Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Dolduruşa gelen Woyzeck
17 Kasım 2017 - 04:11 | Özlem Karabay’ın oyunun kritik sahnesindeki çarmıhlı dekor tasarımı din baskısını yansıtmayı başarıyor.
Bu yıl "Woyzeck" çeşitlemeleri yılı. Bütün kabahat Büchner’de. Oyununu bitirmeden ölmeyeceksin. Yoksa önüne gelen dalar. Söyleyecek sözün olmaz
"Woyzeck" - Yazan: Georg Büchner, Çeviren: Haluk Bilginer, Yöneten: Muharrem Özcan, Sahne Tasarımı: Özlem Karabay, Müzik: Çağrı Beklen, Işık Tasarımı: Kemal Yiğitcan, Koreograf: Orçun Okurgan, Oynayanlar: Emre Yetim, Ayça Koptur, Aydın Şentürk, Sefa Tantoğlu, Sinan Arslan, Yiğit Çakır, Dilara Topuklular, Numan Aydın, Hazal İspirli.
 
Oyun Atölyesi, bu yıl repertuarına aldığı Georg Büchner’in farklı yorumlara açık “Woyzeck” oyununu seyirciye şu sözlerle tanıtıyor: 
 
“Woyzeck din, bilim, ordu gibi otoriteler tarafından psikolojik ve fiziksel işkencelerle  kuşatılmıştır.  Onu hayata bağlayan tek şey sevgilisi Marie’dir. Onun uğruna yaptığı fedakârlıklar yaşadığı bataklıktan sıyrılmasına yetecek mi? Woyzeck doğa ve otoriteler arasında sıkışan bireyin çaresizce çırpınışının oyunudur.”
 
Woyzeck’i oynayan Emre Yetim, Marie’yi canlandıran Ayşe Koptur ve bebeği ile.
 
Buraya kadar her şey iyi, güzel. Bir başka "Woyzeck" yorumlamasının sarsıntısını tam atlatıyoruz derken, Oyun Atölyesi’nin uyarlaması çıktı karşımıza. Topluluk oyunu bir hareket tiyatrosu biçeminde sunuyor. Onların yaklaşımı böyle der saygı duyarım kuşkusuz. Şayet tanıtım yazısında söylenilenler hayata geçirilirse bu saygı söz konusu olur tabii. Sözü edilen din, bilim, ordu gibi kurumların baskısını hissedebiliyor muyuz? Woyzeck’in Marie’ye olan aşkını, sevgilisine ve çocuğuna bakabilmek adına yaptığı fedakârlıkları algılayabiliyor muyuz? Sonra da onu cinayete sürükleyen süreci izleyebiliyor muyuz? Düştüğü bataklığı, sahnenin zeminine yayılan su birikintisi dışında bir anlatımla görebiliyor muyuz?
 
Seyirci doğal olarak bu söylenenlerin sanatsal anlatımını bekliyor. Oysa sahnede koreografi kaygısı dışında oyunla göbek bağı olmayan bir oyuncular korosu var. Bir de gerek o koronun öne arkaya fırlayarak koşturması arasında Woyzeck’i şamar oğlanına çeviren bir yüzbaşı (Aydın Şentürk), bir doktor (Sefa Tantoğlu), bir bando çavuşu (Sinan Arslan) çıkıyor karşımıza. Çaresizliğini, ezikliğini yansıtmasına reji yorumunun izin vermediği boş bakışlı bir Woyzeck ve hiçbir davranışının nedenini ve sonucunu aktaramayan bir Marie (Ayça Koptur) ile tamamlanıyor oyunun çerçeve dünyası. Woyzeck’i canlandırmaya çabalayan Emre Yetim, gerçekten de tanıtımda belirtildiği gibi “çaresizce çırpınıyor”, ama galiba bu çırpınma Büchner’in meramını aktaramamaktan kaynaklanıyor. Oyuncular oyun düzeninde kendilerine düşeni canla başla yapmaya çalışıyorlar. Ama harekete bu kadar ağırlık veren bu yorumla ve aynı hareket düzeni, aynı müzikle afişlere “Hamlet” ya da “Hoca Nasreddin” yazdırsanız da özde değişen bir şey olmaz.
 
Dediğim gibi bütün kabahat Büchner’de, oyununu tamamlamadan ölmeyeceksin.
 
İletişim: 0216 345 39 39
 

 Tiyatrotem’den "Aşk, Ayrılık ve Başka Şeyler"

 
 
“Can İbo Şah’ın gözyaşlarıyla masumlaşan ve bir kat daha güzelleşen yüzüne baktı, köçek olmak için yaratılmış vücudunu çırılçıplak seyretti. Mendiliyle alnında biriken terleri sildi. İşte o anda Baba Nazlı’nın sol böğründe baş gösteren ateş afeti bir gece önce çıkan yangından çok daha sarsıcıydı; adeta bir afet-i azam idi…”
 
Reşat Ekrem Koçu’nun meddah defterlerinden derleyip kendine has bir biçimde hikâyeleştirdiği olaylardan harmanlanan “Aşk, Ayrılık ve Başka Şeyler” eski bir köçek olan Baba Nazlı ile çırağı Can İbo Şah arasında yaşanan yakıcı ve tutkulu aşkın hikâyesi. Paşa kızı Gülbeyaz, arabacı Deli Veysel, güngörmez padişahının oğlu Abdi Bey, şair ve hattat Bal Mehmet Çelebi, güvercin topuklu Zerefşan, şahin başlı Zehir Ali’nin ve daha başkalarının hikâyeleri de bu büyük aşka eşlik ediyor.
 
Metin derleme ve dramaturgi çalışmasını tiyatrotem’in gerçekleştirdiği oyunun dekor ve kostüm tasarım ve uygulaması Hilal Polat; ışık tasarım ve uygulaması Utku Kara; görsel iletişim tasarımı Behiç Alp Aytekin imzasını taşıyor. Oyunda Ayşe Selen ve Şehsuvar Aktaş rol alıyor.
 
İletişim: 0212. 924 54 64
 

 Yeni oyun gerçekten kanlı bir komedya

 
 
Bir kanlı oyun, bir kanlı yönetici daha. Baba Sahne, Stefan Tsanev’in ünlü oyunu "Caligula"yı 15 Aralık’ta seyirciyle buluşturdu. “İstersem, odunu milletvekili yaparım,” diyen başbakanlar görmüş ülkemiz için bile şaşırtıcı bir yaklaşımla atını senatör yapmaya kalkışan, üç kız kardeşiyle ensest ilişki yaşayan, annesini sürgüne gönderen, gözü dönmüş Roma imparatoru Caligula’nın sapkınlıklarını anlatan oyunu farklı bir dramaturji anlayışıyla Ragıp Yavuz yönetiyor. 
 
Yazan: Stefan Tsanev, Çeviren: Hüseyin Mevsim, Yöneten: Ragıp Yavuz, Sahne ve Kostüm Tasarımı: Barış Dinçel, Işık Tasarımı: Yüksel Aymaz, Müzik: Can Şengün, Koreografi: Yasemin Gezgin, Görsel Efekt Tasarımı: Berkay Yiğitaslan, Yönetmen Yardımcıları: İdil Trabzonlu, Ali Osman Böcekçioğlu, Nesrin Kahveci, Oyuncular: Levend Öktem, Ahmet Saraçoğlu, Ecem Üstündağ, Pınar Coşkun.
 
İletişim: 0216. 700 11 11 
 

Mitos Boyut’tan Yeni Kitaplar

 
 
"Kasabamız"
 
ABD tiyatro tarihinin en tanınmış oyunlarından Kasabamız, yanılsamacı tiyatroya ve burjuva yanılsamacı sahne düzenine kökten karşı çıkıp Brecht’in epik tiyatro üslubunu ABD tiyatrosuna getirerek bu konuda devrim yaratmış bir oyundur. Oyunda insan ömrünün üç süreci sergilenir: ‘Gündelik Yaşam’ - ‘Aşk ve Evlilik’ - ‘Ölüm’.
 
"Yeni, Yeniden"
 
“25 yıla sığan meslek yaşamımın ilk yıllarında, içinde bulunduğum bu küçük dünyayı büyütüp zenginleştirerek yaşanan çelişkileri göstermek ve yeni, yeniden umut dolu bir yaşam keşfetmek için tiyatro yapmanın doğru olduğuna karar verdim. …Yalnızca erkeklerin oynayacağı, bu dünyaya ilginç gelecek bir hikâye yoktu... Nasıl olacaktı bu iş? Oldu… Hep birlikte, aşk ve yürekten inanarak, çok çalışarak, akıntıya karşı kürek çekerek, karanlığın farkına varıp ışığa yürüyerek…"
 
Cemal Arslan - Cezaevi Müdürü
 
"Ah Karagöz Vah Karagöz"
 
Komik Memiş ve seyirci çocuk arkadaşlarının başlattıkları bu oyunun sevimsiz kahramanı Mikrop'a çok dikkat edin! Gölgeyken canlanan... Canlıyken gölgeye dönüşen Beberuhi'nin sattığı mikroplu şekerlerden kim yemek ister? Aşırı tatlı tutkusu yüzünden Karagöz'ün dişi çürümüş! Korkusundan dişçi Hacivat'a gidemiyor...
 
Sahne Eseri Yazma Yarışması
 
‘Kraliçe Gece’, 1990’lı yıllarda gece mekânlarında sahne alarak üne kavuşmuş trans bir erkeğin hayat hikâyesinin iki ayrı bakış açısıyla anlatıldığı, bu iki anlatımın kesişme noktasındaysa ikisinin de yüzleşmek zorunda kaldığı trajedinin öyküsü.İsli Yaprak Sarması, günümüzde gittikçe sayısı ve yoğunluğu artan kadınlara şiddet ve tecavüz eylemlerinden kaçıp bir kadın sığınma evinde yaşayan dört kadının ‘sarma sararak’ birbirlerine anlattıkları sızı dolu anıları.
Savaşın Son Günü, yeri ve çarpışan tarafları tam olarak bilinmeyen bir savaşta isimsiz askerlerin  siperde sonlarını beklerken kendi kendilerine hazırladıkları sonlarının trajedisi.siperde sonlarını beklerken kendi kendilerine hazırladıkları sonlarının trajedisi.
 

Entropi Stüdyo projelerinden

"Yerden Yukarı Bulutların Altında"

 
 
Konsept & Metin: İrem Aydın, Işık: Mehmet Tekatlı, Ses: Mahmut Eker, Performans: Arda Uğurlu, Slagana Vujosevik, Alara Lokum.
 
“Yerden Yukarı Bulutların Altında” tüm güvenli alanların yok olduğu, çizgilerin kaybolduğu ve zeminin kayganlaştığı belirsizlikte var olmaya çalışan bedenlerin dış dünyanın dönüşümüne ve büyüklerin dünyasına karşı geliştirdiği başkaldırının oyunu.
 
22 ve 29 Kasım’da Entropi Sahne’de izlenebilir. 
 
İletişim: 0216. 337 17 14