelGit”
"gelGit" - Tasarlayan ve Oynayan Elif Temuçin & Erkan Uyanıksoy , Sahne ve Kostüm Tasarımı Lucile Larour & Ilona Klein, Reji Asistanı ve Teknik Yasemin Kır, Dramaturji Firuze Engin, Yapım Sorumlusu İrem Akbal.
Göçmen olmak, entegre olmak, birlikte yaşamak derdine dertlenmiş bir oyun bu. İki ‘dışlanmış/dışarda kalmış’ ‘yolcu’, trajik ve komik arasında, absürdün tam göbeğinden sesleniyor duyan kulaklar, gören gözler için.
“Şu dünyada düşeceksen yollara,
İyisi mi yedi kez doğmaya bak.
Bir kez, yangın çıkan bir evde doğ,
Bir kez, buzdan soğuk sellerde,
Bir kez, azgın deliler arasında,
Bir kez, olgun bir buğday tarlasında,
Bir kez, kimsesiz bir manastırda,
Bir kez de ahırda domuzlar arasında.
Bir ağızdan ağlayan altı bebek, yetmez:
Sen kendin yedinci olmaya bak.”
(Attila József’in “Yedinci” adlı şiirinden)
"gelGit" 26 Kasım Pazar 20:30'da İkincikat'ta prömiyer yapıyor.
Emekyemez Mah.Demirci Fettah Çıkmazı
No.2 Kat:2 Karaköy - 0545 462 45 28
İzmir’de iki yeni oyun
Tiyatro Kalemi Tiyatro Topluluğu 2017 – 2018 tiyatro sezonunda iki farklı oyunla İzmir’de perde açıyor.
“Bazı Kadınlar” oyunu, karşı pencerelerden birbirlerini izleyen biri ressam, biri CEO, biri ev kadını üç ayrı kadının hikâyesinin anlatıldığı bir kara komedi. Kamer Yıldız Ok’un yazdığı, Çetin Ok’un yönettiği oyun, 24 Kasım Cuma günü, Karşıyaka Boyoz Akademi Sanat Merkezi’nde, Saat 20.30’da izleyici ile buluşacak.
“Kıpti Kumpanya” oyunu, Kamer Yıldız Ok’un yazıp yönettiği ‘kara bir müzikal’ sloganıyla yola çıkan, her yerde misafir olan vatansız bir kumpanyanın kahramanlarının hikâyesi... Sahne üzerinde müzisyenlerin canlı performans ile oyuna katıldığı oyun29 Kasım Çarşamba günü, Fuar İsmet İnönü Sanat Merkezi’nde, Saat 20.30’da ilk kez seyirci karşısına çıkmaya hazırlanıyor.
"Bazı Kadınlar" - kara komedi/tek perde
Pencerede gördüğü ötekinin hayatına imrenerek kendi hayatının penceresinden bakmayı unutan bazı kadınların hikâyesi…
Yazan: Kamer Yıldız Ok, Yöneten: Çetin Ok, Genel Sanat Yönetmeni: Gülsen Tuncer, Sahne Tasarımı: Çetin Ok - Güral Caba, Müzik Tasarımı: Adnan Girgin - Atahan Gökdel, Işık Tasarımı: Hakan Özipek, Kostüm Tasarımı: Emine Tarın, Saç Tasarımı: Beyhan Özkarademir, Yönetmen Yardımcısı: Erkan Kocaman, Reji Asistanı: Beste Aksaç, Afiş Resim: Nilgün Tüzüntürk, Oyuncular:
Gizem Tataroğlu / Berna Özcan, Lale Başara, Melis Caba.
"Kıpti Kumpanya" - kara bir müzikal/tek perde
Her yerde misafir olanların hikâyesi...
Bir ağaç, bir nehir, bir şehir, bir nota gibi hiç kimseye ve hiç bir yere ait olmayan vatansızların hikâyesi; gümbür gümbür... hüngür hüngür... şiddetli...aşklı... kadınsı... sövgüsü bol... övgüsü yok...erkeksi... müstehcen... sözsüz... söylemli... kinayeli...
Her yerin ve hiç bir yerin hikâyesini anlatan vatansız bir kumpanya...
Yazan/Yöneten: Kamer Yıldız Ok, Dramaturgi: Çetin Ok, Genel Sanat Yönetmeni: Gülsen Tuncer, Müzik Tasarımı:Adnan Girgin - Atahan Gökdel - Emrah Şenışık, Koreografi: Utku Demirkaya, Işık Tasarımı: Hakan Özipek, Giysi Tasarımı: Emine Tarın, Sahne Tasarımı: Çetin Ok, Aksesuar Tasarımı: Filiz Kış, Saç Tasarımı: Beyhan Özkarademir, Yönetmen Yardımcısı: Erkan Kocaman, Reji Asistanı: Gizem Genç, Fotoğraf: Caner Kılınç, Oyuncular: Burak Özbaykuş, Caner Arıkan, Cemal Aşkın Alpçetin, Çetin Ok, Emrah Şenışık, Erkan Kocaman, Karden Kasaplar, Lale Başara, Melis Caba, Müzisyenler: Adnan Girgin, Atahan Gökdel, Beste Aksaç
İletişim: 0544. 469 33 24
Devlet Tiyatrosu’nda “Karmakarışık”
İstanbul Devlet Tiyatrosu 2017-2018 sezonunda yeni oyunlarla perdelerini açmaya devam ediyor. Haldun Dormen rejisiyle sahnelenen efsanevi komedi “Karmakarışık” perdelerini açtı.
Ray Cooney'nin yazdığı, Haldun Dormen ve Kemal Uzun tarafından Türkçeye çevrilen oyunun dekor tasarımı Savaş Çevirel'e, kostüm tasarımı Mihriban Oran'a, ışık tasarımı Serhat Akın'a ait. Koreografide ise Yeşim Alıç imzası bulunuyor. Richard Phillips adında saygın bir bakanın rakip partinin sekreteriyle küçük bir kaçamak yapmaya hazırlanırken, otel odasında pencereden içeri sarkmış bir erkek cesedi bulmaları üzerine gelişen olayları anlatan oyun, komedi türünün en iyi örneklerinden biri. Oyundaki karakterleri Erkan Taşdöğen, Fatih Kahraman, Ali Ersin Yenar, Rüyam Perihan Dirin ve Özden Çiftçi'nin yanı sıra Ebru Demirdöven, Aral Seskir, Sinan Cem Çabuk, Cem Şahin ve Suzan Sabancı canlandırıyor.
İletişim: 0212. 292 39 00
“Damadım Olur musun”
Tiyatro Kedi’nin yeni oyunu "Damadım Olur Musun?", 2000 yılı yapımı "Meet the Parents" filminden esinlenerek tipik bir Türk aile komedisi olarak yeniden yazıldı.
Birbirini çok seven Mert ve Ayşegül evlenmeye karar verirler. Aileler için tanışma vakti ise Ayşegül'ün babası olan Mümtaz Bey'in daveti ile gelmiştir. Mümtaz Bey, eşi Feride'nin aksine ön yargılıdır ve kızını Mert'e vermemeye adeta yemin etmiştir. Oldukça disiplinli ve katı bir tutum içinde olan Mümtaz Bey, Mert'in ebeveynleri Mükerrem ve Fikret'in aşırı samimi ve marjinal tavırları ile mücadele etmeye başlar. Mert ve ailesinin şiirler, danslar ve evlilik terapisi armağanlarına, Mümtaz Bey yalan testleri, gizli kameralar ve dedektiflik faaliyetleri ile karşılık verir.
Fakat her baba gibi Mümtaz Bey de önünde sonunda küçük kızının artık yetişkin olduğunu ve ona değer veren bir eş ile aile kurması gerektiğini kabullenir. Tüm anlaşmazlıklar sonrası bu iki aile, saygı ve sevgi ortak noktasında buluşarak usulüne uygun bir evlilik hazırlığına başlar.
İletişim: 0212. 257 7936 - 0533. 661 3806