Baba Sahne’de kahkaha tufanı
Covid-19 karabasanının tiyatroların da üzerine çöken ağırlığı iki yıllık zorunlu aradan sonra biraz hafifleyince evlerin olduğu kadar tiyatroların perdeleri de açılıyor yavaş yavaş. Özel tiyatrolar büyük zayiat verdi; en genç, en yaratıcı, en umut vadeden toplulukların bir bölümü perdelerini açılmamak üzere kapatmak zorunda kaldılar. O süreçte bütün zorluklara karşın ayakta kalıp çalışmalarını sürdürmeyi başarabilen tiyatrolardan Baba Sahne’nin yeni yapımı, “Taxim” adında bir kara komedi. Yaşadığımız günlere de en çok kara komediler uyuyor herhalde. Dünya savaşın kıyılarında gezinirken, çoğu yerde devletler konkordato ilan ederken kara mizahtan başka ne yaraşır bizlere? Oyun iki İspanyol sanatçının ortak imzasını taşıyor: Álex de la Iglesia ve Jorge Guerricaechevarría. Iglesia, sanat dünyasına karikatürist olarak adım attıktan sonra çeşitli sanat dallarında faaliyet göstermiş, artık İspanya’nın en önemli film yönetmenlerinden biri. “Guerrica” olarak da tanınan Jorge Guerricaechevarría ise, Álex de la Iglesia’nın yönettiği filmlerin yazarı olan bir senarist. Akdenizli olmak böyle bir şey galiba. Biz nasıl ağlanacak hâllerimizde gülünecek özellikler bulup sanata aktarıyorsak, İspanyollar da aynı şeyi yapmışlar. Politik tiyatroyu kara mizahla sarmalayıp “Taxim”i ortaya çıkarmışlar.
Baba Sahne oyunu, “Taxim Bistro’da yolları kesişen birbirindenden farklı hayatlar…10 farklı insan, 10 farklı kader. Bir araya gelmesi mümkün ama bir arada yaşaması imkânsız olan bu insanların yolları, bir anda beliren “hayatta kalma” kavşağında sınava tabi tutulursa neler olur? Taxim, sistemin baskıcı düzeni ile kişisel bencilliklerin ve önceliklerin kesiştiği Araf’ın oyunu. Kara komedinin doruklarından, ölümün kıyısına gelgitler yaşayan bir hikâye. Herkes yaşamayı hak eder mi? Yaşama hakkı taksim edilebilir mi? İşte bütün sorun bu!” diye sorgulayarak ve izleyicilere de sorgulama yolunu açarak sunuyor.
DINAMİK BIR YAPIT
Taxim Bistro adından da anlaşılacağı gibi Taksim yakınlarında, çoğu kişinin sürekli uğrak yeri olan bir mekân. Sahibi bir kadın, erkek kardeşiyle birlikte işletiyorlar lokali. Sahiplerinin kapıdan giren herkesi tanıdığı; dertlerini, sevinçlerini paylaştığı; dahası kapıdan girenlerin de birbirleriyle tanış olduğu bir çeşit aile ortamı. Ve günlerden bir gün lokalin iç âleminin dışındaki dünyada meydana gelen bir olay, bütün dengeleri altüst ediyor, bütün ilişkileri kopma noktasına kadar geriyor. Hiçbirimizin dahli olmadan bizim dışımızda gelişen olaylar, verilen kararlar, çıkarılan kararnameler nasıl bizlerin düzenini etkiliyorsa, “Taxim”dekiler için de aynı durum söz konusu. Zor zamanlar insanlar için, insanlık için bir tür turnusol kâğıdı oluyor. Bunu gündelik yaşamlarımızdan da biliyoruz, dünya küresi çevresinde de tanık oluyoruz. Kişilerin kendilerinin bile bilmedikleri yüzleri çıkıyor ortaya. Onlarınkiyle birlikte toplumun farklı kesimlerinin de gerçek yüzleri gündeme geliyor tabii.
İspanyol yazarların metni Caner Güler ve Ozan Güven’in danışmanlığıyla hayata geçirilen bir Baba Sahne uyarlaması olarak çıkıyor karşımıza. Oyun şarkısı “Kurtar”ın sözü ve müziği Sinan Kaynakçı’ya, düzenleme ve vokal çalışması Hayko Cepkin’e ait olunca, bu uyarlama hepimize aşina gelen bir atmosfere başarıyla taşınmış. Emrah Eren gibi hep başarılı çalışmalara imza atmış bir yönetmenin katılımıyla da hedeflenen sonuca ulaşılarak dinamik bir yapıt ortaya çıkarılmış. Oyun iki değişik mekânda geçiyor; kapısı sokağa açılan bistro bölümü ve alt kattaki depo bölümü. Aslında bir üçüncü mekân da yeraltında varmış, Baba Sahne oyun metnini uyarlarken bu üçüncü bölmeyi de sahnenin yanına yerleştirilen bir çeşit künkle gerçekleştirerek alan ekonomisi sağlayan bir çözüm bulmuş. Kerem Çetinel’in gerçekçi dekoru, ayrıntılara kadar özenle tasarlanmış.
KALİTESİ KANITLANMIŞ KADRO
Kalitesi çoktan kanıtlanmış oyuncu kadrosu, oyunun hak ettiği kahkaha tufanını ustalıkla gerçekleştiriyor. Şevket Çoruh’un adına ister “clochard” deyin, ister “berduş”, hayatın sillesini sindirmiş tiplemesi, en büyük risk olan abartıya düşmeden ete kemiğe bürünüyor. Yine abartma riski taşıyan trans rolünde Ozan Güven, izleyiciyi güldürme tuzağına düşmeden oynuyor. Mert Asutay, oyun çizgisindeki dengenin kırılma noktasını çok doğal bir oyunculukla canlandırıyor. Nergis Çorakçı, dünyanın neresinde olursa olsun tanıdık gelecek bistro sahibi kadını, işe gelince değiştirdiği ayakkabısından beline bağladığı önlüğe kadar tepeden tırnağa oya gibi işliyor. Sahnede ilk kez izlediğim Seçkin Özdemir, her ne kadar görünüşü canlandırdığı kişiden çok daha genç biriymiş izlenimi veriyorsa da, oyunun bütünlüğünü sağlayan dokuda iyi bir ilmek olmuş. Ömür Arpacı rahat oyunculuğuyla inandırıcı olurken, Rüya Demirbulut genç bir yeteneği tanıtıyor bizlere. Destekleyici rollerdeki Ahmet Balta, Kemal Yazıcı. Cem Evsen, Çağatay Tok ve Ömür Mutlu canlandırdıkları karakterlerin hakkını veriyorlar.
“Taxim”, Baba Sahne’nin kurulduğundan bu yana ödün vermediği çizgisinde, kahkalarla alkışlanan bir yapımı. MS