Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Bir Shakespeare potpurisi
21 Mart 2015 - 12:03 | Mesut Yılmaz, Kemal Erdurak ve Kerem Muslugil başarılı bir sacayağı oluşturuyor.
Tiyatro Keyfi oyuncuları keyifle oynayınca ortaya keyifle izlenen yapım çıkıyor
SHAKESPEARE’İN BÜTÜN ESERLERİ–HAFİF KISALTILMIŞ, Yazanlar: Adam Long, Daniel Singer, Jess Winfield, Çeviren: Leyla Özgüler–Kalender, Yönetmen, Dramaturg ve Işık Tasarımı: Kemal Başar, Koreografi: Alpaslan Karaduman, Kostüm Tasarımı: Berna Yavuz, Yönetmen Yardımcısı: Shyqyri Caushaj, Çağlar Polat, Oyuncular: Kemal Erdurak, Mesut Yılmaz, Kerem Muslugil.
 
Oyunun yazarlarından Daniel Singer’ın 1981’de kurduğu The Reduced Shakespeare Company (İndirgenmiş Shakespeare Kumpanyası) turnelerde gösteri yapan bir Amerikan tiyatro topluluğu. “Kısaltmanın Yaramaz Çocukları” diye tanınan topluluk, büyük yapıtları çoğunlukla doğaçlamayla örülen kısaltılmış, hızlandırılmış bir biçimde sahneye taşıyor. Topluluk, “Yeni Vodvil” diye adlandırılan bu tarz çerçevesinde Shakespeare’in bütün eserleri dışında, Amerikan Tarihinin, Tanrı Kelamı Kutsal Kitap’ın,  Komedi Tarihinin, Noel Gösterilerinin,  Dünya Sporlarının, Milenyum Müzikallerinin, Hollywood Tarihçesinin, Büyük Kitapların kısaltılmış versiyonlarını sahneliyor. Shakespeare’in Bütün Eserleri (Kısaltılmış), ilk kez 1987 Edinburgh Festivali’nin Fringe bölümünde oynandı, bunu West End Criterion Tiyatrosu’nda dokuz yıl süren gösteriler izledi. Oyunun yapısındaki esneklikle doğaçlamaya, yerel şivelere olanak tanınması, hemen her oyunun bir öncekinden ve bir sonrakinden farklı olması sonucunu doğuruyor. Dile kolay, İngiltere’deki yapımda 97 dakikada kısaltılmış 37 oyun aktarılıyor. Bir de dünya rekoru var: En kısa Hamlet temsili olarak rekor kıran Hamlet baştan sona 43 saniyede oynanırken, oyuncular giderek hızlanıyor ve bu sefer oyunu sondan başa doğru 42 saniyede oynuyorlar.
 

Shakespeare’in Bütün Eserleri (Daha da Kısaltılmış ve Türkleştirilmiş)

 
 
Tiyatro Keyfi, Kemal Başar'ın sanat yönetmenliğinde kurulan ve  dünya normlarında çağdaş tiyatro yapmayı; ülkede sergilenmemiş metinleri ortaya çıkarmayı, yeni metinler üretmeyi, kentin farklı mekânlarında, parklarında, uygun açık alanlarda, önce Avrupa'da, sonra dünyanın her yerinde bu eserleri sergilemeyi ve farklı kültürler arasında iletişim sağlamayı amaçlayan bir topluluk. 
 
Oyun, “Üç aklı evvel erkek oyuncu, Shakespeare’in soneleri dahil bütün eserlerini birden seyirciye sunmaya kalkışır. Üstelik Shakespeare hakkında yüzeysel bilgi ve kulak dolgunluğundan başka bir donanımları yoktur. Cehaletin verdiği cüretle Romeo, Juliet, Othello, Macbeth, Hamlet, Ophelia, kadın rolleri, cadılar, soytarılar, hepsini oynamaya çalışınca aksilikler birbirini izler, olaylar çılgınlık boyutuna erişir. Herkesin akşamdan sabaha ünlü olmayı düşlediği, oyunculuğun kimilerince kolay bir meslek gibi görüldüğü ülkemizdeki bu tuhaf duruma ışık tutacak müthiş bir güldürü... “ diye tanıtılıyor. 
 
Oyunun yönetmenliğini ve dramaturgluğunu Kemal Başar üstlenmiş. Özgün metnin ucu açık yapısını gerçekten başarılı bir dramaturgi çalışmasıyla bize özgü bir biçeme uyarlamış. Bu yorumu gerçekleştirmesinde, hiç kuşkusuz Leyla Özgüler–Kalender’in Türkçe dil oyunlarının önünü açan akıcı çevirisinin de büyük payı var.  97 dakikalık metin 65 dakikaya indirilmiş ve şiveleriyle, küfürleriyle, esprileriyle yerel bir tat kazandırılmış.  Kemal Başar çok doğru bir seçimle iki perde olan özgün oyunu tek perdeyle sınırlamış. Olay kurgusundan çok, belirli bir ivme grafiğine dayanan oyunlarda perde arası vermek, oyunun akışını böldüğü gibi, izleyicilerin de dikkatlerinin dağılmasına, temayı takipte kopukluk yaşamalarına yıol açmak gibi bir tehlikeyi içerir. Bu oyun da yapısı gereği (deyim yerindeyse) bir solukta oynanması ve seyredilmesi gereken bir yapıt. Teatral tiradlardan “rap” biçemine ve çeşitli yerel şivelere kadar açılan çeşitlilik bu tek bölümde en yoğun biçimiyle aktarılıyor seyircilere. Berna Yavuz’un tasarladığı kostümler, bir yandan Shakespeare dönemiyle uyum sağlarken, öte yandan oyunun yorumuyla paralel bir estetik ve pratiklik taşıyor. Shakespeare’in kadınlı-erkekli bütün kahramanlarını (Shakespeare devrinde kadın rollerine erkekler çıktığı için, buradaki kadınları da erkeklerin canlandırması tutarlı) canlandıran Kemal Erdurak, Mesut Yılmaz ve Kerem Muslugil öyle coşkulu, öyle keyifle oynuyorlar ki, Shakespeare’in oyunlarını bilen de bilmeyen de (farklı nedenlerle de olsa) beğeniyle izliyor oyunu.
 
İletişim: biletrezervasyon@tiyatrokeyfi.com.tr
 
 

ISTANBUL’74

Robert Montgomery Sergisi

19  Mart – 18 Nisan 
 
 
"2010 yılında onunla ilk karşılaştığım andan itibaren, İstanbul benim için kesintisiz bir ilham kaynağı oldu.  Farklı kültürlerin ve seslerin birlikteliğini çok seviyorum; Galata'nın kafelerinden yükselen Nirvana parçalarının ezan sesleriyle karışması gibi. İşte bu tam da İstanbul'un muhteşem kültürel çeşitliliğini ve ruhaniliğini sembolize ediyor."
 
Robert Montgomery
 
ISTANBUL’74, günümüz çağdaş sanatının en heyecan verici isimlerinden biri olan Robert Montgomery’nin Türkiye’deki ilk kişisel sergisini gerçekleştiriyor. Sanatçının ışık enstalasyonlarından sulu boya çalışmalarına uzanan farklı tekniklerdeki işlerinin yer alacağı sergi,  sanatçının çok sesli anlatım dilini zengin bir seçkide sunuyor.
 
Çalışmalarının temelinde yer alan şiirsel mesajları aracılığı ile kavramsal sanat geleneğini sürdüren Robert Montgomery, ahşap oymacılığı, sulu boya, alevler, ışık ve billboard entelasyonları gibi farklı teknik ve mecraları kullanarak oluşturduğu çalışmaları ile tanınıyor. Şiirin günümüz çağdaş dünyasında yeniden yer bulacağını savunan Robert Montgomery, sanatsal çalışmalarını da bu yönde sürdürüyor. ‘Kolektif bilinçaltı’ konularından beslenen ve kelimelerin gücünü kullanarak düşünce ve fikirlerini geniş kitleler ile paylaşma eğiliminde olan sanatçı, özellikle halka açık alanlardaki tipografik yerleştirmeleri ile sanat takipçisi olmayan kesim tarafından da yoğun ilgi görüyor. 
 
 
Çağdaş metin sanatına şiirsel bir yorum ve müdahaleci stratejiler ile yaklaşan Robert Montgomery, billboardlar, güneş enerjisi ile çalışan ışık yerleştirmeleri, ateşten şiirlerin yanı sıra ahşap baskı tekniği ve sulu boyaya uzanan farklı mecra ve tekniklerdeki çalışmalardan oluşan bir portfolyoya sahip. Berlin'in Tempelhof bölgesindeki eski Amerikan Hava Kuvvetleri üssü ve 2012 Kochi-Muziris Bienali’nin davetlisi olarak, Hindistan'ın Kochi-Muziris şehrindeki imparatorluk dönemine ait limanda büyük ölçekli ışık enstalasyonlarını sergileyen sanatçı, ayrıca bugüne kadar pek çok uluslararası sergi ve festivalde de yer aldı. Bunlar arasında: KOP (Breda, Hollanda), Athens Festival (Yunanistan), 54. Venedik Bienali, The De La Warr Pavilion (Bexhill, İngiltere), Galerie Nuke (Paris) (Fransa), Guido Costa Projects, (Torino), 20 Hoxton Square Projects (Londra), Galerie Analix Forever (Cenevre), The Embassy Gallery ve Edinburgh Art Festival (İskoçya), The Baltic Centre for Contemporary Art, (Newcastle-Gateshead, İngiltere), Anna Lupertz Gallery (Berlin) ve C24 Gallery (New York) bulunuyor.
 
Robert Montgomery’nin yakın gelecekteki projeleri arasında ise, Brüksel’deki Royal Opera House ile bir işbirliği ve 2015 yılının ilk yarısında piyasaya çıkmak üzere, Distanz yayınevi tarafından hazırlanan monografi niteliğindeki kitabı var.
 
 
 

Rona Pondick Kişisel Sergisi

 
 
KrampfGallery Hong Kong Sanat Fuarındaki standında Amerikalı kadın sanatçı Rona Pondick’in kişisel serisini sunuyor.
 
New York’ta yaşayan sanatçı  1984’ten bu yana Bologna Modern Sanat Müzesi, Hollanda Groninger Müzesi, Cleveland Çağdaş Sanat Müzesi, Cincinnati Sanat Müzesi, Michigan Cranbrook Sanat Müzesi, Massachusetts Worcester Sanat Müzesi, Brooklyn Sanat Müzesi gibi dünyanın çeşitli ülkelerindeki belli başlı müzelerde sergi açıyor.
 
Pondick, Whitney Biennial, Lyon Biennali, Johannesburg Biennali, Venedik Biennali gibi etkinliklere de katılıyor. 
 
Kemeraltı Cad. No: 41 Tophane 34425 
0212 293 93 14 – 0212.293 93 15 
www.krampfgallery.com
 
 
 

Semih Zeki  Sergisi - Brüt Katmanlar

25 Mart - 18 Nisan 2015
 
Brüt Katmanlar - 140 x 140 cm - Tuval üzerine karışık teknik - 2014.
 
Semih Zeki mimari yapıların ideolojik, tinsel ve görsel etkilerini irdeliyor… 
 
Yapıtlarında adeta insan anatomisini inceliyormuşçasına mimari yapıları irdeleyen, parçalayıp birleştiren ve böylece sürekli üreyen ve gelişen bir dil oluşturan Semih Zeki’nin mimari formlardan hareketle kurguladığı yapı, sergide yer alan resimlerinin de çıkış noktasını belirliyor. “Her katmanın bir önceki katmanın üzerine gelerek onu değiştirmesi ya da üstünü kapatarak etkisini azaltması, kitle iletişim araçları ile günlük hayatımıza sokulan imgelere benziyor.” diyen Semih Zeki, bu kurgudan hareketle artık ikonikleşen mimari yapılara veya hönünden geçip gittiğimiz yarım kalan bir inşaat çalışmasına yeniden bakmayı deniyor. 
 
 

Olbinski Afişleri

 
 
Figaro’nun Düğünü – W.A.Mozart