Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Bu dünyanın giydiricisi "Terzi"

Bu dünyanın giydiricisi "Terzi"

01 Şubat 2015 - 01:02 | “Terzi” Barış Dinçel’in etkileyici dekorunda oynanıyor.
Şehir Tiyatroları’nda Slawomir Mrozek’in “Terzi”si iktidarlara don biçiyor
TERZİ- Yazan: Slawomir Mrozek, Çeviren: Neşe Taluy Yüce, Yöneten: Ragıp Yavuz, Sahne tasarımı: Barış Dinçel, Kostüm tasarımı: Ayşen Aktengiz, Işık tasarımı: Mustafa Türkoğlu, Koreografi: Yasemin Gezgin, Efekt: Ersin Aşar, Oynayanlar: Ahmet Saraçoğlu, Can Başak, Can Tarakçı, Çimen Turunç Baturalp, Emrah Derviş Soylu, Emre Karaoğlu, Ergün Üğlü, Gülce Çakır.
 
Slawomir Mrozek, 20.yüzyılın en önemli Polonyalı oyun yazarlarından biridir. “Polisler”, “Tango”, “Striptiz”, “Açık Denizde” gibi oyunlarıyla absürd tiyatronun, ya da yaşamdaki absürd gerçeklerin sahnedeki yansımasının çok iyi örneklerini verdi. 1964'te İtalya’da sürgündeyken yazdığı “Terzi” de bunlardan biri. 
 
Oyun, belirsiz bir zamanda ve belirsiz bir coğrafyada yaşanan politik, sosyal, kültürel dönüşümleri simgesel karakterler ve simgesel olaylarla aktarır. Mrozek bu oyunda, az gelişmiş, özellikle de ekonomisi dışa bağımlı ülkelerde, ne kadar devrimci yapıda ve olumlu yaklaşımda olursa olsun bütün eylemlerin dönüp dolaşıp terzinin biçtiği kıyafete bürüneceğini anlatıyor. Aynı temayı 1948’de Jean Paul Sartre önce kitap, sonra senaryo ve oyun olarak yazdığı “Siyaset Çarkı”  (Fransızcası L'Engrenage, İngilizcesi In The Mesh) ve 1963’te Sermet Çağan “Ayak Bacak Fabrikası” adlı yapıtlarında ele aldılar. 
 
 
“Siyaset Çarkı”nda petrol rezervleri nedeniyle emperyalist çarkın dişilerine takılan bir ülkede peşpeşe yapılan iki devrimi izleriz. Petrolün millileştirilmesini amaçlayan devrimlerin liderleri, “Ülkenizin küçük, bizimkinin ise çok büyük olduğunu hatırlatırım,” diyen yabancı elçinin üstü kapalı ve açık tehditleri üzerine vaatlerini yerine getiremezler ve çarkın dişlileri yeniden döner. 
 
“Ayak Bacak Fabrikası”nda da, devrimi gerçekleştiren lider, sabah uyandığında karşısında birbirlerinden hiç farkı olmayan derebeylerini/polisleri/politikacıları bulur ve onların verdiği gözdağı üzerine sonuçta yine kısır döngü dönmeye başlar. 
 
Oyun ve Yorumu
 
Oyunun güçlü metni, bu temayı “Birini yaratmak, biri olmaktan daha iyidir” diyen Terzi’nin diktiği giysilerle ancak var olabilen karakterler üzerinden işliyor. “Kral hiçbir zaman çıplak olamaz! Eğer olursa, artık kral değildir,” yaklaşımı, “Ye kürküm ye,” ve “İncili kaftan”a kadar uzanan izdüşümler taşıyor.
 
Mrozek, “Striptiz”de oyuncuyu iskelet kalana kadar soyduğu gibi, burada da ideallerinden ödün vermek istemeyen gencin derisini yüzüp kaftan yapmaya kadar vardırıyor işi. Birkaç kuşak idealist, devrimci gencin yüzülmüş derilerinden iktidardakilere kaftan yapılan ülkemiz için çok geçerli ve çok önemli bir oyun bu. O nedenle Şehir Tiyatrosu’nun ve Ragıp Yavuz’un oyun seçimindeki tutarlılığı kutlamak gerek.
 
Milli terzi, milli metres/milli ana ve milli barbar
 
Barış Dinçel’in incelikli ve ayrıntılı dekoru, devrilen diktatörlerin yerlerde sürüklenen heykellerinden ülkenin üzerine heyula gibi çöken terzinin heyula gibi dolabına ve gencin kapatıldığı demir kafese kadar oyun metnindeki bütün kavramları somutlaştıran bir başarı örneği. Üstelik görsel olarak da müthiş etkileyici ve estetik. Mustafa Türkoğlu’nun ışık tasarımı çok özenli. Giysileri tasarlayan Ayşen Aktengiz, Nana’nın milli metreste bordo tonlarındaki giysisini ve milli annede siyah kıyafetini, yüzünü anonimleştiren peçeleriyle çok güzel işlemiş. Barbarların kılıkları kadar terziyi papyonu ve yeleğinden ayağındaki getrlere kadar terzi yapan giyimi ve ekselanslarının pelerinleri de görkemli. 
 
Ragıp Yavuz’un oyun düzenine itirazım olacak. Metnin simgesel göndermelerle örülü soyut bir yapısı var. Bunu sahnelerken stilize hareketlerden kaçınmak gerektiğini düşünüyorum.  Özellikle Gülce Çakır’ın canlandırdığı Hizmetlinin, birinci ve ikinci barbarda Emrah Soylu ile Can Tarakçı’nın ve Karlos’u oynayan Emre Karaoğlu’nun kesik ve sert koreografileri oyunun özünü zedeliyor gibi geldi. Gerçekçi oyunculuklarıyla oyuna katkısı olan oyuncular Terzi’de Ahmet Saraçoğlu ve Tozluk’ta Can Başak. Ekselans, keşiş ve çırak rollerini üstlenen Ergun Üğlü’nün oyundaki kavramlarla fazla bir ilişki kuramadığı izlenimine kapıldım. 
 
İletişim: 0216.349 04 63, 0212.455 39 25
 
 

Gnlev’de “Site”

 
 
Yazan-Yöneten: Turgay Doğan, Müzik: Farfara & Men With A Plan & goodgame, Sahne Tasarım: Nihan Arısoy-Turgay Doğan, Işık tasarım: Uğur Küçükdağ, Oyuncular: Dicle Alkan, Doğa Demirhan, Semra Morgil, Öykü Oktay, Emre Taştekin.
 
Kentsel dönüşümün günlük hayatımızın bir parçası haline geldiği günümüzde "güvenlikli site" olgusu da farklı PR konseptleriyle karşımıza çıkıyor: Şehrin merkezinde modern, çağdaş, güvenli ve huzurlu bir yaşam, artık bizden sadece birkaç taksit uzakta. Şehir, daha iyi olma yolunda sürekli ve akıl almaz bir değişim halinde. Şehrin yaşam alanları, çizgileri yeniden çiziliyor. Bu çizgiler çekilirken yerimizi almak zorundayız. "SİTE"de büyükşehrin keşmekeşinden, kaosundan kaçmak isteyen insanların korkuları, yalnızlıkları, bekleyişleri konu ediliyor. Kentsel dönüşümle birlikte yıldızı yükselen güvenlikli sitelerden birinde geçiyor oyun. Yaşam, etrafına duvarlar örülerek koruma altına alınmaya çalışılmaktadır. 
 
gnlev’in yeni bir rejiyle sahnelediği "SİTE"de, mükemmel eğitimden bahsediliyor. Günlük yaşamda aktif olan çiftlerden, yardım gecelerinden, vücut bakım setlerinden, sorumluluklardan, pedagojiden… Kısacası "SİTE", şehrin keşmekeşinden, dışarıdaki tüm o kötülüklerden kaçıp, güvenli yaşamlar sürdürmek isteyen insanların öyküsüdür. Gerçeklik ve oluş arasındaki çelişkinin güvenlik kameralarına takıldığı oyunda, her şeyin sürekli onarılıp başa döndüğü steril yaşam alanlarının karanlıkları dile getiriliyor
 
Ayrıntılı bilgi: www.gnlev.com, twitter.com/gnlev, facebook.com/gnlev
Hayal Perdesi, Meşelik Sokak No. 10, Taksim – Beyoğlu, 0212. 245 1048
 
 

Ekranda Bir Film Festivali

 
 
Internet üzerinden düzenlenen ve jüri Başkanlığını Michel Gondry'nin üstlendiği festivalde yer alan 23 filmi Türkçe altyazılı ve ücretsiz olarak izleyebilirsiniz! İlk açılış gününde Türkiye'deki sinemaseverlerce 3000 kez tıklanan festival 16 Şubat'a kadar devam ediyor.
                   
 
Festivalin yarışma bölümündeki 10 uzun metraj film arasında, 2014 yılında Cannes Film Festivali "Eleştirmenler Haftası" seçkisinde yer alan Mélanie Laurent'ın Respire (Nefes) filmi de yer alıyor. Yönetmen ile film üzerine Fransızca yapılan söyleşiyi İngilizce altyazılı olarak buradan izleyebilirsiniz. Festivalin yarışma bölümünde yer alan 10 kısa metraj film arasında 2014 Cannes Film Festivali'nde "Yönetmenlerin 15 Günü" kapsamında gösterilen Demis Herenger'in Guy Moquet filmi de bulunuyor.
 
 
René Clément'ın Alain Delon'un başrolde olduğu Fransız sineması klasiklerinden "Kızgın Güneş" filmi restore edilmiş olarak festivalin yarışma dışı bölümünde yer alıyor. 2007 Cannes Film Festivali'nde yarışma dışı gösterilen Daniel Leconte'un Charlie Hebdo dergisi karikatüristlerinin davası üzerine çektiği belgesel de festival programında izlenebilir.
 
 

Galeri Eksen

Eren Güler - 00:00

30 Ocak – 7 Şubat 2015
 
 
Hareket yetisi kazandırılmış çeşitli düzenekler ile taş, metal ve ahşap malzemeler kullanılarak çalışılmış heykellerin bulunduğu sergide, on heykel yer alıyor. Yapıt ile seyirci arasındaki mesafeleri ortadan kaldıran çalışmaları görebileceğiniz ya da onların hareketine katılabileceğiniz etkinliklere 7 Şubat’a kadar Galeri Eksen’de katılabilirsiniz.
 
 

Zuhal BAYSAR - “Ruhuma Dokun / Touch My Soul”

 
 
Zuhal Baysar’ın, “Ruhuma Dokun” adlı kişisel resim sergisi 30 Ocak – 18 Şubat 2015 tarihleri arasında Galeri Soyut / A Salonu’nda izleyicilerle buluşuyor.
 
 

Evren Erol - Kırmızı Çizgi / Red Lıne

26 Şubat - 21 Mart 2015
 
İtaat, 89x53x43, polyester üzerine akrilik boya, ahşap 2014
 
“Kırmızı Çizgi” adlı kişisel sergisinde Evren Erol; öznellik denen boyutu kuşatan ve kuran çizgilerin izini sürüyor. Küratörlüğünü Oğuz Erten’in yaptığı sergi, çeşitli biçimleriyle sınır deneyimini araştırırken, itaat ve ihlal olasılıklarını bir arada tartışıyor.
 
"Varoluşun temelindeki esaretle yüzleşmek, kalıplar içindeki yaşamı reddetmek cesaret ister. Gerçek, tek ve değişmez midir? Dayatılan tüm psikolojik, sosyolojik, kültürel şemaya yeni önermeler ve yeni yörüngeler yaratmak mümkün müdür?”  gibi sorulardan hareket eden Evren Erol, “Kırmızı Çizgi”nin  değişim, dönüşüm, karşıtlık, ret ve kabul bağlamı gibi temel metaforlar çerçevesinde,  hayatın baş aktörü bireyin kendini yeniden var edebilme ihtimali için bir deney  alanı olduğunu söylüyor.
 
Evren Erol’un “Kırmızı Çizgi”si düz ve sürekli değil, kısa ve kesintili, geçici ve devingen. Bu biçimiyle “kırmızı çizgi” düzen tesis eden, anlam kuran her öznelliğin bünyevi eksiğine işaret ediyor. Heykelleri “kırmızı çizginin” içindeki tekinsiz boşluktan uç veriyor.
 
İstila, 122x102x25 cm. polyester üzerine akrilik boya, ahşap, 2014
 
Bu heykellerde köpüren, şişen, kabaran yumrular eksikliğe işaret eden esrarengiz fazlalıklar gibi. Kırmızı çizgileri geriyor, esnetiyor, çarpıtıyorlar. Derinde tomurcuklanan her neyse heykelin pürüzsüz tenini ağrıtıyor, yırtıyor. Ardından sergi mekânının içine düşüyor dalga dalga akıyor ve mekânı istila ediyor. Erol’un heykelleri gerçekliğe, onu yaralayarak dâhil oluyor. Sergideki heykeller anlamın dilsiz, varlığın adsız kaldığı yere, sesin alanına yakın duruyor. Evren Erol’un “varlık üzerine düşünen formları” bir vadi içinde yankılanan ses gibi. Boşluğu doldurmadan, negatif mevcudiyeti kucaklıyor. Sergi gerçekliğin yarasından soluk alıyor, bir çığlıkta soluk veriyor. “Kırmızı Çizgi” ise bu yaranın hafifçe aralanmış dudakları.
 
1977’de İstanbul’da doğan Evren Erol, Yıldız Teknik Üniversitesi Serigrafi Bölümü ve  Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü’nden mezun oldu. Sanatı, var olan gerçekliğe alternatif bakma yöntemleri geliştirebilmek noktasında, sanatçıya sonsuz özgürlük alanı yaratan kendini ifade etme ve sorgulama dili olarak görmektedir. Heykellerini, koşullara göre kendi varoluşunu biçimleyen düşünce ve kavramların, bilinçaltında yer alan değişimin yansıması olarak tanımlamaktadır. Değişim, dönüşüm, karşıtlık, ret ve kabul bağlamı gibi temel metaforlar çerçevesinde üretmektedir.
 

Olbinski Afişleri

 
Rigoletto – Giuseppe Verdi